22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Seda Arun’dan annesi Sabahat ile babası Özdemir Asaf’a adanmış bir çalışma; “Sana Mektuplar” nümüz Türkçesinde sözcük sonlarına “d”, “b” gibi harfler gelmezken, Özdemir Asaf’ın mektuplarında bu harflerle biten birçok sözcüğe rastlanıyor. Özel isimlere gelen takılara kesme işareti koymuyor, kelimeyi bütün olarak yazıyor. Dilinde eski İstanbul insanının Türkçe kullanım özellikleri de belirgindir. Mesela “cıgara, almışın, bazan, pantolon” yazıyor. “Kahvaltı” yerine “kahvealtı” yazıyor, “ispat” yerine “ısbat”, “müsvedde” yerine “müsvette” yazıyor. “Filim, bittabî, iğri büğrü, netekim, hernekadar, epiyi” diye yazıyor. Fransızcanın etkisinde kaldığı için “ı” harflerinin çoğunda aksan vardır. Mektuplarını yazı dili yerine konuşma diliyle yazıyor. O nedenle bazı sözcüklerin anlamları ile kişi soyadlarını parantez içinde italik olarak belirttim. Bütün kitaba dipnotlar koydum. Bir de çok önemli bir konuyu da burada dile getirmek istiyorum, şu sıralar bir şiir dolaşıyor ortalıkta Özdemir Asaf’ın olduğu iddia edilen ki kesinlikle değil: “Ömür dediğin üç gündür/ Dün geldi geçti, yarın meçhuldür/ O halde ömür dediğin bir gündür/ O da bugündür.” Böyle bir şiir dolaşıyor, bu sanki gerçekten babama ait bir şiirmiş gibi referans alıp yazan bazı yazarlar da oldu. Burada babamın kullanmadığı kelimeler mesela “meçhul”... Hiçbir şiirinde yoktur “meçhul”. Bir de şunu söylemek isterim sevgili Pınar Ekinci’nin tezinde de vardır, “ç” ve “z” hırçınlık, kızgınlık olduğu zaman kullanır genelde. Özdemir Asaf bu kitabın adını dolaylı olarak da olsa koymuş, öngörmüş.. Evet 8 Mart 1948’de askere gider gitmez annesine bir mektubunun başına “Mektuplarımı saklayın” notunu düşüyor. ROMANTİK DELİKANLI! Özdemir Asaf’tan mektup var! “Sana Mektuplar”, asıl adıyla Halit Özdemir Asaf Arun’un en tutkulu aşkını yaşadığı, ilham kaynağı olan eşi Sabahat Selma Tezakın’a yazdığı mektupların derlemesi. 19441959 yılları arasında yazılan bu mektuplar kızları Seda Arun tarafından bir araya getirildi. Özdemir Asaf’ı tüm yönleriyle yakından tanımak isteyenler için sıkı bir kaynak, ehil bir derleme “Sana Mektuplar”. Seda Arun’la “Sana Mektuplar”ı ve Özdemir Asaf’ı konuştuk. Öğrenci Seda: “Ölebilirim genç yaşımda, / en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. / şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, / sevgilim, / seni bir akşamüstü düşündürebilirim.” Öğretmen: “Sen bu şiiri nereden biliyorsun? Kim ezberletti bu şiiri? Kimin şiiri bu?” Öğrenci Seda: “Babamın.” Öğretmen: “Baban ne iş yapıyor?” Öğrenci Seda: “Matbaacı.” Öğretmen: “Babana söyle, yarın okula gelsin.” yor gece, 19’a dönüyor sonra yollayamıyor askerdeyken, tekrar tarih atıyor, 20 oluyor falan. Kitabı hazırlarken ayrıca bu mektuplardan bazılarının gönderilmediği, bazılarının postada kaybolduğu, bazılarının da bulunamadığı da anlaşıldı. Size yazılmış bir mektubu da keşfediyorsunuz... Çok şaşırmıştım, üzerinde adımın yazılı olduğu bir zarftaydı, kısaca “Sevgili Kızım, İlk yaşını kutlar Sıhhat ve Saadet içinde bir ömür sürmeni dilerim” diye yazıyordu, 24 Haziran 1948 tarihli mektubunda. Yani tam 50 yıl önce, bir yaşımdayken yollamış. Okuduğunuzda bir şey fark etmişsiniz, bir kurgu yapmış babanız değil mi? Ama bu kurgu yapay bir kurgu değil. Şimdi o zamanlarda bizler sıklıkla mektuplaşırdık, o mektuplarda sorulan bir soruya diğer mektupta doğrudan yanıt verilirdi, bir de böyle bir şey vardı yani. Bu mektuplarda sorular tırnak içinde mektuba alınıyor ve cevabı da öyle veriyor. O açıdan ben kurgusal diyorum. Şiirlerinde de mektuba çok önem veriyor, hem şiirlerinde var hem etikalarında var. Yani mektup önemli bir araç. Bir de zaten dili hem değişik kullanıyor... Bir de mektuplarında dikkatimi çeken bilgisini aktarmak için çaba sarfetmesidir. ÖZDEMİR ASAF’IN DİL KODLARI Özdemir Asaf’ın kelimelerin yanı sıra harflerle de oyunları var, kısaltmalar görüyoruz mektuplarda mesela... Benim en hoşuma gidenlerden bir tanesi “müteferrik teferruat” mesela. Osmanlıcayla da oynamış, muziplik yapmış. Ben de açıklama koyarken “ayrık ayrıntı” dedim aynı yolla. Anneme “Seni Seviyorum Sabiha”nın kısaltılmışı olarak “SSS” yazmış mesela. Sonra teknik yazıda da belirtildi; gü Ë Gamze AKDEMİR nnenizden 98’de mektupları istiyorsunuz. Neden istediğimi bilmiyordum. Çocukluğumdan beri bildiğim mektuplardı benim, içinde ne olduğunu da bilmiyordum ama istedim. Mavi tafta kurdeleyle fiyonk yapılmıştı mektuplar ve annemin çeyiz sandığındaydı. Anne bana mektupları verir misin dedim, hemen, o anda tabii alabilirsin dedi ve verdi. Biraz mesafeli durmuşsunuz mektuplara tabii çok özel bir dünya. Tabii, mektupları aldım ama açamıyorum ki. O mahremiyet duygusu çok önemli. Okumak istemediğim şeyler çıkar mı karşıma tedirginliği içindeydim. Sonra Mina Hanım (Urgan) hayattaydı, ona sordum, sonra Zeynep Avcı’ya danıştım. Mina Hanım tabi İngiliz edebiyatını çok iyi bilir ama şiire çok uzaktır yani şairlere de uzaktır. “Edebi değeri var mı bir bakın” dedi. Önceleri kitaplaştırmak amacıyla yaz Seda Arun A mıyordum, belge olsun amacıyla, arşive konmak üzere başlamıştım. 19441959 yıllarını arasında yazılan mektuplar ama tarih sırasına göre değildi, karışık duruyordu, onları düzenledim. Üçe ayırıyorsunuz. Ben ayırdım onu, ben zaten babamın şiirlerini severim ama aslında ben şiir severim. Onun için o geçişlerden esinlendim. Çünkü duygu değişiyor, şiirlerindeki o anlatımlarda da var o. Hep ikinci beni anlatıyor. İlk bölüme “Aşk Mektupları, ben’i sana anlatma”, evlendikten sonra askerliği sırasında yazdıklarına “Evlilik Mektupları, ikinci ben’le ben’i sana anlatma”, son bölüme de “Ayrılık Mektupları, seni sana anlatma” başlıklarını koydum. BABADAN KIZINA İLK MEKTUP Kaç tane mektup var?.. 151 galiba tam sayısını bilmiyorum. Çünkü bazı mektuplarda ona dikkat ettik kitaplarda, iki tarih, üç tarih var ama aynı mektup. İşte diyelim 18’inde başlı Çok güzel bir ilişkileri olmuş, sonrasında ayrılsalar da daima bir saygı ve zarafet içinde korunmuş bağları, bağlılıkları. Öyle, ki ilişkiler o dönemde hep bu zarafet içinde yürüdüğü için hayatındaki üç kadın hep var. Ölümünde de annem, Yıldız, Nevhibe üçü de yanı başındaydılar. Anneniz Sabahat Hanım ile babanız Özdemir Asaf’ın ilk tanışmaları... 1942’de Hukuk Fakültesi’nde tanışıyorlar. Onun için erkenden gelip önlerden yer ayırıyor anneme, müthiş kibar. Annem etkilense de uzak duruyor bir süre. Babam haftada 34 mektup gönderiyor. Hatta bir mektubunda şöyle yazıyor: “Eğer başkasını sevmiyorsan veya söz vermemişsen seni pek çok, herkesten fazla mesut etmeye çalışacak kadar çok seviyorum. Ve kendimde bazı vasıfların bulunmadığını bilsem hiç böyle bir teklife yanaşmazdım. Pek yakında kendime parlak ufuklar açacağım. Yeter ki beraber olalım.’ Dedem ise okul bitmeden evlenmelerine kesinlikle izin vermiyor. Annemin kaydettiğim sesinden özetleyerek devam edeyim... “Şiirler yazıyor, çeviriler yapıyordu. Son derece kibar, zarif, çok şık bir gençti. Yanımdan hiç ayrılmıyordu. Akşamları evimizin önünden bir sigara gelip geçiyordu. Büyük bir ihtimalle de Özdemir’di. O günlerde Özdemir bana, haftada üç, dört mektup gönderiyordu. Ben cevap vermiyordum ama mektupları o kadar güzeldi ki ister istemez duygulanıyordum.” ¥ 4 yıl sonra Liman Lokantası’nda SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle