Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orhan Kemal’in sevdiği romanı Devlet Kuşu Türk yazınının büyük adlarından Orhan Kemal 15 Eylül 1914’te Ceyhan’da (Adana) doğdu. Orhan Kemal’i en sevdiği romanlarından biriyle anmak istiyoruz. Bu roman Devlet Kuşu. Orhan Kemal bu romanı tiyatro oyunu olarak da yazmıştır: İspinozlar. Roman, Avare Mustafa adıyla sinema filmi olarak da çekilmiştir. Ë Ertuğrul EFEOĞLU rhan Kemal’in Fikret Otyam’a bu romandan söz eden ilk mektubu 7 Ekim 1956 günlü [Fikret Otyam, Arkadaşım Orhan Kemal, Günizi Yayıncılık, 2005, ss.76–78 (Bu kitap bundan sonra F. Otyam olarak anılacaktır]. Kemal, romanı yazmaya başlamamıştır daha ama adını koymuştur bile: “Devletkuşu.” [Bu sözcük Orhan Kemal’in mektubunda bileşik sözcük biçiminde yer alıyor.] Orhan Kemal romanın konusunu da bu mektubunda özetler. Mektupta, kendisine gülünç bir evlilik kurmacasından söz edildiğini anlatan Kemal gerçekten tasarlanmış olan bu kurmaca evlilik oyununu geliştirerek romanında işleyeceğini söyler. Söz konusu kurmaca evlilikle Kemal’in yazmayı tasarlayarak özetini verdiği romanın konuları arasında hiçbir benzerlik yoktur gerçekte. Orhan Kemal’in özeti ile romanın konusu arasında da kimi benzemezlikler var. Yazar 26 Ağustos 1960 günkü mektubunda gene bu romandan söz ederek konunun oldukça değişik bir yönde ilerlediğini belirtir ve romanın türü üzerine bilgi verir: “Ama sonra sonra bambaşka bir hüviyete vardı konu (…) Ama sudan bir komedi değil. Dram komedi de denebilir” (F. Otyam, s. 84). Böylece Orhan Kemal, bu romanın ilerde tiyatro oyunu ve sinema filmi de olabilecek bir konusunun olduğunu daha baştan sezdiğini belli eder. Ancak aşağıda değineceğimiz gibi söz konusu ettiği oyun türünde [dramkomedi] biraz yanılır. GERÇEK İLE YAZIN Devlet Kuşu Ankara’da yayımlanan Ulus gazetesinde “tefrika” edilir, kitaSAYFA 10 25 AĞUSTOS özgürce yaşamaya alışmış olan Mustafa’ya göre, bir tutsak yaşamıdır. Üstelik karısı Hülya da dört aylık yüklüdür. Mustafa bir gün sevdiği kızla, Aynur’la karşılaşır, bütün gün onunla gezer, birlikte olur; evleneceklerdir. Gece yarısı olmuştur. Kayınbabası bütün öfkesiyle onu bekler. Mustafa ise içkilidir, doludur. Eve dönünce kıyamet kopar. Mustafa evi hemen terk eder. Hülya merdivenlerden düşer, hastanede ölür. Devlet Kuşu’nun konusu evrensel sayılabilecek bir konu. Bununla birlikte bu roman bize daha çok Halid Ziya Uşaklıgil’in Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı romanını anımsattı. Orada da bir üçlü [İsmail Tayfur, Hacer, Saniha] arasında düğümlenen sevi sorunu var. İsmail Tayfur, varsıl işvereninin kızı “güzel” Hacer’le istemeyerek evlenmiştir, yüreği hep yoksul Saniha’dadır. Uşaklıgil, romanın sonunda evi yakıp on sekizlik gelini öldürerek sorunu çözmek istemiştir. Ama bu sırada damat da usunu yitirmiştir. Başka bir deyişle, Uşaklıgil, Orhan Kemal’in yaptığını yapmamış, yani romanı, okuru, gelinin ölümüne sevindirerek “mutlu son” denilebilecek bir sonla bitirmemiştir. Devlet Kuşu’nda, varsıl ile yoksul arasındaki evlilik, üçlü bir sevi ilişkisi söz konusu olmadığı zaman mutlu biçimde sürdürülebilir. Örneğin yoksul Nevin varlıklı Süavi’yle evlenir ve “hanımefendi” olur, varsıl Hicran kendisinin “kafa dengi” bulduğu yoksul bir işçiyle evlenir (s. 81). Bu, Yeşilçam’da sık yinelenen konulardan biridir. Orhan Kemal’in Yeşilçam’a senaryolar da yazdığını düşünürsek, Devlet Kuşu’ndaki konunun Orhan Kemal’e hiç de uzak olmadığını kestirebiliriz. ROMANIN ÖZELLİKLERİ Şimdi de romanın konusundaki ve yapısındaki birkaç ayrıntıya eğilelim: Döngülü izlek; roman, anlatı başkişisinin [Avare Murat] attığı gece yarısı narasıyla açılır ve gene onun bir gece yarısı narasıyla sonun başlangıcına gelinir (s. 231). İlk nara, başkişinin içinde bulunduğu koşullara [işsizlik, parasızlık, yoksulluk, içinde yaşadıkları derme çatma ev] bir başkaldırısı niteliğindedir. Başkişi bu koşulları değiştirebileceğini pek de ummaz. Ama bir “devlet kuşu” ailenin başına konar ve başkişiye beklediğinden [Onun umduğu: küçük bir köfteci dükkânı ya da işkembe salonu açmak, o da olmazsa seyyar köftecilik yapmak] çok daha görkemlisini getirir [büroda rahat iş, para, çeşit çeşit giysiler, bol yiyecek, apartman yaşamı]. Gece yarısı atılan son nara ise kavuştuğu işte bu ikinci yaşama başkaldırıdır. Başkaldırının gerisinde, ilk yaşam biçimine dönme özlemi yatar. Racine izleği; anlatının başkişisi kavuştuğu rahat yaşamı bırakıp önceki yoksul yaşamına dönmek ister. Çünkü güzel Aynur’a duyduğu tutkulu sevi, iyi düşünüp “akıllıca” davranmasına engel olur. Klasik dönemin (on yedinci yüzyılın özellikle ikinci yarısı) ünlü Fransız tragedya ozanı Racine (16391699) işte bu izlek üzerine ürün vermiş bir yazardır. Bu izleğe göre tutku düşünceye egemendir. Başka bir deyişle yüreğin sesi, usun buyruğunu dinlemez. Yukarıda Orhan Kemal’in oyunun [İspinozlar] türü konusunda yanıldığını söylemiştik. Yanılmanın bir nedeni budur. Ama ikinci bir neden ¥ daha vardır. O plaştırma hakkı da Varlık Yayınları’nca satın alınır. Bunu, yazarın Otyam’a yazdığı 7 Eylül 1957 günlü mektuptan öğreniyoruz. Yazar, 11 Şubat 1958 günlü mektubunda Otyam’a “Devletkuşu’nun (…) altı yedi forması dizildi. Çok seviyorum onu” diyor (F. Otyam, s. 123). Orhan Kemal 27 Mayıs 1957 [1958 olmalı, E.E] günlü mektuptaysa bir düş kırıklığı içinde olduğunu sezdirir, umduğu ilgiyi görememekten yakınır: “Devletkuşu’nun çıkışı nedense gene pek kaynatıldı. Sen bari orda [Ankara’da, EE] bir şeyler yap be Fikret. (Reklâm, duyuru bakımından.) (…) En sevdiğim romanlarımdan biridir” (F. Otyam, s.124). 6 Mart 1962 günlü mektuptan: “Devletkuşu [İspinozlar] piyesinden hiçbir ses çıkmadı. (…) Halbuki çok seviyorum onu” (F. Otyam, s. 208). Kanımızca Orhan Kemal’in Devlet Kuşu’nu böyle sevmesine yol açan, somut gerçeklik ile yazınsal gerçeklik arasında kurmayı başardığı dengedir. Aşağıda söz konusu edeceğimiz gibi kendisini bu bakımdan eleştirenlere biz katılmıyoruz. Orhan Kemal’in betimlediği somut ve canlı gündelik yaşam sahneleri, yakın arkadaşı Muzaffer Buyrukçu ile onun aile ortamında yaşananlardan alınma. Devlet Kuşu’ndaki anlatı kişilerinin çoğu, gerçekte Muzaffer Buyrukçu’nun kendisi, Arnavut kökenli anası babası, kız kardeşleri (Ayten ile Nurten), küçük kardeşidir (Erol). Roman kişilerinden Çingene, Taşkasaplı, Sülo da Buyrukçunun eski arkadaşlarıdır. Arnavut ağzıyla yapılan konuşmalar, evdekilerin olağan itiş kakışı, vb. Buyrukçu’nun baba evinde yaşadıklarıdır. (F. Otyam, s.230237. Otyam bu sayfalardaki yazıları Nurer Uğurlu’nun Dost dergisinde çıkan yazısından alıntılamış.) Devlet Kuşu’nun konusu kısaca şöy2011 ledir: Dönemin gözde sinema oyuncusu Grigori Pek’e çok benzeyen, yakışıklı Avare Mustafa, İstanbul Kumkapı’da yaşayan Arnavut göçmeni bir ailenin oğludur. İki kız kardeşi ve iki erkek kardeşi vardır. Avare Mustafa askerliğini bitirmiştir ama işsiz güçsüzdür. Günlerini arkadaşlarıyla birlikte Sur Dışı’ndaki bir kahvede geçirir, başıbozuk bir yaşam sürer ve arada sırada içki içer. Ailesi de komşuları da yoksuldur. Herkesin umudu, düşü, başlarına birdenbire konuverecek bir devlet kuşundadır. Böyle bir kuş Mustafa’nın ailesinin başına sonunda konar. Bu kuş, yakındaki bir arsaya dikilen yeni bir yapıdadır. Yapı, eskiden kaymakamlık yapmış ama daha sonra karaborsa vurgunlarıyla varsıllaşmış olan Zülfikar Bey’indir. Zülfikar Bey’in Hülya adlı yirmi beş yaşında “çirkin” bir kızı vardır. Hülya, Mustafa’ya vurulmuştur, onunla evlenmeyi düşler. Mustafa’nın anası babası ve yakın arkadaşları da böyle bir evliliğe çoktan yatkındır. Oysa Mustafa ile on dokuz yaşındaki komşu kızı “güzel” Aynur arasında yarı gizli bir karşılıklı sevi vardır. Mustafa yakın çevresinin baskısıyla Hülya’yla evlenmeye boyun eğer [Mustafa: “Benim oda gelin odasına dönmüş!” (s.157)]. Ama kayınbabası Mustafa’ya hiç de candan yaklaşmamaktadır çünkü onu ilerde kendi varsıllığının, malının mülkünün üstüne oturacak bir “kopuk” olarak görür. Bu bakımdan, kayınbabasının evinde sürdüğü paralı yaşam, R ne ilgilidir Hülya] malce ö kez bur ya’nın A bir tür “Kansı dakları 158)]. D onun a nitelikl “haksız mesiyle rü” den “dram” ca rom Arnavu (Dil ko Anla Mustaf bitirmi kişi old şamın ş teneği v şin doğ ‘Şiir’ de (s. 16). reysel ç kurtulu [köftec anlatı k mal’in) ba Evi‘ ba, Bey (Baba E tıcının (Avare lığına k dışında arasınd değildi Hüly şındaki kin gen kunudu larının karşı ac rı sever nur’un kilişini dedi. ‘Y sever. D Doğanı imgeler neğin, b arsaya i neş üze neş bab sem gü Bursa’d ğuşunu ‘Evet. İ 72). Onun izlediği seçkinl mış] G batıyor kir oldu den kaf bilgin b var mıy sık sık iyi kalp berdi?” konusu o büyü zaman Mesela dükkân kın böy yük işle Aynu şu kızıd Kapalıç yaparak ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1123 CUMH