Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Vatansız Gazeteci’nin ikinci cildi ? ‘Acı vatan’ Vatansız Gazeteci’nin ikinci cildi okuyucuların karşısına çıktı. Doğan Özgüden bu ikinci ciltte kaldığı yerden anılarını dillendirmeye devam diyor. O anlattıkça da “acı vatan” dediği Avrupa’nın ve Türkiye’nin yakın geçmişteki siyasi tarihi de aydınlanmaya devam ediyor. ? Orhan SUDA elçika toprağına Birleşmiş Milletler’in tanıdığı siyasal mülteci olarak resmen ayak bastıkları 1974’ten beri, yani tam 37 yıldır bitmeyen bir çile: Almanya’dan sınır dışı edilmeler, Fransa’nın boyuna vize engeli çıkarması, Belçika vatandaşı olmak için başvurularının insanlık dışı gerekçelerle reddedilmesi ve sonunda, Avrupa’nın onlara “acı vatan” olması... Onlarca cilde sığmayacak, muhteşem, onurlu bir ömrü, yayımlanan bu ikinci cildinde Doğanİnci Özgüden’le birlikte yaşıyor gibiyim. Önsöz bir nefaset, saçları artık iyice ağarmış İnci’den. Uğruna baş koyduğu bir davası var, bir de can yoldaşı Doğan Özgüden: “(…) Yüreğim kabarık. Doğan her an bir saldırıya kurban gidebilir. Aynı korkuyu ülkemizde de yaşamıştım. Kazancı yokuşundaki evimizden ya da Başmusahip Sokak’taki Ant Bürosu’ndan her çıkışımızda, garip bir içgüdüyle, hep Doğan’ın arkasında yürümeye çalışırdım, arkadan gelebilecek hain bir kurşundan koruyabilirim diye. Sanki bacak kadar boyumla bu saldırıyı önleyebilirmişim gibi… Yaşadığımız tüm zorluklara, geçirdiğimiz ve hâlâ da geçirmekte olduğumuz uykusuz gecelere rağmen mutluyuz ve umutluyuz…” BİR KAÇGÖÇ OYUNU Onları dipdiri tutan bu umuda sayfaları her çevirişinizde tanık oluyorsunuz. Sürgünün ilk yıllarında, kelimenin tam anlamıyla, bir kaçgöç oyunu içinde buluyorlar kendilerini. Yıllarca sürecektir bu kaçgöç. Bunun yanı sıra parasızlık. Ve bir banyo yapabilmenin, kirlerinden arınmanın özlemi. Doğan kendi başından geçenleri, İnci ile birlikte yaşadıklarını anlatırken Avrupa’nın son kırk yıllık güncel tarihine de ışık tutuyor. Başvurdukları bütün kapıların nasıl yüzlerine kapatıldığını, Brüksel’deki Türk elçiliğinin kendileri hakkında nasıl bir iğrenç karalama yürüttüğünü belgeleriyle ortaya koyuyor. Avrupa’nın ilerici, demokrat, sosyalist dostlarından gördükleri desteği, sürgündeki Türk dostlarının; Ataol Behramoğlu’nun, Necmiye Alpay’ın, eski TİP yöneticilerinden Feridun Aksın çiftinin, onların yanı sıra, Türkiye’deki vefalı dostlarının yardımlarını, buna karşılık, “parti önderleri”nin, özellikle de Behice Boran’la Nihat Sargın’ın uyguladıkları yüz kızartıcı bir “tavşana kaç tazıya tut” politikasının ibret verici tablosunu da çiziyor. Kendi evlerinde üç ay misafir edip ağırladıkları Behice Boran’dan gördükleri vefasızlık gerçekten yürek burkucu. Ama ne gam, sabah gün doğarken kalkıp gece yarılarına kadar büyük bir azimle çalışmaktan geri durmuyorlar. Akıl almaz bir çalışma bu. Cunta rejiminin iç yüzünü gözler önüne seren İnfoTürk’ün kurulması. Fransızca, Türkçe, İngilizce, Hollandaca aylık yayının her yana ulaştırılması ve her milletten sayıları binleri bulan göçmenleri eğiten, onlara Fransızca, Türkçe okuma yazma öğreten, resim, dans, müzik alanında yetişmelerini sağlayan ve sonunda Avrupa’nın en saygın eğitim merkezlerinden biri olarak ödüller alan Güneş Atölyeleri’nin doğuşu. Burada saz ve Türkçe dersleri veren İnci Özgüden’in olağanüstü başarılı çalışmaları… Birbiri ardı sıra nükseden hastalıkları umursamaksızın, boş zamanlarını ellerindeki bütün müzik kayıtlarını tarayıp klasik Batı müziği, ta Orta Asya’dan, Anadolu’ya, Balkanlar’a uzanan ne kadar müzik türü varsa bunları plaklara kasetlere aktararak son derece önemli bir müzik arşivi oluşturmaları. Bütün bunları kotarmak, kısır siyasal çekişmelerde nefes tüketmeden, gerçek dostluklara daha fazla zaman ayırabilmeyi de sağlayacaktı: “(...) En azından, dostlarımızın ‘bunları ne zamana kadar kullanabiliriz, ne zaman sıkılmış bir limon gibi atabiliriz’ türünden art hesaplar kurmadan bizimle beraber olduklarından emindik. Böylece sağlıklı bir ortamda yıllardır sürdürdüğümüz mücadeleye artık yeni bir ivme kazandırabilecektik.” ( s. 362) Vatansız Gazeteci hem ülkemizin kırk yıllık siyasal, sosyal olaylarını geniş ve eleştirel bir bakış açısından gözler önüne seren hem de “acı vatan” Avrupa’da yaşananlara birebir tanıklık eden paha biçilmez bir anı kitabı. Bu kitap üzerine ilk yazımda da belirttiğim gibi, Doğan Özgüden’i sevmeyenlerin, onun görüşlerine katılmayanların da dikkatle okumaları gereken vazgeçilmez bir başvuru kaynağı. Okumaya başlamaya görün, sayfaları devirdikçe insanca yaşamanın, bencil hesapların buzlu sularında debelenmeye sırt çevirmenin, ülkesini sevmenin, doğru bildiğini savunmanın, bu uğurda bütün belalara göğüs germenin mücadelesini veren bu iki insanı; Doğan Özgüden’le İnci Tuğsavul Özgüden’i dostça kucaklamak isteyeceksiniz. ? Vatansız Gazeteci Cilt: 2 Sürgün Yılları 19712011/ Doğan Özgüden/ Belge Yayınları/ 252 s. 2 ŞUBAT 2012 ? SAYFA 15 B CUMHURİYET KİTAP SAYI 1146 SAYF