04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D B ir şiiri içiyle, yapısal özellikleriyle değerlendirmek, ozanın edebiyattaki durumunu saptamak, şiir eleştirisine emek veren bir yazarın sorumluluğu olmalıdır. Bu sorumluluk şiirin işlevini araştırmayı da gerektirebilir. Şiir geleneğimizin başlangıcından çağdaş edebiyata doğru değişen toplum koşullarıyla birlikte değişen dilin edebiyata yansıyan özellikleri birbirine benzemeyen nice şiir oluşumunun gelişmesine yol açmıştır. Dünya şiirindeki değişimler de şiirimizi etkilemiştir. eğinmeler MUSTAFA ŞER F ONARAN sunu iyi bilen bir ozan böyle bir yoruma varabilir. OZAN KADINLAR DA VAR Mahmut Temizyürek “Gölgesi İnsan Bedeni Doğa”da Yahya Kemal Beyatlı’dan Hilal Karahan’a kadar 30 ozan üzerine bir şiir yolculuğuna çıkıyor. Temizyürek’in yorumlarıyla bu ozanları yeniden keşfediyorsunuz. Bildiğinizi sandığınız bir ozanı bilinmeyen yönleriyle yeniden tanıyorsunuz. Temizyürek, çağdaş şiirimizde ozan kadınların belirgin bir üstünlük sağladığını da belirtmek gereksinimi duyuyor: “Yazılarda şair kadınların niteliksel öne çıkışını özellikle vurgulamak istedim; her şeyde haklılar, her şeyden önce vazgeçilmez hakları vardı. Şiiri, insanın alışmadığı bir dilde ve biçimde doğayı ve kendini duyuşudur, diye tanımlayanlardan oldu Türkçede zuhur eden şair kadınlar.” Ama Mahmut Temizyürek bu 30 ozan arasından ancak 6 ozan kadına yer verebilmiş. Bunlar arasında Gülten Akın’ın ayrı bir önemi var. Onunla ilgili yazının başlığı şöyle: “Bâcıyanı Rum’dan Modern Çağda Bir Şiir Burcu” Mahmut Temizyürek, Gülten Akın şiirinin önemini şu sözlerle belirtiyor: “Onun yarım yüzyılı aşkın edebi pratiği, hem özgün bir şiirin kuruluş öyküsüdür, hem de ülkemizin yakın dönem toplumsal tarihinin en belirgin izlerinin şiirde yaşam bulmasıdır.” “Gölgesi İnsan Bedeni Doğa” kitabında Mahmut Temizyürek’in yorumlarıyla daha yakından tanıdığımız ozan kadınlar: Aslı Birsen, Gülümser Çankaya, Melek Özlem Sezer, Gonca Özmen, Hilal Karahan... Ayrıca Hilal Karahan’ı anlatırken aklına ilk gelen ozanlar arasında; Eren Aysan, Fulya Emek Tanrıkulu, Emel Güz, Oya Uysal, Aslı Serin, Emel İrtem, Türkân İldeniz, Çiğdem Sezer aklına ilk gelenler arasında. Mahmut Temizyürek, “ ‘İkinci gelenler’, benim kusurumdur, bağışlansın!” demek inceliğini de gösteriyor. Ama o hemen anımsanmayanlar arasında öyle önemli ozan kadınlar var ki, çağdaş Türk şiiri onlara çok şey borçludur. Bu yazıda, Mahmut Temizyürek’in ozan kişiliğini yorumladığı kadınlardan ancak birine, Hilal Karahan’a, bu yazıda yer verebileceğim. Cemal Süreya’nın bir sözü var: “Son elli yıllık şiir serüveninin bütün söyleyiş biçimlerini kavramış günümüz genç şairi. Acemilik diye birşey kalmamış. Bence genç şaire yeni aşırılıklar gerekiyor.” Mahmut Temizyürek bu sözün Hilal Karahan için de geçerli olduğunu düşünüyor: “Leydi Lazarus’u hatırlatan da Hilal Karahan oldu. Tıpkı o leydi gibi hırçın, dahası hırçın bir dili var Karahan’ın. Bu havada bir dilin getirebileceği şiirsel sorunları aşarken bulduğu tekniklerin çoğu geçmişte denenmiş olsa da, bunları ustalıkla kullanmasının yanı sıra, eklediği motifler de var.” “YAZILI KÂĞIT” Eleştirel okumanın gizlerine varan Mahmut Temizyürek şiire çok yönlü bakmasını bilen bir sıkıdüzenden geliyor. Zaten tek yönlü bir şiiri benimsemiş olsaydı, şiire çok yönlü bakma olanağı bulamazdı. Okumadan, bilmeden “ahkâm kesme”yi alışkanlık haline getiren yazarlar vardır. Önünüzü iliklemeden onların yanına varamazsınız. İyi ki Mahmut Temizyürek var. “Gölgesi İnsan Bedeni Doğa” sözünde bile bir ozanın gücünü simgeleyen izler aramalısınız. Bu 30 ozanın hepsi de ozan kadın olabilirdi. Belki o zaman değişik şiirleri yorumlamak olanağı bulunamazdı. Şiirdeki kadın duyarlığında birbiriyle örtüşen özellikler üzerinde durulabilirdi. Yahya Kemal. Orhan Veli’yi tanıdğı zaman; “Ben eskiden tek bir türlü şiir olduğunu sanırdım. Demek başka türlü şiirler de yazılabiliyormuş” demişti. Dipten gelen dalga şiirimizin gerçek gücünü gösteriyor. Mahmut Temizyürek anılarla, yorumlarla, önyargılı olmadan, temiz bir yürekle bakıyor bu ozanlara. O sevecen bakış onları daha iyi tanımamıza yarıyor. Gene de “yazılı kâğıt”tır yarınlara kalacak olan... Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Şiir yazıları DEĞİŞİK ANLAYIŞLARI YORUMLAMAK Mahmut Temizyürek kendi şiirini kuran, şiir sorunlarına deneme anlayışıyla bakan bir ozan. Turgut Uyar, Cemal Süreya gibi ozanların eleştirel deneme anlayışını benimseyerek yeni ozanları daha iyi tanımamızı sağlıyor. (GÖLGESİ İNSAN BEDENİ DOĞA, Denemeler, Yazılı Kâğıt Yayınları, 2011). “Yazılı Kâğıt Yayınları” Abdülkadir Budak yönetiminde “Sincan İstasyonu” adıyla şiir ağırlıklı bir edebiyat dergisi çıkarıyordu. “Sincan İstasyonu” edebiyat çevrelerinde aranan bir dergi oldu. “Yazalı Kâğıt Yayınları”nın kitap yayımlamaya başlaması da olumlu bir gelişme. Mahmut Temizyürek’in çağdaş şiirimizin genç ozanlarını değerlendiren çalışmasını, özellikle ozan kadınların çağdaş şiirimizde kişilikli bir gelişme göstermesini incelerken, “şiir artık eski görkemini yitirdi” gibi hazır yargıların ne kadar geçersiz olduğu daha iyi anlaşılıyor. Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet üzerine varılan yargılara artık alışıldı. Gene de şiirin işlevi üzerine yeni görüşlere varılabilir. Kuşkusuz çağdaş şiirimizin önemli ozanlarından biri Arif Damar’dır. “Kırk Kuşağı Toplumcuları”ndan Arif Barikat olarak şiire başlamış, ama çok yönlü bir şiir gelşitirmesini bilmiştir. Mahmut Temizyürek bu gelişmeyi şöyle anlatıyor: “1956’da ‘Günde Güne’ ile yeniden gün yüzüne çıktığında, bu kez “İkinci Yeni’ şairlerinin büyük saati gongunu vurmaktaydı. Arif Damar kendi sosyalist gerçekçi sesiyle bu şiirin yenilikçi sesleri arasında bir köprü kurmayı başardı.” Hep genç kalmasını bilen Arif Damar için Mahmut Temizyürek, bu gençliğin gizlerini de açıklıyor: “Gençliğinin bir başka açıklaması da şiir akımları karşısında esnek oluşunda, gelişen şiir olanaklarına açık ama daima kendi olmaya özenen bir kişiliklilik gözetmesinde vardır.” Kuşkusuz toplumcu şiirden gelip de bir ozanın kendini değiştirmesi, yeni arayışlara girişmesi, ‘incelikli, ipek gibi, lepiska bir şiir dili’yle şiirini geliştirmesi önemlidir. Ama Talat Sait Halman gibi bir usta ozan geleneğin izini sürerken de etkili olmasını bilmiştir. Bütün şiirlerini “Ümit Harmanı” adlı bir kitapta toplayan Halman’ın önemini Mahmut Temizyürek şöyle anlatıyor: “Öncelikle bir ısrarın birikimi olarak var olmuş bu yapıt: Şiirde yenilik kadar geleneğin önemine dair bir ısrarın. Türkçenin dünya şiir dillerinden bağımsız değil, onun içinde, onunla yaşayan bir dil olduğu bilincinde bir ısrarın.” Mahmut Temizyürek’in Talat Sait Halman’la ilgili yorumları; şiirin dokusunu iyi bilen, şiirbilim deneyimi olan bir ozanın sözleridir. Değişik şiir çalışmaları çağdaş şiirimizin gücünü gösterir. Mahmut Temizyürek’in “Ümit Harmanı”yla ilgili görüşleri nice genç ozanı düşündürmelidir: “Bu bilinçli poetikanın icrasıysa şiirle ilgili her bireyi düşündürecek, tartıştıracak, esin verecek örneklerle doludur.” ÖRTÜŞEN ŞİİR Ahmet Ada çağdaş şiirimizin önemli ozanlarından biri. Bir başka ozanla ötüşen şiirine bakıp ona uzak duran ozanlar da var. Oysa Mahmut Temizyürek bu etkileşimi “şiirlerarasılık” olarak niteleyerek şöyle bir yoruma varıyor: “ ‘Etkilenme endişesi’nden sıyrılıp şiirsel bir yüceltimle dönüştürüyor Ada.” “Yumuşattı, yoğurdu, lirik bir duygu kazandırdı her etkilendiği şiir. Nazire geleneğini yaşattı modern şiirde.” “Şiir şiire bakarak yazılır” sözü İlhan Berk ile Melih Cevdet Aday için de geçerlidir. Mahmut Temizyürek, Celal Soycan’ın kusursuz tanımıyla bakıyor Ahmet Ada’ya: “Türk şiirinde Ahmet Ada sesi diyebileceğimiz sakin, tartımlı, okura şefkat aşılayan ama kaygılı bir ses, insan trafiğine daha acı ve olabildiğince sentetik bir ‘dil’ içinden sokulmaya çalışır.” Ahmet Ada “Taşa Bağlarım Zamanı” derken, “can havliyle yazdığı” şiirlerde, yaşamak için zamanı durdurmak gereksinimi duymuştu. Kuşkusuz günümüzün önemli ozanlarından biri de Hüseyin Atabaş’tır. Şiirini geliştiren bu ozana Mahmut Temizyürek’in yorumuyla bakalım: “Kendisiyle, zamanla, insanla, aşkla konuşup dertleşmenin, bazen de verimli hayatla çarpışmanın ama eşitsiz savaşta bile hurdayla yenik düşmenin kederiyle işliyor şiirler. Mevsimlerin, zamanın ve zamanın kendine benzettiği şeylerin, daha çok da belirli bir zamandaki kentin insan hallerinin şiirlerini yazmaya devam ediyor Hüseyin Atabaş.” Ahmet Telli, şiirindeki toplumcu duyarlığı 30 yıl boyunca geliştirmesini bildi. Mahmut Temizyürek’e göre; “Politik seçimi ile poetik seçimi arasına bir mesafe koymamıştır ama politik seçiminin dilini şiirini ezecek biçimde de kullanmadı.” Bunu nasıl yaptı? “Toplumcu şairlerin mirasını harcamadan devralmak ve üstüne kendisinin koyabileceği değerlerin kaygısını yaşamakla.” Değişen toplum koşullarına göre bir ozanın “muhalif, kavgacı benliği”; acının, kederin, üzgünlüğün türküsünü söylemeyi sürdürecektir. Ustalıktan gelen kolaylığın şiiri çürütmesine karşılık, Ahmet Telli, “şiire başladığı yılların anısını, ruhunu, niyetini ve kendi gençlik duygusunu hiç terketmedi, her eline kalemi alışta “acemi”.” Ancak Mahmut Temizyürek gibi şiirin doku Bir şiir eleştirmeni, içinde bulunduğu koşullarda bir ozanı değerlendirirken şiirin işlevini de anımsamalıdır. Dize kurmayı onur sorunu sayan ozanlar da vardı, dizenin işlevini tamamladığına inananlar da. Belki de, “dizenin işlevi değişti” diye düşünmek daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Ozan kökenli bir eleştirmenin şiir sorunları üzerinde durması daha etkili bir yaklaşım sağlayabilir. Ama böyle bir yaklaşım, kendi şiir beğenisine inanan bir ozan için ne kadar nesnel sayılabilir? Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 28 10 MART 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1099
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle