16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hazırlayanlar: Mavisel Yener, Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. [email protected] ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Çocuk, kedi ve yazar Çağdaş şiirin soluklarından Zeynep Uzunbay, ilk kez çocuklar için öykü yazıyor. Dışarıdaki dünyayı çok merak eden ev kedisi Miya ve yedi yaşındaki Umay’la bizi tanıştırıp iz bırakacak bir kitabı yüreğimize koyuveriyor. Ë Mavisel YENER alemini yetişkinler için bileyen her yazar çocuklar için yazamaz. Çocuğa seslenmek edebiyatın yanı sıra başka öğeleri de barındırır. Zeynep Uzunbay, işte o öğeleri de kurguya ve dile katarak zoru başarmış. Ahmet Günbaş bir yazısında Uzunbay için “yara uzmanı” demişti, yetişkinlerin “Yara Falı”na bakan şair bu kez çocukların yaralarına bakıyor. Fakat bunu öylesine ustalıkla yapıyor ki, çocukları iyi tanıdığı, her harfin tınısında duyumsatıyor kendini. Üstelik kedileri de iyi tanıyor! Çağımız çocuğunun en büyük yaralarından biri, anne babayla paylaşımda eksiklikler. İşte Umay’ın da böyle bir yarası var ama Umay bu eksikliği evin kedisiyle gidermeye çalışıyor. Kitabın konusuna geçmeden önce biraz daha “yara”ları deşelim. Kitapta söz edilen yaralardan bir başkası da apartmanda yaşayan canlıların (kedi, köpek, insan…) toprağa duydukları özlem. Uzunbay yetişkinlere yazarken bu yaraların kabuğunu kaldırıyor, kanamasına izin veriyor. Oysa çocuklara yazarken onlara usulca pansuman yapıyor, canlarını acıtmadan, yumuşacık üslupla gerçekleştiriyor. Kedi Merdiveni’nde tanışacağımız anne tipi hiçbirimize yabancı değil. “Pijamalarını katla, odanı topla, giysilerini yere atma…” Yedi yaşındaki Umay bu uyarılara öylesine alışmış ki… Babası da aynılarını söylemeye başladığında oluyor olanlar, çünkü babası birazcık bağırarak söylüyor bunları. Baba bağırınca Miya da çok korkuyor. Miya kim mi? Evin kedisi tabii. Kavgaya dönüşen tartışmaları izlerken kimin tarafını tutacağını bilemiyor Miya. “Sesler yükselmeye başlayınca kitaplığın üst rafına zıplıyor, kocaman gözleriyle bir babaya, bir Umay’a bakıyordu. Uzun tüylü kuyruğunu, sinirli sinirli kitaplara çarpıyordu.”(s,8) Miya, Umay’ı çok seviyor. Çünkü Umay onun en sıradan yürüyüşüne, zıplayışına bile övgüler yağdırıyor; onunla oyun oynuyor. Fakat o sıralar Miya istediği ilgiyi görememiş olmalı ki kendini yalnız hissetmeye başlıyor. Evdekilere varlığını fark ettirebilmek için ne yapıyor dersiniz? Kedileri iyi tanıyanlar bunun yanıtını hemen vereceklerdir! Anne, baba işe, Umay okula gidince bütün gün yalnız kalan Miya’nın canı sıkılıyor. Eh, yalnız kalmanın da hoş yanları var elbet. Perdeleri salıncak yapabilir, açık unutulmuş dolaplara girip oynayabilir, mutfaktaki musluğu yalar, kitap okur. Yanlış okumadınız, Miya okumak isteyen bir kedi. Ama sayfalar ona pek tuhaf görünüyor. Sanki karınca ordusu basmış gibi. Hiçbir şey anlamıyor zavallı Miya. Kitabı koklayıp ısırıp yalayıp tırmalayınca olanlar oluyor ve kitap yırtılıveriyor. Miya’nın aşı zamanı gelmiş, veteriner geleceği için zaten canı sıkkın, üstüne üstlük kitabı yırtıverince iyice gerginleşiyor. Ya veterinere “yaramazlık iğnesi” yaptırırlarsa… En iyisi kitapla birlikte yatağın altına saklanmak. . Miya okuma öğrenmek ister de Umay ona kızar mı hiç? Elbette kızmaz, tek dostu olan kediciğine hem okumayı hem yazmayı öğretiyor. Eğri büğrü de olsa Miya yazmaya başlıyor. Miya ile Umay’ın kitapları değişerek okuduklarını ikisinden başkası bilmiyor. Umay kedisine öğretirken kendisi de tekrar ettiği için o da sınıftaki başarı grafiğini yükseltiyor. Okumayı öğrenen Miya’nın kedi haklarıyla ilgili düşünmesi kitapta dokunulan yaralardan bir başkası. Hayvan hakları, insan hakları konusundaki yaraları çocuklar fark etsin istiyor yazar. Zaman zaman bu konuda Umay ile tartışırlar. Çünkü Umay kendi haklarını kedi haklarından üstün tutar. Yine de küsmezler, konuşarak sorunlarını çözerler. Miya her okuduğu kitaptan başka bir şey öğrenir, yepyeni konular kafasını kurcalar. Toprağın canlılar için ne anlama geldiği fark eder etmez bunu Umay’la paylaşır. Balkona güzel bitkiler dikmek için Umay’la birlikte çalışmaya başlarlar. Balkon güzel olsa da Miya’nın içi rahat değildir, çünkü tırmanacak bir ağaç bile yoktur. Hem, hiç kedi arkadaşı da olmamıştır. Günlerden bir gün Miya özgürlüğe kaçar. Eh, bu denli okuyup bunca sorgularsa olacağı budur! Miya, apartmanların bitip bahçelerin başladığı yeri bulmak için nefes nefese bir yolculuğa çıkar. Sokaktaki kedilerle aynı dili konuşamaz ama onu anlayan “Gölge” adlı bir dost kedi bulur. Miya ile Gölge heyecanlı arayışlarına devam ederken Umay’ın Miya’sız günleri hiç de keyifli geçmez. Her yana kayıp ilanı verilmiştir. Umay çok üzgündür, kedisini her gece rüyasında görür. Miya da üzgündür aslında. Kitap okumayı, Umay’la oynamayı, lezzetli ciğer çorbaları içmeyi özlemiştir. “Keşke hem içeride, hem dışarıda yaşayabilseydik” diye söylenmeye başlar. Arka K daşı Gölge ise hiçbir şeyin ömür boyu kapatılmaya değmeyeceğini savunur. Tam da burada çocuk okura tartışma, sorgulama kapıları yeniden açılır. Yaz gelir, okullar tatile girer. Umay “belki Miya döner” umuduyla evden dışarı çıkmak istemez. Bu arada Gölge ile Miya’nın okura verecekleri güzel bir haber vardır. Gölge üç minik yavru doğurmuştur. Doğum gününde babası Umay’a bir sürpriz yapmak ister. Bütün evi krapon kâğıtlarıyla süsler, balonlarla donatır. Krapon kâğıtlarını katlayarak “ kedi merdivenleri” yapar. Fakat doğum gününün asıl sürprizi Miya’dan gelecektir. Uzunbay, coşkulu, içtenlikli dilini çocuklar için yazarken de köpürtüyor. Baharın gelişi Zeynep Uzunbay’ın dilinde nasıl ballanıyor, çocuklar edebiyata nasıl davet ediliyor, okuyalım: “Havalar ısınmaya başlamıştı. Bu beton yığını arasında kendine oturacak bir yer bulamıyordu bahar. Avare, ılık bir rüzgâr kılığında, balkonlardaki çiçeklere üfleyip duruyordu. Tamam, insanlar baharı çok seviyorlardı. Ama bu bahar hangi toprağı yeşertecek, hangi çiçekleri açtıracak, ona oturacak yerler verdik mi diye düşünmüyorlardı hiç. Üzgün bahar, çatlamış betonun arasındaki minnacık topraktan, minnacık bir papatya açtıracağım diye uğraşıp duruyordu.”(s, 38) Okulöncesi ve ilk okuma dönemindeki çocuklar hayvan öykülerinden hoşlanırlar. Bu nedenle, onlar için yazanlar öykü/masal kahramanlarını hayvan karakterlerden seçer. Fakat çoğu zaman o hayvanlarla ilgili gözlemleri yetersizdir, bu yetersizlik metnin her yanından akar. Oysa kedili yaşam sürüp bunu zaman zaman metinlerine taşıyan pek çok yazarımız da var. İlk anda aklıma gelen isimler: Enis Batur, Deniz Kavukçuoğlu, Behiç Ak, Tomris Uyar, Nur İçözü, Cemil Kavukçu, Oya Baydar, Miyase Sertbarut, Hidayet Karakuş, Hüseyin Yurttaş, Ahmet Büke, Bekir Coşkun… Zeynep Uzunbay da kedili yaşam süren bir edebiyatçı. Kedi davranışlarını iyi gözlemlemiş olduğunu fark etmek hiç zor değil. “Duvar kenarında, kamburlarını çıkarıp bir yay gibi gerilerek sabah jimnastiklerini yaptılar. Betona gömülmüş bir okaliptüs ağacının gövdesinde tırnaklarını törpülediler.”(s,40) Kedi Merdiveni’nde doğa sevgisi, hayvan sevgisi işlenirken çocuk okurun duygu dünyası varsıllaştırılıyor. Bunu yaparken didaktik olma uçurumuna atlamıyor yazar. Örtük iletiler kullanıyor. “Gölge, kedilerin de acıktığını bilen bazı iyi insanlar olduğunu biliyordu.”(s. 40) Açık, örtük, çapraz göndermeler ve hayvan kahramanlar aracılığı ile insanların korku ve kaygılarına da vurgu yapılıyor. Kitabın yan kahramanı olan “Gölge”nin isminin böyle koyulmuş olması elbette rastlantısal değil! Kitabın şirin resimleri çocukların çok hoşuna gidecek. Dizi yönetmeni sevgili Turgay Fişekçi’ye ve Zeynep Uzunbay’a minik bir notum olsun: Miya’nın serüvenleri burada bitmemeli, bir dizi haline gelmeli. Sanatsal yaratım disiplinini iyi bilen, yaşamın çok katmanlı gerçeğini minik okurların kulağına fısıldayan bir yazarın kalemiyle çocukları buluşturmak isteyenler için Kedi Merdiveni iyi bir seçim. www.maviselyener.com *Kedi Merdiveni/ Zeynep Uzunbay/ resimler: Burcu Yılmaz/ Nesin YayıneviÇocuk Cenneti Kitaplığı/ 56s./2011/7+ EDEBİYATIN SESSİZ KAHRAMANLARI Kitabı sonuna kadar heyecanla okumamızı sağlayan, kurgusu mu, konusu mu yoksa dili mi? Dilden dile çevrilirken yazarın üslubunda değişiklik olmaması ve neredeyse aynen korunabilmesi olası mı? Çevirmenlere sorduk, bir dilden ötekine çevirdikleri kitaplar hakkında neler söyleyecekler diye... Konuğumuz Ayça Sabuncuoğlu. Ë Röportaj: Aytül AKAL evirmen olmak hayaliniz miydi? Çeviri yapmaya üniversite yıllarında başladım. O dönemde aklımda iki meslek vardı: reklamcılık ve yayıncılık. Mezun olduktan sonra bir süre reklam yazarlığı yaptım, daha wwwwwwwsonra kitap editörü olarak çalışmaya başladım. Bu süre boyunca çeviri yapmayı hiç bırakmadım hâlâ da devam ediyorum. Hangi dilden çeviri yapıyorsunuz? Türkçeden de başka dile kitap çevirisi yaptınız mı? Almanca ve İngilizceden çeviri yapıyorum. Türkçeden başka dile kitap çevirisi yapmadım. Prensip olarak yapmıyorum, çünkü bunun ayrı bir uzmanlık alanı olduğunu düşünü Ç yorum. Şimdiye kadar kaç kitap çevirdiniz? İnternetteki araştırmamda 36 kitabınızı gördüm. Kaçı çocuk, kaçı yetişkin kitabı bunların? 25 kitap çevirdim; 14’ü yetişkin, 11’i çocuk kitabı. İnternette gördüklerinizin bir kısmı editörlüğünü yaptığım kitaplardır, onların sayısı 50. Farklı türlerde çevirileriniz var. Resimli kitaplar, çocuklar için macera, yetişkinler için romanlar... Siz en çok hangi türde ve hangi yaş için çeviri yapmayı seviyorsunuz? Kesin bir ayrım yapmıyorum. Hoşuma giden, beni kendine çeken her tür kitabı çevirebilirim. Edebiyat sınırları içinde tabii. Bilimteknik gibi fazla hâkim olmadığım konularda kitap çevirmeye kalkışmaktan kaçınırım. Yetişkin kitaplarında “Satranç” ve “Dokuz Buçukta Bilardo” adlı kitaplara bakılırsa ya zekâ oyunlarına özel bir ilginiz var ya da bu tür kitaplar rastlantıyla buluyor sizi. Ne dersiniz? Zekâ oyunlarına özel bir ilgim yok aslında. Özellikle Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçova zmir www.maviselyener.com [email protected] SAYFA 24 25 AĞUSTOS 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1123
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle