06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Artun’dan ‘Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi’ Estetik modernizmin tasfiyesine ilişkin Çağdaş sanatın alabildiğine örgütlü olduğu ortada ama onun ne olduğu henüz bir bilmece. Sanatın, sanat tarihi, eleştiri ve estetik gibi evrensel kaynakları, “Çağdaş sanat nedir?” sorusunu yeni yeni tartışmaya başladı. Bu tartışmalarda çağdaş sanatın örgütlendiği ortamların incelenmesi kilit yer tutuyor. Ali Artun’un Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi‘ndeki yazıları da bu kapsamda: Sanat yönetiminin yükselişi, bienallerde benimsenen yönetim ve işletme modelleri, tasarımla çağdaş sanatın bağı, sanatın müzayedeleşmesi, çağdaş estetik, realizm ve şiddet, çağdaş himaye sistemleri, sanat tarihinin ve eleştirinin kaderi. Bütün bu konuların altındaki asıl tema ortak: Modernizmin tasfiyesi. ? Kaya ÖZSEZGİN ağdaş sanatın, öteki çağdaş kurumlarla denklik yaratacak bir doğrultu üzerinde örgütlenmesi, onun özerk yapılanma süreciyle de yakından ilgili. Durmaksızın birbirine dönüşen ve birbiriyle bütünleşen bu yöndeki gelişmeler, hangi tarafından bakarsanız bakın, sanattaki oluşum mekanizmalarına sık sık göndermede bulunmak zorunda bırakır araştırmacıyı. Sanat yatırımını sahiplenen çağdaş himaye rejimlerinin tükenmez bir atılım ve rekabet yarışı içinde bulunmaları, açık pazarlama ve müzayede yoluyla koleksiyon oluşturma çabaları, tarihin içinden günümüze akan bir oluşumun da en dikkate değer evresine tanıklık eder. Bir galerici olarak Türkiye’deki sanat piyasasının yükseliş temposunu yakından izlemekle kalmayıp sanat yayıncılığı editörlüğü de üstlenen Ali Artun, bu kez kendi gözlem ve birikimini yansıtan Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi adlı kitapla çıkıyor karşımıza. “KÜLTÜREL TÜKETİM” Çağdaş sanatın örgütlenmesiyle ilgili yakın ve uzak kavramların ilişkisel bağlantısı, soruna çok yönlü bakılmasını zorunlu hale getirir. Ali Artun da kökü İtalyan Rönesansı’na kadar geriye uzanan himaye rejimlerinden yola çıkıyor, çağdaş himaye rejimlerine göndermede bulunuyor, özellikle Ortadoğu Arap ülkelerinde tanık olunan süper örneklere vurgu yapıyor, sonra da “kitsch” ve “avangard” gibi kavramların güncel içeriklerine değiniyor, oradan popüler kültür ve popüler sanat gibi tanıma muhtaç terimleri açmaya çalışıyor. Çağdaş sanat yapıtlarının bir bölümüne sanat piyasasında biçilen fiyatların şaşırtıcı eğriler çizmesi karşısında duyulan şaşkınlık ise artık yapıtın kendisinden çok ekonomik değeri üzerinde yoğunlaşıyorsa, bu, sanat patronunun o esere bakmak için ancak yedi saniye ayırmasından daha hayret uyandırıcı olmasa gerektir. Çünkü sanatın parasallaşması ile spekülatif bir değer kazanarak müzayede emtiasına dönüşmesi, eş düzeyde giden olgulardır. Son beş yıl içinde bizdeki müzayedelere de yansıyan bu spekülasyonun daha asgari düzeylerdeki görüntüsü, arada yeterince bilgi vermektedir zaten. Nitebir simülasyon olgusunu akla getirse de, kim Vasari de ünlü eserinde tasarıma sorunu temelden kavramanın yolu tanıgeniş yer veriyor ve bütün yaratıcı sütım ve tüketim kültüründen geçiyor reçlere can veren bu kavramın önemine kuşkusuz. Yazar, bu noktada ihtiyaçladikkat çekiyordu. rın karşılanması anlamında ekonomik Ancak endüstriyel tasarım, sanayi çatüketimin yerini zamanımızda artık gösğının başlamasıyla açığa çıkan bir tasaterge üretimi anlamına gelen “kültürel rım felsefesinin ürünü olduğuna göre, tüketim”in aldığını öne süren Baudrilkitapta bu konuya özel bir yer ayrılması lard’a göndermede bulunmakla kültüve Bauhaus çevresinde yeni bir tasarım rün ve tüketimin kaynaştığı bir aşamaya geldiğimize vurgu yapıyor. Günümüzde çağdaş yaşamı tasarım kültürünün belirleyici baskısı altında tutan “gerilim” ise bedenin dijitalleşmesinden giderek siberkültüre dönüşen iletişim teknolojisine kadar birçok alanı kapsamaktadır. Marka olabilmenin koşulu tasarlanmak olduğuna göre, bu markalaşmayı geçerli kılacak tasarım örgütlerinin yaygınlaşması gerekAli Artun’un kitabı, iç içe gelişen ve birbirine göndermede bulunan mektedir. Uzak ve bu olgular üzerinden konunun meraklısı okura değişik yönleryakın çevremizde ya bütün den ışık tutmakta. şanan süreç budur. düşüncesinin örgütlenmesiyle bu tasaSanatın dayandığı oluşum mekaniği tarım felsefesinin kurumlaşmasına farklı sarım olgusu üzerine kuruludur ama sabir açıdan yaklaşılması doğaldır. natın tasarımlaşması ya da tasarımın saBaudrillard, bunu başlı başına bir natsallaşması, sanatın giderek egemen devrim olarak görmekte haklıydı. Çünbeğeniye, popüler kültüre baş eğmesi kü konu, bir pedagojik programla sınırlı sonucunu doğurmaktadır. Örneğin Gildeğildir. Makine estetiğinin ortaya çıbert&George ikilisi bunun tipik bir örkardığı sorunlar, Arts and Crafs’tan bu neği olsa gerektir. Orada tasarım, alışılmış vizyonu aşar ve sanatın nesnesi olyana gene gündemdedir, ama sonuçta ma düzeyine erişir. Sanat, zenaat ve sabir sayfa daha çevrilmiş, teknolojinin egemen gücü karşısında çağdaş tasarınayi gibi tasarımın bileşenleri için sınır çizmek zordur kuşkusuz. O nedenle mın kazandığı yeni boyutlar piyasada teknoloji kavramına gönderme yapan etkisini her alana yaymıştır. Başta El antikite döneminin tekhne’sine uzanaLisstzky olmak üzere makine sanatına rak konunun kaynağına yönelmek gereövgü düzenler, haklı çıkmıştır. Burada ğini duyuyor Ali Artun. Bu bağlamda bir parantez açmakta haklıdır yazar: rasyonel üretim anlamına gelen bu teriAvangard sanatın “hakikatini” temsil mi biraz daha açıyor yazar ve onun bir edenler makineye tapanlar değil, makiuzantısı olan episteme kavramına açıkneyı yerenler olacaktır. lık getiriyor. Sanayi ve teknoloji gibi “BUGÜNÜN DÜZENİ YARININ gündelik dilde çok kullanılan terimlerle KARMAŞASI” etimolojik bağlantısı, antik dönemde sanatsal üretim anlamına gelen bu kavraSanat, ele avuca sığmaz görüntüsüyle mı, tasarım terimiyle de özdeşleştiriyor. yönetilebilecek bir şey mi? Başta bienalRönesans çağında Floransa’da kurulan ler olmak üzere çağdaş sanatla ilgili ilk akademinin bir disegno akademisi uluslararası organizasyonlar, parasal deolması, tasarımın başat değeri hakkında ğerlerin ağırlıklı bir yer tuttuğu sanat Ç pazarında yönetimin zorunlu olduğu duygusu yaratmaktadır. Romantik akımın ardından burjuvazi, yeni bir toplumsal sınıf olarak ele geçirdiği bu fırsatı kullanacak, aklın bozulduğu ve düşünmekten çok yapma eyleminin etkin olduğu yeni ortamda farklı bir kavrayış sistemi yerini alacaktır. İnsan yetileri yaratacak, sanatı örgütleme çabasına girişenler de bu yetilerin ortaya çıkardığı değerleri yönetme işlevini kullanacaklardır. Modern sanat hayaliyle birlikte modern yönetim bilimi, zamanın ve mekânın aklileştirilmesi (Taylorizm) ilkesi uyarınca sanat alanında da gücünü sınamaktadır. 1970’lerde neoliberal ekonomi politikasıyla piyasayı ele geçiren büyük şirketler !930’larda Fordist üretimin çanına ot tıkamıştır. Kitle üretimi ve tüketimi, PostFordist bir sistemi hayata geçirmiştir. Bütün bu değişimler karşısında, organizasyonlarda yerlerini alma savaşı içinde olan sanatçılar, göçebelik, yersizyurtsuzluk ve melezlik doğrultusunda yeni dönemin çelişkileri içinde kimlik arayışına girerler. Sanatın parasal değerler üzerinden değerlendirildiği müzayedeler fırtınası başlamıştır artık. SaintJust’ün aforizmasını sanatsal oluşumun izlediği karmaşık yol açısından geçerli saymak yanlış olmayacaktır: “Bugünün düzeni yarının karmaşasıdır.” Çağdaş sanatta örgütsel çıkışlar, bugün için söz konusu ise yeni gelişmeler yeni çözümleri gerektirecektir. Bu bağlamda müzayede fırtınası, özellikle bizde yaşanan deneyimlerin ışığında konuya farklı açılardan bakmaya zorlamaktadır bizi. Ali Artun da kitabının bu bölümünde bunca yanılsamayı besleyen gelişmelerle giriyor müzayede olgusuna. Sanatın finansallaşması ile hayatın ve siyasetin finansallaşması arasındaki sıkı bağlar nedeniyle Türkiye’de bu olguyu körükleyen nedenler üzerinde duruyor. “Finansal spekülasyon”a dayalı görüş açısından bir mal ne kadar pahalıysa o kadar iyidir ilkesi, ekonomik tercihlerle uyumlu olarak sanatı da denetimi altına alınca koleksiyoncuların kendi köşelerinde ördükleri koza dönemi kapanır, onun yerini pahalılaştırma rekabeti alır. Fuarlar, bienaller, müzeler, birbiri arkasından sökün eder. Bankalar devreye girer. Plastik oyunu psişik bir oyun olarak değerlendiren düşünürler haklı çıkmıştır. Uluslararası sanat dünyasında kariyere giden yol, aracı kurumların da desteğiyle açılmıştır artık. Sanatla reklam ve tanıtım arasındaki ilişkilerin son yirmi yıl içinde katettiği ivme ise, bu gelişmenin daha ilginç olan bir başka yönüdür. Reklamcılığı seksenlerin gerçek sanatı olarak gören Jack Lang, bu olguya vurgu yapmış oluyordu. Petrol zengini Arap ülkelerinde Batılı müzayede kuruluşlarının topladığı inanılmaz parsaya gelince, o da yükselen “Art business”in yeni bir keşfinden başka ne olabilir.. Finansın siyaseti yönetecek çizgiye geldiği bir ortamda sanatın, bunun dışında kalması düşünülemezdi kuşkusuz. Sanatın finansallaşmasından başka bir şey değildir bu. Ali Artun’un kitabı, iç içe gelişen ve birbirine göndermede bulunan bütün bu olgular üzerinden konunun meraklısı okura değişik yönlerden ışık tutmakta ve onun, zihinleri karıştıran çağdaş sanat örgütlenmesine daha soğukkanlı bir bakışla eğilmesine yardımcı olmaktadır. ? Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi/ Ali Artun/ İletişim Yayınları/ 224 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1167 28 HAZİRAN 2012 ? SAYFA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle