06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

an dinmerak dam nenlenim. um,” itapları agıp idince. a gelu yaşaksın” orlardı Bir alt r değe başbir işçi ret en al ıskanCepheyor. veri erini zaten or sonadıyla. yerde kitap evfik nda! Küıları… okuin baErtayğum lerini şayım: t bülıklar doğru e idigibi medim. adım. onun u ezbe? ? ten parmakla gösterilecek kadar az olan büyük adamlarımızı küçültmeye kalkışmayalım.” Fikret Atatürk’le karşılaşıyor mu hiç? Hayır. Sonrasında Aşiyan’a gidiyor. Yaşadığı yerleri, mezarını ziyaret ediyor. Fikret Atatürk’e aydınlanmada yön vermiş biri. Laikliği, akılcılığı öğreten insan. Hayatta en gerçek mürşidin bilim olduğunu söyleyen Fikret’ten Atatürk çok besleniyor. İşte asıl ben bu yüzden sevdim Fikret’i. Aynı zamanda tarafsız bir adam Fikret! Yeri geldiğinde Abdülhamit’e, yeri geldiğinde de sonrasında İttihatçılara baş kaldırıyor yazılarında, şiirlerinde, değil mi? Kesinlikle. Abdülhamit’e çok ağır bağırıyor yazı ve şiirlerinde. O dönemde bunu yapmak da mesele tabii. İttihatçılar iktidara geldiğinde de Fikret’e Milli Eğitim Bakanlığı teklif ediyorlar, güvenemediğinden dolayı reddediyor. Bir süre sonra yaptıkları çalışmaları beğenmediğinden yazı ve şiirleriyle başkaldırıyor onlara da! “95’e Doğru” şiiri önemlidir: “Bir devri şeamet (uğursuz dönem), yine çiğnendi yeminler, çiğnendi, yazık milletin ümmidii bülendi (yüce umudu) Kanun diye topraklara sürtüldü cebinler (alınlar) kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi… Beyhude figanlar (boş haykırışlar), yine beyhude eninler! (inlemeler) Sabah olacak mı acaba? ? Abdullah TEKİN lbet Sabah Olacaktır, “bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk” dizelerine yanıt niteliğinde: “Elbet sabah olacaktır.” Atatürk’ün “büyük insan” olarak nitelediği özgürlük şairi Tevfik Fikret’in romanını yazan Hıfzı Topuz, yoğun bir sisin ufukları kapladığı dönemleri üst üste koyarak okuyucuya sunuyor. Dün Anadolu’yu saran sis bugün de işlevini sürdürmektedir: “Sarmış yine ufuklarını inatçı bir sis/ Bir akça karanlık ki bu gitgide artan.” Yaşamı boyunca “sadık kalacağı sarsılmaz dürüstlüğün” seçkin ve parlak örneklerini veren bir şairin romanı herkes tarafından okunmalı ve bu erdem anıtı yaşamlarımıza örnek olmalıdır. Hıfzı Topuz yaşamının ileri boyutunda çok güzel bir iş yapmış ve Tevfik Fikret’in romanını yazmıştır. Tevfik Fikret aydınlık günlerin özlemiyle yaşayan ışıklı bir şairdir. Şark kafasının bu ülkeyi ne durumlara düşürdüğünün ayırdında olan bir aydındır. Böyle olduğu için Galatasaray Lisesi Müdürlüğü’ne atandığı zaman okulu şark uyuşukluğu ve kurnazlığından ötede niteleyip yönetmiştir. Galatasaray Lisesi’ndeki deneyiminde düş kırıklığına uğrayan Fikret, Darülfünun’daki edebiyat profesörlüğü görevinden de ayrılmıştır. O yaşamı boyunca çağdaş eğitim sistemleri oluşturmayı planlayıp, geri kafalı medrese zihniyetinin kalın zincirlerini koparmaya çalışmıştır. Fikret’in iki hayali vardı ancak bu iki hayali de gerçekleşmemiştir.Bunlardan birincisi eğitimci Satı Bey’le birlikte çağdaş pedagoji ilkelerine uygun yeni bir okul açmak. İkincisi, çağının aydın ve ileri görüşlü “kalemlerini” bir araya toplayarak çağdaş ve ilerici bir dergi çıkarmak. Fikret’in yaşadığı yıllardaki ortam ve koşullar hemen hemen günümüzle aynı çizgide gözlenmektedir. O farkla ki Fikret eğilmeyen bir yapıya sahiptir ve korkusuzdur. Fikret günümüzde de örneklerine tanık olduğumuz birçok “bayağı ruhlu ve küçük” insanın aşağılık yalanları karşısında köşesine çekilmeyi yeğler. Küçük insanlar onu taşlamaya çalıştılar.O hep dik durmaya özen gösterdı. Onurlu bir duruştu bu ve Fikret bunu şöyle yansıtıyordu: “Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.” Ülkenin içinde bulunduğu tablo da günümüzle koşutluk gösterir.Fikret bu tabloyu “Hanı yağma” (yağma sofrası) adlı şiirinde yansıtır: “Verir zavallı memleket, verir ne varsa malını Vücudunu, hayatını, ümidini hayalini Bütün gönül sevincini, olanca rahat halini Hemen yutun, düşünmeyin haramını helalini Yiyin efendiler yiyin bu yerde iştiha sizin E Hâlâ o şebin (gecenin) zeyli temadisi (devamı) bu izlam (zulümler) hâlâ o cehalet, o tecahül (bilmemezlik) ve o techil (bilgisizlik) hâlâ vatanın hissesi bir tudei âlâm (acılar yığını) hâlâ sırıtan dişlere hep lokmai inam (zam) Hâlâ tarafiyyet (taraf tutma), hasebiyyet (akraba kayırma), nesebiyyet (soy kayırma) hâlâ “Bu senindir, bu benim” kısmeti cari (geçerli) hâlâ gazap altında hakikatle hamiyyet (onur) Hep dünkü terennüm, saygıdan sayıdan ari (yoksun) Son nağmesi yalnız: “Yaşasın sevgili millet!” Millet yaşamaz hakka tahassürle (özlemle) solurken sussun diye vicdanına yumruklar inerse; millet yaşamaz meclisi müstahkar olurken (hakaret görürken) iğfal ile, tehdit ile titrer ve sinerse; Millet yaşamaz maşeri millet (millet vicdanı) boğulurken Kanun diyoruz, nerde o mescudi muhayyel? (Hayalimizde secde ettiğimiz şey) Düşman diyoruz, nerede bu? Hariçte mi biz mi? Hürriyetimiz var diyoruz şanlı mübeccel (yüce) düşman bize kanun mu, ya hürriyetimiz mi? Bir hamlede biz bunları kahrettik en evvel Düşsün sana meyyali taahakküm (zorbalığa iten) eğilen ser Kopsun seni bir hak diye alkışlayan eller.” Elbet Sabah Olacaktır/ Hıfzı Topuz/ Remzi Kitabevi/ 256 s. Doyunca, tıksırınca çatlayıncaya kadar yiyin.” Dünle bu günün ortak görünümü Fikret’in en çok okunan ve beğenilen şiirlerinin, kötülüklere baş kaldıran, ileriye umutla bakan, haksızlığa karşı duran, güzel günlere özlem duyan şiirler olmasıdır: “Bu kanı insanlığa can vermek için harcayacaksın Hak bellediğin yolda yalnız da olsan gideceksin.” Ülkenin dramatik görünümüne üzülen, baskı rejiminin akıl almaz edimlerini içine sindiremeyen Fikret bu tabloyu şu dizelerde yansıtır: “Silkin şu mezerret tozu uçsun üzerinden İnsanlığı pamal (çiğneyen) eden alçaklığı yık ez Billah yaşamak yerde sürüklenmeye değmez.” Fikret’i üzen, çok güvendiği hatta bu nedenle ünlü şiirindeki (rücu) bazı dizeleri geri aldığı Meşrutiyet sonrasında yönetime gelenlerin çıkarlarını gözeten insanlardan oluşmasıdır. Aşiyan’da kabuklarının içine çekilmesi bu olay nedeniyle düştüğü hayal kırıklığına bağlanmalıdır. Ne ki tanık olduğu çirkinlikler, cahillikler ve bayağılıklar da şairin köşesine çekilmesine etken olmuştur. Başta Fikret olmak üzere dönemin kimi aydın ve yurtsever edebiyatçıları tehlikenin farkında oldukları gibi umut ışığı görmemekten dolayı da üzünçlüydüler: Tıpkı günümüzde olduğu gibi. “Gülsün dünya bana, ben yalnız ağlayım Yükselmek hep göklere ve gülmek ne tatlı şey. Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa Ey.” Kitap, sunuş bölümünden sonra “çocukluk ve gençlik yılları”nı yansıtarak başlıyor ve soylu erdemli bir yaşam öyküsü ders vere vere su gibi akıp gidiyor.. ? Tevfik Fikret törenle Eyüp’ten Aşiyan’a taşınırken (24 Aralık 1961). 1158 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1158 26 NİSAN 2012 ? SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle