Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
: , in satış n hakka bir onra ı oldu. ilir kiarih ve şmave bir esi! KiDireAlain büyük diyor Ağaç e ünlü ”, GealraOrada, uldu. 76’da z yirzara yla derın çoz” deyaktırdan, rtuldu. ı soamın rusuna n insaamı”nı Binbir larıner hak ey erFranen gelayken den nesi ve yor. baba mişe r: “Tatüm arını enimorum” Genç kuz yababası 0). exAnr Scott, Balli bir da düa genser ve dışıniyor. ¥ 1124 Condorcet Lisesi’nde okurken, okulu bırakıyor ve bir kitapçı adına eski kitap satarak yaşamını kazanmaya çalışıyor. Orada, on sekiz yaşlarında, Max Jacob ve François Mauriac’la tanışıyor. Bir yıl geçince de André Suarès, Cendrars, Aragon, Cocteau, Éluard, Chagall, Delaunay gibi yazar ve ressamları tanıma olanağı buluyor. 1921’de, ilk eşi Clara’yla İtalya yolculuğu: Orada, Giotto ve İtalyan resminin keşfi. Evlilik. Bir yıl geçince de, Berlin ve Alman dışavurumculuğunu tanıyış. Bu arada, dikkat çekici bir gelişme: Yaşamı eylemle geçecek birisinin kendisini çürüğe çıkartarak askerlik görevi çağrısına uymamasının anlamı ne ya da daha geç yıllara, bu görevi ertelemek mi? O dönem Malraux’su, Maurras’ın yazınsal ve siyasal etkisi altında. O Maurras ki, monarşi yanlısı ve Parlamento karşıtıydı. Başında bulunduğu “Action française” hareketiyle, Kilise’yi ve savaş (19141918) karşıtlarını eleştiriyor, onlara karşı amansız bir savaşım veriyordu. Doğu Dilleri Okulu’ndan mezun olan Malraux, yirmili yılları hep Asya’da geçirdi. Özellikle Kamboçya başta olmak üzere Güneydoğu Asya’da. Ona göre “Asya’ya gitmek, uzay ve zamana yavaş bir biçimde ve de eşzamanlı olarak sızmak” anlamı taşıyordu. “İslam Dünyası’ndan sonra Hindistan, Hindistan’dan sonra Çin ve Doğu’dan sonra da Uzak Doğu!” Dolayısıyla, Malraux, “Asya’nın tarihe geri dönüşünün habercisi olarak Kanton’daki büyük grevi” görür. O nedenle de, böyle bir cümleyi Kanton’da İsyan’ın başına koyar. Mart 1923’te, Yahudi asıllı eşi Clara Goldschmidt’e çalışmak istemediğini açıkça söyleyen Malraux, bir kez önünde Asya yolu açılınca, kendisini karısıyla birlikte Siyam’da bulur. Amacı, unutulmuş eski tapınaklardan Khmer heykelcikleri toplayarak onları Avrupa’da satmak! Daha başlangıçta, ABD’de alıcılar bulunur. Böyle bir ticaret, aileye, parasal anlamda ikiüç yıllık bir yaşam sağlamış olacaktır. Tıpkı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Türkiye’deki kazılardan sayısız Batı’lı arkeoloğun birçok tarihsel yapıtları kaçırması ve dahası, onlarla özel müzeler (Berlin Bergama Müzesi, sözgelimi) bile kurmuş olmaları gibi. Sonunda ülkesinden (BanteaiSrei Tapınağı) dışarı çıkarılarak taşınan Çinhindi Sanatı’nın ürünleri yakalanır ve Malraux için bir tutuklama kararı çıkar. 1924 Temmuz sonunda, duruşma sonuçlanır: Malraux’ya üç yıl hapis ve beş yıl da ülkeye giriş yasağı cezası verilir. O tarihte, Fransa’da kimi yazarların yayınladığı ortak imzalı bildirilerle Malraux desteklenmiş ve cezası siyasal baskılarla sekiz aya indirilmiş; sonra, o da ertelenmiştir. ¥ DİRENİŞ, TUTSAKLIK, KAÇIŞ VE GEZİLER Ağustos başı: Kanton ve Hongkong büyük grevleri (1925). Kısa bir süre için, Clara ve Malraux orada. Bu dönemde, Fransız sömürgesi Saygon’da, yazar, Çinhindi isimli gazetenin yayınına katkıda bulunur. Sonra adı, Zincirli Çinhindi olarak değişecektir. Yıllar sonranın Canard enchainé’si (Zincirli Ördek) gibi. Ama, bu sonuncu gazete, de Gaulle ve Malraux yönetimine karşı çıkıyordu. Aynı yılın aralığında, Batı İğvası’nı kaleme almaya başlar. Bir yıl geçince de, bu kitap yayımlanır (1926). Malraux’nun yazı gündemine, artık Kanton’da İsyan (Fatihler) girmiştir. Bu ara da Fransa’ya dönüş gerçekleşir. Montherland ve otuzlu yılların Hitler yanlısı Drieu La Rochelle’le tanışma ve bu sonuncuyla oluışturulan büyük dostluk! 1928, hem Fatihler’in yayımlanmasına hem de Kral Yolu’nun ilk karalamalarına tanık olur. Otuzlu yıllar, yepyeni bir dönem açacaktır dünyada. Doğal olarak Malraux için de: 1929 ilkyazında, SSCB’ye ikili bir yolculuk gerçekleştirilir. Sonra, Ortadoğu’ya (Arabistan). Artık, onun asıl ilgi alanı “Batı” ve “Avrupa”dır. Çünkü kendisinin de dediği gibi “Tüfeklerle dolu bir kamyon olan bu XX. yüzyıl” artık gerçek çehresini göstermeye başlar. Bu arada, yakın dostu Drieu La Rochelle’den dikkat çekici bir yazı: “Malraux, Yeni Bir İnsan!” 1931 nisan ayında, Fransa’da, Troçki’nin ünlü eleştirisi ve Malraux’nun ona cevabı bir arada yayımlanır. Bir yıl sonra, babasının intiharının ardından bu kez de annesinin ölümü gerçeğini yaşayacaktır. Artık o, yeni yıl sonlarında, Devrimci Yazarlar ve Sanatçılar Derneği’nin üyesidir. Birkaç yıl geçince, derneğin bir toplantısında unutulmayan sözlerini söyler: “Eğer savaş olursa, yerimiz Kızıl Ordu’nun yanıdır.” Aynı yılın nisanında, İnsanlık Durumu gün ışığına çıkar ve aralık ayında da, yazarına Goncourt Ödülü verilir. 1934’te, Nazi yönetimince Alman Millet Meclisi Reicstag’ı yakmakla suçlanan Bulgar siyasetçi Dimitrof’un özgürlüğe kavuşması için oluşturulan Dünya Komitesi’ne seçilen Malraux, André Gide’le birlikte Berlin’e gider. Dimitrof’dan sonra da, Alman Komünist Partisi Başkanı Thaelmann’ı kurtarma çabası başlar. Ancak ikinci, başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu kez de, Saba Melikesi’nin başkentini aramak için bir hava seferinde yer alır. O arada, Habeşistan Negus’u Haile Selasiye’yle karşılaşır. Bir yıl geçer geçmez de, Mussolini’nin Etiyopya Seferi’ne karşı antifaşist tavır alışıyla dikkatleri üstüne çekecektir. Ardından, İspanya İç Savaşı’na katılış başlar. Daha sonra, İkinci Dünya Savaşı. Fransa’nın işgali. Ardından direniş, tutsaklık (1940) ve kaçış! Otuzlu yılların bir bölümü, böylece, Karşı Anılar’da yer bulur. Araya 1929 Afganistan’ı girer; Taşkent üstünden Afganistan. Tüm bu bölgeyi ve Müslüman Hindistan’ı, Malraux, “Düşlerin Doğu’su” olarak niteler. Ardından, TolstoyGandi yazışması, sonra GandiNehru Konuşmaları gelir. Bu arada, Gandi’nin şu sözüne Anılar’da birkaç kez rastlanacaktır nedense: “Özgürlük çoğunlukla cezaevi duvarları arkasında, kimi kez de idam sehpası üstünde aranmalıdır; yoksa Bakanlar Kurulu’nda ya da mahkemelerde değil!” 1936 Martı’nda, Malraux, Kırım’da Gorki’yle karşılacaktır. Öte yandan Drieu La Rochelle ise yakın dostunu “Sovyet ajanı” olmakla suçlamaya dek saldırısını götürür. Mayısta, Madrid’e, “trajik ilkyazın bağrı”na bir yolculuk başlar. İspanya İç Savaşı’nda doğrudan yer alır. Altı ayda yazılmış olan Umut romanı, kasımda piyasaya çıkar. Ardından da, doğrudan yazar filmini yapar. Karşı Anılar’ın sonuncu bölümü yakın çağlar Çin’ine ayrılmış. SunYat Panthéon’a taşınması ve Malraux’nun yaptığı cenaze konuşmasıyla dolu geçer. Yanı sıra, nice yazardan şöyle ya da böyle küçük çağrışımlar; şu ya da bu ünlüyle daha önce gerçekleştirilmiş konuşmalar.Buna karşılık İp ve Fareler, Afrika’yla başlar. Senegal’le. Ancak şurası kesin ki, Malraux’nun Doğu’ya bakışında İslam hep aşağılanmış, İslam uygarlığını hiç tanımadığı, herhangi bir tanıma çabasına da girişmediği görülüyor. Zaten Karşı Anılar’da da, “İslam’ı, alt edilmesi olanaksız uykusu içinde eşeğine tünemiş yaşlı bir Arap”a benzetir. Osmanlı İmparatorluğu da, onun için “yok” niteliğinde. Dahası, nice yerleşik coğrafya önünde bile o kaba sömürgeci sözlüğünü dilinden ve kaleminden bırakmıyor. İşte, Batı’nın öteki yüzünden gösterişli bir kesit daha! Tüm bunlardan sonra, yine kendisi, geride kalmış ömrünü “Kanlı ve boş yaşamım: Bir dizi küçük sefil giz!” olarak niteliyorsa, bırakalım anılarını da yine benzer bir sözü mühürlesin: “Sonuçta, ancak ölüm kazanıyor!” Öte yandan, henüz Türkçeye kazandırılmayan ya öteki altı kitap? Kral Yolu’nda, her ne kadar “yaşamdan bir şey yapılmaz” dese de, tek bir yaşamdan bile bu işi becerenlerce birden fazla şeyin yapıldığı işte bu Malraux örneğiyle ortada! Karşı Anılar, 1967’de, birkaç haftada iki yüz bin satış yapmış; yabancı yayınevleri, yayın hakları üstüne sanki üşüşmüştü. Başka bir deyişle, İnsanlık Durumu’ndan sonra Malraux’nun en çok satılan kitabı oldu. Karşı Anılar/ André Malraux/ Çeviren: Ömer Laçiner/ İletişim Yayınları/ 532 s. Sen’den ÇuEn Lay’e, Mao’ya, Çan Kay Şek’e, Çin ve Batı karşılaştırmasına. Daha sonraki sayfalarsa, Savaş (193945) içinde “Gece Halkı”nı direniş için örgütleyen Jean Moulin’in küllerinin NOT: Bundan önce yayınlanmış, Malraux’yla ilgili öbür yazılarım: “Yenilmiş Fatihler”, Papirüs, 1968. “Yakup Kadri ve Malraux”, Güneş Damlıyor, İyi Şeyler, 1994. “Yazgıya Direnen Kalem”, Seslerin Resmi,YKY, 1995. “ Malraux’nun Kayıp Romanı”, Geçmişe Açılan Pencere,YKY, 1997. “ Malraux ve Halk Cephesi”, Sözcükler TemmuzAğustos, 2006. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1124 1 EYLÜL 2011 SAYFA 19