03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ bağlamında ele alıyor. AşknameMakâlât/ Şemsi Tebrizi, Mevlâna Celalettin Rumi/ Hazırlayan: Mümin Semerci/ Kitapmatik Yayınları/ 464 s. “AşknameMakâlât”, Şemsi Tebrizi’nin bazı sohbetleri sırasında, Mevlâna ile konuşurken aralarında geçen konuların, müritler ve inkârcılar tarafından sorulan sorulara verdiği cevapların derlenmesiyle oluşmuş. Yapıt aynı zamanda okura Mevlâna’nın özel yaşantısını, onun hayat hikâyesini kapsayan birçok gizli olayı da gösteriyor. Kitap, bu gizli kalmış konulara açıklık getirdiği gibi, Mevlana’nın Şems’e nasıl bağlandığına da bir derece ışık tutuyor. Karadeniz Rapsodisi/ Şefik Asan/ Heyamola Yayınları/ 322 s. “Karadeniz Rapsodisi”, iki eski dostun, hayatını doğa içinde sürdürmeyi yeğleyen, bilgili bir yaşam ustası ile kentin sıkıcı ortamından kaçıp köye yerleşmeye karar vermiş bir yazarın, Karadeniz’in yeşil bir cennetinde geçen altı aylık arkadaşlıklarının öyküsü. Roman, ağırlıklı olarak, doğa ile dost olan Şahbenderoğli’nin hayat serüveni etrafında dönüyor. Değişim üstüne kurulu ve sıradan olan her şeyin onun için azap sayılan renkli yaşamı, Şefik Asan’ın kaleminden okuyucuya sunuluyor. Stepançikovo Köyü/ Fyodor Mihayloviç Dostoyevski/ Çeviren: Nihal Yalaza Taluy/ Türkiye İş Bankası Yayınları/ 290 s. Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi kapsamında yayımlanan “Stepançikovo Köyü” Dostoyevski’nin önemli romanlarından biri. Dostoyevski bu romanını, sürgün ve zorunlu askerlik cezasını tamamlayıp Sibirya’dan ayrıldıktan sonra döndüğü Petersburg’da kaleme almış. Dostoyevski, 1859’da yayımlanan “Stepançikovo Köyü”nde çizdiği karakterlerle, Rus kişiliğinin köyde de şehirdekinden farksız olduğunu gözler önüne seriyor. Sanatta ve Edebiyatta EleştiriAlman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı/ Walter Benjamin/ Çeviren: Elçin Gen, MustafaTüzel/ İletişim Yayınları/ 194 s. “Eleştiri, bir eserin yorumlanması değil, tamamlanmasıdır; beğeniye bağlı bir yargılama değil, eserdeki hakikatin açığa çıkarılmasıdır”. “Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı”, Walter Benjamin’in 1919’da Bern Üniversitesi’ne sunduğu doktora tezi. Benjamin tezinde, romantizmin daha yaygın olarak bilinen geç safhaları ile erken romantikler arasındaki farklar dikkat çekiyor. Erken romantiklerin sanat eleştirisi konusundaki görüşlerine odaklanan bu yapıt, eleştirel kuramın temel metinlerinden biri ve bugün de pek çok çalışmaya konu olmaya devam ediyor. SAYFA 32 Türkiye’de KesişenÇatışan Dinsel ve Etnik Kimlikler/ Hazırlayan: Rasim Özgür Dönmez, Pınar Enneli, Nezahat Altuntaş/ Say Yayınları/ 318 s. Bu çalışma, Türkiye’deki etnik ve dini kimliklerin toplumsal hareketlere dönüşmelerini ve devletle ilişkilerini inceliyor. Bahsi geçen toplumsal hareketlerin ulusötesi yapıları ise çalışmanın bir diğer ana temasını oluşturuyor. Kitap, Türkiye’deki devlet kimlikler ilişkisini, siyasal alanın ve bu grupların dönüşen tarihsel, siyasal ve sosyal anatomisini inceleyerek, Türkiye’de bugün neler olduğunu bir nebze aydınlatmaya çalışıyor. Mozart ve Gizli Örgütler/ Helmut Reinalter/ Çeviren: Filiz Karahasanoğlu/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 182 s. Kitap, bu büyük dehaya ve onun yapıtlarına bambaşka bir açıdan yaklaşıyor. Kitapta, Mozart ve içinde yaşadığı dönem bilimsel bir bakış açısıyla ele alınıyor. Dolandırıcılar, şarlatanlar, semboller, aydınlanma mücadelesi ve özgürlük tutkusu arasında kalmış bestecinin dünya görüşü titizlikle inceleniyor. Alanlarında uzman müzikologlar ve tarihçiler şimdiye kadar yapılmamış olanı yapıyorlar. Mozart’ın yapıtları ve yaşamı masaya yatırılıyor. İyi Geceler Tatlı Prens/ Pierre Charras/ Çeviren: Sosi Dolanoğlu/ Can Yayınları/ 102 s. Bir babaoğul arasındaki sevginin, yanlış anlamaların ve söylenmemiş sözlerin hikâyesi anlatılıyor “İyi Geceler Tatlı Prens”te. Babasını kaybetmiş, ona hayattayken bir kez olsun “Seni çok seviyorum” diyememiş olan oğulun, duyduğu acı ve özlemi giderebilirmişçesine geçmişi sözcüklerle yeniden kurmaya, babasına söyleyemediklerini, geç de olsa bu yolla dile getirmeye çalışması, romanın başlıca konusu. Pierre Charras, bir baba ve oğul arasındaki, sevgi ve suskunluklarla örülü, son derece kişisel denebilecek ilişkiyi bir şiirsellikle aktarıyor. Erken Dönem Osmalı Devleti’nin Yapısı/ Heath W. Lowry/ Çeviren: Kıvanç Tanrıyar/ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları/ 186 s. Heath W. Lowry’nin, birincil kaynakların okumasındaki hataları gün ışığına çıkarıp farklı yorumlar önererek, Osmanlı İmparatorluğu’nun kökeninin tarihyazımını yeniden değerlendirdiği yapıtı, Osmanlı İmparatorluğu çalışmalarıyla ilgilenenlere kaynak bir çalışma niteliğinde. Osmanlıların 14. yüzyılda Balkanlar’daki başarısının ardında, İslam’ı yaymak olduğunu söyleyen eski bakışa karşı yazar, Osmanlıların bu topraklardaki akınlarındaki temel amacın ganimet ve köle edinmek olduğunu savlıyor. İlaçla Tedavi Efsanesi/ Joanna Moncrieff/ Çeviren: Tevfik Alıcı/ Metis Yayınları/ 340 s Joanna Moncrieff’in ifadesiyle bu kitap, “bir efsanenin yaratılışını ve gerçekliğin doğru bir tasviriymiş gibi nasıl kabul gördüğünü” anlatıyor. Söz konusu efsane, psikiyatrik ilaçların ruhsal bozukluk ve rahatsızlıkların temelinde yatan biyolojik aksaklıkları düzelttiği fikridir. Psikofarmokoloji alanının saygın isimlerinden Moncrieff, yaptığı kapsamlı araştırmalara dayanarak bu efsanenin temelsiz olduğunu okurlara gösteriyor ve özellikle de uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlı etkileri konusunda uyarılarda bulunuyor. Nesneler Sistemi/ Jean Baudrillard/ Çeviren: Oğuz Adanır, Aslı Karamollaoğlu/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi/ 248 s. “Tüketimin çağdaş toplum için geçerli bir terim olmasının nedeni, daha güzel ve daha çok yemek yememiz, daha çok imge görüp mesaj okumamız, daha çok ev eşyası ve ıvır zıvır sahibi olmamız değildir. Tüketim toplumunda tüketimin kendisi bizatihi bir gereksinim haline gelmiştir.” İnsanın artık ihtiyaç duyduğu için tüketmediğini, tüketmeye ihtiyaç duyduğu için bunu yaptığını savunan Jean Baudrillard, bu kitabında tüketim toplumunun mekanizmalarını ve onun nesneler sistemini çözümlemeye çalışıyor Devrimin Üç Kadını/ Ayten Aygen/ Destek Yayınevi/ 282 s. Genç Cumhuriyetin başkenti Ankara’da, devrime inanmış üç idealist kadın: Latife, Mevhibe ve Müveddet… Bu üç kadın, 1920’lerin bozkırında çağdaşlığın, laikliğin, devrimciliğin ateşini yakarlar. Siyasi çalkantıların ortasında, yepyeni bir devletin kuruluş sancıları içinde birbirine güç veren bir dostluğu örüp “Devrimin Üç Kadını” haline gelirler. Kitapta, Atatürk’ün eşi Latife, İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe ve Kâzım Özalp Paşa’nın eşi Müveddet Hanımların, acılar, zorluklar ve ihanetle örülü yılların içinde mücadele, devrim ve de aşkla dolu yaşamları anlatılıyor. Bir Delinin Anıları/ Gustave Flaubert/ Çeviren: Burak Zeybek/ Sel Yayıncılık/ 94 s. Türkçeye ilk kez kazandırılan klasik bir yapıt olan “Bir Delinin Anıları”nı, Flaubert 1838’de yazmış. Kitap, yazarın kendisinin de dahil olduğu burjuva dünyasına eleştirel bir bakış olarak da okunabiliyor. Geçmiş ile şimdiki zaman arasında gidişgelişler tekniğiyle kaleme alınmış olan roman, imkânsız bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Gençliğin heyecanı ve sorgulayan zihniyle hem kendini hem dünyayı hem de aşkı anlamaya çalışan romanın kahramanı, on dokuzuncu yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla uzanan bir ayna görevi üstleniyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle