23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ? Küreselleşmenin Sonu mu?/ Arif Dirlik/ Ayrıntı Yayınları/ 278 s. Yaşadığımız dünyada eskiler sonlanırken yeniler başlamıyor, insanlığın kadim ikilemi tekrarlanıyor: Kaosun getirdiği belirsizlikten doğan hüzünlü umutsuzluk ve aldatıcı dinamizmden kaynaklanan rahatsız edici Panglosyan kutlamalar. Dünyanın en önemli Çin uzmanlarından, global modernite kavramının mucidi Arif Dirlik, uzun sürmüş birikimin ışığında küreselleşmenin modernite ile ilişkisini, kurumlarını, uygarlıklarını, yerlerini sorguluyor ve sonlanmayacak sanılan küreselleşmenin bitişini anlatıyor: Sonlanmakta olan modernite değil, bu haliyle Avromodernitedir, yani, global hedeflerini realize etmek isterken kendisini yadsıyacak konuma gelen modernitenin iki yüzyıllık Avro/Amerikan egemenliğidir. Bir kavram olarak global modernite, ortaklıktaki farklılık (veya farklılıktaki ortaklık) durumunu yakalamayı hedeflemiştir; bu hedef, ulusal veya uluslararası düzeyde gündelik politikayı harekete geçiren zıtlıkları üretmekle kalmayıp, aynı zamanda bunları anlamak için gerekli kavramsal aygıtların aranması çabalarını da kapsamaktadır. Benim bu terimi kullanırken temel aldığım anlam, kapitalist modernite tarafından biçimlenen bir dünyada yaşarken, küresel bir kapitalist ekonominin evrensel talepleri ve gerekleri ile buna yönelik yerelleşmiş kültürel talepler arasındaki birçok yüzleşmede, esas belirleyici olan ve yeniden işleme uğrayan modernitenin kendisi olduğudur. Modernitenin parçalara ayrılışı modernitenin sonu olarak algılanabilir; tarihselleştirilmesi için de bir fırsat sunabilir, şu anda hangi konumda olduğunu tanımamıza yardımcı da olabilir ve bugünkü uygun bir noktadan geçmişe ışık tutar Arif Dirlik. Çöreklerin Dayanılmaz Hafifliği/ Alexander McCall Smith/ Çeviren: Çiçek Eriş/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 498 s. İngilterenin en çok okunan yazarları arasında yer alan Alexander McCall Smith İskoçya Sokağı 44 Numara dizisini Çöreklerin Dayanılmaz Hafifliği ile sürdürüyor. Yazar bu kitabıyla dünyadaki en güzel ve büyüleyici şehirlerden biri olan Edinburgh’da yaşamanın kendine has romantizmini gözler önüne seriyor. Pek çok olaydan oluşan bir kurgu içinde karakterler sahneye bir girip bir çıkıyor, bazı meseleler çözülmeden kalıyor, tuhaf olaylar meydana geliyor. Kısacası dümdüz bir çizgide ilerlemeyen gerçek hayat, aslına çok uygun bir şekilde anlatılıyor. Derin ahlaki meseleleri, sevgiyi, tutkuyu ve dostluğu irdelerken, şehir hayatını ve insani zayıflıkları da neşeli ve çekici bir tavırla betimleyen Alexander McCall Smith neredeyse tamamen yok olmuş eski bir edebî tür olan tefrika romanı bu diziyle tekrar canlandırıyor. Kod Adı T./ Erol Özcan/ Alan Yayıncılık/ 150 s. Erol Özcan, Kod Adı T.’de faşizme karşı mücadelede 70’li yıllarının ortasından itibaren yer almış biri olarak, bu süreçte yaşadığı önemli olayları ve bu olayların kahramanlarını anlatıyor. Adana MHP binasının damından göstericiler üzerine iki kişinin ateş etmesine tanıklığıyla başlayan olaylar, SAYFA 32 ? 8 KASIM 2012 okul yıllarımda tanıştığı devrimci düşünce, önce yayımlanan Devrimci Yol Bildirge’siyle başlayıp, 1 Mayıs 1977’de Devrimci Yol’culuğun Yumruklu Yıldız’ına dönüşerek gelişti. Çukurova illerindeki Devrimci Yol mücadelesi ve Devrimci Yolcular’ın yaşadıkları... Dışardayken içinde yer aldığım, Adana Kapalı Cezaevi’nden bir kez tünel yoluyla, iki kez de görüşçüler arasına karışarak kaçma olayları... Kitapta, Çukurova illerinde Devrimci Yol çalışması içerisinde yer almış Behçet Dinlerer’den Soner İlhan’a, Veli Eskili’den Ali Uygur’a, Mustafa Özenç’e uzanan ve yaşanan süreçte birçok öne çıkmış isim ve olay, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığını kabul etmeyen bir noktadan yaklaşılarak anlatılmıştır. İzzet Keribar: Öteki ya da Değil Ne Fark Eder?/ Rahime Sezgin/ Doğan Kitap/ 178 s. Yaşamöyküsü kitap haline getirilen ünlü fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar, İstanbul’da Musevi olmayı ve dönemin toplumsal olaylarını anlatıyor. Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçımız İzzet Keribar’ın yaşamöyküsü gazeteci Rahime Sezgin tarafından kaleme alındı. “Öteki ya da Değil, Ne Fark Eder!”, Keribar’ın önemli bir döneme tanıklık eden yaşamını samimi bir üslup ve bakış açısıyla anlatıyor. Keribar’ın yaşamından değişik kesitler sunan çalışma, sanatçının kendi anlatımlarına, çektiği 80 kadar fotoğrafa da yer veriyor. Musevi asıllı İzzet Keribar, aile büyüklerini, çocukluğunu, gençliğini, askerlik sürecini, aşklarını, evliliğini ve fotoğraf tutkusunu açık sözlülükle dile getirirken, doğal olarak Türkiye’nin kültür, sanat, siyaset ve ekonomi alanında geçirdiği değişimler, portreler ve ilginç anılar da geniş bir yer buluyor kitapta. Bir bakıma kendisiyle yüzleşen ve bizi de kendimizle, “öteki”yle ve Türkiye’yle yüzleştiren Keribar, 1940’lı yıllardan itibaren İstanbul’u, Büyükada’yı, İstanbul’da “öteki” olmayı, bu nedenle yaşadığı acı tatlı olayları ve sanat çalışmalarını paylaşıyor okurlarla. Keribar’ın fotoğraf makinesi ya da hayatının kamerası, Varlık Vergisinden 67 Eylül olaylarına, “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyasından Kore Savaşı’na kadar, döneme ilişkin bir dizi önemli toplumsal olayı da aktarıyor. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti/ Serpil Sancar/ İletişim Yayınları/ 340 s. Eril modernleşmenin önemli bir boyutu, yeni modern kadın temsillerini cinsiyetsizleştirmesidir. Muhafazakâr modernleşme gözlüğünden bakınca, kadınların cinsel ahlak açısından yargılanamayacakları bir aseksüel kamunun varlığı gerekliydi. Muhafazakâr modernleşmenin kabul ettiği kamusal kadınlık çoğu aristokratik gelenekte olduğu gibi kadınları cinsellik sahibi olarak değil toplumsal gelişime adanmış, cinsiyetsiz bedenler olarak konumlandı. Toplumsal amaçlar için seferber edilecek sosyal kimlikler inşa edebilme (ve erkek odaklı cinsiyet rejimlerinin otoriter siyasal rejimlerle eklemlenme) stratejisi olarak bu tarzın başarılı bir örneği de Türkiye’de yaşandı. Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Feminist bir tarih okuması bu. Yazar, muhafazakâr modernleşmenin paranoyalarını ve orta sınıf Türk ailesinin nasıl inşa edildiğini tartışıyor. Beklentiler ve hayal kırıklıkları, şikâyet ve serzenişleri resmediyor. Cumhuriyet’in inşasında kadınlar nasıl bir rol aldılar? Neleri tartıştı lar? Nasıl tartışıldılar? Ulusdevlet sürecinde, kanonik anlatılarda kadının işlevi neydi? Kadınlar milli davalara nasıl dahil oldular? Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Türkiye feminizmi ve kadın çalışmalarıyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan birisi. İbni Haldun/ Yves Lacoste/ Çeviren: Mehmet Sert/ Ayrıntı Yayınları/ 226 s. İbni Haldun’un, tarihin bilim olarak doğusunu simgeleyen yapıtı Mukaddime, ortaçağ Arap uygarlığının sönmeye yüz tuttuğu bir sırada kaleme alındığından, İbni Haldun’u ve düşüncelerini doğrudan izleyen bir akım ortaya çıkmadığı gibi, bu düşünce daha sonraki yüzyıllarda unutulmaya yüz tuttu. Yakın tarihte yeniden keşfedilen İbni Haldun’un tarih biliminin kurucuları arasında sayıp hakkını teslim etmekle kalmayıp düşüncesinin de derinlerine inme çabasına girersek yalnızca geçmişin olaylarından ve düşüncelerinden dersler çıkarmakla kalmayacak aynı zamanda bugünümüzü anlamaya ve geleceği kurtarmaya adım atmış da olacağız. Ancak Aziz Augustinus, Machiavelli ya da Montesquieu ile kıyaslanabilecek bir düşünür olan İbni Haldun’un yapıtını, yaşadığımız dönemin sorunlarıyla bağlantılandırıp bugünün kavramlarıyla ele almak, onun düşüncesini aşırı ölçüde modernleştirmek ya da çarpıtmak değil, tam tersine onun düşüncesinin gerçek zenginliğini ortaya çıkartır. Yves Lacoste da İbni Haldun’da bu yoldan ilerliyor. Northanger Manastırı/ Jane Austen/ Çeviren: Hamdi Koç/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 252 s. Jane Austen (17751817), kırk iki yıllık sade ve gözden uzak yaşantısına karşın yazdıklarıyla İngiliz edebiyat tarihinin bir kült romancısı olmayı başardı. Eserlerinde sıradan insanların gündelik yaşamını derin bir gözlem gücüyle ele aldı. Taşra hayatını, genç kız masumiyetini ve aile değerlerini zarif olduğu kadar ironik üslubuyla işledi. Güçlü kadın karakterlerin başrolü oynadığı romanlarının tümü sinemaya uyarlandı. Northanger Manastırı Jane Austen’ın yayımlanmak üzere tamamladığı ilk romanıdır. Yapısal sağlamlığıyla çağdaş eleştirmenlerin de hayranlığını kazanan eser yazarın ölümünden sonra 1817 yılında yayımlandı. Ölüler Genç Kalır/ Anna Seghers/ Çeviren: Sevinç Altınçekiç/ Yordam Kitap/ 576 s. Ölüler Genç Kalır, Alman dilinin en büyük yazarları arasında sayılan Anna Seghers’in en önemli ve en kapsamlı romanıdır. Almanya’nın 19181945 yılları arasında yaşadığı büyük çalkantıları, emekçi ayaklanmalarını, Nazizmin iktidara gelişini ve İkinci Dünya Savaşı’nı büyük bir gerçeklikle anlatır. Roman, farklı sınıflardan ve siyasal eğilimlerden insanların hayat hikâyelerini bir araya getirerek zengin bir panorama sunar. Romanın başkişileri, 1918’de Spartakist ayaklanmasına katılmış genç bir komünistin “yargısız infazı”yla çeşitli derecelerde ilişkili kişilerdir. Bu şekilde hem faillerin ve onların akrabalarının, hem de kurbanın akrabalarının hikâyesini anlatan bir kurgu ortaya çıkmaktadır. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1186
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle