03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kansu Şarman’dan “Hobart Paşa’nın Anıları” Osmanlı’da bir İngiliz amirali Dilimize, deneyimli çevirmen ve yazar Derin Türkömer tarafından Hobart Paşa’nın Anıları adıyla kazandırılan anılar, Kansu Şarman’ın çalışmaları sonucunda ekler ve görsel malzeme ile zenginleştirilerek yayımlandı. Ë Deniz ILGAZ stanbul Haydarpaşa’daki İngiliz Mezarlığı’nda, 10 Temmuz 1886’da askeri tören eşliğinde ebedi uykusuna yatırılmış bir Osmanlı amiral var: Hobart Paşa. Onun yaşamöyküsü, doğum tarihi olan 1 Nisan şakası gibi olağanüstü maceralarla bezenmiş bir olaylar ve başarılar dizgesi. İngiltere’de Leicestershire eyaletinin saygıdeğer bir ailesine 1822 yılında doğmuş, on yaşında gittiği okulda Nelson’a ve başka ünlü denizcilere benzemek istediğini belli edince donanmaya yönlendirilmiş ve kısa zamanda denizlere açılması için gerekli adımlar atılmıştı. Hobart Paşa, ya da Augustus Charles Hobart Hampden, altıncı Buckinghamshire Dükü Augustus Edward Hobart’ın dördüncü çocuğu ve üçüncü oğlu. HMS Rover gemisinde 1835 Şubat’ında İngiltere bahriyesine katıldığında yaşı henüz 13’tü. 1842 yılı Temmuz ayında Deniz Koleji’ndeki sınavları geçerek subay oldu ve Güney Amerika kıyılarında köle ticaretine engel olmak üzere görevlendirildi. Hobart Paşa’nın ilginç yaşam anlatısının bizler için önemi, kendisinin Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı donanmasının yenilenmesi için çalışmış olması, bir dönem Mesudiye zırhlısına komuta etmesi, 187778 OsmanlıRus Harbi’nde (halk arasında bilindiği üzere “93 Harbi’nde”) Paşa olarak Osmanlıların hizmetinde bulunması. Çok ilginç ve renkli bir kişiliğe sahip olan, gözüpek ve yakışıklı Hobart Hampden, ondokuzuncu yüzyılın Kraliçe Viktorya Dönemi’nin bir deniz subayı olarak “Victoria and Albert” adlı kraliyet yatında da görev yaptı. 1845 yılının Eylül ayında ise, yüzbaşı rütbesiyle Akdeniz’deki HMS Rattler gemisine, iki yıl sonra da Baltık filosuna dahil edilen HMS Bulldog gemisine tayin edildi. İngiltere, Fransa, Sardunya ve Osmanlı Devleti’nin Rusya ile yaptığı Kırım Savaşı’na Baltık cephesinden Bulldog gemisiyle katıldı. Amerikan iç savaşı (18611865) sırasında Kuzey’in uyguladığı ablukayı yararak Güney’e malzeme taşıdı. 1867’de çıktığı Akdeniz gezisinde Osmanlı Devleti’nin yöneticileriyle tanıştı. O günlerde Osmanlı Devleti’nin en büyük dış sorunu Girit Adası’ndaki ayaklanmaydı. Osmanlı donanması adanın limanlarını abluka altına almıştı ama kaçak yollardan Yunan isyancılara yardım ulaştırılıyordu. Amerikan iç savaşı sırasında kazanmış olduğu “abluka yarıcılık” deneyimini Osmanlı Bahriyesi’nin hizmetine sunmayı kabul eden Hobart Hampden, 6 Şubat 1868 tarihinde beş yıllık bir sözleşme imzalayarak Türk Bahriye defterine kaydoldu. 1870’li yılların sonunda Osmanlı amirali üniformasını giymesiyle birlikte artık bir Osmanlı Paşası olmuştu. Bahriye komuta meclisi üyeliğine atanmasından dokuz ay sonra İstanbul’dan ayrılarak forsunu zırhlı Aziziye Fırkateynine çekti ve komutasındaki filodan iki gemiyi beraberine alarak isyanın çıktığı Girit’ten Sira Adası’na gitti. Girit’e yardım götüren Enossis gemisini Sira Limanı’nda bloke etti. Limanda iki gemi daha bulunuyordu. Takviye için birkaç tekneyi de bu sulara getirterek liman ağzını tamamen kontrole aldı, üç Yunan abluka yarıcı gemiyi birkaç hafta limanda hapis tuttu. Abluka yarıcılardan yardım alamayınca Girit’teki isyancılar silah bırakmaya başladı. İsyanın son bulması üzerine 31 Ocak 1869’da emrindeki filo ile Girit’e gelen Hobart Paşa, 12 Mart 1869’da İstanbul’a döndü. Hobart Paşa, 1877’deki OsmanlıRus Savaşı’nın başlangıcına kadar donanmanın modernleştirilmesi için çalıştı. Bu süre içinde İstanbul cemiyet hayatında da önemli bir yer edinmişti. 93 Harbi’nde Osmanlılar için elde ettiği başarılardan ötürü, 11 Ocak 1881’de vezirlik ve müşirlik (büyük amiral) rütbesiyle donanma komutanı oldu. Anılarını yazmaya 3 yıl sonra başlamıştı fakat 1886’da hastalanarak tedavi için İtalya’ya götürüldü. Ancak iyileşmeyerek 19 Haziran 1886’da Milano’da öldü. Sultan II. Abdülhamit, Hobart Paşa’nın Türk topraklarında gömülme vasiyetini yerine getirmek üzere Necid vapurunu İtalya’ya gönderdi. Kendisi böylece Türk topraklarının bağrında yatan bir İngiliz olarak anılarımızda yaşıyor ve bu kitap onun bu ülkede ve bu ülke için yaptıklarını bir araya getirmiş olan bir belge niteliği taşıyor. Hobart Paşa’nın Anıları/ Kansu Şarman/ Çeviren: Derin Türkömer/ Türkiye İş Bankası Kültür Yay./ 314 s. İ ‘Beyoğlu çikolatası’ tadında bir kitap Küllenmiş Zamanların Ardından Karikatürist Bülent Karaköse, otuzuncu sanat yılında lirik bir mizah anlayışıyla kaleme aldığı yirmi iki anıöyküyle çıkıyor karşımıza. Anılarındaki insan portrelerinin üzerinden, yaşadığı coğrafyanın yakın geçmişine de ışık tutuyor. Bülent Karaköse’nin, çevresindeki her şeyi aydınlatan tebessümü de cabası. Ë Fatma ORAN ltmışlı yılların başlarında işsizlik ve yoksulluk Anadolu insanının iş ve aş bulma umuduyla Batı’ya göç etmesini zorunlu kılınca, 1966 doğumlu Bülent Karaköse ve ailesi bu zorunlu göçten nasibini alarak Tunceli’den Tarlabaşı’na göçtü. Çocukluk ve ilkgençlik yıllarının geçtiği Tarlabaşı’ndaki insan zenginliği; dil, din, ırk çeşitliliğiyle harmanlanıp hayal gücünü zorlamasına neden olmuş ve Tarlabaşı’ndan bir karikatür sanatçısı olarak çıkmıştı. Mizahın damarlarındaki kanla buluşması, Bülent’in çok genç yaşta eli ekmek tutan bir çizer olmasını sağladı. Gündelik hayattan yakaladığı ve kendisine komik gelen durumları, olayları, enstantaneleri siyah mürekkepli kalemiyle iki yüz gramlık beyaz şöhler kartonuna çizdiği abartılı resimlerle anlatmaya çalışıyor, biriktirdiği çizimleri ise haftalık Yüzler/ anılar galerisi diyebileceğimiz Küllenmiş Zamanların Ardından, Karaköse’nin Macar müzisyen Korçi Amca’nın kemanının sesiyle uyandığı, 12 Eylül askeri darbesinin olmadığı ve Bedrettin Dalan’ın Tarlabaşı’nı talan etmediği dönemleri anlattığı “Zerzevatın Megafonla Satılmadığı Yıllar”la başlıyor; yoğurtçuların çanlarından çıkan melodilerin sokakları neşelendirdiği yıllar; Bülent Karaköse merkep sırtında sızma zeytinFotoğraf: Gül GÜLBAHAR yağı satıldığı yıllar… Koço kamizah dergilerine götürüyordu. sap, bakkal Lambo, manav Kirkor Amİlk karikatürü 1979’da Can Kardeş adlı ca’lı yıllar. Karaköse’nin çocukluk arkabir çocuk dergisinde yayımlanan Bülent daşları Aleko, Antranik, Natalino, Yani ve Karaköse 1980 yılında Ses mecmuasının Dimitro’yla koşup oynadığı, Rumca, Ermizah eki Atmaca dergisinde başlayan menice, İtalyanca küfürlerle büyüdüğü profesyonel karikatüristlik hayatını Güneş yıllar. Madam Niça, Ursula Teyze, Tino gazetesi, Güldürü Üretim Merkezi Amca’lı yıllar. (GÜM), Hürriyet, Milliyet, Günaydın, Beyoğlu’nun arka bahçesinde büyüyen, Cumhuriyet, Evrensel, Gıcık, Çarşaf, okuma yazmayı sökmüş her çocuk gibi Güm Güm, Solak, Güm, Solak, Soytarı, Bülent de biliyordu özgürlük şairi Adam Hiç, Panik, Kirpi ve Radikal Kitap Mickiewicz’in insanın içine dokunan haEki’nde sürdürdü. Milliyet’in haftalık eki yat hikâyesini. Oyun oynamaktan sıkıldıkMiço dergisi’nde çocuklara bulmaca, ları zaman arkadaşlarıyla ziyaret etmekten oyun sayfaları hazırladı, çizgi film çalışmabüyük zevk aldığı bir yerdi Mickiewicz’in ları yaptı. 1994’te “ Sokak, İnsanları ve Sakızağacı Caddesi, Tatlı Badem SoKedileri” başlıklı ilk kişisel sergisini İstankak’taki üç katlı müzeev’i. bul’da bir sokak arasında açtı. 1996’da BiÇocukluğumun Komikleri ve Trajiklezim Çöplük, 2000’de Spor Olsun, 2002’de ri’nde Tepebaşı Yazlık Sineması’ndan yılSağlık Olsun adlı karikatür albümlerini dızlı gökyüzüne doğru uçuşup savrulan yayımladı. 2001’de İhtiyaç Molası adında hüzünlü replikler. Tepebaşı’ndaki Aynalı kısa ömürlü aylık sektörel bir mizah dergi Çeşme Mahallesi’ndeki Gong Sineması: si çıkardı. Çok sayıda başarı ödülü alan Kapısında bilet kesen eski Yeşilçam Bülent Karaköse, 2003 yılında haftalık Be emekçilerinden Arap Celal Amca. İşsizlikyoğlu gazetesinde yazmaya başladı. ten satranca daha çok vakit ayıran Cevat Kurtuluş, Saray Sineması’nın pasajındaki küçük dükkânında piyango bileti satan Mürüvvet Sim, tavlada ne kadar hünerli olduğunu arkadaşlarına gösteren Necdet Tosun, iş çıkar umuduyla Kalyoncukulluğu’ndaki evinden ağır adımlarıyla her sabah Yeşilçam’ın yolunu tutan Sami Hazinses. Bülent’in, yaşamlarının zorluklar içinde geçtiğini gözlemlediği, çocukluğunun komikleri: Yeşilçam mutfağının, arka bahçesinin kimi aşçı, kimi bahçıvan, kimi hizmetçi, kimi şoför, kimi garson olan gerçek emekçileri. “Hayatıma Yön Veren Durak: Ömer Hayyam”da A.Kadir’in güzel Türkçesiyle dilimize çevirdiği Ömer Hayyam ve Rübaileri’ni okuduğunda hayatının rotasının nasıl değiştiğini anlatıyor Bülent Karaköse. “Okullarım, Ustalarım, Ben ve Diğerleri”nde ise 80’li yılların Babıâli’si ve Gır Gır ekolünün yaratıcısı Oğuz Aral; onun Pazartesi Toplantıları, Raşit Yakalı’nın Çarşaf’ı, karikatürün gerçek ustaları ve gerçek emekçileriyle ilgili anıları okurken gönlünüz şenleniyor. “Uzaylı Bir Dost: Sinan”, bana en çok dokunan anıöykülerinden biri. Anneannesini ekmek bıçağıyla öldürüp, sekiz yaşındaki kardeşini omzuna alarak, kendisini, yaşadıkları evin ikinci katından aşağıya bırakan zeki, kültürlü, kolejli bir can dost. Türkiye’de işlenen “Sıra Dışı Cinayetler Literatürü”ne birinci sıradan giriş yapan bir yakın arkadaşın anlatıldığı bu bölüm, okuyanı derinden sarsıyor. Küllenmiş Zamanların Ardından/ Bülent Karaköse/ İmleç Kitap/144 s. A SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle