Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
...KISA KISA... Öğretmen Benisa Huriye Saraç Ë Deniz BANOĞLU ğretmen Benisa”, bir köy enstitülü, yürekli öğretmenin kaleme aldığı bir kitap, üç ciltten oluşuyor. Birincisi “Öğretmen Benisa/ Köy Enstitülü Olmak” 2005’te, “Sevgiyle Işır Yaşamak” alt başlığını alan ikinci kitabı 2006’da, üçüncü ve sonuncu kitabı da “Adanmış Aydınlık” alt başlığında çıkmış. Yaklaşık bin sayfayı bulmuş. (*) Kitabın yazarı Huriye Saraç, AfyonEmirdağ’ının Aslan köyünde 1930’lu yılların başlarında doğmuş Şimdilerde 80’li yaşlarına doğru yürüyor. Bir eğitim emekçisi olarak öğrencilik ve öğretmenlik yıllarında yaptığı gibi, yüksünmeden, yorulmak nedir bilmeden ve yeniden doğmuşçasına büyük bir duygu selinde okurlarının, sivil toplum kuruluşlarının, öncelikle öğretmen okulları öğrencilerinin çağrılarına koşuyor. Okullarının bahçelerine “Köy Enstitüleri” fidanları dikiyor. Kendinden yola çıkarak Köy Enstitülerini, onun eğitim imecesini yüreğinin özlem ve coşkusuyla bugünlere taşıyor… Huriye Saraç’ın, “Benisa” adını almasının da ilginç bir öyküsü var. Askerlikte üç kadınla bağ kuran babası köyüne döndüğünde yeni doğan kızına, üç sevgilinin adlarından aldığı ilk hecelerini ekleyerek “Benisa” demiş! Köylerinde “BenisaBenisay” diye çağrılmış yıllarca… Çifteler Köy Enstitüsü’nü okuyup bitiren tek öğrencisi olmuş köyünün. Uzun soluklu anlatısında, 1940’lı yılların Anadolu kırsalını, aydınlanmacı eğitim atılımını, köy gerçekliğini, toplumsal çözülmeleri, kırılganlıkları köy enstitülü bir kadın yazarın gözlemleri ile aktarıyor. Gerçekçi bir yalınlık, akıcı bir dil, bir o kadar da duygu yükü yazım ustalığı. Elden düşürülmemecesine çabuk okunan “Ö bir roman çıkmış ortaya. Kısa denilecek bir zamanda ikinci baskısını yapmış, üçüncü baskısına hazırlanıyor şimdi. Kendisinden çokça söz ettirecek bir yapıt. Yaklaşık yedi yıllık bir zaman aralığında biten üç kitabını da Yetkin Aröz hazırlamış yayına, büyük bir başarıya imza atmış. Yazınımız adına her ikisini de kutlamak gerek. KİTAPLARININ İLGİNÇ VE ÇARPICI ÖYKÜSÜ… Anılarını yazmaya yetmişli yaşlarda başlıyor Huriye Saraç! Olağanüstü bir bellekle film kareleri gibi akıp giden bir yaşanmışlığı kağıda döküyor. Romanın içinde 1940’lı yılların köy gerçekliği, 7 kardeşle birlikte anlatılması zor bir üvey ana elinde kalış… Bir kurtarıcı gibi köy enstitüsüne gidiş, eğitim yılları, köylerde öğretmen oluş. Üvey ana kurgusuyla ağanın kaçırması, öğretmenlikten olma. Ağadan kaçış, sağlıkçı ağabeyinin evine sığınma, öğretmenliğini yeniden kazanma çırpınmaları, yeniden öğretmenlik… Köy gerçekliğinde sürdürülen yaşam. Üvey ananın tokadından sağır kalan kulağıyla erken emeklilik. Yurtdışına çıkış. Okuyan oğluyla her zorluğu göğüsleyen bir direnme. Bir dönem Hollanda’da, Belçika’da işçilik, sonrasında Türk çocuklarına öğretmenlik dönemi. Yurda dönüş. Ölüm döşeğindeki babasına verdiği sözü tutarak, anılarınıçekilerini onun ölümünden 15 yıl sonra yazmaya başlaması. İlk ağızda okurlarına “bu kadar da olmaz!” dedirten bir yaşam. Bir dönemin Türk filmlerinde rastlayabileceğimiz yürek yarası yıllar... Şimdi Salihli’de oturuyor Huriye Saraç. Oğlu yurtdışında yaşıyor. Okurlarının bir bölümü, çoğun genç kızlar evine kadar gelerek onu tanıyor, üvey ananın üzerinde bıraktığı eziyetlerin izlerini görmek istiyor, görüyor! YAZMAK, BİR UZUN YAZMAK OLUYOR… Değindiğimiz gibi, baştan sona kadar şairyazar Yetkin Aröz hazırlamış yayına romanı. Huriye Saraç’ın değimi ile aralarında bir “ruh örtüşmesi” oluşmuş. Aröz’ de söylüyor bunu. Üç kitabın ortaya çıkışı internetten gidip gelmeler, birlikte oturup çalışmalar, söyleşmelerle yedi yıl sürmüş... Birinci kitabın sunumunda Huriye Saraç’la tanışmalarını şöyle anlatıyor Aröz: Uzun soluklu yaşam öyküsünün yazarı Huriye Saraç dostumuzu bir yaz dinlencesinde tanıdım. (…) Doğrusu hiç de hazır değildim böyle bir işe. Çalışmalarım, uğraşlarım vardı. Pek deneyimlisi olmadığım bir alandı. Duraksadım. Yazılanları görmek, öyküsünü dinlemek istedim. İki üç güne sığan bir zaman aralığında söyleştik. Anlattıkları, yazmayı öngördükleri yaşanası değildi gerçekten… Türk filmine benziyordu. “Bu kadar da olmaz” dedirtecek denliydi. Sonrası iki yıl... İnternetten bilgisayara dökülen yaşam öyküleri. Okumalar, düzeltmeler, yeniden göndermeler. Hotmail’den karşılıklı görüşmeler… gitmeler gelmeler… Köy Enstitülerinin açılması, köylerinden alınan üç öğrenciden Çifteler Köy Enstitüsü’ne giden ve okulu bitiren tek kız olmak. Yaşama yeniden dönmeyi başarmak. Gelecek günlere göğüs gerecek kararlılığı ve yaşam coşkusunu hiç bırakmadan yürümek… Yapıtın içeriği kadar birincil önceliği ve güzelliği son derece akıcı, dilimizin arınmış pırıltılarında verilmesi. Yerel sözcüklerin ustalıkla “algılanır” hale getirilmesi. Anadolu’nun en kıraç yörelerinden en verimli köylerine değin doyumsuz betimlemelerle anlatılması. Başta baba kişiliği ve üvey ana olmak üzere roman kahramanlarının ete kemiğe bürünmesi. Aröz önsözünde “Bugün de kişiliği konusunda tam bir yargıya varamadığım, gerisini okurun algılamasına bıraktığım, törelerine bağlı, insan sıcaklığını çoğu zaman duyarsızlığa ve acımasızlığa döndüren bir babanın çocuğu olmak” saptamasını yapıyor. “GECİKMİŞ ÇALIKUŞU” SAPTAMASI “Sevgiyle Işır Yaşamak” alt başlığını alan ikinci kitabın önsözünde bir başka benzerliğe çekiyor ilgimizi Aröz: Kuşku yok ki ilk bakışta abartılı bir değerlendirme olacak. Huriye Saraç’ın yaşa mından yola çıkarak yazdığı anı romanı “Öğretmen Benisa” ve devamı olan “Sevgiyle Işır Yaşamak” yapıtları gecikmiş bir “Çalıkuşu”. İlk kitapta yer alan köy, baba, üvey ana, kardeşler çevresi, Köy Enstitüsü yılları, öğretmenliğe başlama, üvey ana tuzağında ağa tarafından kaçırılma, direnme, öğretmenliğinden olma… Bütün bunlar; 1940’lı yıllarda yetişmiş, Köy Enstitülerinde okumuş, edebiyatımıza unutulmaz ürünler vermiş değerli yazar dostlarımızın bir bölümünden kimi eleştiriler aldı. İlkin: “Köy Enstitüsünde okumuş biri bu durumlara nasıl düşer, ‘Ulukuş Nineyi’ de mi okumamış, katlanmacılığı yeğlemiş!” dedirtti. 1946 seçimlerinin tarih yanlışı, Bedri Gider’in şiirindeki dizi karışıklığı, öğrenci olarak bir haftalığına köylerine izinli gönderilip, İnönü iktidarına oy isteme olayı bütün bu eleştirilere eklendi... “Oy isteme” olayı bir gerçeklikti. Yaşananlar bir başka gerçeklikti. Yazar, üçüncü ve bu bütünlüğün son kitabında soluğunu iyi dengelemiş bir maratoncu gibi bitiş çizgisine doğru koşuyor. Afyonİnönü, Afyon merkez, oradan Ege köyleri, oğlunun yatılı okumalarında İstanbul Eyüp, oradan Eskişehir ve erken emeklilik. Yurtdışına çıkışın uçağında bitiyor kitap. Roman kahramanlarının sonu, okur mektupları, kitap hakkında yazılanlar son bölümde topluca verilmiş. Yerel basın, öğretmen dergileri, her yaştan okurları yazmış. Okurlara içtenlikle salık veriyorum…? (*) Broy Yayınları, ikinci baskı, 2008 CUMHURİYET KİTAP SAYI 998 SAYFA 19