25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA bir yıl aradan sonra yayımlanan romanı ‘Bir Başka Şehir’, geçen günlerde ikinci baskısını yaptı. Edebiyatseverlerin ‘Toprak Kovgunları’ adlı romanıyla tanıdığı Kemal Ateş bu romanında üniversite ve çevresini anlatıyor. Ateş ile, yeni romanı üzerine söyleştik. Sedat Sever, Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (ÇOGEM) müdürü. Kitaplarla çocukları buluşturmak, onlara hem okuma alışkanlığı kazandırmak hem de çocuklara yönelik yayınlara dair bilimsel araştırmalar yapan bir kurum bu. Sever’le, düzenledikleri sempozyumların yanı sıra çocuk ve kitap merkezli bir söyleşi gerçekleştirdik. Geçen yıl Gülsüm Cengiz’in Boğazdaki Mutlu Çocuk Kuzguncuk adlı anlatısı ve Silinsin Diye Yeryüzünden Savaş Sözcüğü kitapları art arda yayımlandı. Son olarak da Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü ile Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından 2830 Nisan 2010 günlerinde düzenlenen “Çocuk ve Gençlik Yazınında Gülsüm Cengiz Sempozyumu”nda sunulan bildiriler okurla buluştu. Kitap, Şiirin Rüzgârında Masal Kuşunun Kanadında Çocuk ve Gençlik Yazınında Gülsüm Cengiz Sempozyumu adını taşıyor. Cengiz’le, şiirleri ve hakkında yayımlananları konuştuk. Bol kitaplı günler... Kemal Ateş’in, yirmi P ike Leigh’ın Another Year’ı (2010), etkileyici bir intimiste film. İngiliz sinemasının Linsday Anderson, Tony Richardson kuşağından başlayan, Ken Loach’la süregiden toplumsal kesit çözümlemelerini bir yandan çeşitliyor yönetmen, bir yandan da ayrılıyor onlardan: İç dünyalara büyütecini tutarak. ervasız Pertavsız EN S BATUR İki sıkı film M I Düz, sıradan insanlar; dar bir çevrenin ilişkiler ağı: Bir çift orta(nın sonundaki) kuşak üyesi, oğulları ve nişanlısı, iki yapayalnız arkadaş (Mary ve Ken), eşini yitiren kardeş (Ronnie) ve oğlu, eşini göremediğimiz bir üçüncü arkadaş, filmin başlangıç sahnesinde yer alan uykusuz çünkü u/mutsuz bir kadın: Kadro bu kadar. Dört mevsim üzerinden, bütün bu düz insanların düz (oysa içinde hem de nasıl inişli çıkışlı) hikâyesini parantez içine sokuyor Mike Leigh. Mutlu ve uyumlu bir çekirdek ailenin çemberine, tıpkı ateşpervane ilişkisi, diziliyor kırık dökük ötekiler. U/mutsuzluk, kelime oyunu değil: İçiçe iki halka başarılamamış hayatlarında. Kişi(lik)ler olağan da, portrelerini olağanüstüleştiren senaristyönetmenin onlara dokunuşunda bir de tabii, görkemli İngiliz oyunculuğundan örnekleri üstüste geçiren oyuncu topluluğunda. Bu ne gelenektir! İngiltere’de ne kadar tanınıyorlardır bilemem, ünleri kesinkes ülke dışına yayılamamış bu dehşetengiz yetenekte aktörler karşısında, Amerikan sinemasının yerküre ölçeğinde tanınan, servet sahibi çadır tiyatrosu figüranları, meslek adına utançtan kızarıyorlar mıdır sanmam. Dünya düzeni, sinema seyircisini angutlaştırdı. Another Year ayarında pek az ince film yapılabiliyorsa, pek az sinema salonuna pek az sinemaseveri toplayabiliyorlarsa, bu başaşağı gidişin sorumluları belli. Bir tek sinemada mı, hayır: Nitelik aranmıyor, istenmiyor artık. Gene de kolektif üretim, dolayısıyla sermaye gerektiren sanat dallarında iş yapmak çok daha güç, Sistem yolları tıkıyor henüz iyi bir şiir yazılmasına, iyi bir resim yapılmasına engel olamıyor, yalnızca dolaşıma çıkmalarını önlemekle yetiniyor. İnsanoğlunun yaşam düzeninde dramatik cephenin azaldığı söylenemez oysa. Her dönemde, u/mutsuzluğu ve küçük umut sığınaklarını besleyen etmenler işin içinde kalıyor. Ola ki, buna bakılmasını, bunun gösterilmesini istemiyor Düzen. Another Year’ın başarısı, alabildiğine İngiliz karakterlerden kalkıp, alabildiğine evrensel serimlemeler yapabilmesinde. Herkes, filmdeki herkesi bir yerlerden, yakın ve uzak çevresinden, olmadı kendisinden tanıyordur. İyi yönetmen, iyi izleyicide bekleyen gizilgücü filmiyle harekete geçiren. Mike Leigh hem de nasıl üstesinden geliyor bunun. Ingmar Bergman Mike Leigh II Bir Soytarının Eşliğinde, Ingmar Bergman’ın sondan, Saraband’dan bir önce gerçekleştirdiği filmdi. Yaşamöyküsel eksenli senaryolarına bir yenisini eklediği bu öykü, sinema alanında teknik icat arayışında yitip TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr giden dayının peşi sıra yazılmıştı. Akıl hastanesinde, sinema tarihinin içeriği en şiddetli sekanslarından biriyle başlıyor film. Ruh sağlığı hayli sarsılmış iki pratagonistin karşılaşmalarıyla. Bergman’ın, hastane koridorunda ayakta, başını duvara dayamış, yandan, Hitchcock’vari göründüğü, bir bakıma onların yakınında durduğunu gösterdiği bir iki saniyelik sahneyi unutamamıştım. Bu sekansın ardından, ortadan ikiye yarılıyor Bergman’ın yönetmen kimliği: Bir yakada sinematografi, 1925’te sessizsesli kavşağında bocalama evresine giren 7. sanatın dizleri üstünden ayağa kalkış savaşı; öbür yakada, aynı öyküyü, bir yangın sonrası teknik olanaklar devre dışı kaldığı için sahneye taşıyan, koyan, tiyatro adamı: İkiz kariyeriyle Bergman. O ikisine bir üçüncüyü, Mozart operasını duyarkatıya kazarken bir tür orkestra(syon) şefi kimliğine de bürünen adam eklenmeli: Sonuçta, Schubert’e odaklı bir senaryo Bir Soytarının Eşliğinde. Tutkulu üç kadınla taşkın iki adamın ortasına gerilmiş film. Müzikli hikâyede bir süreliğine kesişen serüvenlerinin ucunda dibe çöküşün beklediği baştan beri apaçık. Bergman’ın sinemasında dingin tek bir karaktere rastlanmaz; herkes sallantılarıyla, yılgınlıklarıyla sıraya girmiştir orada: Hayata alabora oluşların içinden bakılır. Gene de, ilk kez şâkülden inhiraf durumuna bu kadar sokulur yönetmen, ona kalıcı bir yer açar. Hayaletsoytarı, şüphesiz filmin kilit dış karakteri. Hayaletin de, soytarının da pek özgün buluşlar olduğu söylenemez, sinemada sıkça kullanılmışlardır. Bunun abartılı simgeciliği üstünde olumsuz vurguyla durmak da güç değil. Bergman’da, Yedinci Mühür’den beri görünmeyeni görme ve gösterme eğilimi göze çarpıyordu: Soytarı hayaleti, bir tür karşımelek olarak kullanılıyor bence filmde: Baştan sona, bir tek Mühendis’in onu görebildiğini, eşleşmeyi yaşadığını hissettiriyor yönetmen: Ekran karşısındaki onu bire bir görmüyor da, onun görüldüğüne tanık kılınıyor. Hemen hemen hünsa olması önemli; içine herkesi çağırmış besbelli: Anayı babayı, ölümü dirimi, coşkuyu kederi, tensel olanla ruhsal olanı. Bütün film tek bir fiilin etrafında dönüyor: Batmak. Ona iki yıldır durmadan dönüyorum gene ilişeceğim. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1123 25 AĞUSTOS 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle