04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş “Öleceğim bir gün ‘ben’im’ demeden; iir Atlası CEVAT ÇAPAN Suçlu aramıyor, yerinmiyorum” arina İvanova Tsvetaeva, 26 Eylül 1892’de Moskova’nın çok seçkin ve entelektüel bir ailesinde dünyaya geldi. İlk şiir kitabı Akşam Albümü’nü 1910 yılında çıkardı. “Şeytani güç” olarak gördüğü Ekim Devrimi’ni asla kabul etmedi. 1922’de eşiyle yurtdışına çıktılar. 1923’te Berlin Gelikon yayınevinde onun Zanaat adlı kitabı yayımlandı ve edebiyat eleştirmenleri tarafından büyük övgüler aldı. 1924 yılı boyunca Prag’da Orman Destanı ile Sonun Destanı’nı yazdı. 1926’da ise Prag’da başladığı Fare Avcısı’nı bitirdi ve Denizlerden, Merdivenler Destanı, Hava Destanı ve başka yapıtlar üzerinde çalıştı. Sağlığında çıkan son kitabı Rusya Sonrası, onun 19221925 yılları arasında yazdığı şiirleri içermektedir. ARALIK VE OCAK Aralık’ın şafak vakti mutluluk Sadece bir an – Mutluluğun hem gerçeği, hem ilki, Hem de yaşanan! Ocak’ınsa şafak vakti ıstırap Bir saat yalnız – Istırabın hem gerçeği, hem ilki, Hem de amansız.. *** Kan değil güneş var damarlarımda, Kanıtı, elimin kestanerengi. Tek neden bu olsa gerek aslında M Bu denli çok sevmem için kendimi. Çırçır sesleriyle inliyor mekân, Ben otlar içinde ürperiyorum… Sanki kendi vücudumda dolaşan Tüm fani yaşamı hissediyorum. *** Küçükken yazdığım o ilk şiirler, Şair olduğumu bile bilmezken, Fıskıyeden çıkan su gibiydiler Işıl ışıl titreşen. Onlar ki, küçücük şeytanlar gibi, En kutsal mabedi rüsva edenler, Ölümün, gençliğin sesi her biri –Okunmayan şiirler. Kitap raflarının tozu içinde Aranmadan, sorulmadan, çarnaçar… Eski şarap gibi ilk şiirlerim Gününü bekliyorlar. ZİYARETÇİ Ey benzeşim ziyaretçi, Bakışların yine yerde, Bir zamanki o ben gibi. Ama sen dur, sus ve bekle. Şakayık ve gelincikler Arasından bak ve oku Marina’ydım bir zamanlar Yaşamım çok kısa oldu. İçersinde bulunduğum Bu mezardan hiç korkma sen… Ben de vardım, gülüyordum, Talikalar, Çingeneler Ve sularda teraneler İnler… Ah, erkenden sökülen Çingene cenneti Marina İvanova TSVETAEVA/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY tan – Sabah yeli geçerdi gümüş yüzlü bozkırdan. Dağ başında duman duman Çingeneliği duyuran Çigan… Karanlık gecelerde dallar altında, mağdur, Esmer çocuklar verdik – yoksulken bile vakur, Yolları zorluk yoludur… Bülbül hep haykırır durur – Onur. Hatta gülmem gerekmezken. Ağzınızdan bir kez olsun adımı Ey harika zamanların eşsiz yolcuları, siz Duymayacağımı kesinkes bilmek, Dalga dalgaydı saçlarım Kibarlıkla yoksulluğa asla eğilmediniz. Ve bir kilisede “Hallelujah”lı Kanım ateşten de sıcak. Yanan gür ateşleriniz Evlenmeyi bile düşlerden silmek. Bu dünyada ben de vardım! Anılarda birer iz – Ey benzeşim, halime bak! Temiz… Ne ki minnettarım yürekten Size Beni sevmenize, bilmeden hem de, *** Otları temizle biraz Öleceğim bir gün “ben’im” demeden; Seyrek görüşmeler için gizlice Orda çilekler var gizli Suçlu aramıyor, yerinmiyorum. Sağır gecelerin sessizliğinde; Mezarlıkta bulunamaz Aşk zaferlerinin önünde gelen Eller için, gündüz hiç birleşmeyen, Onlar gibi lezzetlisi. Çok önemli şeyler vardır, diyorum. Zevkli gezintiler için mehtapta – Hastalığınıza – benden geçmeyen, N’olur artık surat asma Ey, benim bağrıma yüklenen bıçkın, Ve hastalığıma – Sizden uzakta. Ve başını biraz dik tut; Ey, esin suçlusu toy günahkârım! *** Beni kolayca anımsa, Emrime uyup hep “sen” olmalısın! Ey düşüncesizlik! Ey tatlı günah, Sonra da kolayca unut. Ki ben de hükmünde tutsak kalayım. Sen hem can dost, hem can düşmansın *** Altında parlak güneşin bana! Kiminin teni taş, kiminin balçık, Sen ki, sanki altındansın! Gözlerime gülüş saçtın her sabah Benimki parlak gümüşten! Topraktan yükselen sesim Ve eğlence soktun damarlarıma! Adım Marina’dır, işim – hoppalık, Seni sakın korkutmasın. Fani deniz köpüğü – ben. Öğrettin ki parmağımda bu yüzük – *** Kiminin cismi kil, kiminin kemik – Ne hoş, benden hasta olmayışınız, Mezarlarda çürür tümü… Yaşam armağanım değildir benim! Hastalanmayışım benim de Sizden Tek bana denizde verildi kimlik Bir iş yönelikse bitişe dönük, Dünyanın dengesi artık rahatsız Ve kazalı ölüm günü! Onu daha baştan bitirmeliyim. Olmayacak ayak seslerimizden. Hem filiz, hem metal oldum yine de Ne hoş, komik olabilmem gerçekten – Yüreklerin ve ağların hepsinden Hem uçarı hem de epey geveze. Yol bulur geçerim kesin. Beceriksiz sanıldığım ömrümde – Niye utanayım, hiç istemeden, Dağınık saçımı seyreden, ey sen, Çikolata sundum acı çekene Dokunursak bazen birbirimize. Köpükten tuz süzemezsin. Ve hep güldüm fani yüzler önünde. Hem nasıl hoşuma gitmesin benim Sert dizlerinizin itip sürdüğü *** Başkasına sarılmanız önümde, Sırdaşlık ettiğimiz kader dostu yarenler! Dalgalarda dirilirim! Cehennem ateşi hissetmeyişim Aşılan yollar zordu, ekmekse taştan Hep var olsun diye deniz köpüğü – beter… En yükseği denizlerin. Sizi kendim öpmediğim bu günde. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1099 10 MART 2011 SAYFA 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle