06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 9 NİSAN PAZARTESİ ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Türkçe Sözlük’ünü kullanıyorum. İngilizce sözcükler söz konusu olduğunda önce Fahir İz’in İngilizce Türkçe Sözlük’üne, orada bulamadıklarım için Hâmit Atalay’ın İngilizce Türkçe Sözlük’üne, orada da yoksa Redhouse’a bakıyorum. 12 NİSAN PERŞEMBE “En son örneğini Paul Auster‘in Kış Günlüğü isimli kitabının çevirisinde gördüm. Benim bildiğim ‘eninde sonunda’ deyimi, ‘önünde sonunda’ olarak kullanılmış. Ben mi yanlış biliyorum, yoksa bu şekilde kullanımın haklı bir gerekçesi var mı?” diye sormuş Ali Durmaz. Aslının “önünde sonunda” olduğunu biliyorum; çünkü bu, karşıt anlamlı sözcüklerle yapılmış bir deyim. “En” ve “son” sözcükleri arasında bir ilişki yok; ama “ön” ve “son” ilişkili sözcükler. Yine de emin olmayalım ve sözlüklere bakalım. Dün sözünü ettiğim sırayla önce TDK Türkçe Sözlük. “Eninde sonunda” maddesinin karşısında “Önünde sonunda” yazıyor. Örnek var; ama başka açıklama yok. Açıklama “önünde sonunda” maddesinde: “1. Mutlaka. 2. Nihayetinde, en sonunda.” Kubbealtı Lügatı’nda “eninde sonunda” diye bir madde yok. “Ön” maddesinde “önünde sonunda”ya yer verilmiş: “Neticede, en sonunda, eninde sonunda”. Sonuç olarak söylenecek söz şu: Aslı “önünde sonunda” olmakla birlikte “eninde sonunda” da kullanılmaktadır. 13 NİSAN CUMA Süheda Utku’nun soruları zordu. Beni sinir eden, “Senden çok var” şarkı sözündeki “çok” sözcüğünün görevini sormuş Süheda Hanım. Sorusu şöyle: “Zarfların tanımında hep fiil, sıfat ve zarfla çalışır diyoruz; fakat ‘Senden çok var.’ örneğinde çok sözcüğü miktar zarfı değil mi, yani böylelikle isimle çalışmış olmuyor mu?” Azlık çokluk zarfları (belirteç), S. Utku’nun da dediği gibi, eylemin, sıfatın ya da başka bir belirtecin miktarını belirtir. Adla ilgili azlık çokluk bildiren sözcüğün görevi sıfattır. Bu “çok” sözcüğü sıfat mı peki? Önceki gün sözlüklerden söz ederken “Daha çok var,” diye yazdığımda düşünmüştüm. (Sözünü etmediğim) “daha çok sözlük var,” tümcesinde “sözlük”ü kullanmayınca “çok” sözcüğü, “sözlük”ün de yerine geçmiş oluyor. O sevimsiz söz de, “Senin gibi olan (sana benzeyen) daha çok insan var” demek istiyor aslında. Sağından solundan kırpıp kuşa çevirince o garip biçimi almış. “Yerli yerinde” ikilemesinin “isim tamlaması yoluyla” oluşup oluşmadığını da sormuş Süheda Utku. Anlamca pek uyuşmadığından içime pek sinmedi; ama başka bir açıklama da getiremedim. ? [email protected] [email protected] www.feyzahepcilingirler.com emir İnan’ın mektubu babamı anımsatmıştı bana. Acı bibere bayılırdı babam, gözünden yaş gelinceye kadar da yerdi; ama “acı biber” değil, Demir Bey’in hoşuna gidecek biçimde “yakar biber” derdi. Demir İnan şöyle diyor: “‘Acı’ olgusu istenmeyen bir olgudur; ‘Çok acı çekiyor zavallı’, ‘Elimdeki kesik çok acıyor’, ‘Sadece davranışları değil, sözleri de acı veriyor’ gibi söylemlerde bu durum açıkça görülür. Bir de yiyeceklerde ‘acı’ vardır. Örneğin, ‘Bu yağ acımış’, ‘acı salatalık (bugünlerde pek rastlanmıyor)’, ‘Acı patlıcanı kırağı çalmaz, ‘Bu kuyunun suyu acı, içilmez’. Yani, ağzımızda istenmeyen, kekremsi bir tat bırakan tatlar. Ve de ‘acı’ biber. Aslında biberin ‘acı’sı acı değil ‘yakıcı’dır. Biberin ‘acı’ olması onun istenmeyen bir tatta olmasını gerektirmez. Tersine, meraklısı için bu tür biber çok istenen bir yiyecektir. Evet, alışık olmayanın pek hoşlanmayacağı şekilde dilini yakar ve bu durumda da ‘Yandım Allah!’ dedirtir. Yandım Allah dedirtmesi de dilinin yandığını, yani biberin yakıcı olduğunun göstergesidir; acı değil. ‘Ağzına biber sürerim’ deyimi de ağızda acı bir tat vermek için değil dilini yakmasını amaçlamaktadır. Belki dilde tutunması zor olabilir ama, biber ‘acı’ olamaz, olsa olsa ‘yakıcı’ olur. Lütfen bu savı benimseyenler ‘yakıcı biber’i kullanmaya başlasın.” Öyle olmuyor işte… “Acı” sözcüğünün temel anlamı, biberdeki acı. “Tadı ağızda yakıcı bir etki bırakan, dille alınan duyulardan tatlının karşıtı olan: “Acı biber.” Sözlük (Kubbealtı Lügatı) böyle diyor. Sözcüğün ilk anlamı bu; ötekiler, daha sonra kazanılmış anlamlar… “Acı söz” ve “acı gülüş”teki “İnsanda üzücü bir etki bırakan, dokunaklı, hüzünlü” anlamını da “acı son” ve “acı gerçek”teki “Istırap verici, üzücü” anlamını da “mecaz” olarak veriyor sözlük. “Acı” sözcüğünün mecaz kullanımları temel anlamını bastırmış görünüyor; ama bu, temel anlamını başka türlü algılamamızı gerektirmez. Kaldı ki “yanmak, yakmak” sözcüklerinin “biber”le ilgili kullanımları, yan anlamdır. Bu sözcüklerin temel anlamlarını yazmaya bile gerek yok. Bir de en başta söylenmesi gereken sanırım şu: Dile ne kişisel isteklerle ne de buyruklarla yön verilebilir. “Dil, kendi yolunu bulur,” sözünü bu anlamda söylenmiş saymalı. D 10 NİSAN SALI “Cumhuriyet’in ilavesi Kitap’taki yazılarınızı, uzun süredir büyük bir beğeniyle izliyor ve yararlanıyorum. Sizin gibi ( tabir yerindeyse ) ‘Cengaver Yazar’ların köşeleri, geometrik hızla kuruttuğumuz güzel Türkçemiz için adeta ‘Vaha’ gibi geliyor bana ve onun için de ‘Savaşa devam’ diyorum. Elinize sağlık, dilinize sağlık…” diye beni benden alan övgüler sıraladıktan sonra, daha çok gençlerin, örnek verirken kullandıkları “atıyorum” sözcüğüne bir açıklama getirmiş Oktay Ormancıoğlu: “Gerçekten konuşma sırasında (yazınızda belirttiğiniz yer ve zamanlarda) ‘Atıyorum’ diyoruz ama, bence kesinlikle “atmıyoruz” ve aslında, sözlerimizi açıklayıcı, bildiğimiz / yaşadığımız örneklerden birini, ortaya koymak istiyoruz, diğer bir ifadeyle ‘Ortaya atıyoruz’. Yani buradaki ‘atmak’, kafadan atmak değil de muhatabımızın bir konuya dikkatini çekmek istediğimiz bir tabir oluyor sanki.” Savunma kabul edildi sayın Ormancıoğlu; ama yine de kullanılmamaya çalışılsa iyi olur. 11 NİSAN ÇARŞAMBA Taner Can, geçen yaz, “Başucu kaynağı olarak kullanabileceğimiz Türkçe sözlük ve dilbilgisi kitaplarının bir listesini köşenizde paylaşırsanız çok sevinirim.” diye yazmıştı. Yurtdışındaydım, kaynaklarımdan uzaktım. Bu yüzden ertelemiştim yanıtlamayı; sonra da unuttum gitti. (Yaş, 60’ı aşınca böyle laflar rahatlıkla söylenebiliyor. Kimse, “Aa, unutulur mu hiç!” demiyor. Bu yaşta ve bundan sonraki yaşlarda unutulabilir. Baştan söyleyeyim, kavga çıkmasın.) Geçen hafta Türkçe kitaplarını yazınca anımsadım. Bugün sözlükleri yazayım. Bildiğim sözcükler için bile sözlüğe bakarım. Önce Türk Dil Kurumunun, Dil Derneğinin ya da Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe sözlüklerinden birine. Bunlarda sıralanış ve açıklamalar birbirine çok yakın olduğu için, bir de İlhan Ayverdi’nin Misalli Büyük Türkçe Sözlük’üne (öteki adıyla Kubbealtı Lügatı) mutlaka bakarım. Ali Nazîmâ ile Faik Reşad’ın Mükemmel Osmanlı Lügati’ne elim alışmadı. Muallim Naci’nin Lügatı Naci’sine de pek bakmıyorum. Hele Şemseddin Sami’nin Kamusı Türki’si, eski yazı olduğu için, ona bakmak daha zor geliyor; ancak çaresiz kalırsam başvuruyorum. Osmanlıca sözcükler için ilk başvuru kaynağım Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat’ı. Yerel sözcükler için Yaşar Çağbayır’ın Ötüken BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Adalet Ağaoğlu’nun roman üçlemesinin ana başlığını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse bir romanından alıntı ve romanın adı ortaya çıkacaktır. 9 E 10 19 A 20 J 21 1 B 2 I 3 A 4 D 5 D 6 K 7 E 8 I Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU [email protected] A 11 C 12 F 13 C 14 A 15 E 16 B 17 E 18 H 71 22 56 46 72 55 48 B 22 G 23 H 24 E 25 E 26 I 27 E 28 E 29 A H. Bozma, çözme, kırma. 30 F 31 J 32 F 33 C 34 J 35 E 36 H 37 K 38 C 39 F 69 23 18 36 74 40 C 41 J 42 B 43 B 44 D 45 J 46 G 47 B 48 G 49 E I. Bir şans oyunu. 50 B 51 F 52 D 53 J 54 A 55 G 56 G 57 A 58 C 59 B 65 2 8 26 61 J. “… bakmak gibi senle konuşmak” (Gökhan Türkmen). 60 D 61 I 62 C 63 E 64 K 65 I 66 D 67 E 68 B 69 H 70 E Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Tevzi. 71 G 72 G 73 C 74 H 75 B 76 B 77 C 78 B 41 45 34 31 20 53 K. “… Sabahat” (Aziz Nesin’in romanı –yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 57 14 3 19 10 29 54 B. Wiliam Faulkner’un başyapıtlarından biri. 73 49 38 58 62 D. “üç anayasa / ortasında büyüdün: / biri akasya / biri gül / biri …” (Cemal Süreya). 70 7 28 27 17 35 63 25 49 F. “Hiç de yaramaz ve … bir çocuk olamamakla beraber ona kötü oyunlar oynamaktan çekinmemişimdir.” (Y. K. Karaosmanoğlu). 43 50 78 75 47 76 1 37 6 64 1157. sayının çözümü: A. SARIŞIN BOMBA, B. ANGEL, C. KUYUDAKİ, D. LABADA, E. IRAZCANIN DİRLİĞİ, F. KIRMIZI VE SİYAH, G. ANGUT, H. LEÇEK, I. ABBAS, J. NUDY. Şiir: “Bir bardak demli çay/ burukluğu gibi kalsın/ gecenin ve sabahın tadı/ yaşasın anılarımızda Yazko” 21 42 16 59 68 C. Faşizm, Robert Owen ve Yası Çatışması Hukuku Dersleri adlı kitapları da olan değerli hukuk adamı. 52 66 5 60 4 44 E. “… … Horoz” (Cavit Orhan Tütengil’in deneme kitabı). 32 39 30 51 12 G. Kullanılması ya da harcamaya elverişli, taşınması kolay eşya. 26 13 11 77 33 24 15 67 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1158 NİSAN 2012 ? SAYFA 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle