Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bülent Akdağ’ın anısına Bülent Akdağ’ın eğitime felsefeyle bakışı 2010’da genç yaşta kaybettiğimiz Bülent Akdağ, özellikle eğitim felsefesi alanındaki çalışmalarıyla bilinen bir felsefeciydi. Eğitimle ilgili yazılar ve araştırmalar yaparken bu süreçte hazırladığı ve hazırlanmasına katkılarda bulunduğu internet sayfaları ve çeşitli dergileri unutmamalı. Aynı zamanda Alternatif Eğitim Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Akdağ’ın doktorası da eğitim felsefesiyle ilgiliydi. Ölümünden sonra dostları, yazılarını Bülent Akdağ’la Eğitime Felsefeyle Bakmak adıyla yayımladı. ? Mustafa GÜNAY nsanın kendini nasıl ve ne ölçüde gerçekleştirebileceğine yönelik bir eğitim anlayışının insanı temele alarak kurulabileceğini belirten Akdağ’a göre “Bir eğitim felsefesinin kuruluşunda merkeze alınan kavram ‘insan’dır ve ‘insan’a ilişkin belli bir bakış açısı oluşturmadan eğitime ilişkin felsefi bir yapı kurmak da olası değildir” (2011: 15). Ancak dayanacağımız insan ideali ve tasarımı da pek çok unsurun bulgularına dayanır. Bu noktada eğitim felsefesinin toplumsal gerçeklikle uygun düşmesi gerektiğini belirten Akdağ’a göre, “bir eğitim felsefesi, bilimin verilerinden, sosyalkültürel araştırmalardan, toplum analizlerinden, antropolojinin, psikolojinin ve sosyolojinin bulgularından hareketle kabul edilebilecek bir ‘insan ideali’ne yönelik kurulabilir. Bugün olduğu gibi öykünmeci, eklektik ve indirgemeci bir tutumla toplumsal gerçeğimize uygun bir eğitim felsefesinin kurulamayacağına işaret etmek gerekir” (2011: 1718). unsurları mevcuttur. Akdağ söz konusu unsurlar arasında şunları sayar: Çağın/ dönemin insan anlayışı, felsefeler, değerler, bilim, hükümetler, kurum ve kuruluşlar (s. 20). Eğitim felsefesinin kuruluşunda özellikle belli bir insan anlayışının merkeze alınması söz konusudur. Bunun nedeni ise Akdağ’a göre, “bir eğitim felsefesinden söz ederken insanı belli bir biçimde ‘görme tarzı’ işaret edilmektedir (...) İnsan nasıl görülüyorsa ona göre bir sistem kurma çabası ortaya çıkmaktadır” (s. 20). İnsanı belli bir biçimde görme tarzlarının her birinde belli bir “insan doğası” anlayışı da bulunur. Akdağ, insanı görme tarzlarının insan doğasına yaklaşımlarıyla eğitim sistemi arasındaki bağıntıyı ise şöyle ifade eder: “Bu bağlamda insan, doğası gereği saldırgan mı uysal mı, bencil mi özgeci mi, otoriter mi demokratik mi, bireysel mi, toplumsal mı, ruhsal bir varlık mı, maddesel bir varlık mı ya da doğası gereği iyi mi kötü mü şeklinde birçok karşıt kutup oluşturmak mümkündür. Bu antinomiler psikoloji, sosyoloji ya da felsefe ile temellenen pek çok pedagojik yaklaşımı öngörmektedir” (s. 2021). Bu bağlamda Akdağ, Tanzimat’tan günümüze kadar geçen dönemdeki eğitim felsefelerinde karşılaştığımız çeşitli insanı görme tarzlarını ve insan tiplerini inceler. Akdağ’ın yaptığı dönemleştirme ve sınıflama çerçevesinde insanı görme tarzları şöyle sıralanmaktadır: Tanzimattan Cumhuriyete İnsan İdeali: “pozitivistbilimci insan”, Cumhuriyetten Çok partili döneme insan ideali: “ilerlemeciulusalcıbatıcı insan”, 1950’lerden 70’lere insan ideali: “pragmatist insan”, 1970’lerden 90’lara insan ideali: “yurttaş insan”, 1990’lardan günümüze insan ideali: “Avrupa yurttaşıpostmodernküresel insan” (2011: 2127). Cumhuriyetin ilk yıllarına ilişkin Akdağ’ın saptamaları şöyledir: “Cumhuriyet, yeni bir toplum yaratmayı amaç edinip kendine uygun yeni insanı gündeme getirmiştir. 1924 Anayasası’nda çizilen perspektifle eğitim yeni bir programlamaya bağlı olarak düzenlenmiştir. Yeni ekonomipolitikaya uygun düşen bu düzenleme, temelini ‘laisizm’ ve ‘batılılaşma’ anlayışına dayandırmıştır” (s. 22). Cumhuriyetin tarihsel süreç içindeki kuruluş ve gelişme dönemleriyle, daha sonraları giderek belirginleşen karşı çıkışlar ve kurucu düşünce ve ira2012 İ deden uzaklaşma olarak değerlendirilebilecek anlayışlar ve girişimler eğitim alanında da kendini gösterir. Özellikle 1950’ye doğru, Akdağ’a göre bir “sapma”dan söz edilebilir. “Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulama alanına konulan ve Aydınlanma geleneğinden gelen modernleşmeci yaklaşımdan 1946’dan sonra sapmalar yaşanmıştır. Akıl ve bilimi yol gösterici olarak gören pozitivistilerlemeci Atatürkçü eğitim felsefesi yerini 1946’lardan sonra metafizik ve mistik yaklaşımların egemen olduğu bir eğitim anlayışına bırakmıştır” (s. 25). EĞİTİM SİSTEMİNİN SORUNLARI Eğitim felsefesinin, bir ülkenin eğitim gerçeğinin temel zeminini oluşturduğunu belirten Akdağ, bu zemine dayandırılan çalışmaları şöyle açıklar: “Onun üzerine eğitim politikaları şekillendirilir; eğitim politikalarına dayanarak eğitim planlaması somutlaştırılır; eğitim planlamasıyla da eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır. Görüldüğü gibi eğitim gerçeğinin temel bağlantı kategorilerinin temelinde eğitim felsefesi bulunmaktadır. Ancak sorun, toplumsal yapıya ve insan gerçeğine uygun eğitimin ne olduğuna ilişkin felsefi yaklaşımların tartışılmaması ve buna bağlı olarak da doğru politikaların oluşturulamamasında düğümlenmektedir” (s. 8). Bu nedenle ülkemizde eğitimle ilgili sorunları tartışırken, sonuç durumundaki şeylerden çok bunların temelinde yer alan felsefi yaklaşımları göz önünde bulundurmak gerekir. Akdağ, Türkiye’de eğitim sisteminin temel sorunları arasında, yönetsel, tek İNSAN ANLAYIŞINI MERKEZE ALMAK Eğitim felsefesinin eğitim politikalarının zeminini oluşturduğunu ifade eden Akdağ’a göre, “İnsanı hangi bilgiler, gerçekler ve değerler ile biçimlendirmek istiyorsanız ona uygun politikalar oluşturmak zorundasınız. Bu bağlamda, eğitim sistemine yön veren yetkenin, açık ya da örtük olarak sahip olduğu eğitim felsefesinin ne olduğu önemlidir” (2011: 8). Bir eğitim sisteminin çeşitli belirleyici SAYFA 18 ? 29 MART nik ve sosyal/ideolojik sorunları ve çözüm yollarını da araştırır. Yönetsel bağlamda MEB’in Descartes’çı Fransız rasyonalizminin katı merkeziyetçi yapısını kuruluşundan bugüne kadar sürdürdüğünü vurgulayan Akdağ’a göre, “Okul yöneticilerinin eğitim durumları, becerileri, akademik başarıları ölçü alınarak seçilmesi yerine, siyasi kadrolaşma çerçevesinde belirlendiği açıktır” (s. 64). Bu sorun karşısında Akdağ’ın pratik bir çözüm önerisi dikkati çeker: “Demokratik bir eğitim yönetimi sistemi kuruluncaya dek, eğitim yönetimi ve denetimi alanında lisans üstü eğitim yapan eğitimcilerin okul müdürlüklerine doğrudan atanması bir geçiş süreci anlamında çözüm olabilir. Aksi taktirde siyasi kadrolaşmanın güdümünden kurtulamayan bir eğitim yönetimi sistemi varlığını devam ettirecektir” (s. 65). Eğitimin ‘insanlaşma’ süreci değil de kişileri araçsallaştırma ve tüketim toplumunun birer parçası haline getirme süreci olmasını eleştiren, eğitim eşitliğinden söz edebilmek için sosyal adaletin sağlanması gerektiğini belirten Akdağ, demokrasi ve eğitim ilişkisini de ele alır. Ona göre, “Eğitimin demokratikleştirilmesi toplumun demokratikleşmesinden ayrı tutulamaz. Eğitim sistemi ‘kurtarılmış bir ada’ durumunda olamaz, topyekun toplumsal sistemin bütün dinamiklerinde yaşanacak bir demokratik dönüşümün sonucu olarak eğitim sistemi de sosyal eşitsizlikten bütünüyle kurtulabilir” (s. 67). Eğitim sistemiyle ilgili tartışmaların gündemde olduğu bir zamanda, eğitim felsefesi açısından yaşanan süreci anlamak ve değerlendirmek gerekir. Nasıl bir eğitim istiyoruz sorusu, nasıl bir insan ve toplum istiyoruz sorusundan bağımsız değildir. Siyasal iktidarın muhafazakâr ve dinsel ideolojisini temel alarak eğitim sistemini yeniden düzenleme çabası, geleceğin Türkiye’sini yeniden biçimlendirme niyetini ortaya koyar. İktidarın “insanı görme tarzı”nın temel nitelikleri ve insantoplum anlayışının belirleyicileri üzerinde düşünmek, eleştirmek ve bunun karşısında olması gerekenleri ortaya koymak felsefeciler başta olmak üzere, eğitimle ilgili herkese düşen bir sorumluluktur. Akdağ’ın kitabı, eğitimle ilgili tarihsel ve güncel sorunlara felsefeyle bakan ufuk açıcı bir çalışma olarak değerlendirilebilir. ? Bülent Akdağ’la Eğitime Felsefeyle Bakmak/ Yayıma Hazırlayan: Ünal Özmen, Kemal İnal/ Sobil Yayımcılık/ 216 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1154