Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? cuk Kitabı konusunda Katalan Kitabevleri Birliği’nden ödül almış. Değirmenci ile Baykuş/ Göknil Genç/ Resimleyen: Vaqar Aqaei/ Can Çocuk/ 2012/ 34 s./ 57 Yalnız bir değirmenci ile yaralı bir baykuş… Değrmenci, sert geçeceği söylenen kış için hazırlanırken, odun çuvalının köşesinde birr baykuş görür. Kanadı kırıktı ve belli ki uçamayınca oracığa sığınmıştı. Kışı nasıl geçirirdi? Değirmenci odasının bir köşesine sıcacık bir yuva yapar ona. Kanadına merhem sürer ve kış boyunca ona öyküler okur. Sonunda kış geçer, bahar gelir. Baykuşun kanadı da iyileşmiş, veda zamanı gelmiştir. Baykuş uçup gidecek mi, yoksa dostlukları ömür boyu sürer mi? Hoş resimleriyle, zevkle okunacak bir dostluk öyküsü… Çilli/ Marísa Núnez/ Resimleyen: Helga Bansch/ Çeviren: Esin Güngör/ Kidz Readhouse/ 32 s./ 47 Burma yöresinin bir halk masalından yorumlanan öykü, minik civciv Çilli ve Yoluk Tüylü Kara Kedi arasında geçiyor. Çilli’nin annesi pasta yapmak için Çilli’den odun getirmesini ister. Odunları toplarken, Yoluk Tüylü Kara Kedi çıkagelir. “Seni yememi istemiyorsan, pastanın yarısını bana ver,” der. Çilli kabul eder etmesine ama pasta da o kadar lezizdir ki, sözünü unutup hepsini afiyetle yiyip bitiriverir. “Ne yaptın sen küçük Çilli? Yoluk Tüylü Kara Kedi gelecek ve seni bir lokmada yutacak şimdi!” Annesi kanadıyla Çilli’yi saklamaya çalışır ama… “MİYAAAV! Yoluk Tüylü Kara Kedi derler bana. Küçük bir civcivin kokusu geliyor burnuma. Şimdi yutacağım onu bir lokmada!” Eyvah, ne olacak? Çilli kurtulacak mı? Büyük boy, sert cilt kapaklı, baştan başa renkli resimli bir kitap. KONUK HARFLER Çocuk tiyatrosu/ çocuk yazını alanlarında editörlük ? Prof. Dr. Hasan ERKEK (Yazar) azarlık uzun bir maratondur. Kısa oyun, kısa öykü yazarlığı bile uzun birer koşudur. Bu koşu çoğunlukla, tek başına yapılır. Yanında sessiz sözcüklerden başka hiç kimse, hiçbir şey yoktur yazarın. Editör bu sessizliği aralayan sestir. Sözcük ormanında kaybolmaya eğilimlidir her yazar, sözcükler, kişiler, olaylar onu çeker, kimi zaman peşinden sürükler. Editör bir kılavuzdur, bir fenerdir yazar için. Öyle olması beklenir. Yazarlık geniş alanda bir hayat araştırmasıdır. Bu araştırma bazan 360 derecede yapılır. Editör kuşbakışı bakan, araştırma alanını daraltarak, verimliliğe ve yetkinliğe katkıda bulunan kişidir. Öyle olması gerekir. Editör, olabilecek en demokrat kişidir. Buyurmaz, şart koşmaz, önerir, ikna eder, inandırır. Yazarın inanmadığı hiçbir şeyi yazmayacağını, yazamayacağını, yazsa bile bunun sahici ve etkili olmayacağını iyi bilir. Editör, en az yazar kadar, belki yazardan da çok, derinliğine tiyatro/yazın (edebiyat) bilgisine sahiptir. Alanın geleneğini iyi bilir. Önüne gelen “yapıt”ın, geleneğe ne kadar sırtını dayadığını, gelenek için yeni bir tuğla olup olamayacağını berrak bir biçimde görür, isabetli kararlar verir. Beğenisi çok gelişmiştir, “özgün olan”ı, “biricik olan”ı hemen tanır. Özgünlüğü engelleyen, eksiklikleri, fazlalıkları kolayca görür, bunların giderilmesi icin uyarılarda bulunur. Nasıl giderilebileceğini bilir ama kendisi giderme yoluna gitmez, gitmemelidir. Bunu yapacak olan yazardır çünkü. Editör patron değildir, yapıtı bir “meta” olarak görmez. Harfler, sözcükler gözlerine dolar olarak gözükmez. Ama kitlesel duyarlılığı gelişmiştir. Toplumun nabzını iyi tutar. Hangi yapıtın geniş kitlelere, etkili bir biçimde, derinliğine ulaşabileğini sezgisel ve bilişsel düzeyde iyi bilir. Yazarın işi “dil”ledir. O bir dil ustası ve dil yaratıcısıdır. Editör de dili iyi bilir, bir dil bilgesidir. Editör, düzeltmen değildir, düzeltmenden daha çok işlevi vardır, ama düzeltmenliği (redaksiyonu) de kapsar. Her düzeltmen (redaktör) editör değildir ama her editör aynı zamanda düzeltmenlik yapabilir. Editör yayınevinin bir parçası olarak düşünülür çoğu kez, oysa yazarlığın bir parçası, hem de önemli bir parçasıdır. Yazarın öteki yanıdır. Borchert’in “Kapıların Dışında”ki gibi bir “öteki”dir. Yazarın sırdaşı, arkadaşıdır ama aynı zamanda acımasız sorgulayıcısı, “hayır” diyeni, “olmaz”, “başka türlü düşün”, “başka bir yoldan git”, “daha iyisini ara ve bul” diyenidir, onun yanında. Yazarın, içsesidir bir bakıma. Yazarın içindeki cevheri keşfeder. O cevheri, tuttuğu ayna ile önce yazara gösterir. Sonra da yazarı, içindeki cevheri kâğıda dökmesi için cesaretlendirir. Onun yollarını, olanaklarını açar. Yazarın arkadaşıdır editör, ama tiyatro/yazın alanındaki en bilgili arkadaşıdır. Yazarı destekler ama yalnızca duygusal olarak değil. Yalnız sapabileceği yanlış yollardan değil, düşebileceği kalite düşüklüğünden de yazarı korur. Yapıtın, ilk okuru, ilk eleştirmenidir. Yazarın sansürcüsü değildir, ama süzgecidir. Kumlar akıp gider süzgecinden, inciler kalır. Kusurların giderilmesini, güzelliklerin çiçeklenmesini öneren biridir. Beğenisi çok gelişmiştir. Yalnız geçmiş yapıtlar üzerinde değil, gelecek yapıtlar üzerinde de bir sarraf gibi çalışır ve yerinde kararlar verir. Kâhin değildir ama bilgisi ve beğenisiyle genç yazarların 10 yıl, 20 yıl, 100 yıl sonrasını görür. Zarını ona göre atar. Yanılmaması hem yazarı hem kendisini ölümsüzleştirir. Yanılması, kendisini komikleştirir. Yazarı ise ya kısa süre geciktirir ya da kısa bir süre için boy göstermesine neden olur. Asıl hükmü uzun vadede yazı verir. Hakiki, sahici, yüksek kalileli yazının önünde hiçbir editör duramaz, uzun vadede. Tiyatro/yazın yapıtı, özgündür, biriciktir. Dolayısıyla yenidir. Kendinden önceki yapıtlardan farklıdır. Yeni yazılan yapıtlar alandaki geleneğe sırtını dayamakla birlikte, onlara benzemezler. Benzerlerse yeni ve biricik olamazlar. Bunu da en iyi editör görür, görmesi beklenir. Editörün, okuduğu yapıtın, biricik, özgün olduğunu görebilmesi için ona yeni bir “okuma” anlayışıyla yaklaşması gerekir. Çünkü her yeni yapıt yeni bir “okuma” gerektirir. Bunu yapabilmesi için, editörün, gelenek içinde yer almış olan yapıtlardan kaynaklanan “kalıp”larının olmaması gerekir. Yeni bir yapıtı “eski kalıp”lara uydurmaya çalışmak, yeni yapıta olduğu kadar, editöre de zarar verir. Bu tutum yeni yapıta da, editöre de büyük bir haksızlık olur. Dahası, bu tutumu benimseyen bir editör belirleyici olursa, yeni yapıtlar birbirine benzemeye başlar. Bu da onların yeni olmayacağı anlamına gelir. Oluşmuş kalıplar doğrultusunda beklentileri gerçekleşen editörler mutlu ama başarısız editörlerdir. Yazarları da benzer bir mutluluğa ve başarısızlığa sürükleyebilirler. Bu açılardan birbirlerinden memnun olan yazar ve editörler birbirlerinin kalıplaşmış beklentilerini bilirler ve ona göre hareket ederler. Bu da mesleki açıdan yaşlanmış olmaları anlamına gelir. Oysa beklenen, ortaya koydukları yapıt ve düşüncelerle birbirlerini ateşlemeleri ve esinlemeleridir. Bu, yenilikte sonsuzluğun kapılarını hep açık tutacaktır. Editör, kendisine verilen yapıtı, kendi kafasındaki kalıplara uygun Y Perili Öykü/ Yazan ve Resimleyen: Şafak Okdemir/ Tudem Yayınları/ 2011/ 28 s./ 710 “Perili Öykü”, Tudem Edebiyat Ödülleri’nin resimli kitap yarışmasında ikincilik ödülü alan, büyük boy, sert cilt kapaklı, bol resimli bir kitap. “Periler, tüm varlıklarla yalnızca konuşmaz, onların şekillerini alarak, tamamen onlardan biri gibi de olabilirlerdi. İşte o zaman insanlara görünebilirlerdi. Bir hayvan, bir çiçek ya da ot olarak…” Periler her şekle girebilir ve her yere gidebilirlerdi. Ama sihir yapabilmek için, hep kendi adalarında olmalıydılar, bu nedenle gitmek istedikleri yere kısa bir an için gidip gelebilirlerdi. Bugüne kadar size görünmediyseler de, hazırlıklı olun, kitabı okurken karşınıza çıkabilirler, bir hayvan, bir çiçek ya da ot olarak… Bir bebek sesi duyulur… Başıboş bir sandal yaklaşıyor adaya. Ve içinde yalnız bir bebek. Periler ona görünebilirler miydi? Okulla Nasıl Baş Etsem/ Roland Beller, Bernadette CostaPrades/ Resimleyen: Jacques Azam/ Çeviren: Saadet Özen/ Can Çocuk/ 2012/ 168 s./ 1014 Kimin okulla sorunu olmamış ki? Bugün öğretmen ya da müdür olup da öğrencilere sorun çıkaranlar da, kendileri öğrenciyken kim bilir ne sıkıntılar çekmişlerdir. Ama artık okulla baş etmek kolay. Nasıl mı? İşte bu kitap, ilaç mediği ürece işlencağı Tarayıcıtap bu. … Ne YaResimos/ Çer/ Kidz / 57 en bir e sırtlan, yakacaar? Diş ak belnını. maz. O ması ve österuram Hemen nusunda ği kim bıörek mi gibi… Kitaptan bazı başlıklar seçelim: Benden haraç aldılar/ Birileri zorla ödevlerime bakıyor/ Arkadaşım yok/ Azıcık tombişim diye benimle dalga geçiyorlar/ Hep birlikte ceza aldık, asıl suçluyu söylesem mi bilemiyorum/ Derste sıkıntıdan patlıyorum/ Bir öğretmen beni küçük düşürdü/ Çalışıyorum çalışıyorum, olmuyor/ Kopya çekerken yakalandım/ En iyi arkadaşım bana küstü… Ve bunun gibi birçok konu tek tek sıralanıyor ve okul hayatını kolaylaştıracak birbirinden güzel ipuçları sunuluyor kitapta. “Ödevler çok, çalışıyorsun olmuyor, öğretmen sana kafayı taktı ve dahası okuldaki çete senin peşinde… Gerçekten öyle olduğuna emin misin?” Öğrenciler hayatlarının büyük bölümünü okulda geçiriyor; o saatlerin daha eğlenceli, daha katlanır geçmesi iyi olmaz mıydı? Roland Beller, çocuk psikiyatrı. Bernadette CostaPrades ise gençlerle çalışan bir gazeteci. Okul yaşamının zorluklarını gözlemleyen iki yazar, öğrencilere okulla baş etmeye yardımcı olacak önerilerde bulunuyorlar. ? Ço ? 1154 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1154 olup olmadığıyla ölçmemeli, tartmamalıdır. Yapıtı, özgünlüğüne, yeniliğine, kendi bütünlüğüne, yarattığı dünyaya, o dünyadaki içişleyiş kurallarına ve onların iç tutarlılığına bakarak değerlendirmelidir. Editörün, tamamlanmamış ve hiçbir zaman tamamlanmayacak esnek değerlendirme ölçütleri bulunmalıdır. Bunlar yeni yapıtlar geldikçe o oranda esneyebilmeli, genişleyebilmelidir. Editör, eline gelen yapıta, eline gelen bir serçe yavrusuna davranır gibi davranmalıdır. Avucunu çok sıkarsa öldürebilir, tamamen açarsa elinden kaçırabilir onu. Avucunu serçe yavrusunu kavrayacak, onu koruyacak ve büyütecek oranda açmalıdır. Şefkatli ellerinde bir canlı tuttuğunu unutmamalıdır. Çünkü yapıtlar da canlı varlıklardır. Yazarlar, onlara ruhlarını üflemiştir. Editörlük yetişkin tiyatrosu/yazını için nasıl bir önem taşıyorsa, çocuk tiyatrosu/yazını için de aynı önemi taşıyor. Hatta belki daha fazla önem taşıyor, diyebiliriz. Çünkü yetişkin tiyatrosu/yazını için editör, yayınevi adına kitap seçer, geliştirir, yayımlanmasına katkıda bulunur. Alan alır, almayan kalır. Okur, başladığı kitabı yarıda bırakır ya da hiç okumaz. Alıp almama, okuyup okumama sorumluluğu biraz da okura aittir. Editör de bunu varsayar, işini iyi yapmakla birlikte. Oysa çocuk tiyatrosu/yazını editörlüğü sözkonusu olduğunda, editör yalnız yayınevi adına değil, çocuklar ve gençler adına da kitap seçtiğinin, geliştirilmesine katkıda bulunduğunun ve yayımladığının ayırdındadır. Çünkü her şeye rağmen, yazının ve kitabın binyıllardır oluşmuş bir güvenilirliği var okur dünyasında. İyi bir yayınevinden, güçlü editörlük çalışmasıyla yayımlanmış bir kitap kendi başına önemli bir referanstır. Öğretmenler, ebeveynler buna güvenip kitabı gönül rahatlığıyla alır, öğrencilerine, çocuklarına, yeğenlerine okuturlar. Elbette yeni bir okuma kılavuzuna ihtiyaç duyulur, kitapla okur arasında. Bu bazen bir eleştirmen, bazen bir öğretmen ya da bilinçli ebeveynler olabilir. Ama her zaman mümkün değildir, böyle bir kılavuzluk. O nedenle editörün sorumluluğu daha büyüktür. Çocuk tiyatrosu/yazını editörü, “sade suya tirit” “çocuk kitapları”nın karşısındadır. Çocuk tiyatrosu/yazını yapıtlarının her şeyden önce, tiyatro/yazın alanındaki “sanatsal yapıt”lar olması gerektiğinin bilincindedir ve yazarlara da, bıkmaksızın bu bilinci aşılamaya çalışır. Yalnız bu alanda ortaya koydukları ürünleri “sanatsal yapıt” düzeyine çıkaran yazarlarla işbirliği yapar, bu alanda sınıfta kalanlarla degil. Çocuk çocuk tiyatrosu/yazını yapıtları, “sanatsal yapıt” olmanın yanı sıra, aynı zamanda “çocuğa göre”dir. Bu “göre”likten sanatsal düzey açısından düşüklüğün değil, çocukların yaşlarına ve algılamalarına uygunluğun anlaşılması gerektiğini bilir ve yazarlardan öyle bakmalarını bekler. Çocuk tiyatrosu/yazını editörü, çocuk gelişimini uzmanlığa yakın bir derecede bilir ve uzmanlarla bu konuda işbirliği yapar. Çocuk gelişimi uzmanları ve pedagoglarla çalışır. Çocuk tiyatrosu/yazını yapıtları pedagojik olmaları amacıyla yazıldığından değil, pedagojik olana aykırı düşmemeleri için yapar bunu. Çünkü bu yapıtların birincil amacı pedagojik olmaları değildir, sanatsal olmalarıdır ama çağdaş pedagojik yaklaşımlara da aykırı düşmemeleri beklenir. Her yaş grubunun ilgi ve algılama düzeylerinin farklı olduğunu bilir. Yazarlardan, yazdıkları yapıtların belli bir yaş grubunu hedef kitle olarak seçip yazmalarını bekler. Bunun, o yapıt için seçilmiş her şeyde belirleyici olması gerektiğinin bilincindedir. Hedef kitle seçilmeksizin ortaya konmuş olan yapıtlara, el yordamıyla yaş grubu ayarlamaya çalışmaz. Bu tür yapıtlar, tıpkı ölçü alınmadan dikilmiş giysilere benzer. Beli dar, paçası uzun, kolu kısa kalabilir, ki çocuklar üstlerine uymayan giysilerden nefret ederler. Bu eğreti giysiler, onların iyi ebeveynler tarafından yetiştirilmedikleri yönünde ciddi bir göstergedir. Yetkin bir editör, yaş gruplarının özellikle alt sınırlarının önemli olduğunun farkındadır. Belli bir yaş grubu için yazılmış çocuk tiyatrosu/yazını yapıtlarının, o yaş grubu çocuklarından daha büyük olanlar, hatta yetişkinler için de estetik açıdan doyurucu yapıtlar olması gerektiğini çok iyi bilir. Yetişkin kitapları çocuklar için değildir ama çocuk kitapları aynı zamanda yetişkinler içindir. Yetişkinleri ilgilendiren her konu (boşanma, cinsellik, miras, mülkiyet, askerlik vb.) çocukları ilgilendirmeyebilir ama çocukları ilgilendiren her konu (çevre bilinci, savaş, barış, hayvan haklari, birey olma vb.) aynı zamanda yetişkinleri de ilgilendirir. Estetiğe gelince, çocuklar için oluşturulan kitaplar estetik düzey bakımından yetişkinleri de tatmin eder, edebilmelidir. Editör, kendisi için yeterince ilgi çekici bir konu ve kurgu içermeyen, yetkin bir estetik anlayış ve bakış açısıyla yazılmamış bir çocuk tiyatrosu/yazını yapıtını çocuklara da önermez. Kısaca, çocuk tiyatrosu/yazını alanında çalışan bir editör, tiyatroyu/yazını derinliğine bilmesinin yanı sıra, çocuğu da iyi tanır ve her ikisini yeni yapıtlar aracılığıyla buluşturur. Çoğu kez adı sanı bilinmeyen ve genellikle de anılmayan bu editörler, kısaca değindiğimiz editörlük işini, belirtmeye çalıştığımız çerçevede yaparsa, çocuk tiyatrosuna/yazınına olduğu kadar, çocuğa ve toplumun geleceğine de çok büyük katkılarda bulunmuş olur. Tiyatromuzun/yazınımızın, çocuk/genç/ yetişkin okurların, yayinevlerimizin ve yazarlarımızın böyle editörlere ihtiyacı var. Onlara teşekkür borçluyuz. ? 29 MART 2012 ? SAYFA 23 Hasan Erkek