23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

José Saramago’nun son romanı ‘Kabil’ Tanrısal takvimin tersi José Saramago’nun yayımlandığı ülkelerde tartışma yaratan romanı Kabil, Işık Ergüden çevirisiyle Türkçede. Saramago Kabil‘de, insanın kutsal kitaplardaki yaradılış hikâyelerine geri dönüyor ve bu kutsal metinleri kendi kaleminde tekrar kurarak çağdaş bir roman haline getiriyor. Kahramanı Kabil üzerinden insanlığın dünü ve bugününe dair derin sorgulamalara girişen yazar, Tanrı fikrinin de çok yönlü bir eleştirisini yapıyor. Ë Eray AK obelli yazar José Saramago’nun ölmeden önce yazdığı son romanı Kabil nihayet Türkçede. Nihayet diyorum, çünkü bu romanın yurtdışında yayımlandığını ve yayımlandığı andan itibaren de konuşulmaya başlanıp derin tartışmalar yarattığını bilen Saramago okurları, Kabil’in Türkçeye çevrileceği günü beklemek için kum saatini çoktan çalıştırmaya başlamıştı. Roman üzerine yapılan bu tartışmalar ise Kabil’in edebi değerini masaya yatıran müzakereler değildi elbet. Tartışmalar daha çok yazarın romanda ele aldığı konular ve sorularla ilgiliydi. Bu tartışma odağına giren konu ve sorunlar da Saramago’nun romanda “tabu” olarak nitelenen konuları kaşımasından ileri geliyordu. Yaradılış mitlerine geri dönmüştü son romanında Saramago ve bu geri dönüşü de Eski Ahit ve İncil’in sayfaları arasından devşiriyordu. İşte Kabil de tam bu yüzden ilgi ve tepki merkezi haline gelmişti. Tabu olarak kabul gören kutsal kitapların ve bunların yaradılışla ilgili her kelimesinin, modern roman sanatının verdiği tüm olanakları kullanarak yeniden inşasına girişiyordu Saramago Kabil’de. Kutsal metinleri kendi hamurunda yoğuruyordu. Yazarın kutsal kitaplardaki hikâye ve konuların içinden bir modern çağ eleştirisi yaratması, kutsal metinleri çağdaş bir anlatı nesnesi haline getirmesiydi tepki çeken. Kabil’in tartışılmasının nedeni buydu. Bu tartışmalar ekseninde tek unutulan ise romanın ne bir kutsal kitap ne de yeni bir “din” çağrısı olduğuydu. Romanı sadece roman, yani bir edebi ürün olarak göremeyenlerin çekişmesinin doğurduğu zırvalardı Saramago üzerinde atılan salvolar. Aslında edebi değil de dışarlıklı bir gözle bakıldığında roman üzerine yapılan tüm bu tartışmaların nedenini anlaSAYFA 10 20 EKİM mak zor değil. Dokunulmaza dokunmak her zaman insanların kanına dokunur. Ancak şu da bir gerçek ki dokunulmazı tartışılır, konuşulur hale getirmeden de bir adım ileri atmak hiçbir zaman kolay değildir. Saramago da işte bu tarih boyunca hep atılmış ve kuşkusuz yine atılacak adımlardan sadece bir tanesini atmış Kabil’de. Burada konu kutsal metinleri tartışmaya açıp üzerine bombalar yağdırmak değil. Saramago’nun bu kutsal metinleri “araç” edinip insanlığa ne anlatmaya çalıştığını yakalamak. Yoksa diğer türlüsü elbet söylenecektir, hatta tüm bu “tabu düşkünleri” üzerine düşeni yapmış desek dahi abartı olmaz. Geçmişten bugüne her “yeni” illa ki bir taşa maruz kalmıştır, ama işin aslı zarfı değil mazrufu görebilmekte saklı her zaman. LANETLİ GEZGİN Kabil, tüm bu tartışmaların dışında, her şeyden önce bir insanlık eleştirisi. İnsan türünün evrendeki yerini kazanmayı hak edip etmediği tartışılıyor aslında roman boyunca yazar tarafından. Her ne kadar Tanrı fikrinin bilindiği gibi bir işleme tabi “tutulmamasıyla” ön plana çıksa da roman, “tüm riyakârlığına, ikiyüzlülüğüne ve yalanlarına rağmen insanın nasıl hâlâ bu dünyanın sahibi olduğu” sorusunun temellerinden doğuyor. Suç, ceza, adalet, nefret, ihtiras gibi insana özgü kavramlar ile savaş, katliam, cinayet, boyun eğme ve isyan gibi insana özgü eylemler çok farklı boyutlarıyla, içine Tanrının da girdiği “insanüstü” bir katmanda irdeleniyor. Saramago’nun böyle “insani” ve bir o kadar da “insanüstü” bir roman yazabilmesi, ayrıca bu konuyu kutsal kitapların tekinsiz dehlizlerinde dolaştırabilmesi için kahraman araştırmasına çıktığında ise karşısına Kabil’den öte çok da fazla karakter çıkmamış olsa gerek. Romanın ele almak istediği konuları anlatabilmesi için en uygun kahramanı seçmiş yazar. Bunu romanın kendisi ve kutsal kitaplarla birlikte değerlendirirsek birkaç önemli sebebi var. Habil ile Kabil’in hikâyesini hatırlayacak olursak yazarın kendine kahraman olarak neden Kabil’i seçtiği daha net ortaya çıkar: Çiftçi olan Kabil ve çoban kardeşi Habil Tanrıya adaklarını sunar, ancak Tan N rı, Kabil’in adağını değil de Habil’inkini kabul eder. Kabil de buna çok sinirlenip kıskançlık içinde kardeşi Habil’i öldürür. Adem ile Havva’nın ilk günahı işlemesinden sonra çocuklarından Kabil de ilk cinayeti işlemiş olur böylelikle ve tanrı tarafından lanetlenir. Cezası da durmadan yeryüzünde dolaşmaktır. İşte tam bu olaydan sonra Saramago’nun romanda anlatmak istedikleri açısından biçilmiş kaftan haline gelir Kabil, çünkü yazar bu “lanetli gezginle” birlikte okurunu Eski Ahit ve İncil’de adı geçen pek çok diyarda yolculuğa çıkarmayı amaçlıyor romanda. Bu yolculuğu da zaman mekân gözetmeyen bir gezinti olarak planlıyor. Bu bağlamda okuyucu olarak biz de Tanrısal takvimin ne gösterdiğine bakmaksızın “kutsal tarihin” sayfaları arasında kayboluyoruz. Bu bağlamda romanın sayfalarında nereleri gezmiyor, ne zamanlar aşmıyor ve bize neler anlatmıyor ki Kabil: “(…) efendi’nin oğlunu kurban etmeyi buyurduğu İbrahim adlı adamın hikâyesini (…) sonra, insanların göğe erişmek için yaptıkları ve efendi’nin bir solukta yıktığı büyük kulenin hikâyesini (…) sonra, erkekler başka erkeklerle yatmayı tercih ediyor diye, efendi tarafından ateş ve kükürt cezasının, gelecekteki eğilimleri ne olacağını henüz bilmediği çocukları da esirgemeden yağdırıldığını (…) sonra, sina denen bir dağın eteğindeki büyük kalabalığı, bir altın buzağı yapıp taptıklarını, bu nedenle de çocuğun öldüğünü (…), israiloğulları denen bir ordunun otuz altı askerini öldürme cüreti gösterdikleri için bütün halkı, son kalan çocuğa dek yok edilen midyani şehrinin hikâyesini (…), eriha denen bir başka şehri (…), surları koç boynuzundan yapılma boruların gürültüsüyle yıkılmış, sonra da şehirdeki her şey yakılıp yıkılmış, erkeklerden ve kadınlardan, gençlerden ve yaşlılardan başka, öküzler, keçiler ve eşeklerin” (s. 110) dahi yok edildiği, son olarak da nuh’un gemisine kadar birçok diyarın ve “hikâyenin hikâyesine” tanıklık ediyoruz. TANRI FİKRİNİN ELEŞTİRİSİ Saramago’nun bu “kutsal” hikâyelerin yeninden yaratımıyla amacı elbette sadece gezinti değil. “İnsanlığa” ve aynı Kabil, tüm bu tartışmaların dışında, her şeyden önce bir insanlık eleştirisi. İnsan türünün evrendeki yerini kazanabilmeyi hak edip etmediği tartışılıyor aslında roman boyunca yazar tarafından. zamanda “tanrısallığa” dair konuşmak yazarın tüm bu mekânları yaratmak ve kahramanı Kabil’e gezdirmekteki amacı. Bu kanaldan romanın altmetinlerine doğru ilerlersek karşımıza çok farklı siniruçları çıkıyor Saramago’nun Kabil’inde. Romanın insanlığın bugününe dair çok önemli eleştirilerin kapsını araladığını söylemiştim. Ancak yine insanı bir kenara bırakmadan, Tanrı fikrinin “şiddetli” bir taarruza alındığı da yadsınamaz bir gerçek roman için. Tanrının sonsuz bağışlayıcılığına, kudretine, lütfuna… büyük büyük soru işaretleri koyuyor Saramago. Birçok yönden eleştiri oklarını doğrultuyor bu fikir üzerine. Yazarın romanını üstüne kurduğu kutsal metinleri seçmesi de bu bağlamda aslında bir rastlantı değil. Yeryüzüne kendi gönderdiği kitaplarla, kendi sözleriyle didiklemek istiyor bu fikri yazar: “Efendi, emirlerine uymayanlara felaket ya da hastalık gönderir, Demek ki efendi kinci biri, Sanırım öyle, cevabını verdi İbrahim,” (s. 72) ya da “(…) Ben, altı üstü bir kardeşimi öldürdüm ve efendi beni cezalandırdı, sodom ve gomorra’yı kasıtla bütün bu ölüler için efendiyi kim cezalandıracak şimdi görmek isterim,” (s.88) Tanrının adalet anlayışı da bu kapsamda irdelenen konuların başını çekiyor romanda. Kabil, tüm bu sorunları masaya yatırmasıyla felsefi ağırlığı da gözden kaçırılmaması gereken bir metin olarak dikkat çekiyor. Saramago’nun bu romanda yakalamak istediği alışılmışın dışında bir dili ve imlası olduğunun da altını çizmek gerekir. Yazarın ironik yaklaşımlarına ve diline daha önceki romanlarında tanıklık etmiştik. Ancak Kabil’de farklı bir çizgiden yürümeye çalıştığı açık yazarın. Okuduğu ve romanını doğurduğu kutsal metinlerin uhrevi havasını yakalama amacına düşmüş burada yazar, ancak Saramago’yu Saramago yapan o ironik yanını asla bir kenara bırakmadan. Yazarın, kutsal metinlerin uhrevi havasının içine kattığı bu ironi de aslında çok manidar bir yönüyle. Tek kelimesinin bile tartışılmadan kabul edilmesi gereken bu metinlere kendi dilini taşıyarak tabulardan çekinilmediği sürece anlamını katlayacak bir roman yaratmış Saramago Kabil’le. e.erayak@gmail.com Kabil/ José Saramago/ Çeviren: Işık Ergüden/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 146 s. 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1131
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle