Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş 938’de Londra’da doğdu. Şiirlerinin birçoğu, on yıl kadar yaşadığı uzak Cotswold vadisinden; diğerleri Gal marşları ile Cumbria’nın sınır bölgesinden esinlenmiştir. Snow Light, Water Light (1938)’daki birkaç şiir, Hadrian Duvarı’ndaki Birdoswahl’ın Roma kalesinin yakınında ve Arthur’un son savaşının varsayılan yeri Camboglanna’daki (ya da Crooked Glen) bir çiftlik evinde geçirilen iki kıştan çıkmıştır. Şair uzun bir sayrılıktan sonra 1983’te ölür. ‘Akşam’ yazdığı son şiirlerden biridir. ‘Kusursuz bir ahengi, büyük duyarlılığı ve biraz Çinli olmasına karşın, çok yöresel bir İngiliz tabiat anlayışı vardır... şiiri bana büyüklüğe yaklaşır gibi geliyıor’ Peter Levi. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Frances HOROVITZ/ Şiirler/ Çeviren: Nice DAMAR ‘kırık bir elma ağacında dinleniyor ay’ sallıyor külleri ve akçaağacı eşlik eden bir rüzgâr dalgalanan ırmak boyunca. Hafiften, kayıklar gibi sarsılıyor ve dönüyor kuru yapraklar. Koyu kırmızı böğürtlenler kımıldanıyor, başımın üstünde eğiliyor akasya ağaçları. Onların karanlık su birikintilerinde ay parçalıyor kendini. Hayalet kurutuyor erinçsiz kamışları... Şarkısını söylüyor spiral boşluklar denizin soluğunun, dönüşü ve düşüşü çiçeklerin. Oyuntu oyuntusu içinde dinginliğinin, imgelem müzik oluyor; çözülüyor ışık ayinleri esrime biriktirerek. Bir gölge çemberi titreşiyor, köpürüyor. Ey dalga ve sessizlik, bozuyorsunuz dinginliği ışıldayan şimşeklerle. 1 Yalnızca suların dalgalanmasını ve dalgaların hüznünü gördüm. *** YAĞMUR BIRDOSWALD Duruyorum altında yapraksız bir ağacın bu fare pıtırtısında yağmurun trampet çalışının, arazide dolanan sığırlardan daha dingin. Aydınlıktan çok karanlık. Çinli bir ressamın fırçasının koyulaşan grisi deviniyor hoş bir gelgitte. Hayvanlar daha karanlık adalar şimdi. Islak lekeli ve yağmurdan gümüşlenmiş katlanıyorlar geceye, taş ya da ağaç kadar yalnız, mahsur kalmış. Duyumsuyoruz birbirimizin sessizliğini. Neredeyse, ölüm kaçınılmaz gelebilir, garipsenmeyen bu akşam karanlığı ve yağmur kadar, ve artık kendim olmamalıyım, yağmur damlalarından çok son ışıkta pırıldayan üstünde siyah dişbudak tomurcuklarının ya da bir kış arazisindeki gece hayvanlarının. *** OCAK Mühürlü bir dinginlik yalnızca akarsu deviniyor, çalkantısı ve sarışı suyun altında ölü yaprakların. Sessizlikte kendini anlatır orman: köşeleri ve girişik bezemeleri karanlığın, dal, böğürtlen çalısı, topakları hayalet çimenin topuğumun altında parçalanır buz açık mavi gökyüzü kadar arasında ağaçların sihirli tılsımının. Çok yukarıda gökkargalar, kargalar sallıyor yuvayı. *** KIVRIMLI IRMAK STEPHEN PROCTER İÇİN GÖRÜNTÜLER camdan formlar sergisi üstüne Kusursuz beyazlık mükemmel bir kıyı, pırıl pırıl ötesinde kemik ya da incinin. Lapa lapa kar kül kadar hafif istiflenmiş ya da tüy, kristal zerrecikleri kadar. Ay ışığı boyunca yıldızların nabzı yerde atar. Işık saçan tilki koştu buraya, yakın izi altında kapının ve duvarın üstünde arazi boyunca çaprazlama; arapsaçı yapıyor tavşan yollarını, kendi bozulmuş yolumuzu. Siyah taşlar gibi kargalar çömelir, güneşleniyorlar boş boş bakan koyunların arasında bir karganın kanadı süpürdü üstünü karların, üç vuruş iki kez iz bıraktı bir fosil kemiği kadar güçsüz ve ince. AKŞAM Leylakların çiçeklenmesi taçlandırır pencere eşiğini bir odanın güzel karanlığıyla karıştırarak. Beyaza boyalı kornişlere bir ışık çiçeklenmesi incelikle asılır. Bir çanağa yığılı çan çiçekleri, hâlâ sürdürüyor mavisini karanlığa karşı; görüyorum onların yeşil saplarının pırıltısını. Bir kuğunun boynu kadar ince hazırım acının ve ışığın cezalarına. Hüzün bir yüktür, yararsız. Erimelidir karanlıkta. Görüyorum tepeleri, ışıl ışıl. Bir çobanpüskülü olacak ökseotuyla bir akdiken binlercesi sıçrayan yüksükotları. Tepelerde de bir avuç toprak kalacaklar bu leylak ışığı, bu çan çiçekleri, bu odanın güzel karanlığı gibi. 29 MART 2012 Yalnızca dalgaları ve rüzgârı gördüm ... kırık bir elma ağacında dinleniyor ay ? SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1154 ?