Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA! Ë Mavisel YENER Işıkla yazılan bir roman: C umhuriyet Kitap’ın 1000. sayısında çok özel bir kitap olmalıydı “Okuma!” köşesinin konuğu. Behiç Ak imzasını taşıyan Kedilerin Kaybolma Mevsimi, işte öyle özel bir kitap. Behiç Ak’ın hem yazdığı hem çizdiği, Kedilerin Kaybolma Mevsimi’ne pek çok pencereden bakmak olası. İnsanın kendini keşfetme serüvenine de bir davet aslında kitaptaki tiplemeler. Kitaptaki insanları tanıyabilmek için kendimiz veya çevremizdekilerle karşılaştırmalar yapıyoruz ister istemez… Tamamen zıt karakterler bir araya getirilmiş ve birlikte bir şeyi başarmaları, uyumları sağlanmış. Bu karakterlerden biri, Sevgi adındaki küçük kız. Sevgi bir “sobayanak”. O da ne mi? Sobayanak işte… çok utangaç, hemen yanakları kıpkırmızı oluveriyor. Sevgi hem içine kapanık bir çocuk hem de, pireyi deve yapma gibi bir huyu var. Sevgi’nin kedisi Titrek, hık demiş Sevgi’nin burnundan düşmüş. O da Sevgi gibi çekingen. “Eve misafir geldiğinde dolabın altına girip, titreyerek saatlerce bekleyen” bir kedi. Ortak bir yönleri daha var; ikisi de iştahsız. Onlara bir şeyler yedirmek deveye hendek atlatmak kadar zor. Günlerden bir gün Sevgi, rüyasında Titrek’in kaybolduğunu görür. Uyandığında, gerçekten de Titrek’in sepeti boştur. Sevgi’nin kedisini aramadığı yer kalmaz, Titrek kaybolmuştur. Sevgi kendini suçlamaya başlar, Titrek’le yeterince ilgilenmediği için Titrek’in kaçtığını düşünür. Evde bulamayınca, Sevgi annesi Melahat Kedilerin Kaybolma Mevsimi hanımla beraber sokakları aramaya başlar. Ama boşuna! Titrek ortalarda yoktur. Arkadaşları, Sevgi’nin üzüntülü halini görünce onlar da seferber olup, bütün mahalleyi “kayıp aranıyor” ilanlarıyla donatırlar. Sevgi, parkta kedisini ararken “Patavatsız Nazan Hanım”la karşılaşır. Nazan hanım parkta oturmuş ağlamaktadır. Sevgi yine kendini suçlar “eyvah, ben bir şey mi yaptım da ağlattım,” diye düşünür. Oysa Nazan hanım da kedisini yitirmiştir. “Arsız kayboldu, günlerdir onu arıyorum,” der. Sonrasında, okur onların sıcacık sohbetine tanık olur. Patavatsız Nazan hanımın, kedisinin de ona benzediğini hisseden okur, “hayvanlar sahiplerine benzer” savını düşünmeye çoktan başlamıştır bile. Nazan hanım ve Sevgi sohbet ederken “Buuuuz, Buuuuzzz…” diye bağıran kim dersiniz? Evet, tahmininiz doğru çıktı; çünkü mahallede kedisini kaybeden biri daha vardır. Nurten hanımın soylu kedisi Buz’un serüveni gerçekten de çok ilginç. Çünkü “onun dedesinin dedesinin dedesinin dedesinin dedesi, Padişah İkinci Mahmut’un kedisiymiş.” Nazan Hanım, Sevgi ve Nurten hanım sohbet ederken yanlarına Koşucu İbo gelmez mi? O, kimi arıyor acaba? Onların konuşmalarını duyan Suat beyin derdi ne? Nazan Hanım, Sevgi, Nurten Hanım, Koşucu İbo ve Suat bey günlerce buluşurlar. Hiçbirinin kedisi bulunmayınca “Kayıp Kediler Derneği”ni kurmaya karar verirler. Behiç Ak Derneğin kısa sürede pek çok üyesi olur, çünkü kedisini kaybeden çok insan vardır. Bunca insanın kedisi bir anda nasıl kaybolabilir ki? Dernek çalışmaları sırasında ortaya çok ilginç bir şey daha çıkar. Kedilerin hepsi de 18 Mart tarihinde kaybolmuştur. Sevgi’nin arkadaşlarından biri bu konuya bilimsel bir açıklama getirmek gerektiğine inanır ve internette araştırma yapmayı kafasına koyar. Bu arada der ki; “Korkmayın, her konuyu internetten öğrenen aptal insanlardan değilim.” Bu güzel kurgu içine yerleştirilmiş, eleştirel, eleştirel olduğu kadar da düşündürücü bir tümce. Yazarın, çocuk okurlara “her şeyi internetten öğrenmeyin,” demek yerine böyle bir yolu yeğlemesi, elbette onun ustalığından. Behiç Ak kitaplarını okuduğunuzda soluk aldığınız kente biraz daha farklı gözle bakma gereksinimi duyarsınız, bu kez de öyle oluyor. Çocuk edebiyatında uzmanlaşmış bir yayınevi ve aynı uzmanlıktaki editörlerin varlığı da kitaba farklı bir ışık vermiş. “Editöre, düzeltmene niçin para vereyim, noktamı, virgülümü kendim koyarım,” diyen yayınevlerine selam olsun! Kedilerin Kaybolma Mevsimi’nin her sayfası okuru eğlenceye ve merak yolculuğuna biraz daha davet ediyor. Sonunda öyle bir sürprizle karşılaşıyoruz ki… Şaşkınlıktan küçük dilinizi bile yutabilirsiniz… Asla söylemem! Okuyun öğrenin! ? *Kedilerin Kaybolma Mevsimi, Yazan, çizen: Behiç Ak, Günışığı Kitaplığı, 95 s, 2009, 7+ www.maviselyener.com Konuk Sihirli Değnek Günay Güner Dağlarda O Yaz Dağlarda O Yaz, Ülkün Tansel, Cumhuriyet Kitapları, 2008 ir ülkenin gönenci tam bağımsız olmasına bağlıdır. Tam bağımsızlık ise yer altı, yerüstü kaynaklarının, çevrenin, tarihin korunmasını; çocukların ve gençlerin bu yönde bilinçlendirilmesini gerektirir. Ülkün Tansel’in yeni yayımlanan gençlik romanı “Dağlarda O Yaz...” anılan duyarlılıkları özenle işleyen, yaşamla iç içe bir yapıt. Tansel, Türkiye’nin doğasını, coğrafyasını varsıl bir dille anlattığı bölümlere yer vermiş: “Çukurova’dan Toroslara doğru pamuk, tahıl, ayçiçeği tarlaları arasından geçilir. Tarsus’tan sonra yol makiler arasından tırmanarak yükselir. Eğik yamaçlarda kurulmuş B bağların, ekin tarlalarının kıyılarında pıynar meşeleri, mersin, sivri yapraklı ardıç, akçaçekme, delice karaçalı; delice tarlaları içinde tek tük sakız, zeytin, keçiboynuzu ağaçları görülür; derelerde, sel yataklarında pembe, beyaz çiçekli zakkumlar selamlar yolcuları.” (s.10) “Dağlarda O Yaz...” yaşamla iç içe bir yapıt, çünkü seçilen karakterler binbir güçlükle ayakta kalmaya, geçimini sağlamaya çalışan Anadolu insanıdır. Elbette ki, bu yaşam / insandoğa savaşımı sırasında, insaninsan çelişkisi de, sömürü ilişkileri de her an kendini gösterir. Katırcı Durmuş yoksul bir köylüdür, madencilikle, yöredeki krom madenini kazarak ekmeğini kazanmaya çalışır. Krom ocaklarının işletmecisi Servet Bey’dir. Katırcı Durmuş Servet Bey için, Yaylaboyu denilen bölgedeki geçen yıldan kalan tonlarca kromu çıkararak, yol başına indirmek amacıyla, ailesiyle birlikte yoğun bir çabaya girişir. Karısı Havva, oğlu Musa, küçük kızı Maya ve küçük oğulları Hasan Hüseyin, ailecek katırlarla, eğitimli köpekleri Karakulak’la, keçileriyle yayla bölgesindeki bu krom ocağına göçerler. Güçlü bir dayanışma içinde çalışır, kromu yolağzına indirirler. Bunca zahmetle çıkardıkları madenini bir kısmını çaldırırlar. Önce çıkarılmasını isteyen Servet Bey, krom çıkarıldıktan sonra Katırcı Durmuş’un emeğinin tam karşılığını vermekten kaçınmaya çalışır. Roman, Mühendis Orhan ve eşi, Madenci Süleyman Çavuş, Sürücü Pala Hüseyin gibi karakterlerle; Süleyman çavuş ve işçilerinin çalıştığı ocaktaki göçük olayıyla boyutlandırılmış, anlatı alanı genişletilmiştir. Ülkün Tansel, gerek başarılı bir maden mühendisi olması, gerekse halk ekinini iyi tanıması nedeniyle, birçok terim, sözcük, kavram yoluyla okuru bilgilendiriyor. Senit, okkalanmak, kesene, sivriçsiz, yedmek, ercik, bicik, kerteriz, yarpuz, hatıl, ayakçağı, karpit, düzbaca, nefeslik, (madencilikte) ayna, kavlak bu sözcüklere örnek olarak verilebilir. Gençlerimiz Türkiye’mizi tanımalılar. Anadolu’nun yurt olduğu tüm uygarlıkları, kültürleri benimsemeli, güzel ülkemizin değerini iyi bilmeliler. Değerini bilmek ise yalnızca güzelliklerinden yararlanmakla yetinmeyip, ülkemizin sorunlarını, çatışmalarını, çelişkilerini, insanlık durumlarını öğrenmekle olanaklıdır. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1000 SAYFA 36