22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ Farklılıklara, ötekileştirme ve yabancılaştırma çabalarına, dışardan bakmak hallerimize bir itirazdır aşki duygularımız! Piyasadaki “seviyeli ilişkiler” sahtekârlığını bir yana bırakırsak; aşk, bencil yanlarımıza da bir itirazdır öncelikle. Paylaşmak için, rahatımızın kaçmasına, huzurumuzun bozulmasına, saçmalıklar üreten ruhumuza ve aklımızın uçmasına izin vermek şaşkınlığını taşır aşki hallerimiz! İçimizi kamaştıran, ruhumuzu burgaçlayan, düzenimizi bozan tuhaf bir çekiciliği vardır, delişmen duygularımızın. Tümüyle itirazla buluşur. Önceki, yaşanmış, eskimiş, yıpranmış, aşılmış olan ne varsa, hepsine itirazı da içerir. Yeni bir anlam arayışı, toptanlaştırılmış aidiyete bireysel bir itirazdır aşkıya duygular... İhtilal gibi. Aşk da en çok itirazın delişmen çocuklarına ve bunlara sahip çıkanlara yakışır... İlhan Berk’le birlike... GİZLİ AVCI... “Kadın isterse aşk olur” diyorsun ya, çağların biriktirdiği bir eril dayatmadan geçerken ruhunu binlerce kapandan çekiştirmeye çalışan kadın sende ve senin yazılarında nasıl bu kadar güçlü durabiliyor? Ya da şöyle mi sormalı, bu kadar örselenen kadın, aşka erkekten daha çok sahip ve etken özne olmayı nasıl becerebilir sence? Erkek egemen dünyada, kadın kendi zekâsını ve derin duyarlılığını geliştirerek, korunmasını da içeren, “özel gerçekleştirme alanı” yaratmış durumda. Kendini geliştirmiş kentli kadın her zaman seçendir. Ya da seçebilecek pek çok aday adayıyla yaşar her zaman. Erkeklerin şişmiş egosu bunu kabul etmek Namık Kuyumcu ve Duygu Asena... istemez. Burada kadın adına avantajlı bir gerçeklik durumu vardır. Erkek aday çok fazladır her zaman. Kadın, istediği birisini seçer; sevgili, hayat arkadaşı, eş ya da çocuklarının babası yapar. Aslında bu anlamda avcı bilinen erkek, avdır. Kadın da gizli bir avcı! İlişkiler tarihine serince bakabilecek bir yer bulunduğunda, bu gerçekle yüzleşmemiz çok kolaydır. Cesaret ister! Yüzleşmek, bir aşk ilişkisinde tümüyle farkını üreten ve geride kalan tortuların üstüne yeni şeyler inşa edilebilecek sahici bir olanak yaratacaktır! Daha çok erkekler kaçar bu yüzleşmekten. Çünkü kendilerini avcı sanmaktadırlar ve daha başka zevkli avlar sonsuza dek onları bekliyorlardır!! Tragedya burada yazılmaya başlar... Sonrası malum... Geleneksel erkek tutum ve tavırları kadını acıtarak geliştirmiş ve erkekler bu anlamda kendi canavarını yaratmışlardır! Adı aşk olunca söylemin, hemen akla aldatmak geliyor... “Âşık oldum aldatmış sayılmam ki” de diyorsun mesela… Aşk var mı sorusundan çok, aldatmak diye bir şey var mı diye sormak daha doğru galiba. Ne dersin? Özel mülkiyet kavramı sadece araba ve ev sahibi olmak ilişkisiyle sınırlı kalmamış; duygu, düşünce ve düş dünyamızı da tümüyle baskı altına almıştır. Gönüllü bir aşk ilişkisinde, hiçbir eşitsizliğin ve dayatmanın, zorun borusu ötmez! Ne ki gelecek korkusu ve garanticilik gibi iflah olmaz taklacı duygular, aşk sosuyla bulanıp, delice bir arzunun göz kamaştıran oyunlarıyla, karşımızdaki kurbanı şaşırtmaya hazırdır yine de! Adını aşk koyarlar, kim karışabilir ki? Ne ki açmaz buradadır: İkiyüzlü, çıkarcı, eşitsiz, özgür olmayan, sömürücü, samimiyetsiz, gizli bir hesap varsa; “aldatmak” kavramı içeriğini ve gerçekleştirme hallerini “iktidar” kavramından emanet alarak, kapıdadır! Özel mülk etme çabasının kaçınılmaz durağıdır aldatmak! Gönüllü ve eşit ilişkilerde bu tür adlandırmaların hükmü yoktur! “Aldatmak”, “iktidar” talebiyle varlaşır ve yaşar. Bu talebin olmadığı yerde geçerliliği yoktur! İkiyüzlü olanlar daha çok düşünsün ve gözleriyle aynada daha çok karşılaşsınlar bence! Başka birisine âşık olmuşsan, gitme zamanın gelmiştir ya da yokluyordur zaten. İçimizi giymeyi becerebilmeliyiz burada. Bedelleri çok ağır da olsa... Yazılarında aşk ve gitmek duygusu kimi zaman yan yana...Gitmek de aşık olmanın hali der gibisin... Hatta “Ayrılık da sevdaya dahil” dizesiyle de anmışsın Attilâ İlhan’ı... Gerçekten de aşk devam ederken gidebilir mi insan? Bir aşk ilişkisi, kendisini en çok ayrılıkta temize çeker. Ne kadar derin ve anlamlı olup olmadığını oradan görebiliriz aslında. Gitmek için, aşkın ruhunun kirlenmesi ve içinin tümüyle boşalması gerekmez. Dokunuşun, inkâr edilerek şiddete dönüşmesi tuhaftır. Toprağın yağmurla ve iğde kokusuyla buluşmasını unutularak, çamura da yakın durulmamalıdır. Gitmek için, başka birisinin olması da gerekmez. Bence, bir şair de en büyük aşk şiirini, aşk bittiğinde yazar ya da yazma şansı vardır. Geride kalan ne varsa, aşk o kadardır aslında. Arzu ve şehvet arasında şahlanan yanımızı, şefkat, aidiyet ve alışkanlık kodlarımızı bir yana koyarsak; aşk, giderken, gidişin diliyle, derinliğiyle ve ruhuyla ilgili, bir başka ihtilaldir aşk için içimizde! Hikâyemizi orada anlamlandırırız... Varsa, farkımızı da... Sürüden ayrılarak, kendimiz için, hemen, şimdi demeliyiz! Kendimize, yüreğimize, ruhumuza ve düşlerimize; en büyük borcumuzu, buralardan ödemeye başlarız belki... ? Aşkın Rengi Siyahtır/ Namık Kuyumcu/ İlya Yayınevi/ 240 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1000
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle