Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Oktay Akbal, Cumhuriyet Kitapları’nda A Unutmayın, hepiniz onun kahramanlarısınız Oktay Akbal, öykümüzün yaşayan büyük ustası, artık tüm yapıtlarıyla ‘Cumhuriyet Kitapları’nda. 16 kitabı da yayımlanmış durumda. Bunların içindeki en dikkat çekici olanı ise tüm öykülerinin dört ciltte toplanmış olması. Oktay Akbal’ı olağanüstü kalemi ile yeniden ve yeniden keşfetmek için iyi bir okuma sizleri bekliyor. ? Gamze AKDEMİR er yapıt kendi başına bir bütündür. Okuyan kendi yorumunu yapar. Yazarın yorumuna gerek yoktur. Roman, öykü, deneme, gazete yazısı olarak binlerce yorumum var. Okuyanların da kendi yorumları vardır. Bu açıdan kitaplarımla ilgili yeni bir şey söylemem gereksiz. Yazar, kitaplarının bekçisi, savunucusu, koruyucusu değildir. O bir kez yazmıştır, işi biter. Zaman içinde o yapıtlar ya değer kazanır ya da unutulur gider.” Böyle diyor Türk edebiyatının çınarı Oktay Akbal, yorumu okurlara bırakarak. Biz de bu yazıda kendi yorumumuzu dillendireceğiz onun kaleminin ustalığının yakınından dahi geçemeyeceğimizi gayet iyi bilerek. Yalnız önce bir anımsatma yapmak istiyorum okurlara; Oktay Akbal’ın yapıtları Cumhuriyet Kitapları’nca birbiri ardına yayımlanıyor. Ve şu ana kadar “Önce Ekmekler Bozuldu”, “Aşksız İnsanlar”, “Atatürk Bir Gün Gelecek”, “Batık Bir Gemi”, “Düş Ekmeği”, “Garipler Sokağı”, “Hiroşima’lar Olmasın”, “Hücrede Karmen”, “İnsan Bir Ormandır”, “Suçumuz İnsan Olmak”, “Tarzan Öldü”, “Yalnızlık Bana Yasak”, “Yazmak Yaşamak”, “Odamda Bir Güvercin”, “Anı Değil Yaşam”, “Düşler Kuruyorum” olmak üzere birbiri ardına 16 kitabı yayımlandı ustanın. Devamı da gelecek. Her biri birer klasikleşmiş yapıtlarında duygusal, içsel, bir o kadar halka dönük, en yetkin toplumsal gerçekçi, içimizden, hepimizden bir parçadır kaleminden dökülenler malum. Yapıtlarında yaşamın gelgitlerini, anları ıskalamadan, düş ile gerçeğin yaratıcı güçlerini nasıl müttefik ederek yazdığını da bilmeyen var mıdır? Ya “sıradışı” sıradan öyküleriyle sıkça ve haklıca küçük dev insanlara selam çaktığı yapıtlarını? Sürekli okunan sayılı ustalardan biri olarak üretmeye hiç ara vermedi. Kaldı ki yazmaya ta ilkokulda başladı, ilk dizesi, paragrafı, cümlesiyle ta o zamandan kararlıydı usta. Artık hepimiz onun kahramanlarıydık, hâlâ da öyleyiz! Bizi yazdı, bizden biri olan kendisini yazdı… Anıları en yetkin referansı oldu bu nedenle. Dünyaya nasıl ve en çok neden kayıtsız kalamaz yazın insanı? Her biri birbirinden değerli onlarca yapıtı, sayısız yazısı bu sorunun baştan sona yanıtı niteliğindeki Oktay Akbal, sivil eylemci bir yazar, safı ve kalemi apaydınlık hatta bu bağlamda düpedüz ekip başı olarak yazmaya, üretmeye devam ediyor! Akşamları yatmaya giderken kitaplıktan iki üç romanı ya da şiir kitabını aldığını gören ve ilk gerçekçi romancılardan olan büyükbabası Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın şu dediğini hiç unutmaz Oktay Akbal; “Sen korkulacak bir insan olamazsın, çok kitap okuyorsun, tek kitaplılardır toplumlarda etkin olanlar.” İlkeleri uğruna eziyet gören ne ilk ne de sonuncu kalemdir, aydındır Oktay Akbal. Hapislik de yaşadı, yasaklılık da… 12 Eylül’ü yazılarıyla hallaç pamuğu gibi atan birkaç sayılı kalemin başını çekenlerdendi. Günümüzün “İleri Demokrasi”si artık “yazdırmıyor” malum… Adalet evlere şenlik! Hele ki masumsan işin çok zor! Sözde adalete, sözde demokrasiye ve havarilerine yapıtlarıyla ve yazılarıyla dobra dobra seslenen, eleştiren kaç kişi var artık? Bir elin parmaklarını geçmeyen kalemlerin başını çekiyor edebiyatın çınarı. Dün olduğu gibi bugün de sadece yapıtlarıyla değil edebi, siyasi, sosyal olsun bir o kadar çağının tanığı köşeyazılarında da dikkat çektiği konularda enseyi karartmadı/karartmaz usta kalem. Ama unutulmamalı ki o bir toplumsal gerçekçidir. Kimseyi kandırmaz, eylemez kalemi. Bakın bir yazısında ne diyor: “Gel de ‘H Ali Ay neme ran d cular ? A “H güzel şeyler yaz! Bir şiir, bir öykü… Elim gitmiyor tuşlara! Kırk yıllık yazı makinem bile başkaldırıyor, sırası mı güzelliklerden söz etmenin der gibi. Ya sizler, sevgili okurlar, siz ne dersiniz, siz?..” Yine bir başka yazısından alıntılarsak: “Kurtuluş halktadır. Halkın uyanmasında. Halkın bilinçlenmesinde… Ama bırakmıyorlar, elini kolunu bağlıyorlar, aydınlarını hapislere tıkıyorlar… Her gün yine bir şehit, yine bir bombanın patlayışı, ağlayan analar babalar… Hep halkın çocuklarıdır yitip giden! Üç dört yıldır süren mahkemeler! Milletvekili seçilseler de hücrelerindeki gazeteciler, aydınlar… Bir utanç duyuyorum. Önce iktidar sahiplerinin utanç duyması gerekir! (...) Her şey tam bir çıkmazda.” Ne olursa olsun umudu diri tutar, umuda davet eder. Sözün kısası özellikle her alanda çöküşün, geri gidişin hızlandığı bugünlerde Oktay Akbal’ı yeniden ve yeniden okumanın tam sırası! ? ? Ahmet YORULMAZ harles Dickensvâri, betimlemelerle, çözümlemelerle zenginleştirilmiş sımsıcak Hanya kokulu bir roman yayımlandı yakında: Masumlar ve Suçlular. Ama özellikle, Osmanlı döneminde Girit’in başkenti olarak ünlenmiş Hanya için Maro Duka’nın yazdığı Masumlar ve Suçlular adlı bu roman, konusunda ayrı bir yer tutacağa benziyor. Çok geniş tutulmuş bir çalışmanın ürünü oluşu nedeniyle, uzun yıllar saklanacak, başvuru kitabı olacak. Çünkü Girit Türklerinin torunları, özellikle Hanya’dan gelenlerin torunları, Hanya’nın Rum’uyla, Türk’üyle ve kentiyle derinliğine anlatılmış olmasından çok hoşlanacaklardır. Ne ki Hanya ve insanları o denli detaylı anlatılmıştır ki, Girit’in öteki kentlerinden gelenlerin torunları Hanyalılar kadar bundan hoşlanmayacak. Öte yandan Yunanlar kitap yayımlandığında, romancıdan çok bir bilim adamıymış gibi olabildiğince yansız davranmaya çalışmış yazarın bu yapıtını sindirmekte güçlük çektiler. Başta çok ama çok yadırgadılar, fakat sonra kanılar değişti ve kitap çok satanlar listesine girdi! Orada doğmuş, 19 yaşına dek orada yaşamış; Atina’da gördüğü arkeoloji öğreniminden sonra yazdığı romanlar Almanca ve Rusçaya çevrilmiş olan Duka, Masumlar ve Suçlular için Türkçe çevirisinde yer almamış sunuşunda: “Kişilerin beni kendi patikalarına yönlendirebilmeleri için özellikle birçok şeyi okumam, sormam, aramam, anımsamam gerekti. SAYFA 18 ? 19 OCAK 2012 Maro Duka’nın göç romanı C Masumlar ve Suçlular Komşu Yunanistan’da, Girit Türklerinin yerlerinden yurtlarından edilmelerine neden olan olayların ve o olaylar öncesindeki yaşamı anlatan kitaplar, daha çok anısaldır. Yani roman tarzındakiler azınlıkta, anısal niteliktekiler ise çoğunlukta. Resmi tarih dışında, kadını erkeği, anlatacak anısı, görgüsü olanlar yazdılar. Açıklamak zorunda olduğum bir şey var daha: Yazınsal amaçta tarihsel olaylar sadece kurgulamaya hizmet için çekip çıkarılmaz, fakat önderlere sahiplenilerek rolleri gösterilir” diyerek yaptığı araştırmanın büyüklüğünü anlatmış oluyor okura. Kitap kendi ülkesinde “Bir asrın Odisseiası” olarak karşılandı. Resmi ve yaygın milliyetçi ideolojiye karşı çıktığı öne sürüldü. Bu ulusal değil, kültürel kimliği anlatan kitap dendi. Bir kez okuyana, bir kez daha Hanya’ya giderek okuyacağım, dedirtti. Yunan ya da Türk değil, “Girit kimliğini” ön plana çıkaran kitap dendi. Bu kitabın tabuları yıktığı savında bulunuldu. Ayrıca fazla ayrıntılı, fazla uzun bulan oldu! Romancı ve eleştirmen Demosten Kourtovik’e göre “Duka, geçmişten çok söz etse de, gelecekten konuşma açıyor”. Girit/Hanya mübadillerinin çocukları, torunları, oylumlu, çok ayrıntılı bir kitapla cetlerinin ülkesinde gezinecekler, yaşayacaklar. Romancının sergilediklerine ne ölçüde katılacaklar, ne ölçüde katılmayacaklar.. kendi takdirleri! ? Masumlar ve Suçlular/ Maro Duka/ Çeviren Ferah Kunelaki/ Doğan Kitap/ 404 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 lı k q ye te nak ant yeni dü Ayçil’in kitabınd ge’den üzerine duvarla mimarl sitelerin balarda cazip ge rıştıraca yavaş. Y özenle t bızların belirliyo mize sü larla, pa meye ça yuz ger müzü y “Biliy şeyleri a ten Akı da ekle birileri veririz.” gisiyle g hayatın uzatılan madığın kemli z miş bire deyişiyl başkası bir dave ce şeyle devsi’ye li’ye. Sa küfürba Toptaş’ redir ke çalan b Ayçil. Y teslim a antenle Ali Ayçil “ CUMH