03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmet Tevfik Küflü Ahmet Tevfik Küflü Yayın dünyasında bir büyük kayıp Yanında çalışan herkesin, farkında olmadan ondan öğrendiği pek çok şey vardır. Farkında olmadan diyorum, bu doğru. Örneğin ben... Ziyaretine gelen tüm eski dostlarıyla, yayıncı ya da yazar arkadaşlarıyla otururken beni de odasına çağırırdı. Bu açıkçası beni sıkardı. Zamanla yarışmamı gerektiren bir işim var, bu sohbetler bana zaman kaybı gibi gelirdi. Üstelik eski dostların sohbeti içinde ne işim olduğunu düşünürdüm. O sohbetlerden ne çok şey öğrendiğimi zaman içinde fark ettim. Ahmet Bey bana, yıllarımı versem de öğrenemeyeceğim çok şeyi o toplantılarda sunmuştur ve bunu bilerek yapmıştır. ? yemeği yemiş, hastalığında bile kendine özel bir şey yaptırmamıştı. Aynı tencere, aynı seçkin yemekler, aynı yemek takımları... Herkes içindi. Bütün yazarlarının onun odasında yemek kaşıklarken çekilmiş fotoğrafları vardır. Yemekteki sohbetlerin konusu da yalnızca kitaplardır. Otoriter ve sözünü sakınmayan bir insandı evet. Atatürk’e, Cumhuriyete, aydınlanma devrimine yürekten inanırdı. Üç aşkı vardı: Yayınevi, Galatasaray kulübüne dair her şey ve torunları... Toprağının üstü yayınevi çalışanlarının getirdiği kucaklar dolusu sarı ve kırmızı karanfillerle örtüldü. Yattığı yeri hazırlayan işçilerden biri, iki küreği üst üste koyup, omzuna aldı, mezarından artan iki tahta parçasını koltuğunun altına sıkıştırdı. Yağmur çiselemeye başladı. Onu izledim... Gün dönüyordu ... Ahmet Tevfik Küflü, bütün anılarını artık bize bırakmıştı. Dostluğumuz sürüyor... Şimdi... Hâlâ...? dır. Kuşaktan kuşağa yaşatılmaya layıktır. Bunu gerçekleştirmek Ahmet Tevfik Küflü’nün ve sülalesinin adını yaşatacak, yarınlara taşıyacaktır. ? Bir üniversite yaratmak Ë Hidayet KARAKUŞ ilgi Yayınevi’nin kitaplarıyla 1966’dan sonra tanıştım. Öğrenciliğim bitmiş, öğretmenliğe başlamıştım. O yıllarda kimi yayınevlerinin kitapları için sorup soruşturmaya gerek yoktu. Yayınevinin kendisi başlı başına bir güvenceydi. Kemal Tahir’in, Cevdet Kudret’in, Sevgi Soysal’ın... daha pek çok yazarın kitapları Bilgi Yayınevi’nden çıkıyordu. Bugüne değin 5 binin üzerinde kitap yayımlamış bir yayınevinin üniversiteden farkı var mıdır? Bunu, Bilgi Yayınevi’nin değerli sahibi, yaratıcısı Ahmet Tevfik Küflü’yü yitirdiğimiz 14 Şubat günü düşündüm. Türkiye’de en güvenilir, en hatırı sayılır bir yayınevi yaratmak için nasıl tutkulu, çalışkan bir insan olmak gerekiyorsa Ahmet Tevfik Küflü öyle bir insandı. Cenazeden dönerken Ayla Kutlu’nun dediği gibi elinden gelse yayınevinde yatıp kalkacaktı. Yayın dünyasını yazarlarından çok izlediğini kim bilir yakınlarından başka acaba? Bir ara her yazarına sarı büyük boy zarflar içinde gazetelerde, dergilerde kendileriyle ilgili çıkmış yazıları postalardı. O kadar çok yazara yollardı ki bu zarfları, o günlerde Meydan Gazetesi’nde köşesi olan Attilâ İlhan; “Ahmet, senin tirajın bizim gazeteyi geçecek bu gidişle” diye takılmış. Kendi, gülerek anlatmıştı bunu. Bir gün Bilgi Yayınevi’nin yazarlarından olacağımı düşümde görsem inanmazdım. Yazarlarına zaman ayırmak, onlarla konuşmak, düşüncelerini öğrenmek isterdi. “Yetişebiliyor musun bu kadar yayını okumaya? Ben sabaha karşı dörtte filan yatıyorum; yine de okuyacağım pek çok kitap, dergi kalıyor” dedi bir görüşmemizde. Yayınevinden çıkan her kitabın heyecanını yaşardı. Basımevinden yeni gelen bir kitap masasına konduğunda uzun uzun inceler, görebileceği biçimde bir kıyıya yerleştirir, yapıtıyla gurur duyan her insan gibi hazla kitaba bakardı. Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildikten sonra oradan ayrılırken ayrımsadım. Mevhibe İnönü’nün, Metin Toker’in, eski TBMM başkanlarından Abdülhalik Renda’nın mezarlarına komşu olduğunu gördüm Ahmet Ağabey’in. Onların Cumhuriyet’in alçakgönüllü göreneğiyle yapılmış mezarlarını görünce kendilerine gösterişli anıt mezarlar yaptırılan Özal’la Türkeş’i anımsadım. Ahmet Tevfik Küflü de Cumhuriyetin ilerici, bilimsel yaşam biçiminin savunucusu yayınlarıyla, yarattığı büyük bir yayıneviyle onların komşuluğundan onur duyacak bir insandı. Öğrenciliğimde belleğime yerleşen, Benjamin Franklin’in şu sözü Ahmet Tevfik Küflü için de çok uygun ben ¥ B Bilgi Yayınları’nın kurucusu ve çalışanı Sevgili Ahmet Tevfik Küflü’yü yitirdik. Yayıncılık yaşamımızdaki öncü girişimleriyle hep önde olmuş bir yayıncıydı Küflü. Yayımladığı kitapların çeşitliliği ve seçimi ise mükemmeldi. Geçtiğimiz günlerde kaybettik onu. Kurucusu olduğu yayınevinin yayın yaşamını aynı titizlikle sürdüreceğine inanıyoruz ve kendisini saygıyla anıyoruz. Bilgi Yayınevi’nin yazarlarının Ahmet Ağabey’imizin ardından yazdıklarını sunuyoruz sizlere. Dostluğumuzu sonsuza kadar mühürledik Ë Ayla KUTLU evgili Ahmet Tevfik Küflü... Dostum. Dostlukların onlardan birinin ölümüyle bitmeyeceğine inanırım ben. Biri giderse... Diğeri var: O yaşadığı sürece dostluk sürecek. Kırk beş yıl öncesinde, akşamüzerleri gittiği kitabevinde tanıdığım, okurlarla kitaplar hakkında konuşan, bazen laf atan, bazen cebini dolduracak kadar çok sayıdaki Galatasaray rozetlerinden ikram eden Ahmet Tevfik Küflü’ye işim düştü. Askeri yönetim baskısı sürüyordu. Yıl 1981’di. Titreyerek telefon ettim. Daha önce İstanbul’daki yayınevlerinden bazılarına sunduğum kitaplarım okunmadan çevrilmiş, aşağılanmayla karşılanmıştım. Beklemediğim kadar iyicil bir ses, “Gelin, görüşelim” diye cevapladı. O gün bu gün, o benim değişmez yayıncım oldu. Sıkıntıya düştüğümde, hastalığımda, zor günümde yanımdaydı. Yazamadığımda beni yüreklendirdi. Bir günden bir güne az satış, çok satış sözü etmedi. Zaman zaman azarladı evet: Çünkü ondan beni azarlamasını, yazmam için zorlamasını isterdim. O benim sevip güvendiğim arkadaşım, ilkelerine hayranlık duyduğum yayıncım oldu. Yayınevinde bir süre birlikte de çalıştık. Bir kez çok ciddi kavga ettik. İçimizdeki her şeyi sayıp döktük. Daha odadan çıkmadan içlerimiz arındı ve birbirimize sarılıp ağladık. Dostluğumuzu sonsuza kadar mühürledik. Gerçek yazarları için babaevi gibi bir yerdir kurduğu yayınevi. Orada ilişkiler, dostluklar yaşanır ama işin ticaret kısmı asla konuşulmaz. Ben ki bir personel ve organizasyon uzmanı olarak yetişmiş ve çalışmış insanım. Bilgi Yayınevi’ndeki yetişmiş eleman seçimindeki yetkinliğe hep hayran olmuşumdur. Demokratım diyen demokrat olmuyor. Ahmet Tevfik Küflü, işin elenikasını bilen bir patrondu. Böyle bir patronla çalışmak kolay değildir ama işin dışında boş zamanda, eğlencede demokrat davranışlıydı. Yayınevinde, her zaman çalışanlarının yediği S Ahmet Tevfik Küflü’nün ardından Ë Bilâl N. ŞİMŞİR aşir” kelimesini severdi. Ben de zaman zaman “Sayın Naşirim” derdim. Bilgi Yayınları arasında ilk kitaplarım 1985 yılında çıktı. O tarihten beri Ahmet Küflü ile sürekli ilişkilerim oldu. Emekli olduktan sonra ilişkilerimiz daha da yoğunlaştı. Çok hatıram var. Bir ikisine değineyim. Ahmet Küflü, inanmış bir cumhuriyetçi idi. Rahmetli Attilâ İlhan’ın yönetiminde “...Bir Millet Uyanıyor” ana başlığı altında bir dizi kitap yayımladı. Dizi, Attilâ İlhan’ın beklenmedik ölümüne kadar devam etti. Bu alanda rahmetli Küflü’nün başka tasarıları da vardı. Ömrü yetmedi. Ahmet Küflü, inanmış bir Cumhuriyetçi olduğu gibi, Cumhuriyetin başkenti Ankara’ya da âşıktı. Bilgi Yayınevi’ni, başkentin (ve Türkiye’nin) en güçlü kuruluşu haline getirdi. Bununla haklı olarak övünüyordu. “Ankara... Ankara... Bir Başkentin Doğuşu” adlı kitabımı genişletilmiş olarak tekrar yayımlamak onun fikriydi. Son günlerde bir düşüncesi daha vardı: Bilgi Yayınları’nın ilk baskılarını derleyip sergilemeyi arzu ederdi. Dile kolay, 50 yılda 5 bin kitap. Bunların ilk baskıları saklanamamış, derlenememişti. “Şimdi elimde olmaları için neler vermezdim” derdi. Bana antika kitapçılardan bunları araştırmamı söylüyordu. Bilgi Yayınevi tarihini yaratmayı, ortaya çıkarmayı amaçlıyordu. Kuruluşundan beri neler yayımlanmış, nasıl yayımlanmış, hangi teknikler, hangi kâğıtlar kullanılmış, gözler önüne serilecekti. Bilgi Yayınevi’nin kendisinden sonra da güçlenerek yaşatılması, tarihi ile, müzesi ile, çalışanları, yazarları ile güçlü bir kurum olarak Türk kültür tarihinde yerini almasını istiyordu. Paris’te, Londra’da üç yüz yıldır yaşayan ve çalışan yayınevleri tanıdım. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti de böyle kurumsallaşmış köklü yayınevlerine layıktır. Bilgi Yayınevi bunun bir numaralı adayı “N Sevecen ve babacan Ë Biray ÜSTÜNER hmet Tevfik Küflü, Mehmet Cemal ve Mükerreme Küflü’nün oğlu olarak 18 Ekim 1930’da Söğüt’te doğmuştu. 1956 yılında Bilgi Kitabevi’ni, 1965 yılında Bilgi Yayınevi’ni, 1972 yılında da Bilgi Dağıtım’ı kurdu. Yöneticisi ve sahibi olduğu Bilgi Yayınevi bünyesinde 45 yılda telif ve çeviri olmak üzere 1200’ü aşkın kitap yayımlamıştı; Ömrünün son gününe kadar çalışmış, Türk yayıncılık hayatında büyük başarılara imza atmış bir yayımcıydı Ahmet Tevfik Küflü. Dışardan bakıldığında sert mizaçlı, anlaşamayacağınızı düşündürecek bir duruşu vardı. Bu dış görünüşün ardında sevecen, sıcak ilişkiler kuran birisini bulurdunuz. Kitaplarını yayımladığı yazarlarla ilişkilerini mükemmellik derecesinde bir ilgiyle sürdüren Ahmet Tevfik Küflü’nün, çalışanlarıyla ilişkisi ise “babacan”sözcüğüyle açıklanabilir ancak. Onlarla aynı karavanadan yemek yer, birlikte yaptıkları iş gezilerinde aynı otellerde kalırdı. Tahammül gösteremediği tek şey, tembellik ve saygısızlıktı. Onun hasis olduğunu düşünenler vardı belki ama bu doğru değildi. Her zaman “evlenene, ev kurana, çocuk sahibi olana” yardım edilmesi gerektiğini düşünür ve bunu yapardı. Dikkatli ve zekiydi. Öfkesi saman alevi gibiydi. Ve hepsinden önemlisi, tatlı sözlerle gönül almayı bilirdi. A SAYFA 20 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle