23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

pı KiYayına. Sonyınlar alan ı rede yılyunları atı diokur nün u çoolankazaki İnci yup mandalinaportakal çekirdeği yutarsa içlerinde oluşacak ağacın ağızdan burundan bedenin öteki deliklerinden dal budak fışkıracağına inanan hem cin hem de saf ama kesinlikle fantastik çocuklar. Bunlardan biri olan yazarımızın anlatılanndaki etkileyicilik de bundan. ANLATICISINI BEKLEYEN KENT VE SEMTLER ? gini küçük kızlar. Hani, kazara allesi n farlarımı aslınği belli. undaduramişini venea ilgili ıldı, ra alıhiç büuna deki sıraYazar, ni geoksul kat tlu ink bir nceye un haık sozlarTaş uşlu oktan alabilsan . Yıizlenan n, kamlarırelerin göz üreği a Deaklarnin yanan te kaz de ılar... de dedan, n ağrık iyileşime si ile zan” tası inarla bihalk moyano rından n ? 1147 Çizilen birbirinden ilginç portreler içinden en çarpıcı olanı da bir Orhan Kemal karakterini düşündüren baba figürü. İnci Gürbüzatik’in hem müthiş bir nesnellik hem de okuyanı ürperten bir duyarlılıkla anlattığı, bağdaştırılması pek güç çelişkileri bir arada yaşayıp yaşatan baba. Başka kadınlara gitmediği zamanlarda eve gelen, gelirken de yığınla iş getiren ayakkabı ustası. Güneş görmez izbe bodrumlarda sabahın erinden akşamın körüne dek didindiği yetmezmiş gibi pazar günleri bile çalışan, deriyi kokusundan tanıyan İbrahim Bey. Ülkemizin kendi yağında kavrulma döneminde kentin spor takımlarına ayakkabılar, boks torbaları, Devlet Tiyatroları’nın, operasının geçmiş dönemlere ilişkin oyunları için ilginç çizmeler, platform ayakkabılar, sandaletler diken, bunları yaparken soluduğu silisyon, çiriş, balmumu, meşin kokularından hastalanıp cerahatli yara döken, öksürük krizleriyle, sancılarla kıvranarak ölüp giden gencecik bir baba. Bütün olumsuzluklara onurla direnirken katılaşmış bir anne. Evin en küçüğü, kıymetlisi tek oğlana karşı birbirine yaslanan iki kız çocuğu. Büyük kız İnci’nin zengin yaşam birikiminin kaynaklan, ustalıkla çizdiği işte bu resimlerde. “Kırlık bir yerde ve bir tepenin üstündeydi o masal evi. Hacettepe olmalıydı. O zamanlardaki haliyle önünden trenlerin geçtiği, pikniğe gidilen yaz akşamları püfür püfür esen o güzelim tepe. Diz büyü otların arasında, bütün gün pervasızca koştuk, oynadık. Gözlerim ufukta, uzaktan görünecek bir at, bir prens, nihayetinde büyüyü bozacak bir erkeği umutla bekledi. Sere serpe koşup oynarken Aznif gibi yanaklarımız pembeleşmiş, sağlıklı çocuklar olarak dönmüştük evimize. Bol oksijen aldığımızı düşünüp sevinmişti annem. Şimdi düşünüyorum da o kız, uzaktaki o masal evde yatalak annesiyle birlikteyken de onun ölümünden sonra tek başına kaldığında da? Yıllarca güven içinde yaşadı orada. Aznifsin tenine dokunup da büyüyü bozacak değil bir prens, bir tek erkek bile geçmedi oralardan. O kız ya da kadın iyice yaşlanıp elden ayaktan düşene kadar büyüsünü bozacak bir prenstenim gibi ümitle bekledi mi bilemem ama ben bekledim. Yemin ederim ki kendim için değildi beklentim.” Misket’i okurken hep aynı şeyi düşündüm: Kimi kentler semtler sanırım sabırla günün birinde gelecek anlatıcılarım bekliyor. Sık sık yolum düşen Ulus’u her dolaştığımda, ‘Ah, şu yapıların, yolların dili olsa da görüp geçirdiklerini anlatsa’ diye düşünürdüm. İşte o yapıların alanların sözcüsü olmuş İnci Gürbüzatik; paha biçilmez tanıklıklarım kaleme almakla hem yazınsal, hem tarihsel, sosyolojik, siyasal, ekonomik renkler taşıyan satırlarıyla, önemli bir yurttaşlık görevini de yerine getirmiş. Gezinirken unuttuklarını anımsamış İnci Gürbüzatik; anımsadıklarının derinliğine inmiş, alabildiğine şiirsel bir duruşun yanında bir o kadar nesnel bakışıyla dün ile bu günü karşılaştırmış, harmanlamış; etkili bir yapıta dönüştürmüş. Yeri ya da ismi değiştirilen Tezveren ya da Karyağdı Sultan yatırlarından, bahçesinin ortasından acımasızca yol geçirilen Gazi Lisesi’ne, vaktiyle pek çok yazarçizerin uğrak yeri olan Baba Karpiç’in ünlü meyhanesinden şimdiki Modern Çarşı’nın yerindeki Devrim İlkokulu’na; yazarın okuduğu, hani Atatürk’ün ilk Türkçe Kuran’ı hediye ettiği Numune Kız Mektebi’nden, Atatürk Birinci İlkokuluna İtfaiye Meydanı’ndaki arkadaşlarından, Müslüman komşularıyla birlikte ramazanda Yazar İnci Gürbüzatik öyküleriyle tanıdığımız önemli bir isim. DTCF de Tiyatro eğitimi almış, TRT’de uzun yıllar prodüktör olarak çalışmış; hem belgesel hem de dizi film senaryoları yazmış bir kalem ustası. oruç tutan saygılı Rum komşularına, sokağının Ermeni çocuklarından fantastik bir teyzeye. Ya o şimdilerde sıra dışı denilen insanlar; ‘Sivildelipaşakadın’, Tayyareci Alaaddin Bey, kuzguni Arap Menekşe Hanım Teyze, namusuyla barda çalışan komşu kızı. Sonra yumurta, hindi satıcıları; sütçüler, demirciler, hallaçlar, kalaycılar, karagöz oynatıcısı komşu, bakırcılar... Özetle alabildiğine zengin bir eski zaman dekorunda birbirinden ilginç portrelerin yaşantıları: Aşk intiharları, yoksulluk intiharları, ibretiâlemlik idamların çocuk yüreklerinde bıraktığı derinden de derin hüzünler. Yazar “Unutmayın” diyor; “belge yoksa bilgi de yok.” ? Misket/ İnci Gürbüzatik/ Goa Basım Yayın/ 352 s. 9 ŞUBAT 2012 ? SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1147
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle