Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Wladimir Makanin’den ‘Underground’ dilimizde... Aslında hepimiz yeraltındayız Petroviç, günlerini varoşlardaki bir apartmanda bekçilik yaparak geçiren, başvurduğu yayıncılar tarafından üst üste reddedilmiş bir yazardır. Akıl hastanesindeki ressam kardeşi gibi dâhilikle delilik arasındaki ince çizgide gidip gelir... Makanin, büyütecini Rusya’nın yeraltı dünyasına tutuyor. Yaşadıklarını, hissettiklerini ve bu bulanık dünyaya dair notlarını bir kitapta toplamış: UndergroundYa Da Çağımızın Bir Kahramanı. Ë Yusuf ÇOPUR yüzyılla birlikte dünya “yeni bir düzen” almaya başladı. Kapitalizm, kendine has bir dünya görüşü ve buna bağlı bir yaşam tarzı belirledi. Bu dünya görüşüne ve yaşam tarzına karşı bazı edebiyatçılar kendilerine “korunmuş alan” yarattılar: Yeraltı. Bu yaratış beraberinde bir edebiyat akımını ortaya çıkardı: Yeraltı edebiyatı. 20. asrın başlarında kendinden söz ettiren, sertliği, cinselliği, sefilliği, özellikle de aykırılığı temele alan bu edebiyatın ilk akla gelenleri, Charles Bukowski, Philippe Dijan, Jean Genet, Octave Mirbeau, Georges Bataille ve Chuck Palahniuk’dır. Görünmeyeni (ya da görülmek istenmeyeni), hariç olanı (ya da hariç tutulanı), gizliyi (ya da gizli tutulanı), unutulanı (ya da unutturulanı) gün yüzüne çıkaran bu edebiyat kısa zamanda azımsanmayacak bir okur kitlesine kavuştu. Yeraltı edebiyatı, ahlak dengesizliğin ve psikolojik sarsıntıların yaşandığı ülkelerde (geçmişte veya günümüzde) daha geniş yankılar uyandırdı. Rusların tanınmış ve pek çok ödüle layık görülmüş yazarı Vladimir Makanin, büyütecini (vicdanını mı deseydim) Rusya’nın yeraltı dünyasına indirmiş, yaşadıklarını, hissettiklerini ve bu bulanık dünyaya dair notlarını bir kitapta toplamış: UndergroundYa Da Çağımızın Bir Kahramanı. yok oluşun bir gün daha gecikmesinin “zafer”idir. Aile kurumu da sefalet resminin yırtılmış bir diğer parçasıdır. Sıra dışı ilişkiler, günlük ve anlık birliktelikler, fuhuş ve başıboşluk günlük hayatın akışı içinde olağan bir hal alır. Herkes hayatından memnun gibi görünse de kaybolan aileye hasrettir. “Bütün yaşam Petroviç, aileye dayanır. Bütün dünya aileye. Ulus aileye.” Romanın başkahramanı Petroviç, bu yırtık resmin tam ortasındadır. Yazdıkları kimsece beğenilmeyen bir yazar. O da herkes gibi parçalanan “ben”ini sağdan soldan, yeraltından toplayıp bir bütün haline gelme çabasında olan bir underground. Onun yaşantısı ve arayışı “Kendime, evet, kendime! Tüm bağlarımı koparıp kendime gideceğim” diyen Dostoyevski’nin Delikanlısı’nı anımsatır. Underground Ya Da Çağımızın Bir Kahramanı’na, “parçalanmışlık” romanı denilebileceği gibi bir “arayış” romanı da denilebilir. Herkes bir şeyler arar. Petroviç kendisini, kardeşi Venedikt özgür Rusya’yı, Kafkasyalılar parayı, apartman dairesindekiler huzuru. Kadınlar aşkı. Ve tüm kahramanlar yaşadıklarının gerçek hayat olmadığına inanıp gerçek hayatı… (Rusya geleceğini.) Edebiyatı hor görülen Petroviç, apartmanlarda zengin insanların evlerini bekleyip kimi zaman boyacılık kimi zaman da kapıcılık yaparak hayatını kazanır. Bekçilik yaptığı apartmanda her daire hayattan koparılmış bir parça gibidir. Petroviç hayatı bu dairelerde yaşar, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. “Ne var ki yaşım ve bekçilik deneyimi koridorlarda ve bende takdire şayan bir değişime neden oldular. Hayal gücümde kadınların yerini azar azar, ama gitgide daha belirgin şekilde yaşadıkları daireler alıyor. Benim, senin, onun varlığını evden yola çıkarak anlamak –kadından değilişte zamanın cereyanı (akışı) 20. HER ŞEY PARAMPARÇA… 1990’lı yıllar. Sovyet rejimi yıkılmış, demokrasi diye bir rejime geçilmiştir. Serbest piyasa ekonomisi hâkimdir. Bölünen sadece Sovyet rejimi değildir. Rusya’da her şey paramparçadır. Düzensizlik bir düzen halini almaya başlar. Sistemin boşlukları serbest piyasa zenginlerince en uygun şekilde (!) doldurulur. Yoksullar daha yoksul, zenginler daha zengin olur. Fakir köyler parlak isimlerle anılır (pratikte olmasa da ismen zengin köyler!). Devlete üst kademelerden hizmet (!) edenler alttakilerin üzerine biner… Romanda, Makanin’in çizdiği Moskova manzarası, Rusya’nın sefalet fotoğraflarından yırtılmış bir parça gibi canlanıyor okurun gözünde. Yırtılan bu fotoğrafın parçalarını sadece Moskova’da değil tüm şehirlerde, köylerde, sokaklarda, evlerde ve insanların zihninde görmek mümkündür. Ölüm, hayattan daha yakındır insanlara. Bir yağ kuyruğundan, ekmek sırasından sağlam çıkmak hayata dair kazanılmış bir zafer (!) anlamı taşıyor. Aslında bu “zafer” sistem(sizlik)e bir baş eğiştir; çaresizliğin, eriyişin yavaş yavaş Charles Bukowski CUMHURİYET KİTAP SAYI 1018 bundadır şimdi.” Dikkat çeken bir diğer kahraman da sistemin zehirlediği bir ressam olan Venedikt Petroviç’tir. Muhalif düşünceleri ve aykırı kişiliğini kendine tehlike gören güç (sistem), onu verilen aşırı bir dozla deli eder. Venedikt, akıl hastanesine hapsedilir. Hapsedilen özgür düşüncedir. Farklılıktır. Sanattır. Sistem kendi muhaliflerine Venedikt’le gözdağı verir. Makanin’in dönem Rusya’sına en ağır eleştirileri de Venedikt üzerindendir. Sovyet düzeninin yıkılmasına rağmen iktidarı elinde bulunduranların kafalarındaki “bir”lik yıkılmamıştır. Bu “bir”lik kazançta, çıkarda, yönetimde, insan tipinde, yaşam şeklinde ve her yerde olması gereken bir nizamdır(!). Bu düzenin kurucuları kendileri gibi olmayanları etkisizleştirmeyi amaç edinmişlerdir. Makanin, bu etkisizleştirmenin “insan” üzerindeki yansımalarını insanın bilinçaltından kusursuzca çıkarır. (Bilinçaltı aslında yeraltıdır.) Venedikt’in zehirlenip deli edilmesi kadar Petroviç’in de onu soyan Kafkasyalıyı öldürmesi dikkat çekicidir. Cinayet işleyecek bir insan olmayan Petroviç’i, dönemin başıboşluğu, bir gece kendi başına parkta kalamayacak kadargüvensizliği, cinayetlerin sıradanlaşması, örümcek ağına takılmayan böceklerin ne suç işlerlerse işlesinler az zaman sonra serbest kalmaları cesaretlendirmiştir. Bu cesaret cinayeti işlemesini kolaylaştırır. Makanin, sistem(sizlik)in, muhalifi deli, baş eğeni de katil yaptığını inceden inceye hissettirir okura. “İNSAN” HER YERDE… Eserde kahramanların çokluğu dikkat çekiyor. Ve bu karakterler Dostoyevski’nin “aşırı” kahramanlarını anımsatıyor (Aşırı iyikötü, aşırı bağımlıaykırı). Petroviç ve Venedikt bu “aşırı”ların en dikkat çekenleri. Venedikt, deli olmasına rağmen aslında romanın en olgun ve ahlaklı karakteridir. Suskun dur, söylenmişlerin hepsidir. Makanin, dönemin sefaletine, adaletsizliğine, zorbalığına ve ahlaki bozulmuşluğuna boyun eğen kahramanların yanında (Zinaida,Tatyana Savelyevna, Akulov, Mihail…) gizliden gizliye Venedikt’i yüceltir. Venedikt, diğer karakterlerin aksine hayatın farkında olan bir insandır. Yaşamayı “her şeye rağmen” sevebilmektedir. Akıl hastanesinde Petroviç’le aralarında geçen konuşma ilginçtir. “Bana ne anlatacaksın burada” diyen Petroviç Venedikt’in cevabını şöyle anlatır: “Bilincini tıkayan ‘toz’ katmanını delerek Venya gayretle düşündü ağır dilini döndürdü yanıt verdi. ‘Burada. Burada da yaşam’”. Romanda yaşam hem her yerdedir, hem de hiçbir yerde. Dönem Rusya’sında yaşayan insanların hayata dair umutları yok denecek kadar azalmıştır. (Umutlar da parçalanmıştır.) Bazıları içinse hayat, yaşanmaya değmeyen taşınmaz bir yük halini alır. Makanin, kahramanlarına, hayata ve insana dair hemen her şeyin en kötüsünü yaşatıyor. Ahlakın, bütün toplumsal değerlerin, duyguların dibe vurduğu bir dönemde “insan”ı da dibe vurduran yazar en kötüyü gösteriyor. Bu açıdan kendini arayan insanların sayısının arttığı günümüz modern toplumuna da ince mesajlar gönderiyor. Eserde iç monologlar geniş yer tutuyor. Zaman tek olsa da (Brejnev dönemine yapılan seyrek geri dönüşler hariç) çok katmanlı bir dil kullanılıyor. Çehov’dan Dostoyevski’ye, Puşkin’den, Tolstoy’a birçok Rus yazarına göndermeler metni zenginleştiriyor. Çağdaş Rus edebiyatının etkili ismi Makanin, göndermeleriyle adeta bir Rus edebiyatı haritası çiziyor. Rus edebiyatını yakından takip edenler için daha zevkli bir kitap olacağını düşünüyorum. Burada çevirmenin de başarısını göz ardı etmemek gerekir. Rusçaya ait terimler, özdeyişler ve günlük dille ilgili dipnotlar doğru yerlere konulmuş. UndergroundYa Da Çağımızın Bir Kahramanı, 1990’lı yılların Rusya’sının damarına girmiş, klasikleşmeye aday bir eser olarak hak ettiği yeri çoktan aldı. Makanin’in insanlığın “iç dünya” resimlerinden oluşan postmodern zamanın şifrelerini barındıran bu albümünün, günümüz toplumunu anlamada önemli bir katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Eseri okuyunca anlıyoruz ki aslında hepimiz yeraltında yaşıyoruz! ? UndergroundYa Da Çağımızın Bir Kahramanı/ Vladimir Makanin/ Çeviren: Günay Kızılırmak Çetao/Everest Yayınları/ 646 s. SAYFA 13 Jean Genet Chuck Palahniuk