Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Oya Baydar’ın beklenen romanı ‘O Muhteşem Hayatınız’ raflarda ‘Her taraftan bakmaya, hepsinin sesi ve duygularıyla konuşmaya çalıştım’ ? Gamze AKDEMİR omanın Son Söz’ünde, başınızdan romandakine benzer bir olay geçtiğini, birinin çocukluk fotoğraflarınızı bulup size ulaştırdığını yazıyorsunuz. Ana kahramanlarınızdan Toplayıcı karakteri bu esinden doğduğuna göre, biz de buradan başlayalım. Evet, tam da böyle oldu. Çocukluk ve aile fotoğraflarımın bir kısmı her nasılsa atılmış. Üç yıl kadar önceydi, belgelere, özellikle de eski fotoğraflara meraklı, amatör arşivci bir bey bu fotoğrafları bitpazarında bulmuş, nezaket gösterip bana ulaştırdı. Tanıştık. Özel bir insandı, fotoğraflara bakarak onlarla kendi romanını yazıyor gibi geldi bana. Kişinin gerçek yaşamöyküsüyle dışa yansıyanın, fotoğraflarda görülenin arasındaki farklılığı, karşıtlığı anlatmalıyım diye düşündüm. Bir bakıma, romanın konusu değilse de fikri, rastlantı sonucu kucağıma düştü. Toplayıcı ve Diva (Aliye Sema), Toplayıcı’nın ortaya koyduğu fotoğraflardan yola çıkarak iki farklı öykü kurgulamaya başlıyorlar. Başta Diva ve Toplayıcı sıkı temasa girmiş iki paralel evren gibi... Öte yandan devreye giren Diva’nın kızı Arya, anlatıma yakın tarihimizin trajik olaylarından birine gönderme yapan somut bir boyut katıyor. Toplayıcı’nın kurgulamaya azmettiği idealize yaşamöyküsünün tam zıddı bir boyut bu. Bu sefer de DivaArya ve AryaCansa ikilisine geçiyor okuma. Neden bu ikili anlatımları tercih ettiniz? Aslında her bir bölümde gelecek bölüme gönderme var. İkili anlatım karakterlerde yoğunlaşmayı sağlıyor ama karakterler birbirlerinden hiçbir bölümde kopmuyorlar. Toplayıcı ise bütün karakterleri birleştirip hikâyenin bütünlüğünü sağlayan çimento diyebiliriz. ‘TOPLAYICI, GİZLİ KALMIŞ BİR ROMANCI’ Diva unvanını da kazanmış, tanınmış soprano Aliye Sema, sesinin giderek yaşlandığını, müzik kariyerinin geride kalmaya başladığını hissettiği bir dönemde kendisini eski fotoğraflarıyla buluşturan büyük hayranı Toplayıcı’yı önce yadırgıyor. Hayatını, kendi keyfince kurgulamaya çalışmasına itiraz ediyor. Toplayıcı da bunun farkında ama kendi 2012 R hikâyesini yazmaya kararlı. Derken, müzik uğruna çok küçük yaşta terk ettiği kızıyla fotoğraflar aracılığıyla yeniden buluşması… İçten içe çok değerli bir şeyleri yitirmiş olmanın hüznü, bir daha geri gelmeyecek olanı yakalama telaşı… Hem kendine, hem çevresine, başta da öz kızına mesafeli, ayrıksı karakteri Toplayıcı’nın sayesinde değişim geçirmeye başlıyor. Hayatı, dıştan bakışla “muhteşem” görünen Diva aslında bilinçaltının derin karanlıklarına gömülü bir travmanın esiri, hatta o travmanın ürünü bile diyebiliriz. Bir anne açısından inanılmaz görünen, çocuğunu küçük yaşta terk edip kendisini çağıran müziğin ardından sürüklenmesinin ve her şeye, herkese mesafeli halinin anahtarı, romanda italikle belirtilen sayıklamalarında gizli. Toplayıcı’nın önüne koy duğu eski fotoğraflar, sonraki somut bulgularla da birleşince, Aliye Sema kendini aramaya başlıyor. Toplayıcı karakteri tam anlamıyla apayrı bir âlem… Hayatı fotoğraflardan okuyan, fotoğraflar üzerinden Tanrı gibi hükmedebileceği, isterse parçası olacağı hikâyeler kurgulayan, kendi ifadesiyle “Masalı gerçek kılan ya da gerçeği masallaştıran” bu adam nasıl biri? Ayrıca Toplayıcı romanın ortalarına kadar hayli etkinken sonrasında adeta geri çekiliyor. Neden böyle olmasını tercih ettiniz? Kendini aşmak için çırpınan tutkulu, takıntılı biri. Tam da dediğiniz gibi, fotoğraflar üzerinden yaşanmış hayatlara hükmetmeye, üstün kişilerin hayatını keyfince kurgulamaya çalışıyor. O, gizli kalmış bir romancı aslında. Biz romancılar da biraz böyleyizdir. Romanın ortalarından sonra bu karakterin geri çekilmesine gelince, Toplayıcı benim hikâyemi başlatan ve kurguyu adım adım ilerleten kişi. Geri çekildiğini sandığımız bölümlerde de ona gizli ya da açık atıflar var. Zaten roman onunla, yani Toplayıcı bölümüyle sona eriyor. ‘DERSİM’DE YAŞANAN BÜYÜK ACI VE KIRIM ADETA MENKIBELEŞİYOR’ Romanın bütün kahramanları; fotoğrafların, nesnelerin, bilinçaltı dürtülerin ve müziğin eşliğinde birbirlerini anımsamaya, yüzleşmeye, hesaplaşmaya davet ediyorlar. Hikâyenin düğümüne vardığımızda, Dersim özelinde tüm bir coğrafya herkese, hepimize anımsatıyor, haykırıyor ruhunu, köklerini, kökenlerini, yok edilmişliğini, silinemezliğini… Bu göz ardı edilmişliğin, umursanmamışlığın, akla dahi getirilmemişin ve/veya itinayla unutulmuşun anımsatılmasını anlatır mısınız? Biz, tarif ettiğiniz hali toplumca yaşadık, hâlâ da yaşıyoruz. Dersim kırımı toplumsal travmalarımızdan biridir bizim. Bu romanın bütün kahramanlarının, özellikle de ailesi 38’de katliama kurban gitmiş Cansa’nın ve onunla tanışan Arya’nın travmalarının bir benzerini yaşıyor bu toplum: Önce farkına varma, sonra reddetme ya da suçluluk duygusu, daha sonra yüzleşme ihtiyacı ve ruh sağlığına kavuşabilmek için hesaplaşma/ ödeşme zorunluluğu... Romanda bu ruh halini anlatmak istemiştim. Saptamalar, sorular nirengi noktasını güçlendirerek ilerliyor roman boyunca… En azından en can alıcıları alıntılayarak açmanızı rica ediyorum sizden; bölgeye ait Cansa ve bölgeye yaban Arya cephelerinden: Mesela, “Dersim gerçeği derin ? Ünü dünyayı sarmış Türkiyeli bir primadonna, bir diva... Onunla ilgili her türlü fotoğrafı, ses kaydını, gazete kupürünü toplamayı hayatının amacı edinmiş, tutkulu hayranı bir müzik öğretmeni... Annesinin izini süren genç bir kadın... Eski fotoğrafların ayrıntılarında gizli, derin bir sır... Sadece Diva’nın yaşamının değil, Türkiye’nin yakın tarihinin puslu, karanlık bir kesiti... Oya Baydar, çoksesli, notaları sürprizli, ezber bozan yeni romanı “O Muhteşem Hayatınız”da, her biri kendi kimliğini arayan kahramanlarıyla, insanın ve Dersim coğrafyasının derinliklerine, saklı gerçeklerle yüzleşmeye ve hesaplaşmaya davet ediyor. Oya Baydar ile “O Muhteşem Hayatınız”ı konuştuk. SAYFA 20 ? 22 KASIM CUMHURİYET KİTAP SAYI 1188