13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Berrak Yurdakul’la ‘Altıncı Irk’ı konuştuk ‘Ananke’den Tanrılar bile korkar’ Berrak Yurdakul’un yeni romanı Altıncı Irk’ın omurgasını, insan ırkının yaratılışına dair Hesiodos’un aktardığı hikâye oluşturuyor. Yazara göre mitolojide yer alan bütün tanrılar ve tanrıçalar arasında en ilginci Hermes. Onu diğerlerinden farklı kılan en temel unsur ise “Her zaman yerleşik davranış ve düşünce kalıplarını kırmaya, yeniliklere yol açmaya çalışan bir tanrı” olması. Hermes hırsızlık yapan, yalan söyleyen bir tanrı. Bunları zengin olmak için yapmaz. O kuralları bozar, yasaları çiğner. Böylece, “Bizi alışık olduğumuz algılama biçimlerinin biraz dışına taşımak ve var oluşa değişik bir açıdan bakmamızı sağlamaktır” amacı. Hermes, yaşamı bir oyun olarak görmemizi ister. Bu oyuna bütün benliğimizle katılmamız gerekir ona göre… Yurdakul’la yeni kitabı üzerine söyleştik. Ë Rozerin DOĞAN lk kitabınızla Altıncı Irk arasındaki dil ve dünya farkı göze çarpıyor. Konusuna uygun diye mi lirik bir dil seçtiniz? Evet, tamamen öyle. Hikâyemi en doğru şekilde aktarabilmek için lirik bir dil kullanmam gerektiğini hissettim. Altıncı Irk’ta kullandığım dili tam olarak şekillendirmekte, o ritmi yakalamada ilk başta oldukça zorlandım. Fakat bir süre sonra taşlar yerine oturdu ve yarattığım dili benimsedim, tamamen içselleştirdim. Hatta yazma süreci içinde kendimi telefonda o lirik dille konuşurken veya arkadaşlarımla kafiyeli cümleler kurarak sohbet ederken bulduğum çok zaman oldu. Altıncı Irk’ta antik zamanlarda ve günümüzde geçen bir hikâye kaleme almışsınız. İnsan kitabınıza dalınca sizin eski Yunan kültürü ve mitolojisi hakkında engin bir bilgi dağarcığına sahip olduğunuzu fark ediyor. Bunun için nasıl bir çalışma yaptınız? Yunan tarihi ve mitolojisi üzerine kapsamlı bir çalışma yaptım. Özellikle Orphik mitleri çok detaylı inceledim. Antik Yunan’da günlük yaşama dair çok sayıda kitap okudum. Platon her zaman ilgimi çeken bir filozof olmuştur, ama eserlerinin tamamını okumamıştım. Altıncı Irk’ın ön çalışması sırasında bunu SAYFA 10 27 EKİM İ yapma fırsatı buldum. Romanımda da yer verdiğim Sokrates’in yaşamını ve felsefesini çeşitli kaynaklardan inceledim. Bunların dışında tragedyaları, Aristophanes’in, Sophokles’in, Aiskhylos’un, Euripides’in eserlerini okudum. Antik Yunan’da yapılan büyüler üzerine çeşitli kitaplar okudum. Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke ile ilgili bilgi bulmak oldukça zor. En çok bu konuda sıkıntı çektim. Delos’un tarihiyle ilgili kaynaklara ulaşmak da çok kolay olmadı, ama arkeoloji öğrencilerinin yazdıkları bazı tezlere ulaştım ve onların üzerinde çalıştım. Araştırmalarım tamamlanınca Delos’a gittim ve orada da incelemelerde bulundum. Homeros ve Hesiodos ise tahmin edebileceğiniz gibi başlıca kaynaklarımdı. Romanımın açılış ve kapanış cümlelerinde İlyada’ya gönderme yaparak Homeros’a saygı duruşunda bulundum. İnsan ırkının yaratılışına dair Hesiodos’un aktardığı hikâye zaten romanımın omurgasının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Mitolojiyi konu alan bir roman yazmanın hem avantajları, hem de çok büyük zorlukları var ne dersiniz? Evet zor, çünkü binlerce yıldır anlatılmış, defalarca yorumlanmış, çok sayıda önemli esere ilham vermiş, insanlığın ortak kültür mirasını barındırdığı için asla hafife alınmaması gereken bir kaynak. Mitolojiye değişik bir bakış açısı getirmek, onu yeni ve taze bir yorumla ele almak gerçekten kolay değil. Avantajlarına gelince, elinizdeki malzeme öylesine zengin ve büyülü ki, bir yazarın ihtiyaç duyabileceği bütün ilham zaten orada, avucunuzun içinde duruyor. Altıncı Irk için yaklaşık iki yıl çalıştım. Bu sürenin 1.5 yılını araştırma yapmaya, altı ayını ise yazmaya ayırdım. Fantastik bir eser için bu kadar çok hazırlanmak gerekli miydi diye sorarsanız, haklısınız. O tarihteki yaşam biçimini kendi zihnimde kurgulayarak da yazabilirdim, ama ben gerçeğe mümkün olduğunca sadık kalmayı tercih ettim ve ortaya çıkan neticeden memnunum. Karakterlerimin yürüdükleri yolların, gezdikleri yerlerin, yedikleri yemeklerin, gördükleri ağaçların ve çiçeklerin, kullandıkları araçgereçlerin, yaptıkları dini ritüellerin, düzenledikleri festivallerin gerçekle örtüşmesinin okurlarımın da hoşuna gittiğini görüyorum. “YAŞAM BİR OYUNDUR” Hikâyenizin oluşum sürecini anlatabilir misiniz? Klasik mitolojide Uranüs’ün, oğlu Kronos tarafından hadım edilişi anlatılır. Bu eylem bana her zaman ‘ilk günahı’ çağrıştırmıştır. Bir de, Hesiodos’un İşler ve Günler adlı eserinde anlattığı insanoğlunun yaratılış hikâyesinde beşinci ırkın bir gün yok edileceğine ve yeni bir insan ırkının yaratılacağına dair kısa bir bölüm yer alır. O satırları bir kehanet olarak algılamış, üzerinde uzun uzun kafa yormuştum. Neticede, ilk günahı ve beşinci ırkın yok oluşunu birbirine bağlayan bir kurgu üzerinde çalışmaya başladım. O noktada bütün tanrılardan daha güçlü olan Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke karşıma çıktı. Böylece hikâyem yavaş yavaş şekillenmiş oldu. Romanda anlatıcınız neden Hermes? Bana göre mitolojide yer alan bütün tanrılar ve tanrıçalar arasında en ilginci Hermes. Onu diğerlerinden farklı kılan en temel unsur her zaman yerleşik davranış ve düşünce kalıplarını kırmaya, yeniliklere yol açmaya çalışan bir tanrı olması. Hermes hırsızlık yapan, yalan söyleyen bir tanrıdır, ama bunları zengin olmak için veya adi suçlar işlemeye meyilli olduğu için yapmaz. Onun kuralları bozarken veya yasaları çiğnerken yapmaya çalıştığı şey, bizi alışık olduğumuz algılama biçimlerinin biraz dışına taşımak ve var oluşa değişik bir açıdan bakmamızı sağlamaktır. Hermes bize yaşamı bir oyun olarak görmemiz ve bu oyuna bütün benliğimizle katılmamız gerektiğini, bunu yaparken de kendi sınırlarımızı aşmaya çalışmaktan veya yeni maceralara atılmaktan asla korkmamamız gerektiğini anımsatır. Hikâyemde büyünün tanrıçası Hekate de ayrı bir önem taşıyor, çünkü o da çok farklı bir tanrıça. Hekate’nin gücü Zeus’tan eskiye gidiyor. Hatta ona Titanlar’ın da saygı duyduğunu görüyoruz. Olympik Oniki’den biri olmamasına rağmen, birçok ayrıcalığa sahip. Üç yol ağızlarında hayaletlerle beraber dolaşan Hekate, aynı zamanda yeraltının, yani ölüler diyarının anahtarını elinde tutuyor. Gecenin, ayın, büyü ayinlerinin ve ölümün gizemlerini bilen tanrıça Hekate ile Tanrı Hermes arasındaki benzerlikler öyle çok ki, kimi metinlerde bu iki güç bir araya getirilerek ‘Hermekate’ adında tek bir varlık olarak anılıyor. Karakterlerinizi nasıl oluşturdunuz, isimlerini nasıl seçtiniz? Romanımdaki karakterler içlerinde her insan gibi hem olumlu hem de olumsuz özellikler barındırıyorlar. Ben onları tek bir açıdan bakarak değerlendirilmemesi gereken, çoğumuz gibi iyiliğe de kötülüğe de yatkın kişiler olarak görüyorum. İsimleri belirlerken ilk romanım Camio’daki gibi titiz davrandım. Kişilerin isimleri onların karakterlerine, kaderlerine veya fiziki özelliklerine dair ufak tefek ipuçları barındırıyor. Örneğin Navagos kelimesi Yunancada “deniz kazazedesi” anlamına geliyor. Galanos Yunanca “gök mavisi” demek. Morma ise Hekate’nin buyruğunda çalıştığına inanılan, yaramaz çocukları korkutan dişi bir canavarın adı. Diotima, Sokrates’e de hocalık yapan ünlü bir kadın filozofun adı. Adrastia, Ananke’nin diğer isimlerinden biri. ROMANDA RÜYALARIN YERİ Adrastia’nın romanının adı Mor Balığı Avlamak. Bu başlığın özel bir anlamı var mı? Adrastia’nın romanının başlığı öncelikle kitabımda da anlattığım gibi denizin derinliklerinde bulunan ve ancak usta dalgıçlar tarafından bulunup çıkarılabilen, bu yüzden de pahalı olan mor deniz kabuklularını avlayarak yaşamını kazanan dalgıçları akla getiriyor. Mor Balığı Avlamak deyiminin bir anlamı daha var. Yunanlılar mor balıkları bulabilecek kadar derinlere dalma eylemini, kendi iç dünyalarındaki derinliklere inmekle özdeşleştirmişler. Bu, insanın kendi içindeki denizin derinlerine dalarak kendini keşfetmek için ve ruhunun bilinmeyen katmanlarına inerek oradan kıymetli bir şeyleri yüzeye çıkarmak için çabalaması demek. Bir bakıma Jung’un ‘kolektif bilinçaltı’ dediği alana temas edecek kadar derin bir meditasyon hali olarak da nitelendirilebilir. Altıncı Irk’ta yapmaya çalıştığım biraz da bu. İçimizdeki en gizli yerlere dokunup, kendi doğamızla, yaşam biçimimizle, birbirimizle ve çevremizle kurduğumuz ilişki modelleriyle yüzleşmek. Bu roman bir anlamda bir ‘katarsis’ ama ben bilinçaltını kurcalarken geleneksel yöntemlerle yetinmedim. Yani, yalnızca bodruma inmedim, tavan arasına da çıkmaya çalıştım. Romanımda rüyaların önemli bir yer tutmasının nedeni de bilinçaltına dokunma çabası. Mitolojik hikâyeler zaten hepimizin genetik hafızasında kayıtlılar. Genetik hafızamızla ve kolektif bilinçaltıyla temas etmek için en uygun araçlar bu hikâyelerde ve rüyalarımızda karşımıza çıkan semboller. Altıncı Irk hakkında okurlarınızın en sık sorduğu soru nedir? En sık karşılaştığım soru ‘Ananke’ adlı bir tanrıçanın Yunan mitolojisinde gerçekten var olup olmadığı. Kendisinden çok bahsedilmediği için pek bilinmiyor, ama böyle bir tanrıça var. ‘Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke’ özellikle Orphik mitlerde daha çok karşımıza çıkıyor. Yunanlılar bu tanrıçadan çok çekindikleri için fazla bahsetmemişler. Hikâyeleri anlatılmayan, görevleri ve güçleri tanımlanmayan, fiziksel özellikleri bilinmeyen bir tanrıça Ananke. Romanda belirttiğim gibi, diğer tanrılara ve tanrıçalara yüzlerce tapınak yapılırken, Ananke için yalnızca bir tane yapılmış. Platon bütün eserleri içinde Ananke’den bir defa bahsediyor, orada da şöyle diyor: “Ananke’den tanrılar bile korkar.” Karşılaştığım ikinci soru dünyanın sonunun yaklaştığına inanıp inanmadığım. Bana kalırsa bu gezegen, yani ‘Gaia’ insanoğlu tarafından yok edilmeyi kolayca kabullenmeyecek, direnecektir. Gaia’yı küçümseyerek hata yaptığımızı düşünüyorum. Ona verdiğimiz zararın farkında olduğundan ve bize karşı gereken önlemleri alacağından eminim. Altıncı Irk/ Berrak Yurdakul/ Derin Kitap/ 280 s. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1132 Berrak Yurdakul (Fotoğraf: Eril Balta)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle