23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Taner Timur’un Magnum Opus’u Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi; Taner Timur Hoca’nın tarih, felsefe ve toplum bilimleri alanında ülkesi hakkında ve kuramsal düzeyde verdiği onca kıymetli eserden sonra edindiği muazzam birikimin üzerinden yazılmış bir kitap bu. ? Gökhan ATILGAN (*) emalist Devrim’in sınıfsal tahlilini ilk yapan Taner Timur’du (Türk Devrimi ve Sonrası). Askerliği sırasında takma isimle Türkiye’nin büyük aydınlarından Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni adlı yapıtının tarihsel maddecilik açısından en önemli eleştirisi onun kaleminden çıktı (“Avcıoğlu: Teorisiz Bir Devrimci”). Osmanlı İmparatorluğu’na ilişkin o büyük külliyat içinde kendisine apayrı bir konum ve yer kazandıran çalışmaları için ömrünün güzel yıllarını verdi (Osmanlı Toplumsal Düzeni, Osmanlı Kimliği, Osmanlı Çalışmaları). Osmanlı ve Türkiye tarihine, toplumuna ve kimliğine romanlar üzerinden bakma becerisini gösterebilen sosyal bilimci o oldu (OsmanlıTürk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik). Üniversite sorununu toplumsal değişme ekseninde ele alan ve çözümleyen öncü çalışma onun hünerli ellerinin ürünüydü (Toplumsal Değişme ve Üniversiteler). Türkiye toplumunu anlayabilmek ve açıklayabilmek için ona aykırı simaların gözünden bakmanın önemli katkılar sağlayabileceğini düşünmek onun aklının bir güzelliğiydi (Yakın Osmanlı Tarihinde Aykırı Çehreler). “French Theory”nin en karmaşık sorunlarını yalınca ortaya koyup yerli yerine oturtmak ancak onun mahir kalemiyle olabildi (Felsefi İzlenimler). Marksist düşünürlerin birey, insan ve toplum ilişkilerini felsefe, psikanaliz, kişilik kuramı ve “habitus” eksenlerindeki kavrayışlarını topluca, ilişkili bir şekilde önümüze seren ve bazı çok önemli sonuçlara ulaşan o önemli eserin altındaki imza ona aitti (Marksizm, İnsan ve Toplum). 20’nci yüzyılın büyük düşünürlerinden Habermas’ın fikrindeki ‘az Marx ve çok Weber’i üstün bir çözümlemenin konusu yapmak gibi zahmetli bir uğraşa girişmenin azabını yüklenmeyi o göze aldı. Şimdi eşine ender rastlanabilecek bir derinlikteki çalışmasını kuyumcu ustalığıyla sunarak karşımızda: Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi. TARİHSEL MADDECİLİĞE VURGU Kent devletinden postmodern çağa kadar tarihin büyük düşünürleri olan İbn Rüşd ve Croce’yi, Spinoza ve LeibSAYFA 4 ? 19 OCAK 2012 K niz’i, Montesquieu ve Kant’ı, Hegel ve Marx’ı, Keynes ve Nietsche’yi, Mach ve Rickert’i, Weber ve Marcuse’u, Hurssel ve Heidegger’i belirli bir sorunsal etrafında ve felsefe, tarih ve toplum bilimleri mecralarındaki ilişkiselliği içinde ele almak, tüm tarihi tutarlı bir şekilde kavrayabilecek bir yöntemle mümkün olabilirdi. Taner Timur, akademik çalışmalarına neredeyse başlangıcından beri yön veren yöntemini bu başyapıtının daha başında açıklıyor: “Tüm deformasyon ve iftiralara rağmen tarihi maddeci kuramın hâlâ tek ve doğru bir kuram çerçevesi oluşturduğuna inanıyorum ve çalışmamda Marx ve Engels’in düşüncelerine verdiğim yerin genişliği de bu inancımdan kaynaklanıyor.” “Bunları söylerken,” diyor Taner Timur, “tarihi maddecilik dışında üretilen bilgilerin geçersiz olduğunu; bunların ‘burjuva bilimleri’ olarak göz ardı edilmesi gerektiğini de düşünmüyorum.” Nasıl ki Marx kendisi dışında üretilen bilgileri hiçbir zaman elinin tersiyle itmemiş ise… Beri yandan böylesi bir çalışmayı ortaya çıkarmak; tarihçi, filozof ve toplumbilimci kimliklerini yıllar içinde emek vere vere bir araya getirebilmekle başarılabilirdi. Yukarıda ancak bazılarını andığımız eserleri, tarihçi Taner Timur ile filozof ve toplumbilimci Taner Timur’un nasıl yan yana ve intizamlı bir şekilde yürüyebildiğinin apaçık göstergesi oldu ğu kadar böyle bir yapıtı neden onun yazabildiğinin de nedeni. KİTABIN ÖZELLİKLERİ VE SORULARI Felsefe, Toplumbilimleri ve Tarihçi’nin önemli özelliklerinden biri, bir düşünceler tarihi kitabı olmanın çok ötesine geçebilmesi. Düşüncelerin belirli toplumlarda ve belirli tarihselliklerde boy verebildiğini ve düşünürler tarafından öne sürülebildiğini görebilmenin ve bu görüş açısından bir eser vücuda getirebilmenin önemi şurada: Kimi çalışmalar sadece düşüncelerin tarihine odaklanır; ama onların neden belirli bir toplumda ve belirli bir tarihte çıkageldiğini göz ardı eder. Kimi çalışmalar ise düşüncelerden ziyade onların içinde doğduğu toplumların tarihselliğine odaklanır; bu durumda ise tarihte ve toplumda düşüncelerin oynayabildiği roller gözden ıraklaştırılır. Düşünceleri sadece tarihsellikleri ve toplumsallıklarıyla kavrayan çalışmalar ise düşünceler sanki gökten iniyormuşcasına onların yaratıcısı olan düşünürleri ihmal eder. Taner Timur ise düşünceleri tarih ve toplum bağlamlarına oturtarak onları düşünürleriyle birlikte ele alır ve çözümler. Kitabın bir başka özelliği ise düşüncelerin, düşünürlerin ve toplumların tarihini uygun bir biçimde dönemleştirirken bu dönemler arasındaki ilişkisellikleri kurabilme kudreti. Kitabın yanıtını arayıp bulduğu başlıca sorular ise şöylece özetlenebilir: Felsefe, toplum bilimleri ve tarih hayatı ve dünyayı çağlar boyunca hangi konumlanma noktalarından açıklamaya çalışmıştır? Hayata ve dünyaya değişik konumlanma noktalarından bakmayı ve bu konumlanma noktalarını değiştirmeyi mümkün kılan koşullar neler olmuştur? Bu noktalarda konumlananlar kimlerdir? Toplum bilimleri, felsefe ve tarih, tarihin hangi uğraklarında yan yana gelip iç içe geçmişler, hangi uğraklarında birbirlerinden uzaklaşıp kopmuşlardır? Bu özellikler ve yerli yerindeki sorularla yapılmış çalış Taner Timur, düşünceleri tarih ve toplum bağlamlarına oturtarak onları düşünürleriyle birlikte ele alır ve çözümler. manın bize gösterdiklerinden ancak bazıları şunlar olabilir: Ortaçağı “bin yıllık karanlık”tan ibaret görmemek, Rönesans’ın ilk kıvılcımlarının bu çağda parladığını bilmek ancak on birinci yüzyılın devrim niteliğindeki sosyoekonomik dönüşümlerinin bağlamına bakılarak mümkün olabilir. Teleolojik zaman anlayışının yayılımı ile kapitalist üretim tarzının gelişimi arasındaki paralelliği görmek fevkalade önemlidir. Rasyonel düşüncenin ancak Venedik, Floransa ve Lombardia’da filizlenen kapitalizm ile serpilebilmesi gibi dinsel vesayetin tüm vesayet biçimlerinin en zararlısı olduğunu söyleyebilecek bir düşünürün çıkması için Aydınlanma’yı beklemek gerekmiştir. On yedinci yüzyılda Galile ve Newton’ın evrenin yasalarını keşfedişiyle Rousseau, Montesquieu ve Voltaire’in insan ilişkilerinin yasalarını soruşturmaya başlaması irtibatlı gelişmelerdir. Felsefe tarihi ile tarih felsefesinin diyalektik devinimini keşfederek büyük bir sıçrama yapan Hegel’in en sonunda Prusya devleti duvarına toslaması da Fransa’da Guizot, Thierry ve Mignet gibi tarihe toplumsal sınıflar açısından bakan ilk tarihçilerin sınıf mücadelelerini burjuva devrimleri ile bitirmeleri de tesadüf eseri değildir. Teleolojik ve ilerlemeci tarih anlayışlarını aşmak; felsefede diyalektik aklın, ekonomi politikte emekdeğer kuramının, tarih yazıcılığında sınıfsal perspektifin farklı disiplinlerin sınırlarını aşıp bir bilim potasında buluşması demek olan tarihsel maddeciliği kurmak; 1830’da, 1848’de ve 1871’de patlayan devrimlerle uzun bir yüzyıl olan 19’uncu yüzyılın bir ürünü olabilmiştir. Marx’ın sınıfsız bir toplum mücadelesinin bayrağı, kapitalizm karşıtlığı aristokratik yaşama dönüş özlemiyle çerçeveli Nietzche’nin ise faşizmin ilham kaynağı olması yirminci yüzyılın kendine özgü çelişkileriyle açıklanabilir. Heidegger’in toplum bilimlerini aşağılayan perspektifi ile Nazi üniforması giyişi bağıntılı konulardır. İşçi sınıfını bir “yapı” olarak değil, bir ilişki ve süreç olarak kavrayan E.P. Thompson’ın sınıf bilincinin oluşumuna odaklanan çalışmalarını kaleme alması için yapısalcı Marksist tarihçilerin tüm temel eserlerini vermesini beklemek gerekmiştir. Dil ve anlamlar farklı olduğundan gerçek bir toplumsal sınıfın olamayacağını ileri süren dilci akımın uçverişi ile Microstoria geleneğinin oluşumu küreselleşme olarak adlandırılan süreç ile bağlantılıdır. Bunlar gibi sayısız bağlantıyı ince ince kuran, tasvir gücü kadar tahlil yeteneğini de bu magnum opus’unda konuşturan Taner Timur Hoca’nın bu kitapla muradı nedir? Şöyle söyleyeceğiz: Kapitalizmin pazarları bütünleştirip piyasaları birbirine bağlarken sosyal bilimleri parçalayıp birbirinden ayırdığını göstermek. Böylesi bir uzmanlaşmanın kendisini iyi, güzel ve verimli olarak sunabileceğini ancak bu türden bir uzmanlaşmanın küresel gelişmeleri bütünlüklü bir şekilde anlamayı ve açıklamayı mümkünsüz kılan ideolojik bir rol oynadığını ortaya koyup vurgulamak. Türkiye açısından kötümser bitirmemek için şöyle sonlandıralım: Bu ülke, uzmanlaşma ile sermaye arasına hapsolan sosyal bilimcileri nedeniyle bahtsız olabilir ama Taner Timur gibi bir sosyal bilimciyi bağrından çıkarmak gibi bir övüncü de vardır. ? (*) Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Felsefe, Toplumbilimleri ve Tarihçi/ Taner Timur/ Yordam Kitap/ 452 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle