25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

maz, lioğlu. com KİTAPÇI Mızmız Mırnav2/ Kırmızı Yastık/ Ayla Çınaroğlu/ Resimleyen: Mustafa Delioğlu/ Tudem/ 2011/ 32s./ 4+ Ayla Çınaroğlu’nun “Mızmız Mırnav” dizisinin ilk kitabı “Okulda İlk Gün”. “Kırmızı Yastık ise, Mızmız Mırnav’ın okuldaki ikinci gününün öyküsü. Okula yastık gider mi? Gitmez ama söz konusu mızmız bir kedicik olunca, annesi “hayır” diyemez. Mızmız Mırnav kırmızı yastığını koltuğunun altına sıkıştırıp okula gider. Sonra kırmızı yastığın başına neler mi gelir? İşte bu öyküyü, kitabı okuyanlar öğrenecek. Okuldan eve dönerken, “Artık yastık istemiyorum anne… Tahta sırada oturmak da rahat…” diyorsa Mızmız Mırnav, öyküyü merak etmeden durabilir miyiz? Hele Delioğlu’nun o sevimli kedi tiplemelerini kaçırmak olmaz... Bat Pat1 (Mezarlıktakı Define)/ Roberto Pavanello/ Resimler: Blasco Pisapia, Pamela Brughera/ Çeviri: Oğulcan Açıkel/ Mavibulut Yayınları/ 2011/ 120s./ 8+ Kitabın kahramanı Bat Pat’ın kim olduğunu tahmin edebilir misiniz? “Bat” sözcüğü bir ipucu olabilir. Evet, kim? Batman’ı mı hatırlattı size? Evet evet, yaklaştınız. Bat Pat, Batman değil ama o bir yavru yarasa. Tahmin ettiğiniz gibi bir mezarlıkta yaşıyor. Ama, o gece mezarlığın garip ziyaretçileri vardır ve Bat Pat ne kadar gizlenmek isterse istesin, mezarı kazmakta olan iskelet yüzlü yaratığın kargası onu görür. “Bana o yarasayı ölü ya da diri olarak getir!” Eyvah! Karga, yarasanın peşindedir. Minik yarasa ğmeyesorgu r” umue Miüç miy’a bir sler, baerdia’dan ken de nasıl uyalım: a kendiüzgâr amam, oprağı rler vermış bepatya can havliyle kaçar. Rebecca, Martin ve Leo kardeşlerle işte böyle tanışır. Karganın yarasayı kovaladığını gören üç kardeş, hemen pencereyi açarak yakalanmak üzere olan Bat Pat’ı kurtarırlar. Hiç konuşan bir yarasa görmüş müydünüz? Bat Pat’ın anlattıklarını dinleyen üç kardeş, mahallelerinde gerçekleşen garip olaylarla mezarlıktaki olayın bir bağlantısı olabileceğini düşünürler. Hep birlikte mezarlık ziyareti yapmaya karar verirler. Mezarlığa da elbette gece yarısından sonra gidilir. Onlar da öyle yaparlar ve bilin bakalım orada kimlerle karşılaşırlar: Hayalet Trafalgar ve sadık yardımcısı papağan Nelson… Hayalet onlara neler anlatır, olaylar birbirine nasıl bağlanır ve heyecanlı bir serüven nasıl çözülür… Hepsi Bat Pat’ın bu ilk kitabında. Devamı da gelecek, çünkü Bat Pat, renkli resimlerle bezeli bir dizi… Üstelik macera 112 sayfada bitse de, kitap bitmiyor! Altı sayfa bilmecebulmaca ve oyunlarla, kitabın öyküsü son sayfaya kadar devam ediyor. Taşi ve Koku Bombası/ Anna Fienberg (Barbara Fienberg)/ Resimler: Kim Gamble/ Çeviri: Müren Beykan/ Günışığı Kitaplığı/ 2011/ 64s./ 7+ İlk baskısını 2002’de yapan Taşi Dizisi, 2011’de yeni yüzüyle çıkıyor okurların karşısına. 6 kitaplık dizide şu başlıklar yer alıyor: Taşi ve Devler, Taş ve Baba Yaga, Taşi ve Koku Bombası, Taşi ve Dans Eden Pabuçlar, Taşi ve Zümrüdüanka, Taşi ve Kral Mezarı… Önce hangisini okuyalım derken, “Koku Bombası” geçiyor elimize, başlıyoruz okumaya.“Yegâne Kardeş’in altında büyük bir patlama koptu. Tam bir bombardıman gibiydi. Yemeğe kattığımız otlar yüzünden dayanılmaz, korkunç kokulu bir bombardıman.” Burnumu tıkarım, koku geçer diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama bakın neler oluyor: “Hamamböcekleri sırtüstü devrilip , bacaklarını dermansızca sallamaya başladılar; kanarya da tüneğinden aşağıya düştü.” Taşi’nin Bayan Çintu’ya önerdiği bu önlemler niye acaba? Dev Çintu, kardeşi “Yegane Kardeş”e daha ne kadar dayanacak dersiniz? Kitapta iki öykü var. İkinci öykünün, “Fareli Kavalcı” masalına gönderme yapan bir konusu var. Köye gelen yabancı, köylülerin ekinlerini yaklaşmakta olan çekirge sürüsünden korumayı teklif eder. Buna karşılık bir torba altın alacaktır. Köylüler anlaşmayı kabul eder ama AstımKestimAğa’nın, yabancıya altın vermeye hiç niyeti yoktur. Verilen söz tutulmayınca, yabancı kavalını çalmaya başlar. Taşi, çabuk ol! Hemen duruma el koy yoksa kavalın peşine takılanlar uçurumdan düşebilirler! Mia Resim Yapıyor/ Sigrid Laube,Maria Blazejovsky/Çeviren: Figen Zivtci/Akşit Kültür/ 32s/2011/4+ Fırtına var, gök gürlüyor, güneş ortadan kaybolmuş. Mia resim yapmaya karar veriyor. Resim defteriyle boya kutusunu getiriyor. Rüzgâr camları gümbürdetirken Mia, rüzgâra sesleniyor: “Hayır, sen dışarıda kalıyorsun. Yoksa resim kâğıdını uçurursun.” Mia boyaları birbirine karıştırarak çiçeklerle dolu bir çayırlık yapar. Mia fırçasıyla bir dünya yaratmaya başlamıştır. Çok geçmeden, kediler, horozlar, civciler, papatyalar ve daha neler neler doldurur Mia’nın resmini. Ah, bir de çizdikleri yaramazlığa başlamasalar… Kitabın nefis resimleri ve eğlenceli kurgusunu okul öncesi yaş grubundaki çocuklar çok sevecek. Aç Tırtıl/ Eric Carle/ Türkçeleştiren: Fatih Erdoğan/ Mavibulut Yayınları/ 28s/ 2011/ 3+ (ÜÇBOYUTLU) Dünyanın en obur tırtılı bu kez üç boyutlu, ilginç baskısıyla yeniden raflarda. Güzel mi güzel bir cumartesi gecesinde başlıyor kitabımız. Ay ışığı, yaprağın üstünde duran minicik bir yumurtayı aydınlatıyor. Evren, pazar sabahını hoş bir sürprizle karşılıyor; yumurtacığın içinden kitabımızın kahramanı tırtıl çıkıyor. Karnı öylesine aç ki, hemen kendine yiyecek bir şeyler aramaya koyuluyor. Bulduğu ilk meyve olan kıpkırmızı elmaya bir delik açıp hemen içine giriyor. Pazartesi gününü bu elmayı yemekle geçiren şirin tırtıl bir türlü doymuyor. Salı günü iki kocaman yeşil armut yiyor. Karnı yine doymuyor. Ne yapmalı ne etmeli derken, yine çözümler bulunuyor. Aç Tırtıl dünyanın pek çok ülkesinde okul öncesi eğitimde, gerek aile gerekse okul tarafından yararlanılan bir kitap. Beslenme, sayı sayma, kelebeğin oluşum evreleri, haftanın günleri, renkler, şekiller, çevre bilim gibi pek çok alanda okul öncesi çocuğa pencereler açan bu kitabın epeyce ödülü de var. İmparator 4. Patates/ Muhammed Hadi Muhammedi/ Resimleyen: Seda Civan/ Kelime Yayınları/ 2011/ 192s./ 9+ Hamamböcekleri, karasinekler, fareler... Eğer onlara özel bir alerjiniz varsa, bu kitaba kenarından bakıp geçin. Hamamböceklerinin insanların başına ne işler açtığını öğrenemeyeceksiniz o zaman, hele şişman bir adamın ölümüne sebep olduğu, aklınızın ucundan bile geçmeyecek, ama olsun. Tabii bu durumda, sebzelerin konuşmalarına tanık olmanız da olası değil. Öğretim görevlisi olan anlatıcı, eşini yitirdikten sonra doktorun da önerisiyle, çocukluğunun geçtiği Yeşil Ada’ya gidip başını dinlemeye karar verir. Ama Yeşil Ada... Yazık ki pislik ve çöplük yuvası haline gelmiştir. Çocuk edebiyatı alanında çalışan bir akademisyen olan yazar, öykü ve romanlarının yanı sıra sekiz ciltlik İran Çocuk Edebiyatı kitaplarıyla tanınıyor. van öyöy. Fakat bu yesürüp ımız da avukçuçu, Oya Yurttaş, dili yamlemiş kamrini desinde enirken parken r kullanlar oleler ve ygılarılge”nin il! Kitayönetminik bir bir dizi tmanlı n kaleveni iyi ner.com Yılmaz/ raştırn kitabı İnteritaplar cuklar ngi tür kendiiçinde da kitap a Bilarilginiz ersiniz? e “Satranç”ın beni bulması ilginç bir rastlantı olmuştu. Lisede bu kitabı Almanca dersinde okumuştuk, yıllar sonra çevirmeni oldum. Okurken çok sevmiştim, çevirirken de çok zevk aldım. “En sevdiğim” diye ayırdığınız bir çeviriniz var mı? “Satranç”. Çocuk kitaplarında ise “Kral ile Deniz”. En çok satan çeviriniz hangisi oldu? Yine “Satranç”. Ama yanlış anlaşılmasın, en sevdiğim çevirim olmasının nedeni en çok satan çevirim olması değil! Küçük ama büyük bir kitaptır “Satranç”, Zweig’ın ustalık eseridir bence. Bizde çok satmasının nedeni, biraz da, çocukları satranca özendirsin diye okullarda önerilmesi sanırım. Oysa, okuyanlar bilir, çok daha derinlikli bir kitaptır. Okulöncesi için yaptığınız çeviri kitaplarda, çocukların ya da kişileştirilmiş hayvanların isimlerini Türkçeleştirmek sizin tercihiniz mi, yoksa yayınevleri mi böyle istiyorlar? İsim koyarken zorlanır mısınız? Bazıları benim tercihim, bazen de yayınevi böyle istiyor. İsim koyma konusuna epeyce aşinayım, “Harry Potter” kitaplarının ilk beşinin editörlüğünü yapmıştım, bu tür isimlerin bolca geçtiği kitaplardır. Çevirmen arkadaşlarım Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu, özellikle Kutlukhan, isim bulma konusunda çok iyiydi, bana da biraz bulaştı sanırım. Farklı yayıncılarla çalışıyorsunuz. Siz mi buluyorsunuz çevireceğiniz kitapları, yoksa yayıncılar mı sizi arayıp buluyor? Genellikle yayıncılar beni buluyor. Zaten bazılarıyla düzenli çalışır hale geldim. Siz kendiniz de öykü, şiir ya da roman yazıyor musunuz? Hayır. Yazmak farklı bir birikim gerektiriyor, kendimi o noktada görmüyorum. Bir de, o kadar çok insan kitap yazıyor ki, ben eksik kalayım! CUMHURİYET KİTAP SAYI Ayça Sabuncuoğlu 1972’de İstanbul’da doğdu. Avusturya Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Çevirmenlik ve kitap editörlüğü yapıyor. Çeviri yaparken, eğer hayattaysa, kitabın yazarı ile iletişim kuruyor musunuz? Evet, “Adam ile Evelyn”i çevirirken Ingo Schulze’ye eposta yoluyla sorularımı iletmiştim. Daha sonra İstanbul’a geldiğinde görüşme fırsatı bulduk. Üç kitabının editörlüğünü yaptığım Uwe Timm’le de tanıştım, sohbet sırasında başka bir kitabından söz etti. Çok ilgimi çekti, yayınevine önerdim, çevirmeye de talip oldum. Yakında yayımlanacak. Bir metinde özdeyişler ya da terimler gibi çevirdiğiniz dilde tam karşılığı olmayan bir anlatım ya da sözcükle karşılaştığınızda, nasıl çözüm buluyorsunuz? Ona yakın bir özdeyiş ya da terimle karşılamaya çalışıyorum. Bazen dipnotla açıklama gereği duyuyorum. Söz oyunları da çoğunlukla dipnot gerektiriyor. Sizce çeviri dilinde genel bir kirlilik ya da bozulma var mı? Varsa nasıl aşılır? Bazı çeviriler fazlasıyla “çeviri kokuyor”. Bunun Türkçeye yeterince hâkim olunmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Çocuklara küçük yaştan itibaren yabancı dil öğretmeye çalışmak yerine, önce anadillerini doğru düzgün öğrenmelerini sağlamalıyız. Sizce iyi bir çeviri nasıl olmalı? Orijinal metne mümkün olduğunca sadık kalmalı. Mümkün olduğunca diyorum, çünkü bir dilden başka bir dile bire bir çeviri yapılamayan durumlar oluyor, o zaman uyarlama yapmak gerekiyor. Ama bunun dozunu tutturmak çok önemli. Çevirmen inisiyatifi diye bir şey elbette var ama bir yere kadar. Siz aynı zamanda editörsünüz. Bir kitabı, editör ya da çevirmen kimliğinizden uzaklaşıp da, aksaklıklarına takılmadan rahatça okuyabiliyor musunuz? Gazeteyi bile rahatça okuyamıyorum! Mutlaka gözüme harf hataları, anlam kaymaları çarpıyor. Mesleki deformasyon! Sizce Türkiye’de yeterli sayıda, yetişmiş, konusunda yetkin çevirmen var mı? Yok. İngilizce dışındaki dillerde iyi çevirmen sayısı yetersiz. Hatta bazı dillerde, bırakın iyi çevirmeni, genel olarak çevirmen bulmak bile zor, o dili bilen editör bulmak iyice zor. Bu yüzden, bazı çeviriler geldiği gibi, editör süzgecinden geçmeden basılıyor. Oysa, özellikle çeviri kitaplarda, o dili bilen bir editörün kitabı gözden geçirmesi çok önemli. 25 AĞUSTOS 2011 SAYFA 25 1123 1123
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle