22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKUYAN/OKUTAN ÖĞRETMENLERDEN MEKTUPLAR Ahmet Ümit’in çocuk kitabı ile yaratıcı yazma ve yaratıcı okuma ? Müjdat ATAMAN (Özel İzmir SEV İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni) kumak aynı zamanda yaşamaktır, düşüncesinden yola çıkarak Özel İzmir SEV İlköğretim Okulu’nda bir okuma programı yürütüyoruz. Bu program kapsamında her sınıf seviyesinde öğrenciler belirlenen kitapları, farklı etkinliklerle okuyor ve okunan kitapla ilgili çalışmalar yürütüyor. Ailelerin ve öğretmenlerin baskıdan öteye geçmeyen “oku” yönergesinin, çocuklar için bir anlam ifade etmediğini biliyoruz. Günümüzde teknoloji ile iç içe yaşayan çocukların oyun konsollarını bırakarak ya da ailesi ile birlikte izlediği dizeden ayrılarak kitap okumasını beklemek hayalciliğin ötesine geçmeyecektir. Ülkemiz yetişkin ve çocuklarının okuma oranlarına bakıldığında da, ortaya çıkan manzara bizi korkutuyor. Bütün sorunu teknolojiye ve dizilere yüklemek de bizim sadece sorundan kaçmamıza neden oluyor. Okulumuzda, “çocukların okuması için neler yapılabilir” sorusu düşünülürken, öncelikle onların nelerden keyif aldığını düşünerek yola çıktık. Yürüttüğümüz okuma programının çocuklar için bir yük olmaktan çıkıp, keyif aldıkları bir uğraş olması için farklı yöntemler deniyoruz. Özellikle okunacak kitap öncesi “merak” öğesini devreye sokmak, öğrencilere “oku” denmesine bile gerek kalmadan okuduklarını gözlemlememize neden oluyor. Bu çalışmaya, aşağıda ayrıntısına yer verilen 5. sınıf okuma programında yer alan Ahmet Ümit’in Masal Masal İçinde kitabını örnek verebiliriz. İÇ İÇE MASALLAR: Ahmet Ümit’in “Masal Masal İçinde isimli kitabından yararlanılmıştır. ARAÇ GEREÇ: Ahmet Ümit’e ait Masal Masal İçinde kitabı, Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü Film Müzikleri (On Kere Dimedüm mü Sana) Horoz Dövüşü: Çemberin ortasına iki gönüllü çağrılır. Bu iki kişiden önce tek ayak üzerinde durmaları ve müzik (On Kere Dimedüm mü Sana) başladığında tek elleriyle birbirleriyle güreşmeleri istenir. İki ayağı ilk yere değen ya da çemberin dışına çıkan kişi oyundan elenir. Çemberdeki öğrenciler, güreşenleri korur. Bütün öğrenciler bir kez güreştikten sonra, elenmeyen öğrenciler birbirleriyle güreşirler. Sona kalan öğrenci oyunu kazanır. Padişahın Merak Ettikleri: Öğretmen, “Padişah horoz dövüşünü izledikten sonra saraya dönmüş” der ve O öğrencilerin oturmasını isteyerek öğrencilere masalın aşağıdaki bölümünü anlatır. Saraya dönen padişaha, herkes övgülerde bulunmaya başlamış: “Padişahımız çok yaşayın, siz harikasınız, siz büyüksünüz, siz en eli açık kişisiniz” gibi iltifatlar havada uçuşuyormuş. Özellikle dalkavukları padişahı iyice övüyorlarmış. Padişah da bu övgülerden dolayı mutlu şekilde tahtına doğru ilerliyormuş. Bu arada kalabalığa dönerek “Var mı benden daha iyisi?” diye sormuş. Tam bu sırada arkalardan bir ses duyulmuş. Var padişahım. Bu sesi duyan padişah sinirlenmiş ve tam tez kellesi vurula diyecekken bu sözü söyleyen kişinin çocukluk arkadaşı vezir olduğunu fark etmiş. Herkesi dışarı çıkarmış ve vezire dönerek: Sen ne hakla benden daha cömerdinin, daha iyisinin olduğunu söylersin, diye sormuş. Vezir de padişaha, bu durumu kanıtlayabileceğini söylemiş. Padişah vezire bunu kanıtlaması için bir şans vermiş. Vezir padişahla beraber tebdili kıyafet saraydan ayrılmış. Bir gün bir gece yol gitmişler. Ardından bir köye gelmişler. Padişah: Haydi, ne göstereceksen göster bana burada, demiş. Vezir padişahtan biraz beklemesini istemiş. Köyde pazar yeri kurulmuş birazdan kör bir yaşlı adam pazar yerinin bir köşesine oturmuş. Yoldan gelip geçenler bu kör adamın ensesine vurunca adam, cebinden bir kese altın çıkararak ensesine vuran adama veriyormuş. Kör adamın ensesine kim vursa, cebinden bir kese altın çıkarıp vermeye devam ediyormuş. Padişah şaşırmış. O da kör adamın ensesine bir tokat atmış, kör adam cebinden bir kese çıkararak padişaha vermiş. Padişah bu olağanüstü duruma şaşırmış. Akşam çöküp de pazar yeri dağılırken kör adam da yerinden kalkmış ve yürümeye başlamış. Padişah hemen kör adama yaklaşıp neden ensesine her vurana bir kese altın verdiğini sormuş. Kör adam öyküsünü anlatacağını ama bir şartı olduğunu söylemiş. Padişah kör adama şartını sormuş. Kör adam buradan iki günlük uzaklıkta bir müezzinin yaşadığını, onun öyküsünü öğrenip kendisine anlatırlarsa kendi öyküsünü anlatacağını söylemiş. Padişah kör adamın şartını kabul etmiş ve iki günlük mesafedeki köye gitmişler. Burada yaşayan müezzinin yaşadığı yere gelmişler sabah ezanı vakti müezzini beklemeye başlamışlar. Gençten müezzin ezan vakti camiye yaklaşmış. Minarenin tepesine bakmış ve heyecanlanmış, yüzünde bir gülümseme belirmiş. Hızla fırlayarak minareye çıkmış, padişah ve vezir ezan okunmasını beklerken, müezzin ezanı okumadan yıkılmış bir şekilde aşağıya inmiş. Demin bir çocuk gibi mutlu müezzinin, mutsuz, asık suratlı halini görmüşler. Adeta yıkılmış müezzin, evinin yolunu tutmuş. Öğle vakti müezzin tekrar minareye yaklaşmış, yukarı bakmış heyecanlanmış, gülümsemiş ve hızla minareye çıkmış ama müezzin yine mutsuz, asık suratla ezanı okumadan minareden inmiş. Bu durum tüm vakitlerde tekrar etmiş. Padişah ve vezir müezzine yaklaşmışlar, padişah müezzine neden bu şekilde davrandığını sormuş. Müezzin öyküsünü anlatacağını ama bir şartı olduğunu söylemiş. Padişah şartının ne olduğunu sormuş. Buradan üç günlük mesafede yaşayan bir terzi olduğunu bu terzinin öyküsünü öğrenip gelip kendisine anlattıklarında kendi öyküsünü anlatacağını söylemiş. Padişah ve vezir hemen yola koyulmuşlar. Üç günlük yolun sonunda terzinin yaşadığı yere varmışlar. Terzi pazarda şapka satıyormuş. Padişah ve vezir terziyi izlemeye başlamışlar. Belirli bir süre sonra “Şapkalarım var” diye bağıran terzinin, uzaklara daldığını ve ağlamaya başladığını fark etmişler. Sonra terzi koşarak oradan uzaklaşmış, peşinden padişah ve vezir de onu takip etmişler. Terzi bir mezarlı ğa ulaşmış ve ağlamaya devam ederek mezar taşlarının yanına oturup, “Beni neden almadınız?” diye sormuş. Padişah ve vezir terzinin her pazar kurulduğunda aynı şeyi yaşadığını öğrenince terziye geçmişte ne yaşadığını sormuşlar. Terzi öyküsünü anlatacağını ama bir şartı olduğunu söylemiş. Padişah ve vezir terzinin şartını sormuşlar. Terzi buradan dört günlük uzaklıkta bir kuyumcu olduğunu, onun öyküsünü öğrenip kendilerine anlatırlarsa, kendisi de öyküsünü anlatacağını belirtmiş. Padişah ve vezir oradan ayrılıp dört günlük yolun sonunda ulaştıkları yerde kurulmuş pazar yerinde sözü edilen kuyumcuyu görmüşler. Kuyumcu herkesin toplandığını görünce kurduğu masasının üstüne devekuşu yumurtası büyüklüğünde bir altın yumurta koymuş. Padişah bile hiç bu kadar büyük altın parçası görmediği için şaşırmış. Kuyumcu başlamış açık artırmaya, kuyumcunun etrafındaki alıcılar bir yandan fiyat artırırken bir yandan da ağızları açık bu büyük altına sahip olmanın hayallerini kuruyorlarmış. Fiyat artmış, herkes daha yüksek bedellerle bu altını almak için fiyat yükseltmiş, tam bu sırada kuyumcu “Satıyorum, satıyorum” diyerek, en yüksek fiyatı verene “Sattım” demiş. Bu büyük altına sahip olacağını düşünen alıcı mutlu bir şekilde olacaklardan habersiz izlemeye başlamış kuyumcuyu. Kuyumcu masasının altından bir balyoz çıkarmış ve bu büyük altın yumurtayı, herkesin şaşkın bakışları altında, balyoz darbeleri ile paramparça toz haline getirmiş. Ve altın tozlarını kalabalığın üstüne üflemiş. Padişah da herkes gibi şaşkınlıkla kuyumcuyu izlemiş. Bu kuyumcunun her pazar yerinde bu büyüklükte altını yok ettiğini öğrenen padişah, pazar yeri dağılırken kuyumcunun yanına yaklaşmış. Kuyumcuya neden böyle yaptığını sormuş. Kuyumcu “Benim öykümü merak ediyorsun, ama bir şartım var” demiş. Padişah bir yere daha gönderme beni derken… Padişah şartının ne olduğunu sormuş, kuyumcu öğrencilerin ayağa kalkmalarını ve dörder sayarak dört grup oluşturmalarını istemiş. Bu yönergenin ardından öğrenciler ayağa kalkarak dört grup oluştururlar Birinci gruba kör adamın öyküsü İkinci gruba müezzinin öyküsü Üçüncü gruba terzinin öyküsü Dördüncü gruba kuyumcunun öyküsü verilir. Gruplardan bu öykülerdeki kahramanların neden bu şekilde davrandıklarını gösteren (ne olmuş, ne yaşanmış) bir canlandırma hazırlamaları için yeterli süre verilir. Süre sonunda canlandırmalar izlenir. Kahramanların başına gelenlerle ilgili yapılan canlandırmalar öğrencilerle tartışılır. Aktarılan bu anlatının türünün ne olduğu öğrencilere sorulur. “Masal” yanıtı geldiğinde masalın özellikleri, bu türün örnekleri öğrencilerle paylaşılır. Masallarda ders veren bir yapının olduğu, bu masaldaki kahramanların yaşantılarında da öğütlerin olduğu vurgusu yapılır. Kaleme Kâğıda Sarılıyoruz Öğrencilerden istedikleri bir kahramanı seçmeleri istenir (kör adam, müezzin, terzi, kuyumcu). Seçtikleri kahramanların ne yaşadıklarını anlatacakları bir masal yazmaları istenir. Yazacakları masalların mutlaka bir öğüt vermesi gerektiği belirtilir. Seçilen kahramana göre diğer grupların duymayacağı şekilde aşağıdaki öğütler gruplara verilir. Kör adam, azla yetinmeyen çoğu bulamaz. Müezzin, sabretmek önemlidir. Terzi, öfkeyle kalkan zararla oturur. Kuyumcu, baba sözü dinlemek önemlidir. Yazma çalışması tamamlandığında aynı kahramanı seçen öğrencilerin bir araya gelmesi ve masallarını okuyarak paylaşmaları istenir. Bizim Öğütlerimiz Aynı kahramanı seçerek yazdıkları masalları paylaşan öğrencilerin, yazılan masallarından birini seçmeleri istenir. Seçilen masalın farklı bir şekilde canlandırılacağı belirtilir. Canlandıracakları masalın kitabının yazıldığı, bu kitapta masalı anlatan beş fotoğraf olduğu vurgulanır. Öğrencilerden bu fotoğrafları bedenleri ile oluşturacakları belirtilir. Masalı bir bütün olarak düşünmeleri, bu masalı en iyi anlatacağını düşündükleri beş anı belirleyerek bedenleri ile oluşturacakları fotoğraflara karar vermeleri için gruplara yeterli süre verilir. Kurgu hazırlandığından gruplar sırayla fotoğraflarını diğer öğrencilere gösterirler. Bu çalışmada konuşma olmaz. Beş fotoğraf da sıralı bir şekilde izlendikten sonra, öğretmen; “sizce bu masalda ne anlatıldı, olay neydi, bu masalda nasıl bir öğüt gizliydi?” sorularını öğrencilere yöneltir. İzlenen canlandırmalar (fotoğraf geçişleri) açık değilse, anlaşılmıyorsa, çalışmada başa dönülerek fotoğraflar yeniden gösterilir. Fotoğrafı oluşturan öğrenciler donuk bir şekilde beklerken, öğretmen onlara dokunarak öğrencilerden, fotoğraftaki kahramanlara soru sormasını isteyebilir (sen kimsin, ne yapıyorsun, vb.). Yazmaya Devam Etmek İstersek Öğretmen öğrencilere, çalışılan masaldaki kahramanların öykülerinin birbirleri ile bağlantılı olduğunu düşünmelerini ister. Kör adamın ensesine her vurana altın vermesinin nedeni müezzindir. Müezzinin ezan okumadan minareden yıkılmış bir şekilde inmesinin nedeni terzidir. Terzinin ağlayarak koşmasının nedeni kuyumcudur. Kuyumcunun devekuşu yumurtası büyüklüğündeki altını parçalamasının nedeni kör adamdır. Bu şekilde bir bağ oluşturacak yeni bir masal kurgulayıp yazılması istenir. Çalışmanın sonunda öğretmen çalışılan masalın iki kahramanının öyküsünü öğrencilerle paylaşır. Çalışmaya konu olan kitabın, Ahmet Ümit’e ait “Masal Masal İçinde” kitabı olduğunu söyler. Kitapta yer alan diğer iki masalı merak ediyorlarsa (bir de hiç atölyede kullanılmayan demircinin öyküsünü öğrenmek istiyorlarsa) Masal Masal İçinde kitabını okuyabileceklerini söyler. ? *Masal Masal İçinde/ Ahmet Ümit/ Doğan Egmont/ 160 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1186 SAYFA 28 ? 8 KASIM 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle