25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mario Levi’yle ‘İçimdeki İstanbul Fotoğrafları’ üzerine ‘Birbirimizden farklıyız belki ama önemli olan temas’ İstanbul onun evi; çatısı, kapıları, pencereleriyle ve odalarıyla. Komşuları ve farklı insanlarıyla. “Kimi odalar hâlâ kapalı, kimi insanlar tarihin akışına baktığımızda hâlâ bazı odalara kendilerini kilitlemiş durumda. Ama yazarlıkta bir de bu var, bir çeşit arkeolojik kazıdır yazarlık aynı zamanda. Aramaktır. Bir de İstanbul’un galiba böyle bir çağrısı da var. Hâlâ aranması gereken yerleri var” diyor bu nedenle. “Ben sadece bir ıssızlığı dile getirmeye çalışıyorum” diye yazıyor kitabında. Bugünden kaçmak adına geçmişte bırakılanlara yazıklanma değil yazdıkları, bu bir sorgulama, yüzleşme. İstanbul’un tarihiyle ve İstanbul’un kendisindeki tarihiyle yüzleşme. Ertelenmiş birtakım duygularla, durumlarla buluşma. Mario Levi ile son kazısı İçimdeki İstanbul Fotoğrafları adlı kitabını konuştuk. kendine kapanmış bir hali de var İstanbul’un. Bir yazar aynı zamanda bunları deşmeyi de bir sorumluluk bilmeli. Anımsamak konusunda kontra gidiyorsunuz kendinize... Zihninize meydan okuyorsunuz... Gerçekten de süreç çok yorucuydu. Bu yazma serüvenime yansıdı ve çok yıpratıcıydı. Aslında bu “senöyküsel” bir metin olmasının sebebi de bu oldu. İki anlatıcı vardı, biri gizliydi. Yazmaya başladığımda bir anılar metni olduğuna göre diyerek klasik anlamda başlattım kitabı. Yaklaşık 3040 sayfayı bir “benöyküsel” metin olarak yazdım. Hatırladıklarımı dökmeye başladım. Planlı bir yazar olmamayı özellikle tercih ederim o nedenle. Planlı gitmedim yani akış beni nereye götürürse oraya gideyim istedim. Haliyle yazma sürecinde anımsadıklarım oldu. Başlangıçta hiç düşünmediklerim birdenbire kalemin ucuna gelmeye başladı. “Senöyküsel” metni yazmamın sebebine gelince; 3040 sayfayı yazdıktan sonra iyi gitmesine gidiyor da bir adım daha atmalıyım, bir kademe daha yükseltmeliyim dedim. Ve bir denetleyici soktum işine içine. Yani hatırlayan bir Mario var, bir de hatırlamak istemediklerini hatırlatmakta ısrar eden bir Mario daha var. Hikâye de gördüğümüz işte kendi İstanbulu’nda 24 saatliğine küçük bir yolculuğa çıkar anlatıcı. Orada hatırlayacakları olacaktır, hatırlar da. Ama belki bazen yan çizme olasılığı da var, işte o denetleyici o yürüyüşte hemen ona müdahale eder, disiplin sağlar. Sürekli “hatırla, bak bunu unutma” diyen o denetleyici hep ensesindedir anlatıcının. Bu yüzden süreç çok sancılı oldu. Ne kadar zamanda yazdınız? Bekleneceğinden daha kısa sürede yazıldı, yaklaşık 1415 ay sürdü ki bu benim rekorum. Bundan önceki kitaplarım 33.5 yılımı almıştı. İstanbul Bir Masaldı yedi yıl sürdü. Haliyle bu daha kısa sürede yazıldı ama öncesinde bir yıllık bir hazırlık sürecinden geçildiği için öyle oldu. Çok kitap, makale okudum. Bir paragraf kotarabilmek için bir kitap okuduğumu hatırlarım. İlk öykümü üniversite sıralarında 1975’te yazdığım düşünülecek olursa aslında bu kitap bir yandan 35 yıllık bir emeğin sonucudur da. Öteki kitaplarımı göz ardı etmek, bir kenara koymak için söylemiyorum ama bu kitap benim kıymetlim gibi diyebilirim, hafiften kayırarak. O klişede dendiği gibi işte bir yazar kitaplarını ayırmaz falan yalandır, ayırır! Dolayısıyla belki bu kitabı ilerleyen yıllarda biraz daha öne çıkaracağım. “KENDİMİ ORTAYA KOYMAK İSTEDİM” Kaybolan yüzler, diller, her zaman bakılamayan ama bir yerlerde mutlaka saklanmış resimler, fotoğraflar sunuyorsunuz. Tanıdınız mı diye sorarak... Kitabınız bir resimyazı diyebiliriz sanırım.. Çok doğru, diyebiliriz ve ayrıca geçenlerde bir arkadaşım kitapla ilgili bir yorum yaparken takılmak için “Çok güzel de çok büyük bir eksiklik var kitapta. Herkes resim arıyor kitapta ama resim yok” (gülüyoruz). Bunu yapabilirdim, elimde kapaktaki fotoğraf gibi en azından 5060 fotoğraf daha var. Yapmak istediğim bu değildi, herkes fotoğrafı istediği gibi görsün istedim, ikincisi de sizin de çok doğru gördüğünüz gibi yazıklanma değil ki bu, öyle bir izlenim yaratılsın istemedim. Bu kitap aynı zamanda siyasi bir kitap... Eleştirileriniz özellikle bir bölümde sıkı eleştirileriniz var. Evet. Tüm hayatım süresince siyasi bağlantılarımın olduğu günlerde bile yani 70’leri düşünün üniversite gençliği dönemimde, o en sol günlerimde bile bağıran, sloganlaştırılan, siyasi eserlerden haz duymadım. Sloganlaştırılmış, didaktik, buyurgan, çok bağıran o siyasi tiyatrolardan, gösterilerden hiçbir zaman keyif almadım. Dolayısıyla evet dediğiniz gibi bir siyasi kitap ama şunu da istedim Gamze Hanım, yani kendimi ortaya koymak istedim. Gönüllü bir ortaya koyma, soyunma bu. Yazarlıkta çok önemli olan birkaç ölçüt var; işte estetik, dil, kurgu tamam çok önemli ama en az bunlar kadar önemli olan iki ölçü daha var; biri samimiyet öteki sahicilik. Kendinizi çıplak olarak ortaya koymanız ve bundan utanmamanız çok önemli. Bir mirastan bahsediyorsunuz kitapta. Dedenizden size devrolunan bu mirası da konuşalım isterim. Bir de kitabınızda özellikle sıkça değinilen Yahudi kimliği ya da azınlıkta olma durumuna ilişkin Hrant Dink’in dile getirdiği o “güvercin tedirginliği”yle hareket ettiğinizi de okuyoruz. Kendimi tek bir kimliğe hiçbir zaman indirgemek istemedim. Mesela benim bir Yahudi kimliğim var, benim daha geniş anlamda bir azınlık kimliğim var, benim bir İstanbullu kimliğim var, benim bir Türk kimliğim var, benim bir Müslüman kimliğim var. Ayrıca bunu da söylemekten çekinmeyeceğim bir Kadıköylü ve Fenerbahçeli kimliğim var. Bunların hepsi bir bütün ve öyle olunca da miras size farklı kaynaklardan farklı seslerle, farklı insanlar tarafından aktarılıyor. “Güvercin tedirginliği” ise yılların getirmiş olduğu birtakım görünür veya görünmez baskıların sonucu. Şu telkin ediliyor mesela “içerde” her konuşulanı “dışarda” konuşma. Bu özellikle bir çocuk için çok zor bir durum ve ¥ var. Bütün bunlar bir araya geldiğinde İstanbul’un bir yazar için çok esinleyici ve çok derin bir şehir olduğu kuşku götürmez bir gerçek. “İSTANBUL’UN HÂLÂ ARANMASI GEREKEN YERLERİ VAR” İstanbul sizin eviniz... Tabii ki... Çatısı, kapıları, penreceleriyle... Ve odalarıyla... Birçok odası olan bir ev. Komşuları var, farklı insanları var, kimi odalar hâlâ kapalı, kimi insanlar tarihin akışına baktığımızda hâlâ bazı odalara kendilerini kilitlemiş durumda. Ama yazarlıkta bir de bu var, bir çeşit arkeolojik kazı yazarlık aynı zamanda. Aramak. Bir de İstanbul’un galiba böyle bir çağrısı da var. Hâlâ aranması gereken yerleri var. O sorumluluğu yüklüyor bireylere İstanbul değil mi? Aynen öyle, o sorumluluğu İstanbul’u yaşamak isteyen herkese yüklüyor bir yazara haydi haydi yüklüyor. “Ben sadece bir ıssızlığı dile getirmeye çalışıyorum” diye yazıyorsunuz kitapta. Bugünden kaçmak adına geçmişte bırakılanlara yazıklanma değil ama sizin de imlediğiniz gibi... Ne en çok? Kesinlikle değil. Aslında bu bir sorgulama, yüzleşme. İstanbul’un tarihiyle, İstanbul’un bendeki tarihiyle yüzleşme. Ertelenmiş birtakım duygularla, durumlarla buluşma. Bunların hepsi çok önemli ve ben İstanbul’da ölenleri, ki bunlar insanlar olabilir, mekânlar olabilir, İstanbul’un değerleri olabilir. Matem hüznü ve bugünü daha iyi anlayabilmek için bir vesile. Çünkü yer yer Ë Gamze AKDEMİR atan... Dil... Sorgulamalar, sevinçler, hüzünler, mazi ile sarmal kök salınmış topraklara duyulan sevgi, kırgınlık, bağlılık... Bütün bu duyguların buluştuğu bir İstanbul var... Tüm fotoğraflarıyla İstanbul nasıl bir pota tüm bu duygular bağlamında? İstanbul gücünü biraz da tarih duygusundan alan bir şehir. Bunu birçok köşede hissedebilirsiniz. Yeter ki görmeyi bilin, daha doğrusu göze alın. Sonuçta yaklaşık üç bin yıllık bir şehirde yaşıyoruz ve buradan birçok farklı insan geçti. Uygarlık demiyorum sadece farklı insan geçti, farklı dil geçti buradan. O diller konuşuldu, şimdi artık konuşulmuyor ama duygularını, hatıralarını bıraktı. Bir de kitapta da değiniyorum, İstanbul bence Doğu’daki Batı, Batı’daki Doğu. Bu beni her zaman çok ilgilendirdi. Aslında benim hayatım da biraz böyle geçti. Batılı bir eğitim aldım, Batılı hayatın ne olduğunu evimde gördüm ama aynı zamanda Doğulu hayatın da içine girdim. Haliyle birçok farklı kültürü birleştirme, dahası kendimde yaşatma imkânı buldum. Sadece dinlerle de açıklanamaz bu, birçok farklı boyutu SAYFA 10 V CUMHURİYET KİTAP SAYI 1087
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle