23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL ? İnsan Lekesi krizinden ölünce de karısının bu olaylar nedeniyle öldüğüne inanmış ve üniversiteden istifa etmiştir. Zuckerman’la tanıştıklarında 71 yaşında olan Coleman üniversite çevreleri ile tamamen ilişkisini kesmiş, evine kapanmış, bir yandan yaşadıklarını yazmaya çalışarak kendini temize çıkartmaya çalışırken bir yandan da Faunia Farley adında üniversitede çalışan 34 yaşındaki bir temizlikçi Philiph Roth kadınla ilişki yaşamaktadır. Zuckerman, Coleman’ın hayat hikâyesini gerek ondan dinledikleri, gerek incelemeleri ve duydukları ile yavaş yavaş ortaya çıkartır. En önemli sır, Coleman’ın beyaz tenli olmasına rağmen aslında bir siyah ailenin çocuğu olmasıdır. Siyahlara uygulanan ayrımcılık nedeniyle hayatta hiçbir şey olamayacağını anlayınca öğrencilik yıllarında kendini “Yahudi” olarak tanıtmaya başlamış ve ailesi ile ilişkisini de tamamen kesmiştir. Bu sayede orduya beyaz olarak katılmış, üniversitede burslu okumuş ve akademik kariyer yapmıştır. Philip Roth, küçük parçalar halinde, kronolojik olmayan yapıda Coleman’ın çocukluktan itibaren yaşadıklarını anlatırken aslında ABD’de nasıl güçlü bir ırkçılık olduğunu örnekliyor. Coleman’ın yarı yaşındaki Faunia ile ilişkisi üzerinden de toplumun ahlak bekçiliğini sorguluyor. Faunia’yla birlikte olduğu için Coleman’ın dört çocuğu onunla ilişkisini kesmiştir, bulundukları kasabada da kınanır ve nihayet kendinden hem yaşça, hem sosyal ve kültürel olarak daha aşağıda bir kadınla ilişki kurduğu için kadınları aşağıladığı gerekçesiyle suçlanır. Philip Roth, Faunia’nın ve peşini bırakmayan Vietnam gazisi eski kocası Farley’in hikâyeleri üzerinden ABD toplumu hakkında başka sorgulamalara da giriyor. Faunia’nın çocukluktan beri yaşadığı tacizler, psikopat olduğu ilk bakışta anlaşılan Farley ile evliliği, trajik bir olayda çocuklarını kaybetmesi işin bir boyutu. Diğer boyutta da aradan otuz yıl geçse de Vietnam gazisi eski askerlerin yaşadıkları travmalar, ruhsal sorunlar ve toplum tarafından nasıl dışlandıkları, görülmedikleri var. İnsan Lekesi ilk bakışta çok boyutlu olmak uğruna anlatım bütünlüğünü koruyamamış, biraz dağınık bir roman gibi görünse de aslında anlatmak istediği topluma uygun bir yapıda. Philip Roth’un roman boyunca oluşturduğu tablonun tamamına baktığınızda ikiyüzlü, değerler sistemi çökmüş bir toplum görüyorsunuz. ÇILGIN PALMİYELER William Faulkner, Proust, Joyce, Woolf, Kafka ve Beckett gibi yazarlarla birlikte anılır. Değişik anlatım teknikleri deneyen, zamanı, mekânı farklı biçimlerde kullanıp verili olandan farklı bir biçimde de gerçekliğin algılanabileceğini gösteren modern romanın öncü yazarlarındandır. Ona bu nitelikleri, Ses ve Öfke, Döşeğimde Ölürken, Abşalom gibi anlatıları kazandırmış. Diğer yanda ise daha para kazanmak amacıyla yazıldığı düşünülen, klasik anlatı yapılarına bağlı, daha kolay okunan eserleri var. 2011 başında Türkçede ilk kez yayınlanan Çılgın Palmiyeler’e (çev. Necla Aytür – Ünal Aytür, Yapı Kredi yay.) bu ikinci türdeki eserlerden olduğu kanısıyla ilgi göstermemiştim. Geçenlerde bir arkadaşım “altını çize çize ikinci kez okuyorum” deyince merak ettim. Kitabın tanıtımlarında da belirtildiği gibi “Çılgın Palmiyeler olayları, kişileri, mekânları, genel havaları apayrı iki uzun öyküden oluşu”yor. “Çılgın Palmiyeler” başlıklı bölümlerde Harry ile Charlotte’un tutkulu ve gerilimli aşk hikâyeleri anlatılıyor. “Irmak Baba”da ise bir mahkumun Mississippi nehrinin taşmasıyla oluşan selden insanları kurtarmaya çalışırken bir salda hamile bir kadınla birlikte verdiği yaşamda kalma mücadelesi anlatılıyor. Kitap, “Çılgın Palmiyeler”in ilk bölümüyle başlıyor, onu “Irmak Baba”daki adsız mahkumun öyküsünün ilk bölümü izliyor, sonra Harry ile Charlotte’un öyküsü devam ediyor ve sonra yine mahkumun hikâyesi geliyor. İlk bakışta da sonunda da iki ayrı öykü okuduğunuzu “Çılgın Palmiyeler” ile “Irmak Baba” arasında bir ilişki olmadığını düşünüyorsunuz. Kitap 1939’da yayımlandığında Faulkner bu nedenle çok eleştirilmiş ve yaptığı işi açıklamak durumunda kalmış. Faulkner şöyle diyor: “Çılgın Palmiyeler”in ilk bölümünü bitirir bitirmez, bir şeylerin eksik kaldığını, öykünün pekiştirilmesi, müzikteki kontrpuan benzeri bir yöntemle güçlendirilmesi gerektiğini gördüm. Bunun üzerine, “Çılgın Palmiyeler”deki P hiliph Roth İnsan Lekesi’nde (2011, çev. Suzan Aral Akçora, Ayrıntı yay.) 1998’de tüm dünya Başkan Clinton’ın seks skandalını tartışırken küçük bir Amerikan kasabasında siyah öğrencilerine hakaret etmekle suçlanan Profesör Coleman’ın hayatındaki sırları anlatıyor. Roth’un daha önceki romanlarından tanıdığımız kahramanı Nathan Zuckerman küçük bir kasabada bir dağ evinde yaşarken bir gün kapısı çalınıyor ve Profesör Coleman geliyor. Coleman, Zuckerman’dan yaşadıklarını yazmasını istemektedir. Bu talep üzerine Zuckerman’la Coleman dost oluyor ve Zuckerman “yazamam” dese de profesörün hayat öyküsü ile ilgilenmeye, suçlamanın nedenini anlamaya çalışıyor. Coleman, bir derste sınıftaki öğrencilere, o güne dek hiç dersine gelmemiş iki öğrenciyi “Bu insanları tanıyor musunuz? Böyle birileri var mı yoksa bunlar hortlak mı?” diye soruyor. “Hortlak” sözcüğünü “heyula, hayalet” anlamında kullansa da unutulmuş ikinci anlamı siyahlar için kullanılan aşağılayıcı bir sıfattır. Coleman, sözcüğü ilk anlamıyla kullandım dese de kimseyi ikna edemiyor ve ırkçılık suçlaması ile karşılaşıyor. Coleman’ın parlak bir kariyeri vardır. Klasik diller (Latince, Yunanca) eğitimi almış, bir klasik eserler bölümünde ders vermesine izin verilen ilk Yahudilerden olmuş, daha sonra da üniversitesinde fakülte dekanı görevi yapan ilk ve tek Yahudi olmuştur. Dekanlık görevini 16 yıl sürdürmüş, birçok devrimci uygulama yapmıştır. Bunlardan biri de üniversiteye ilk kez siyah öğretim üyelerinin kabul edilmesini sağlamasıdır. Tek bir sözcük yüzünden ırkçılıkla suçlanması onu dehşete düşürmüş, çıldırtmış, üniversite ile büyük bir mücadeleye girmiştir. Bu mücadele sırasında çok sevdiği karısı kalp SAYFA 12 ? 19 OCAK Faulkner öykü yeniden canlanıncaya kadar “Irmak Baba”yı yazdım. Derken, “Irmak Baba”nın birinci bölümünün sonuna gelince, onu bırakıp “Çılgın Palmiyeler”e döndüm ve gene gücünü yitirmeye başlayıncaya kadar yazmaya devam ettim. Sonra, onun “antitez”i olan “Irmak Baba”nın bir bölümünü daha yazarak “Çılgın Palmiyeler”i yeniden canlandırıp güçlendirdim.” Bu izaha rağmen bu iki öykü uzun süre tek bir roman olarak değil, iki farklı öykü olarak basılmış. Ancak Faulkner Nobel ödülünü aldıktan sonra onun tasarladığı biçimde yayımlanabilmiş. Bu iç içe geçmişlik dışında “Çılgın Palmiyeler” ile “Irmak Baba” iki uzun öykü olarak biçimsel bir güçlük içermiyor. Birkaç bölüm içiçe okuduktan sonra kolayca takip etmek açısından ayrı ayrı okumak daha mantıklı geliyor. Harry ile Charlotte’un aşk hikâyesi, Harry’nin bakış açısından anlatılıyor. Charlotte, iki çocuk annesi, iyi bir yaşam düzeyi olan, sanat çevreleri ile ilişkili heykel yapan entelektüel bir kadındır. Evlerinde verdikleri bir partiye davetsiz misafir olarak gelen kendinden yaşça küçük Harry’ye ilk görüşte âşık olur. Harry de ona ilgisiz kalmaz. Bir süre flört ettikten sonra ilişkilerini özgürce yaşayabilmek için şehri terk etmeye karar verirler. Charlotte, kocasına durumu açıklar, çocuklarını da ona bırakır. Harry de bir hastanede yaptığı stajını tamamlamadan ayrılır. Harry ile Charlotte’un aşkları gittikleri şehirlerde yaşadıkları maddi ve manevi güçlüklerle sınanır. İki sevgili her şeye rağmen birbirinden kopmadan trajik sona doğru yürürler. “Irmak Baba”da ise bir hayatta kalma, hayat kurtarma mücadelesi anlatılır. Mississippi nehri taşmış yakındaki yarı açık hapishanedeki mahkumlar kurtarma çalışmalarına destek olmak amacıyla sel bölgesine getirilmişlerdir. Kurtarma çalışmaları sırasında bir salın üzerinde hamile bir kadınla kalan adsız mahkum selle günlerce sürüklenirlerken kendi kendiyle bir muhasebeye girer. Fırsattan istifade hapisten kaçıp kaçmamak, doğurmak üzere olan ama hayatını kurtarmasına hem de kaçışına da engel olabilecek kadına yardım edip etmemek konularını tartışır ve sonunda doğru olanı yapar. “Çılgın Palmiyeler” ile “Irmak Baba” arasındaki benzerlik de bu karar anının, ucunda ölüm olan karar anlarında insanların, özellikle erkeklerin nasıl davranması gerektiğinin tartışılmasıdır. Çılgın Palmiyeler’i Türkçeye İngiliz ve Amerikan edebiyatı uzmanı iki akademisyen Necla Aytür ve Ünal Aytür çevirmişler. Faulkner zor ve çetrefil cümlelerini eserin bütünlüğünü bozmadan aktaran çok başarılı bir çeviri. Kitabın başında da Ünal Aytür’ün Faulkner’i ve Çılgın Palmiyeler’i anlamak açısından çok yararlı, bilgi yüklü bir önsözü var. Tabii okuma keyfi açısından romanı bitirdikten sonra Önsöz’ü okumanızı öneriyorum. ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle