29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Özcan Erdoğan’dan ‘Horozu Düşen Hayat’ ‘Aşk, şiir ve anarşi birbirini içerir’ Daha önce Dâhiler ve Aşkları ile Tarihi Liderler ve Aşkları kitaplarını yazan ve hazırlayan 2000’lerde yazdıklarıyla İkinci Yeni’nin devamı sayılabilecek şiirlere imza atan Özcan Erdoğan’la ilk şiir kitabı Horozu Düşen Hayat’ı konuştuk. ? Ezgi OKAY lk şiir kitabın Horozu Düşen Hayat’tan daha önce Dâhiler ve Aşkları ile Tarihi Liderler ve Aşkları kitaplarını yazan, hazırlayan bir şair ve yazar olarak, genelde edebiyatın diğer dalları ile özelde de bu iki kitabınla şiiri ya da şiirini ilişkilendirebilir misin? Diğer edebi türlerle şiir arasında nasıl bir alışveriş söz konusu? Elbette diğer türlerin (destan, ağıt, masal, tiyatro v.b.) yanı sıra özellikle de felsefe, tarih ve hatta matematik gibi alanların şiirle ilişkisi, bunları temelinde barındırmasıyla, daha doğrusu şairin entelektüel donanımıyla şiirin niteliksel düzeyine olan katkısı yadsınamaz. Metinlerarasılık bağlamında, özellikle öykü ve romanla, bunların kahramanlarıyla yaptığı alışveriş ya da içinde bulunulan çağdaki önemli kişi veya olaylara en ufak bir gönderme şiiri daha yaşanılır kılmıştır hep. Sözünü ettiğin Dâhiler ve Aşkları ile Tarihi Liderler ve Aşkları kitaplarında şiirle kurulacak en önemli bağ, bu kolektif kitapların içindeki her bir bölümün, büyük bir çoğunluğu şair olan arkadaşlarımızın kaleminden çıkmış olmasıdır. Bu durum ister istemez kitaplardaki metinlerin kısmen şiirsel bir anlatıma dönüşmesiyle diğer biyografi kitaplarından ayrılarak okuyucuda çok farklı bir tat da bırakmış oldu. Bu iki kitabın görmüş olduğu büyük ilgi de bunu bize gösterdi. Horozu Düşen Hayat’la ilgili olarak kurulacak özel bağ; özellikle Dahiler ve Aşkları’nda büyük bir keyifle kaleme aldığım Salvador Dali ve Jean Paul Sartre düşünüldüğünde; gerçeküstücülüğün ve varoluşçuluğun hayatıma ve şiirime ne kadar dahil olduğu da görülecektir. Hatta Horozu Düşen Hayat’ın kapağında Dali’ye ait bir resmin yer alması da bunun bir işaretidir aslında. “ŞİİR, YEPYENİ BİR SÖZ VE BAKIŞTIR” Kitabın adı, Horozu Düşen Hayat dışarıdan bakan biri için oldukça sert bir isim, fakat hayatın içinde hemen kendine karşılık buluyor. Yerini yadırgamıyor. Seni bu isme gönderen nedenler nelerdi? Kitaba başka bir isim düşünseydin ne olurdu? Kitap adları hep bir bütün içinde değerlendirilmeli ve değerlendirilmiştir SAYFA 4 ? 29 MART İ de. Biçim, içerik ve kapağındaki tasarımla da bu bütünlük sağlanmalıdır. Horozu Düşen Hayat; iktidara, otoriteye, şiddete, aşksızlığa, ölümün o kör, sağır metal soğukluğuna karşı alttan alta bir sabotajın, bir patlamanın kitabı, diye bakıyorum. Kitabın adı, alegorik olarak, içeriğindeki gerek erotik söylemdeki iktidarla, gerekse silahların gölgesindeki iktidarla savaştığı, hesaplaştığı için oldukça anlamlı bence. Kitaba başka bir ad düşünmezdim, boş kalırdı ve o zaman da boşluktan bir ad olmuş olurdu. Aslında ilginç, böyle olduğunda da aşağı yukarı bu az önce söylediklerimle aynı anlama gelebilirdi. Senin şiirindeki en belirgin özellik dilde, dili işleyiş biçiminde; vurucu derin ve kuşatıcı o imgelem gücünde görünüyor. Olması gereken de bunlar aslında, şiirimde bunları gördüğüne sevindim. Bir dilin olanaklarını en iyi şiirde görebiliriz. Öyle ki şiiri oluşturan söz sanatları ve ses yinelemeleri, uyak, ritm vs dilin ses bakımından kullanılan bu tür imkânları sayesinde diller gelişmiştir. Şiirin bu öğeleri öykü, roman, tiyatro, sinema ve diğer dallar üzerinde de etkili olmuş, bunlara coşku katmış ve kalıcı olmalarını sağlamıştır. Örneğin “Seni seviyorum” ifadesi asla bir şaire ait olamaz. Çünkü bu bir taklitten ve tekrardan başka bir şey değildir. Şiir yepyeni bir söz, bir bakıştır. Kitaptan alıntılarsam, ben ancak “nerde içinden ormanı inleten kıymık”. “alıp veriyordu içinden hızlı bir çiçeği”, “çoğalan çağların hünerli kasları/ hep o üryan gövdemin sarındıkları”, “uzaklar battıkça uçmak sivrilir”, “gül düşürdüm yakamdan tanındım” vb. ifadelerle sevi’ye yaklaşabileceğimi, kendimi bulabileceğimi düşünüyorum. Şiir bir düş görme sanatıdır. Şair gerçek âşıktır, imgelem insanıdır. Senin vazgeçemediğin, dönüp okuduğun, bir şekilde sesine de tesir etmiş yerli ve yabancı şairler var mı? Şöyle de sorabilirim: biyografisinin rüzgârında kaldığın isimler… Vazgeçemediklerim var elbette. Nâzım Hikmet, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, İsmet Özel başta geliyor. Bunlardan her ne kadar dünya görüşleri benden farklı olanlar olsa da mesele şiir olunca yepyeni bir ülkede ve bir dilde yakınlaşabiliyorsunuz. Yabancı şairlerden Rimbaud, Baudelaire, Aragon, Eliot, Ritsos, Sohrabi Sipihri, Adonis ilk aklıma gelenler. “Şiir aşkın dilidir/ şair o aşkın münzevi çocuğu” diyorsun. Günümüz şiiri içinden bakınca bu dilin bir ölçüde de olsa sahiciliğini kaybetmesini, kesintiye uğramasını aşksızlığa bağlayabilir miyiz? Şair için aşk nasıl bir cephaneliktir? Aşkta olduğu gibi sanat ve şiirde de asıl olan büyü, giz ve sezgidir. Az önce de söylediğim gibi, şair gerçek âşıktır, imgelem insanıdır. Aşk, insanı asıl söyletendir. Şiir insanın, yaratısının gelebileceği en ileri aşamasıdır. Bugün hayatta bir şeyler kötürümse ve aksıyorsa bu, şiirin, şiirsel bakışın o alanlara henüz dahli olmadığındandır. Aşkı/aşığı olduğu gibi şiiri/şairi de bir yönüyle acının beslediği söylenebilir. Aşk tamamen yaşamsaldır, anlatılmakla anlaşılabilen bir şey değildir. Bu nedenle biz şairi/şiiri hiçbir zaman tam olarak anlayamayaca karılması oldukça yaygın bir hal aldı. Öyle ki bu artık isim anmaanmama kavgalarına dönüştü. Hayatın her alanında olduğu gibi şiirde de popülizm oldukça yaygın. Eskiden beri şiir ödüllerinde dönen kumpasları ise hiç anmamıza gerek yok zaten. Bu nedenle bu dönemi ve önde olan şairlerini anabilmek için en az bir on yılın geçmesi gerektiğini düşünüyorum. “ŞİİR DOĞASI GEREĞİ ANARŞİSTTİR” Anarşist bir felsefeyle hayata, dünyaya baktığını biliyoruz. “suçun miladı bir başkasıdır”, “bulamazsın hiçbir kitapta acısını tanrının”, “yok miladım bir akdim vadem yok dinelince kovulurum her devletten” gibi kitap içindeki daha birçok dizede bu bakış açın açıkça görünüyor. Anarşizmle şiirin/ şiirinin ilişkisinden bahsedebilir misin? Anarşist felsefe bir özgürlük felsefesidir. Şiir doğası gereği de anarşisttir. Bu nedenle yukarıdaki gibi suçun miladına, tanrıya ve devlete ilişkin olumlu ya da olumsuz dizelerin bir şiirde yer alması değildir onu anarşist yapan. Üstelik bunlar metaforik olarak da kullanılmış olabilirler. Bireyin anarşizm için önemi ve ona temelde yaptığı özgürlük vurgusu bilinir. Bireyin biricikliğini en iyi sanat yapıtında ama en çok da şiirde bulabiliyoruz. Aynı şekilde bunların yanına aşkı da dahil edebiliriz. Aşk, şiir ve anarşi kavramlarının birbirini olduğu gibi içerdiğini düşünüyorum. Şiirinde hep bir yalnızlık ve hatta bunalım var. Bunun ölümle iç içe durması, hadi şiirde neyse de hayatında bir karşılığı varsa eğer biraz ürkütücü geliyor bana. “hazırdır inatla tuzlanır darplı derim sunaklar benden razıdır/ o korkuluklardan aşırma muska olan dil şişer ağızlarda// o meşru balkonlar aklımda çocuklar sarksın diye hazırda”, “çıkmaz cadde ara sokaklara/ çelenk cenazesiz” gibi daha pek çok dize bunu gösteriyor. Aslında şiirimde başlı başına metafor ve izlek olarak tam bir yalnızlık yok ama genel olarak hayatımın büyük bir bölümündeki o yalnızlığın ve acının ister istemez bana bunları yazdırdığını; bir şekilde imgelemimi oluşturduğunu söyleyebilirim. Tabii şiirlerim yaşadıklarımın birebir yansıması değil, ancak gündelik hayatımda metaforik bir bakış, kaleydoskop ya da stetoskop gibi boynumdan yüreğime doğru hep asılı duruyor. Beti benzi solmuş bir ağaca bakarken onun nabzını da tutmam gerektiğini biliyorum. Yalnızlık konusunda Nietzsche’den bir alıntıyla toparlayayım; “Bir yalnız dedi: “Gittim gerçi insanlara, ama hiçbir zaman ulaşamadım!”diyor. Evet, şair hep yalnız olandır, kalabalık değildir. Şiir yalnız olanın işidir; hep bir arayıştır, ulaşmak yoktur. Ulaşılan tek şey ölümdür ve ona da ancak ölüler ulaşır. Şiirse dirimseldir. Olsa olsa şiir hastalığıdır şairin/ yalnızın. ? Horozu Düşen Hayat/ Özcan Erdoğan/ İkaros Yayınları / 64 s. Özcan Erdoğan “Horozu Düşen Hayat; iktidara, otoriteye, şiddete, aşksızlığa, ölümün o kör, sağır metal soğukluğuna karşı alttan alta bir sabotajın, bir patlamanın kitabı, diye bakıyorum” diyor. ğız. Derindeki kökeniyle bakıldığında açlık kadar ihtiyaçsaldır da. Jean Rostand’dan alıntılarsak “açlık, aşkın en ilkel ve en kaba biçimidir.” Sadece şiir değil birçok sanatsal yaratının ortaya çıkarılmasında, buluş ve keşfe gidilen süreçte sanat, edebiyat, bilim ve düşün insanının o bilinmezliğe olan merak ve açlığının yattığını söyleyebiliriz. “GENÇ ŞAİRLER GERÇEKTEN NİTELİKLİ ŞİİRLER YAZIYOR” Türk şiirinin gidişatından, son dönemdeki gençlik kamplarını da göz önüne alırsan, memnun musun? Türk şiirinde yeni arayışların, yönelimlerin olduğunu düşünüyor musun? Bugünün genç şairleri gerçekten nitelikli şiirler yazıyor. Ancak bu isimler pek o kadar kabarık bir liste oluşturmuyor. Şiirin gidişatından kısmen memnun olsam da bunun paralelinde seyreden şairlerin hal ve gidişatından hiç memnun değilim. Özellikle genç şairlerin henüz kitabı olmayan veya bir iki kitapla yeni yeni ayakta durmaya çalışan ve özgün bir duruşa kavuşmadan dergi ve internet ortamında karşılıklı jestlerle çarşaf çarşaf listelerde karşılıklı isimlerinin zikredilmesi, şiirden çok şairin öne çı 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1154
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle