23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Güler’den ‘Benibekle Çiçeği’ Toroslar’ın sessiz sedası Benibekle Çiçeği, Mehmet Güler imzasıyla yayımlanan, olağan bir değişimin insanlık üzerinde olağanüstü tahriplerine tanık, 70’li yılların Anadolu şehir yaşamına denk, samimi bir Adana romanı. Ë Adnan GÜL omeros’un İlyada’sından kısacık alıntıyla başlayan insan özetinde bile keşke atlar, at olarak kalabilseydi diyesi geliyor insanın. Belki atla başlayan evcilleşme süreci, insanı akıl kurnazlığının yücelttiği saçmalıklarla buluşturmaya bu derece zaman harcamayacak, benzeri kapıları üst üste açtıkça, kibir, gurur ve iktidara heveslendirmeyecek, başıboşlukta sınırsızlığa, nihayette aletleştiği kadar aletleşmeye neden olmayacaktı. MEDENİYETİN MERKEZİ Benibekle Çiçeği adeta mütevazı hayatlar bahçesinin ürünü. Umulanla bulunanın çatışması olduğu kadar “başkalaşmaya ve izaha muhtaç” akıl hallerinin doğal yansımalar toplamı. Modern denen yaşamın hezeyanıyla, “yarın” kavramının uğruna ödenenlerin karşılığı olup olmadığının en derin muhasebesi. Başkalaşan aklın tutsağı insanın, doğayı ve doğal olanı ele geçirdikçe, ruh tatmininin peşinden koşmaya ve doyumsuzluğa nasıl ayarlandığının göstergesi. Bu nedenle modern kavramıyla doruklaşan araçsal akıl, insan uzaklığının tuzağı anlamına gelir. Kontrol altına alınan ne varsa evcilleşenler de dahil, amacını aşmış, kâr aklıyla acımasız hizmet sektörüne ve ranta dönüşür. Daha da beteri, evrenin tümüyle insan emrine girmesi, gelecek endişesini saplantı haline getirir. Toroslar’ın yarlarıyla imgeleştirilmiş, bir nevi mitleştirilmiş kimlik Benibekle Çiçeği. Gerçekten öte, gerçeklik düşüncesi yaratmak bu olsa gerek. Sırf bu nedenle bile, Toroslar’a uçurumlarıyla, ovalarıyla, yaşanmışlığıyla, Çukurova’yı karşılıksız doyurma çabasıyla, “gönül dağı” demeyi daha yakışır buluyorum. Mehmet Güler üretimi bu çiçeğe layık görülen mekân, her medeniyetin insanlık merkezi. Çünkü Toroslar yüceliği kadar gönül mekânı. Ruhuyla, hayaliyle, gerçeğiyle, göğsünde büyüttüğü florayla var olduğunun farkında. Daha da ötesi Toroslar, bölge insanı için üstlendiği anlamın da ötesinde. İnsani veya korku temelli ne maksatla olursa at, kılıç, kamçı, her dönemde bir parça değer görmüş. Bu uğurda mücadeleye bulaşmış ya da değer bulmuş ne varsa muteber sayılmış. Benibekle Çiçeği’ndeki hayatlar da benzer. Burada da var olma mücadelesine ışık tutan ana unsur at. Değişim, yaşanmış gerçeklerin tahribi sonucunu doğursa da, Ali İhsan için bir şey değişmeyecektir. Zira hayat devingenliği kadar güven yoksun. Özellikle tasfiye sürecine giren ne varsa doğasındakileri eksiksiz yaşamaya ayarlanmıştır. Bilinir ki ikameye dahil olanların yaşamsallaşması, değişim parametresi için, her zaman her yerde geçici teminat yerine. Yine de iki dizgininin elinde olması Ali İhsan’a ayrı bir güç verir. Korktuğu sonu, bilmek, görmek, yaşamak, olayın gerçek taraftarı olmaya yetmediği için damdan düşenin halinin de önemsenmesini umar. Roman, doğal tek başınalıkla, sentetik tek başınalığın örtüşmüş gibi duran tutunma çelişkisi. İnsanın doğadan koptukça, başkalaşma sürecine nasıl dahil edildiğini, hayatlar ve meslekler üzerinden özgün yaşamların nasıl hoyratça elden çıkartıldığını, dilin, yaşanmışlığın, geleneklerle nasıl yok edildiğinin esastan değerlendirmesi. Modern hayat kaçınılmaz olduğu kadar bütün zamanlarıyla kesintisiz değişime ayarlı. Yanlışlık ise kâr merkezine oturtulmuş, insanı dışlayan, kötünün iyiyle sadeleşmesine izin veren, arızalı modern algısı. Bu nedenlerle Benibekle Çiçeği, gelenekselleşmiş, üretilmiş, karşılık görmüşlerin, insan hayatına nasıl dahil edildiğinin kanıtı olduğu kadar, değişim gerçeğinin kaderleşme süreci. Güler, engin gözlemi, derin tecrübesi, bilgi ve yaşam derinliğiyle, Benibekle Çiçeği’ni adeta destanlaştırmış: “Melendiz Dağı’nı tabana kuvvet dolaştılar, yılkı atlarını arayıp durdular, tipileme dolan karda, buzul çağı yaşıyordular.” Romanın en kallavi mesajı, insanın geçmişe sığınmaktan başka çaresinin bulunmamadığına dair: “Önceleri trenler gara girerken ya da gardan çıkarken tunç çanı çalarlardı. Hemen herkes duyar, bilirdi. Nedense kaldırmışlar bu geleneği” (s. 13). Romanın bir diğer hedefi, insanın trajik bir yaratık olduğu gerçeğinin atlanılamaz olduğunu hatırlatmak. YİTİKLER KOLEKSİYONU Roman, yeniliğin, değişimin kesintisiz galipliğini işaretle kalmaz, sıradan, saf, bilge kaynaklı aklın yedeklenmesini de önererek “işe yarar eski hayatlardan olsa olsa müze yapılır” önermesini işlevselleştirdiği için de önemli. Her zaman her yerde geçer akçe, üretilen değerin pazarlanabilir olması gerçeği. Değişimin bu yüzünü anlamak için hiç de akıl oyununa gerek duyulmaz. Bu manada tedavülden kalkmak üzere olan yaşam biçimlerinin, bilinen sona direnişinin anlamı büyütülse ne olur? Roman, insanın var oluş sürecini yaşamsallaştırabilen öznelerin savunması olduğu için de önemli. Mekânyaşam ilişkisi bu savunmanın temelini fotoğraflarken adeta kahramanların kahrını da birlik çeker. Sosyal ve kültürel öğelerin tanışma, çatışma, birlikte yaşam veya ayrışma sürecine dahil edilenler bu fotoğrafı detaylandıran tamamlayıcısı. Benibekle Çiçeği’nde, değişimin akıl halleri irdelenirken, gerçek bir dil şenliği yaşatılır. Yerel söz kalıplarına dönüşerek günlük konuşma diline sinen özel sövgüler, atasözleri ve deyimler, kendinden renkli Adana hikâyeleriMehmet Güler, engin gözlemi, derin tecrübesi, bilgi ve yaşam nin sıcaklığıyla derinliğiyle, Benibekle Çiçeği’ni adeta destanlaştırmış... ayrı bir hayat gerçeğini gösterir. denen vazgeçilmezlik, bir nevi “şeriatın Modern denen hayattan evvel “istaskestiği” ancak acıtmadığı varsayılan yonda trenlerin hareket saatini mütevaparmağın akıbetine dönüşür. zı haliyle hatırlatan tunç çanlar, SüreyModern hayatta sokağa atılmış her ya’nın hiçbir zaman, hiçbir istasyonda adım tedirgindir. Gelir dağılımının tubitmeyecek aşkları, Adanalı her yiğidin fan estirdiği yerde, gelecekle ilgili kuşettiği kallavi küfürler, doru kır, kula atkular ciddi ve kuşatıcıdır. Yaşamsal koların çektiği faytonlar, yan fenerleri, runaklar oluşturulduğuna inanılan ve alınları akıtmalı, üç ayağı sekili atlar, kent varlığını üstlenen özellikle apartpüsküller, nazarlıklar, ziller, konkurman olgusu, modern yaşamı üreten şedaklar, yular, at gözlükleri, örme kamhir bilincinin, rantla yarıştığı, önemli çılar, deri muskalar ve saraçlar” (s. 24) bir çöküş seviyesidir: “Herkes birbirigeçerli yaşantıydı. Günümüz hayat tarzı nin üstünde uyuyor, dinleniyor, sevişiise özgünlük hak getire ısrarla benzeşyor, duş alıyor, sıçıyor” (s. 80). me ve “kuşatı” karakterli olmakla övünç duyuyor. YATAY UÇURUMLAR Özellikle 1960 doğumluları bir an Apartman yaşamı, salt rant için bir için çıkarırsak hayattan, Güler’in derin insanı diğer insanın kişilik sınırlarına araştırmalar ve bilge gözüyle yukarıda sokarak çatışma kültürünü körükleyen saydığı, isimler, sıfatlar, bugünkü hayat basit modernleşme aracıdır. Modern için hangi manaya gelir. Bu romanda hayatın rant adımı, aklın başıboşluğu, da, her zaman, her yerde, verilemeyen sonsuzu hedefleyen bir savaşın başlancevabın çaresizliği başat. Ölen, öldügıcı. Oysa insanın savaşlarla terbiye ğüyle kalmıyor çünkü… edilme anlayışı yeni bir buluş değil, saAli İhsan, dede mesleğinin saygınlığıvaşların mutlak insanla terbiye edilecena ve sonsuzluğuna inanmış, vazgeçilği henüz yeni. mez yaşam biçimine dönüştürdüğü fayYaşamsal değerler üretmek, ürettiğitonculuğun yaşama yetebileceğini zanni dönüştürmek ve sürdürümcülüğü neden gönül bilgelerinden. “At değil desteklemek insanlık gereği. Modern kardeşimsiniz”, “sabah yüzlü”, “güneş diye dayatılanı ne pahasına olursa desizin alnınızdan doğuyor”, “sonra da ğil, toplumsal dokuya has olanı seçmek, Çukurova’ya ışık ışık” ve “alma alı, sat harmanlamak, dönüştürmek, gelecek yağızı, bin doruya, besle kırı” diyebilme inşasında olan her fert gibi Ali İhsan’ın bilgi ve becerisine sahip, yaşam ustasıyda derdi. Esasta modern başlığı altınken düştüğü çaresizliğin adeta tanımı daki hayat tercümesi, terk edilenlerin konumunda. Gerçekten çok gurur ve yerine insani olanaklar sundukça var haysiyet sarmalına yenilen Ali İhsan, zaolacak. Hangi nedenle olursa olsun, hamanın yitikler koleksiyonunda yer alayatı ikna edici gücün merkezi insan olcağı anı beklerken bile onur direnişiyle malı. bir nevi kendi kendinin kahramanı. Benibekle Çiçeği, bu anlamda da Ali İhsan ve benzerleri, vefa ile başlaAdana iklim karakterine uygun, insan yıp biten tek yaşamsal seçeneğe sahip: sosyolojisinin romanı. Zira bu sosyoloAilesi, eşi dostu, geleneklerin ve içsel jik kimliğin “yatay uçurumlar” membayaşamın icat ettiğine varsa, bu doğrulası olduğunun en iyi tanığı edebiyat tarirın karşılığı. Kişiliğin ne olduğu önemli hi. Bu nedenle her yatay uçurumun Beancak toplumun biçtiği paye çok daha nibekle Çiçeği’ni besleyip büyüten, sözönde. Oysa bu pay, her geçen gün molüyazılı gönül katkısı göz ardı ediledern hayatın ürettiği konfor ve hıza yemez. Roman, insanlığın kendinden başnilir, insanın sonu, yavaş ısınan sudaki ka tutunacak dalı olmadığına dair kurbağanın hikâyesine benzer. önemli kanıtlardan. Ali İhsan’ın yanı başında, hatta içindeki değişim örneklerini görmezden Benibekle Çiçeği/ Mehmet Güler/ gelmesi, cebelleşilen sonun acısını haCumhuriyet Kitapları/ 238 s. fifletmekten öte işe yaramaz. Değişim 25 AĞUSTOS 2011 SAYFA 15 H CUMHURİYET KİTAP SAYI 1123
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle