Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K “Münire Turan ve Gökhan Eminsoy için” itap İçin... SELÇUK ALTUN LXXXVII “Siz Beni Bulun Ben Ararsam Herkes Anlar” anlaşılmazdır Yazı (Doğru tonda fısıldanırsa, Dönüş’teki nice sözcük bir şiir.) 2157 İstanbul’da açılacak iddialı bir balıkçı lokantasına ad önerisi: FISHTANBUL. 2158 Pazardan sebze/meyve almayı alışkanlık haline getiren, marketlerdeki zerzevattan ürker. Nur ile ayda iki kez Koşuyolu Semt Pazarı’na uğrarız. Pazarcılarla şakalaşırım (Abi sarı elma da verelim mi? / Sarı lacivert olmayan elmayı ne yapayım?), etiketlerindeki –düzeltmeyecekleri yanlışlıkları gösteririm (maydonos, bürüksel lahanası). Şubat seferinde, etiketlerinde yöresi belirtilmiş bazı ürünleri (klişeleşmişler dışında) not ettim: Alanya: avokado / Ödemiş: taze patates / Afyon: yağ çekmez patates / Antalya: tatlı beyaz soğan / Karacabey: kışlık soğan / Gaziantep: turp, nar / Geyve: kereviz / Yalova: kıvırcık, salatalık, semiz otu / İznik: Brüksel lahanası / Çengelköy: Trabzon hurması / Anamur: çilek / Menemen: ıspanak / Beypazarı: havuç, içi kırmızı turp / Çatalca: kuru ıspanak… (Langa hıyarını ben atlamadım, o yoktu.) 2159 Kadın Argosu Sözlüğü’nden (Filiz Bingölçe, Metis): Ambarcı: Pezevenk Başbayi: Genelev patronu, mama Karnıyarık: Sezaryenle doğum yapmış kadın Terliksi hayvan: Evde oturmayı çok seven erkek Zar tutmak: Pantolonunun cebinden erkeğin cinsel organı ile oynaması 2160 Geçen yıl İstanbul’da yapılan bir müzayedede ressam Burhan Doğançay’ın bir tablosu 2.2 milyon TL’ye (vergilerle 2.7 milyon TL) satıldı. Bilahare, tabloyu alan ile satan işadamlarının ortak olduğu ortaya çıktı. “rh+art” dergisi, bu ve benzeri sanatsal olgularla ilgili bir soruşturma yaptı. Bazı ressamların yanıtlarından alıntılar: Adnan Çoker: Şu andaki o artışlar yalan, spekülasyon. Özdemir Altan: Ben bu son müzayede olaylarıyla inandım ki, Türkiye’de her şey olur. Aydın Ayan: Böylesi kırılgan ve kaygan bir zemin ve tekinsiz bir ortamda hangi piyasa. Balkan Naci İslimyeli: Bu fiyatların sanatçılar için geçici sürprizler olarak değil istikrarlı çizgiler olarak yerleşmesi gerekiyor. 2161 Depresyon kat sayısı yüksek ülkedeki gözde televizyon dizileri neden ultradepresif? İzleyiciler hallerine şükretsin diye mi? 2162 Şevket Rado’ya Mektuplar (Haz. Emin Nedret İşli, YKY): 9.3.945 Ankara Sevgili Kardeşim Şevket; Kitabı hiç beğenmedim. Kusurlarını Nebioğlu’na yazdım ve değişiklik yapmasını istedim. Bu değişiklikler yapılmazsa kitabın piyasaya sürülmesine katiyen razı olmayacağım ve zararı tabiî sineye çekeceğim. Ben hayatımda hiçbir kapağın bir rabtiye ile kitaba bağlandığını görmedim. Bu ne biçim şey? Defter gibi olmuş. Her ne hal ise bütün kusurları Nebioğlu’na bildirdim. Senden gidip kendisini tazyik etmeni istiyorum. İstanbul’da kalın kapak kâğıdı bulunmaz olur mu? Ankara’da bile var. Bugün bir mağazada yerli kalın kartonlar gördüm. Eğer kapak için Nebioğlu daha para istiyorsa göndereyim. Her halde kitabı defterlikten kurtar, rica ederim. Gözlerinden öperim. Cevabını beklediğimi söylemeye lüzum yok. Selâmlarına teşekkürler. Hanım, hanımına hürmetlerini sunuyor. Elveda. Oktay Rifat 2163 Kapalı yerlerde cep telefonlarıyla bağırarak konuşup gürültü kirliliği yaratanlara karşı telefon operatörlerine iki öneri: 1) Cihazın ekranına, “yüksek sesle konuşmadığınızda da muhatabınız sizi duyabilecektir” yazılması, 2) Veya yüksek sesle konuşanların faturasını %10 artıracak bir sistemin geliştirilmesi. 2164 İşine gelişine göre saldırman, eleştirmen veya methiyeci Semih Gümüş’ün (S.G.) bir tuhaflığı da yanlış bilgi (Bana bir de “aptal” yerine konmak koyuyor.) Ocak ayının dondurucu 2151soğuğunda Paris’e gitmemizin ana nedeni, Grand Palais’deki “Bizans’tan İstanbul’a” sergisiydi. Etkinliği bitimine dört gün kala izlediğimize sevinemedik. Beklesek onu sonbaharda, İstanbul’da da izlemek mümkünmüş. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti olunca yıllık etkinlik programı yayımlandı da ben mi atladım? Kültürlü dostlarımın da bu tür bir listeden haberleri yok. Yalnız estetbaşı Engin Yenal’ın yolladığı ve bir İngilizin hazırladığı internetsel tanıtım yazısında, planlanan dört küresel etkinlik içinde serginin adını iş işten geçtikten sonra görmüş oldum. O kaynaktan bir şey daha öğrendim; 2010’da Avrupa’nın bir değil üç kültür başkenti var. Diğerleri Almanya’dan Essen ve Macaristan’dan Pecs kentleri… 2152 İşkillenip internetten, Avrupa Kültür Başkentliği maddesiyle ilgili kısa bir (t)arama yaptım. Fikir, Yunanistan’ın Kültür Bakanlığı’nı yaptığı sırada, aktrist Melina Mercouri’ye ait. 1985’te kıtanın ilk kültür başkenti Atina /1986’da Floransa /1989’da Paris /1995 ve 2007’de Lüksemburg /2000’de 9 kent /2009’da Vilnius ve Linz /2011’de Turku ve Tallinn /2012’de Guimaraes ve Maribor. Eminim sayılanlar arasında adını duymadığınız veya kültür başkenti özelliğinden kuşkulandıklarınız yok değildir. Bu arada Roma, Venedik, Londra ve St. Petersburg gibi kültür megakentleri başkentliğe henüz aday olmamışlar, eminim hiç olmayacaklar. Uygulama giderek bir Eurovizyon Şarkı Yarışması şenliğine mi dönüşmüş. Keşke biz de mi başvurmasaydık? Çünkü İstanbul, Avrupa’nın değil Dünya’nın Kültür Başkenti’dir. 2153 10.05.2010! Konstantinopolis (İstanbul) 1680 yaşında. 2154 13.02.2010 tarihli The Guardian’a göre, internetsel ortamda modacı Alexander McQueen’in intiharı ve ChelseaArsenal(canlı) maçından daha çok izlenen haberin başlığı: “Erkeklerle konuştuğu için diri diri gömülen 16 yaşındaki Türk kızı.” 2155 Gençler, “tuhafiyeci” kimdir bilir misiniz? Orta yaşlılar, “tuhaf” ile “tuhafiye” arasındaki ilinti hiç aklınıza geldi mi? 2156 Dönüş’ten (Güven Turan, YKY) Yazmak kalıcı olabilir “Silgi ile yazmak” Kalem örter Yazılar her zaman SAYFA 20 veya varsayımlarla ucuz polemik yaratmaktır. Örneğin, zarif insan ve eleştirmen Mehmet H. Doğan’ı (19312008), hasta yatağında haksız yere üzmüştü. S.G., rahmetli Edip Cansever’in kızını da sinirlendirip yine ağzının payını almış. (Kaynak: 23.12.2005 tarihli Radikal Kitap) Açıklama Sayın Gümüş, 9 Aralık 2005 Cuma günü Radikal Kitap Eki’ndeki ‘Sonrası kime kalır?’ başlıklı yazınıza cevap vermeyecektim, ancak meydanı da sizin kaba görüşlerinize bırakmak istemedim. Babamın ölümünden sonra sizin de uzun yıllar çalıştığınız ve çok iyi bildiğiniz Adam Yayıncılık ile biz 18 yıl beraber çalıştık. Hem de bir gün bile nenedenniçin demeden… Bana kalsa yolumu ayırırdım, ama annem Mefharet Cansever’in babamın başlattığı her şeye saygısı sonsuzdu. Böyle de yıllar boyu sürdü gitti. Sizin içiniz hiç burkulmasın, zira insan ilişkilerindeki incelikleri, saygıyı biz babamızdan öğrendik ve emaneti gururla taşıyoruz. Zannederim siz geçen hafta konu kıtlığı çekip (akmasa da damlar) böyle bir yazıyı kaleme aldınız. Sizin Edip Cansever masasında oturmadığınız belli. Bir kez dahi evimize konuk olarak gelmiş olsaydınız böyle bir yazıyı kaleme almazdınız, alamazdınız. Bizim ailemiz sevgi doludur, saygı doludur, dostluk doludur. Eminim bütün sevgisizliğinize, saygısızlığınıza rağmen sizi de kabul ederdik, bizleri biraz tanırdınız. Esas ‘Cahil Cüretkârlığı’nı bizleri tanımadan siz bu yazınızda gösterdiniz. Hem de ufacık bir edebiyat reytingi için… Siz hiç merak etmeyin. Ailesi Edip Cansever şiirini ona hiç zarar gelmeyecek biçimde koruyor. Bence ‘tuhaf olmayan’, ‘haksız olmayan’ ve ‘sulandırılmış olmayan’ şu: Edip Cansever nesiller boyu devam eder ama… ‘Sonrası sizin gibilere hiç kalmaz’. Nuran Cansever Birol 2165 Bâki Asiltürk’ün hazırladığı şiir yıllıklarını biriktiriyorum. 2009 Yıllığı’na seçtikleri, “şiirin en güçlü olduğumuz edebiyat türü” söylemimi destekler gibiydi. Yıllık’tan şiir şiddetinde on dize: “Seni görünce kalbim neden mavidir bilmem” Hulki Aktunç “Ok hep gider kalan benim” Abdülkadir Budak “Ağaca çarpan yağmurun dirilişi” Tuğrul Tanyol “Şiirin bitkin kalmalı yazılmaktan” Haydar Ergülen “Demedim ki ben dünyayım yaz dendi yazdım” Seyhan Erözçelik “Keskin nişancılar var sersemle¥ ten bakışlarında” küçük İskender SuzanTayfun Bayazıt CUMHURİYET KİTAP SAYI 1055