Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İtalya kara edebiyatının günümüzdeki en tanınmış yazarlarından Andrea G. Pinketts’ın Lazarro, Çık Dışarı‘da yarattığı tuhaf kahraman Lazzaro, kasabasını kötülerin elinden kurtarmak niyetinde. Yıllar sonra döndüğü Bellamonte’de hem geçmişinin hem de bir çocuk katilinin peşine düşüyor. Lazzaro, Dışarı Çık romanının tuhaf kahramanı Lazarus Santandrea, Andreas G.Pinketts’i andırıyor. Aralarındaki en önemli fark Lazzaro’nun hiçbir zaman çocukluğunu yaşayamaması ve belki de hiç yaşlanmayacak olması. Ë Serap ÇAKIR azar kimliğinin yanı sıra gazeteciliğiyle de ülkesinde çok iyi tanınan Andrea G. Pinketts, 1961 Milano doğumlu.Türkçeye ilk kez kazandırılan Lazzaro, Dışarı Çık yeni bir yazarla tanışmak isteyenler ve yeraltı edebiyatına ilgi duyanlar için eğlenceli bir keşif olabilir. Edgar Allan Poe’nun en tanınmış öykülerinden biri olan Morgue Sokağı Cinayeti’nde Mösyö C. Auguste Dupin, kendisini bir cinayetin ortasında bulmaz, adeta içine atlar; anakızı acımasızca öldüren katilin Andrea G. Pinketts’tan ‘Lazarro, Çık Dışarı’ Kasabanın küstah kahramanı izini sürer. Adrea G. Pinketts da okuyucularına, Bellamonte’de iki çocuğun katili olarak şüphelendiği bir adamın peşine düşen Lazzaro’nun macerasını anlatır. Tıpkı Poe’nun öyküsündeki gibi cinayet bilgileri ayağına kadar gelecektir Lazzaro’nun. Ancak Mösyö Dupin’e polislerce duyulan saygının onda biri bile Lazzaro’ya nasip olmaz. Çocukluğunun geçtiği kasabanın, zamanında “kötü” çocuklarından biridir o. ESKİYİ ARAYIŞ “Anılar vergiye tabi değildir” diyerek Milano’dan Bellamonte’ye doğru yola çıkar Lazzaro. Amacı kendini bulmak, çocukluğunun oyun alanlarında geride bıraktığı izleri görmektir. Otobüste ona Dea isimli çok güzel ve genç bir kız eşlik eder. Yol boyu genç kadına espriler yapar, ukala ve aldırmaz tavırlarıyla onu etkilemeye çalışır. Dea gençtir evet ama Lazzaro kendini her daim genç hissedenlerdendir; en azından Bellamonte defterini kapatıncaya kadar bu his devam eder. Bir zamanlar, altmışlı yıllarda doğan neslin ardından yeni bir jenerasyonun gelmeyeceğine inanmıştır ancak her ne kadar küçümsese de yeni neslin varlığını inkâr edemez. Politikaya yabancı, markalı giysilere özentili, hayat stilini tüketim, sınırsız eğlence ve savrukluk üzerine kurmuş bir jenerasyon olarak görür onları, dejenerasyona uğramış zayıf tiplerdir. “Altmış sekiz kuşağı kadar yaşlı değildik, fakat yakılan arabaların ve suçlu polislerin bumekânlara, paranın soldurduğu hayatlara dalar. Philip Marlowe kadar küstahtır ve cinayeti çözmeden pes etmeyecek kadar gözü kara; Mösyö Dupin kadar tuttuğunu koparan ve Chinaski gibi akşamdan kalma. Dünyada kötülüğün olduğunu bilecek kadar ayık, kanında alkol olmadan konuşmayı istemeyecek kadar sarhoştur. Dünyada iyilik kadar kötülüğün olduğunu hem yazar Andrea G. Pinketts hem de alter egosu Lazzaro bilmektedir elbette; ancak bildikleri önemli bir şey daha vardır hayata dair: “Kötülükler insana iyi olduğunu hatırlatır.” İyi kalplidir Lazzaro; evet biraz küstahtır, kendini beğenmişliği vardır, insanlara tepeden bakan konuşmalar yapar ara sıra ancak iyilerin tarafında bir adamdır. Ağzı geceden kalma grappalarla leş gibi koksa da yüreği ölen torununun yasını tutan yaşlı bir kadınla birlikte atar. Alkolü sever sevmesine fakat uyuşturucuyla hiç işi olmaz. Pinketts’ın Lazzarosu kara edebiyatın ağzı bozuk çocuklarına da pek benzemez; küfür etmez. Çocukluk ve gençlik çağının masum, temiz ve güzel kasabasını kötülerden korumak için giriştiği bu çetin kovalamacada Lazzaro, kimi zaman avcı, kimi zaman da av olur. Hem katilinin hem de geçmişinin peşindeki kahramanımız, gelecek günlerde atacağı büyük adımlardan önce, mazisindeki ayak izlerini temizlemek, onlarla vedalaşmak ister. Çünkü tatil dönüşü, şehir hayatının keşmekeşiyle bezeli, “ciddi bürolardaki ciddi işlerin” yaşanacağı bir hayat bekler onu. Birkaç gün sonra bineceği otobüs Lazzaro’nun bir anlamda “gençliğinin cenaze arabasıdır.” Delişmen günlerinin bittiğinin farkında olarak, “standart” bir yaşamın koynuna atılması gerektiğinin bilinciyle binecektir Milano’ya giden otobüse. Dönüş otobüsü “normal” bir hayatı yaşamak zorunluluğunu hisseden bir adamı, yenilgisine, “normali kabullenme bürosuna” doğru taşıyacaktır. PİNKETTS, BOL GÜNEŞLİ BİR YAZAR Lazzaro, Dışarı Çık kasabalarına yıllar sonra dönen, tanıdık kokular ve simalar arayan, geçmişiyle yüzleşmek isteyen insanları kucaklarken aynı zamanda kara edebiyatın en güzel örneklerinden birini sunuyor. Bir cinayet öyküsüyle birlikte arka planda anlatılan olaylar, kapitalist dünyaya küçük küçük atılan eleştiri dolu taşlar, ince bir alayla işlenen hikâyenin farklı üslubu ve atmosferi, okuyucu olarak Pinketts’ı ve yarattığı kahraman Lazzaro’yu bambaşka bir yere koymamızı sağlıyor. Siz “İtalyan kara edebiyatının en tanınmış isimlerinden” dediklerine bakmayın, bol güneşli bir yazar Andrea G. Pinketts. Onun karalığı, yeraltından seslenmesinde, sokağın dilini bilmesinde. Sokakların karanlığından çok, şehir ve kasaba gölgelerinin yabancı sevmeyen, azınlık sevmeyen, “anormal” sevmeyen uzun gölgeler bunlartehlikesini çok daha iyi anlamış bir adam. Öyle olmasa küçücük bir kasabaya Lazzaro’yu gönderip, peşinden vampirler, cinler, devler, cüceler ve güzeller yollamazdı. Kahramanına arada eşlik etsinler diye Proust, Kafka, Hemingway, Cagliostro, Fogazzaro ve Ungaretti gibi yazar, heykeltıraş, ressam ve oyuncularla okuyucuyu karşılaştırmazdı. Karalığın, sokağın dilinden değil insanlığın ruhundan çıktığını bilmese kendisini, azınlığın, farklı olanın yanında hissetmezdi. Andrea G. Pinketts Y lunduğu bir Milano’da “Çinli”ler ve “faşist”lerle dövüşecek kadar olgunduk.” Lazzaro, geçmişini düşünerek ilerlediği Bellamonte sokaklarında eskiye dair özdeşleştirdiği ne varsa aramaya koyulur. On yıl öncesinin hoyrat, gözü kara, delişmen Lazzaro’sunu arar sokak sokak. Alt benliğinden yüzeye çıkan hatıralar, pek çok insanın karşılaşmayı ümit ettiği türdendir. Tanıdık simalar, anılarla dolu dükkânlar, her zaman gidilen kafeler, barlar, okullar, komşular… “Anıların kuralı duygusallığın üzerine kuruludur; on yıl önceki çöreğin şahane kokusu sürerken evvelki günkü çöreğin kreması bozuk gelir” diyerek hayıflanır. Eskiden keyifle tadına baktığı çörekleri satan fırına uğrar, alışveriş yapıp arada küçük şeyler çaldığı mağazaya gider, yarı deli olarak baktıkları ve konuşmaya bile korktukları Kedili Adam’la karşılaşır. Dağ evindeki restorana uğrar, arkadaşı Baykuş Mimi’yle hasret giderir. Lazzaro aranır! Çocukluğunu, gençliğini, eski masum kasabasını didik didik eder; geçmişiyle yüzleşir. Belaya bulaşmak gibi bir niyeti yoktur Lazzaro’nun, fakat belayı çeken bir tarafı olduğu da inkâr edilemez. Birkaç günlüğüne geldiği Bellamonte’de adeta mıknatıs gibi esrar kaçakçılarını, güvenlik görevlilerini ve kabadayıları peşine takar. Ancak belanın büyüğüyle guguklu saatli bir eve benzettiği Albergo Antico adlı otelde karşılaşacaktır. Eşyalarını dolaba yerleştirdiği sırada gözüne buruşturulup dolabın arka taraflarına doğru fırlatılmış bir gazete kupürü ilişir. Kupür Bellamonte’de birkaç ay önce cinayete kurban giden bir çocukla ilgilidir. Haberin Lazzaro’da merak uyandıran kısmı ise bazı harflerin işaretlenmiş olmasıdır. İçinden bir ses katille bu kâğıt parçası arasında bir ilişki olduğunu söyler. Bu tesadüfî haber aynı zamanda Lazzaro’nun kanını dondurur. Bellamonte’si bir katil tarafından işgal edilmiş, eski oyun yerleri kanla lekelenmiştir. Sağduyusunu harekete geçirerek katilin peşine düşer. Lazzaro kasabasının vicdanı olur. Çünkü kahramanımız için bir çocuğun ölümü çok şey ifade eder. “Bir çocuğun ölümü tanıdık olmasa bile herkesi etkiler. Hayata karşı yapılacak en büyük hakarettir. Bir çocuğun ölümü, çöllerden vahaları silip serapları da ortadan kaldırmak gibidir.” Çünkü şiddetli bir ölüm “ölümün ta kendisi tarafından işlenen haneye tecavüzdür, gücün kötüye kullanılmasıdır, cennet bahçesinden bir kilo elma satın alıp hesabı Adem’e ödettirmektir.” Lazzaro, cebine koyduğu gazete kupürüyle katilin peşine düşmesinin ardından, Raymond Chandler’ın Philip Marlowe’u olur; Poe’nun Dupin’i, biraz biraz Bukowski’nin Chinaski’si. Onlar gibi karanlık dünyalara, yapmacık insanların bulunduğu Lazarro, Dışarı Çık/ Andrea G. Pinketts/ Çeviren: Nilgün Onart/ Ayrıntı Yayınları/ 192 s. SAYFA 18 20 EKİM 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1131