18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TASOY e N Ş ‘Çoktan uçtu benim tüm uçaklarım iir Atlası CEVAT ÇAPAN ikolay Mihayloviç Rubtsov, 3 Ocak 1936’da Arahangelsk ilinin Emetsk köyünde dünyaya geldi. Genç şair, 19501952’de Totem Ormancılık Meslek Okulu’nda okudu. 19521953 arasında Arahangelsk Balıkçılık Filosu’nun “Sevrıyba” kuruluşunda ateşçilik yaptı. Sonra 1955’e kadar Mumansk ilinin Kirovsk kentindeki Minhimprom Yükek Kimya Okulu’na devam etti. 1955’ten sonra Leningrad’ın askeri deney poligonlarından birinde çeşitli işlerde çalıştı. 19551959 yılları arasında deniz onbaşısı olarak Kuzey Deniz Filosu’nda askeri hizmette bulundu. Terhis olduktan sonra Leningrad’a yerleşti ve Kirkov Fabrikası’nda vardiyalı olarak tesviyecilik, ateşçilik ve dökümcülük yaptı. O, yaşamına belli bir çeki düzen verip yazgısını değiştirmekten çok, şiiri düşündü ve onunla yaşadı. Rubtsov, 1962’de girdiği Moskova “M. Gorki” Edebiyat Enstitüsü’nde V. Sokolov, S. Y. Kunyaev, V. V. Kojinov gibi başka edebiyatçılarla tanıştı ve onlar sayesinde hem edebiyat kültürünü geliştirdi hem de şiirlerini yayımlama olanağı yakalamış oldu. Enstitüde kalmasıyla ilgili bazı sorunlar çıkmış da olsa, o yazmayı bırakmadı ve 1960’lı yılların ortalarında ilk şiir kitabını yayımlatmayı başardı. 1969’da Edebiyat Enstitüsü’nü bitiren şair, ömründe ilk kez tek odalı bir konut sahibi oldu. Arahangelsk’te çıkan ilk şiir kitabı Lirikler (1965)’den sonra onu Ova Yıldızı (1967), Ruhun Sakladıkları (1969), Çam Hışırtısı (1970) kitapları izledi. Baskı hazırlığında kalan Yeşil Çiçekler adlı son kitabıysa ölümünden hemen sonra yayımlandı. Son Gemiler (Moskova, 1973), Seçme Lirikler (Vologoda, 1974), Sinirotları (Moskova, 1975) ve Şiirler (1977) de şairin ölümünün ardından çıkan kitaplardır. Nikolay Rubtsov, 19 Ocak 1971’de bir aile kavgası sonucunda Vologoda’daki evinde öldürüldü. HUŞ AĞAÇLARI Seviyorum dinlemeyi delice Düşüşünü o huş yapraklarının. Birikiyor gözyaşlarım sessizce Altında bitkin gözkapaklarımın. İstençdışı anacağım her şeyi, Her şeyi kanımda hissedeceğim. Hem sevinç, hem hüzün saracak beni Aşk gibi bir hisle ürpereceğim. Tekdüzelik hükmediyor yaşama Yel gibi esiyor kasvet ve acı. Bugün burda mezardaki anama Yarenlik ediyor bir huş ağacı. Babamın cephede düştüğü gün de Köyde başlamıştı hazanın hükmü, Yağmur ve rüzgârın gürültüsünde Tam hız sürüyordu yaprak dökümü… Rusyam, huşlarını sevdim delice! Onlar hep ucunda dudaklarımın. Birikiyor gözyaşlarım sessizce Altında bitkin gözkapaklarımın. ELEJİ Hiç yetmeyen ekmeğimi terk edip Koşacağım sükutuna ölümün. Varsın sevenlerim peşimden gelip Yokluk ırmağımın suyunda yüzsün. Varsın her birisi beri yakadan En gözde yerleri bahşetsin bana – Ev almam uçurum yakınlarından, Çiçek yetiştirmem kendi adıma… *** Gamlı müzik çalınırken Gözümde su ışıltısı, Ve bir kadın, veda eden, Ve huşların hışırtısı. Yaşlı gökten yağan ilk kar Stepin sarı otlarına. Umut veremeyen yollar Geciken kuş katarına. Bir tutku ki tüm ruhumu Kavuruyor ta derinden. Düşlere vurgunluğumu Önceden bilmeliydim ben. Ama ne mümkün susturmak Söyleneni için için Kemanlarca hıçkırarak Sarı ırmak ve aşk için. Göğün altındaki düzler, Özün gözde pırıltısı – Sarı ırmak, bildik sözler Ve huşların hışırtısı. Bir ayrılık hiç bitmeyen Sanki bu çok karmaşık an. Gamlı müzik çalınırken – Dinleyiniz konuşmadan. DOSTUMA SUNU Yıldızçiçeklerim donuyor benim. Son gecenin gelmesine çok az var. Topak topak olmuş sarı killerim, Avlumun dışında uçan yapraklar… Gülümsemez asla küs ufuklarım Yıldızlar doğsa da ne işe yarar? Çoktan uçtu benim tüm uçaklarım Ve benim trenlerim çoktan kalktılar. Gemilerim ses vermiyor, baksana, Ötüşmüyor o şen talikalarım – Çok kötü bir günde geldim ben sana, Bir yudumcuk su verirsin, umarım. Yaşam tokaçları sarsmadı beni Yanan gözlerimi kimse çalmadı. Aşarken Pugaçov’un steplerini Asi gönül zevkten yoksun kalmadı. Koparmadı beni zorlu dostluklar Toprağımın uzun sonbaharından, Ne atlı köylerden uzak tuttular Ne de göçen turna katarlarından. Kötü günde yanındaydım hep senin Tüm dileklerim hep sana dönüktü: Seferi bitmesin gemilerinin, Kesilmesin trenlerinin düdüğü! ÖDEŞME Özenli sözlere hakkın yok senin, İhanetten aymamışsın aslında, Aşk ne demek unutmuş da belleğin Sevmeden bitmişsin… sevgi adına! Ah, huyumun tuhaf özellikleri! Ben ona “Sus, aşkım!” demeyeceğim, “Çığlık at!” diyeceğim “Titret gökleri! Bugün seni kesin dinleyeceğim!” Ne var ki o bana inanmayacak, Herkese inanıp kansa da tek tek. Benim ona ihtiyacım var ancak Ölümcül kaybımdır onu yitirmek. Düğünlerin halay halay geçtiği Neşeli, coşkulu dağ yollarında Ben hırçın ve küs bir hayalet gibi Yiteceğim kışın buz kollarında. YURDUMDA GECE Yüzyıllık bir meşe ve bir derin su, Etrafı kuşatan dingin gölgeler Ve öylesine bir sükut ki doğrusu Sanki donakalmış burda nesneler. Evet, yaşanmadık bir sessizlik bu, Sanki hiç yıldırım görmemiş engin! Göl sanki unutmuş yel coşkusunu, Avluda samanlar susmaktan bezgin. Ve birden uykulu bir çulluk sesi… Döndüm işte – ama mazim dönmedi! Ne fark eder sanki? Anın böylesi Yaşanıp keyifle sürdürülmeli, Çünkü senden uzak yaşam korkusu Ve dingin çevreni saran gölgeler Ve öylesine bir sükut ki doğrusu Sanki donakalmış burda nesneler. Sen bu cazip mutluluğa dalarak Seve seve yitirirken kendini, Ruhunu sessiz bir hüzün saracak Dünyayı saran ayışığı gibi YAPRAKLAR DÖKÜLÜRKEN Dökülüyor kavaklardan yapraklar – Ve tekrarlanıyor her şey yeniden… Üzülme sen yapraklara o kadar, Tek aşkıma üzül, üzüleceksen! Varsın çırılçıplak kalsın ağaçlar, Lanetleme sakın sert rüzgârları! Öyle ya, kimlerin ne günahı var Yapraklar terk ediyorsa dalları? ? Nikolay RUBTSOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY Ve benim trenlerim çoktan kalktılar’ ıza. e. üşüp gerek. , ek! der – . er! k! de sını. arını. ş. r, min, . de. P. İ. Aşk ne demek, çoktan unutmuşum ben. Sevmeden, mahvoldum sevgi adına. Ne yeminler aktı âşık dilimden Anmak bile bir işkence aslında. Ne ki peşim sıra gelen utancım Beni zor duvara dayadığında Gece kuşu gibi haykıracağım Yalnızlık ve çaresizlik anında. Duracak önünde o ıssız evin Fırtınada güç yitirmiş bedenle, O evin ki haince terk ettiğim, Ve sonradan yerindiğim elemle. Açılacak kapı bir gece vakti. – Şeytan kimi ayartıyor yeniden? Şefkate susamış canavar gibi Eşiğinde biteceğim aniden. O, sapsarı, haykıracak: – Git hemen! Dostluğumuz kaldı artık mazide! Senin için bir şey değilim ki ben! Git! Ve dönüp bakma, ağlasam bile! m. llık. r anlık… FA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 19 OCAK 2012 ? SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle