03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Adnan Gerger’le ‘Faili Meçhul Öfke’ üzerine ‘Anlatmak boynumun borcuydu’ Faili Meçhul Öfke, aşkla öfkenin, düzenlekaosun çatışmasından doğmuş bir roman. Adnan Gerger “beklemeyi bilenlere” adadığı ilk romanında, Mazlum ve Leyla’nın aşkını şiirin büyülü yolunda yürütürken, düzen sandığımız şeyin arkasındaki kaosla sarsıyor okuru. İmge Yayınları’ndan çıkan kitabı için Gerger, “Belki sırlar, bu kitaptan başlayarak yeryüzüne çıkmaya çalışacak” diyor. Ë Yasemin ARPA tuz yıllık deneyimli bir gazeteci olduğunuzu bilmek bile şu soruyu sormamı engelleyemedi. Roman kahramanlarından biri olan Mazlum’a gözaltındayken yapılan işkence, Mazlum olmadan yalnızca düş gücüyle ya da tanıklıklarla bu kadar ayrıntılı nasıl yazılabilir? Eyvah! Büyük sözlerle konuşmayı sevmediğim halde yanıtım boğazımda kalan büyük lokmaya dönüşecek, uzun süre nefessiz kalacağım belki de. Toparlanmalıyım bir an önce. Okuyucular gözleri yuvasından fırlamış yazarı ne yapsın? Yanıtım beni ta ilk cümleden ele verecekse versin. İşte bu nedenle en iyisi ben bu soruyu faili meçhul bir soru olarak algılayayım. Hatta algılamalıyım ki böyle bir soruya vereceğim yanıt; bu romanı yazarken dört yıl boyunca düşle gerçek arasındaki yolculuğumda neler yaşadığımı da anlatsın. Hani insan bazen bir olayla karşılaşır; bunun gerçek ya da düş olduğunu ayırt edemez ya, işte bu sorunun yanıtında da böyle bir ayrıntı gizlidir. Siz eğer otuz yıllık gazetecilik deneyiminizi hep bu tür olaylarla edinmişseniz, bu süreç içerisinde bilinciniz; edebiyatın o toplumcu gerçekçiliğinin tüm disiplinlerinin üzerindeki tozları üflemekle oluşmuşsa ve bugünkü değerleriyle çatışmasıyla doluysa, geçmişinizde kendiniz ya da çok yakın çevreniz örneğin ilk aşkınız böyle olayları bire bir yaşamışsa, bu acıları tatmışsa, elbette işkenceden geçen Mazlum, Mazlum olmadan da şimdiye kadar kimsenin ifade edemediği şekilde anlatılabilir, bu kadar ayrıntılı yazılabilir. Bu nedenle dedim ya, romanı yazarken benim neler çektiğimi herkes bilsin. Demem o ki; Mazlum’u hedef gösterip geri çekilmiyorum ya da Mazlum’un kahramanlığını; sıradan bildik ve çokça da anlatılan işkence öyküleriyle istismar etmiyorum. Ben, Mazlum’la birlikte çok yakın dönemi anlatıyorum, tahlilini yapıyorum, ve yarına da taşıma kaygısı taşıyorum. Çünkü Mazlum belleğimizin tozlu sandıklarında kilitli olarak kalan anıları, kanlı gömleklere sarılan yaşanmışlıkları, parmak uçlarına basarak ve bu ülkenin geçmişine haber vermeden ortaya çıkarmayı başaran bir isimdir romanda. Nasıl bu ülkenin günahı, vebali, son otuz yılda bu yaşananlara karşı kayıtsız kalarak ve unutarak yaşayan insanların boynunda borçsa; Mazlum’un işkencelerden nasıl geçtiğini, aslında sadece işkenceye değil bu ülkede durmadan göveren “Faili Meçhul Öfke”ye nasıl direndiğini en gerçekçi biçimde anlatmak da bizim boynumuzun borcuydu. ‘MALUMU İLAM EDECEĞİZ’ Gerçeklerin ve olayların medyaya yansıyan taraflarından daha çok perde arkasında saklandığını mı düşünmeliyiz? Deneyimli bir gazeteci olarak bunu bir tartıya vurmanızı istesek, ağırlıklar nasıl olurdu? Böyle bir düşünceye hiçbir gazetecinin itiraz edeceğini sanmıyorum. Hatta daha ileriye giderek söyleyebilirim ki, “perde arkası” diye sunulanlar aslında o olaya ait çıkabilecek gerçekleri perdeleme adına ortaya atılan bilinçli saptırmalardan başka bir şey değildir. Sorun, ölçme meselesi de değildir ancak hiçbir tartının böyle bir ağırlığı ne taşıyacak refleksi ne de tartacak cesareti göstereceğini sanmıyorum. Elbette sorunuza ters yöne girerek yanıt verdim. Çünkü bu sorunun ahlaksal bir boyutta incelenmesi gerektiğine inanıyorum artık. Faili Meçhul Öfke’yi yazmamın içgüdüsel tavrının nedenini de böyle açıklayabilirim. Öfkenin kimlere ait olduğu gerçekten “faili meçhul” mu kalacak, yoksa üç nehir kitabın ilki olan Faili Meçhul Öfke’den sonra gelecek kitaplarınızda faillerin “malum/ bilinebilir” olmasını bekleyebilir miyiz? Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki, romanı okur okumaz “Aaaaa!” diye şaşırmayacaksınız ama bekleyebilirsiniz. Bu sizin bileceğiniz iş ama eğer benden neyi beklediğinize dair ipucu istiyorsanız size beklemenizi SAYFA 16 O öneririm! Üç nehir kitabımın ilki olan Faili Meçhul Öfke‘yi tamamlarken diğer iki kitabı da yazıyordum aslında. Bu ilk romanım dikkatlice okunduğunda son otuz yılın miladi başlangıcı yani 12 Eylül darbesinden bugüne sarkan izdüşümü günlere gelgitler yapıyorum. Eğer dikkatli okur değilseniz kafanız biraz karışacak, girift zaman aralığında insanların acı çekme ayinine dönüşen ve günlere sığmayan olaylara tarih koymakta zorlanacaksınız. Ama şundan emin olacaksınız: Bu kitabın yazılma tarihi 12 Eylül, bitiş tarihiyse bugün yani okuduğunuz gün ya da bu ülkenin böyle gidebileceği kadar gittiği yer. Her üç kitabımın da aynı kaygıyı taşıyacağına ben değil bu ülkede yaşanan faili meçhul gelişmeler benim ve sizin adınıza söz verdiler bile. 1980’li yılları bugün yaşananlardan ayrı düşünürsek, iğdiş edilmek istenen bir ülkenin yakın tarihinin yine Faili Meçhul Öfke tarafından yazılmasına karşı çıkan bu kitaba da haksızlık etmiş oluruz. Failleri elbet yazacağım ama bilinebilirliğini, okuyucuyla birlikte; sıradan sivil vatandaşlar olarak yurttaşlık bilinciyle ve el ele vererek malumu ilam edeceğiz. Romanın kahramanları Mazlum ve sevgilisi Leyla’ya aşklarını yaşamaları için pek de şans tanımamışsınız gibi geldi bana. Oysa ikisinin birlikte olduğu anlardaki şiir ile anlatımınızdaki şiir daha fazlasını umanlar için düş kırıklığı yaratıyor olabilir. Gelecek romanlarınıza aşk mı öfkeler mi hâkim olacak? Birden bu coğrafyanın kadim aşklarının ve âşıklarının sonlarını hatırladım. Suskunluğum için bağışlayın. Afedersiniz. Biliyorum bu sorunuzun ne yanıtı ne de sırası. Elimde değil. Ne yapayım? Gözlerim doldu, dudaklarımı ısırmak zorunda kaldım, bu nedenle konuşamadım. Evet, ben değilim. Mazlum’la sevgilisi Leyla’ya aşklarını yaşamaları için şans tanımayan ben değilim, biziz. Biz, yaşadığımız anları sorgulamadan biriktirdikçe mutsuzluklarımızı, yozlaştırdıkça nefretlerimizi aşkların yaşanmasına da elbet fazla şans tanımayız. Hep acı çeken, ayrılıkları yaşayan, ölümü seven, yoksulluğa ve yolsuzluğa hep rıza gösteren, sevgilere inanmayan bir toplumda Mazlum’la Leyla aşklarını nasıl olur da doyasıya yaşayabilirlerdi ki? Yaşasalardı, ortamdan carrrt diye çatlardım herhalde. Leyla ve sevgilisi Mazlum’un aşklarını yaşayamadıklarının gerçek nedeninin duygularımızda besleyip büyüttüğümüz korkak feodal ve ilkel ilişkiler olduğunu; bunu okuyuculardan gizleyerek bütün suçu toplumsal sorunların üstüne atmayı bizim ülkede kimse yadırgamaz ki, ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1049
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle