Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Antonio Machado/ Şiirler/ Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut ‘Savaş girdi aramıza, bir denizden ötekine, derin ve dipsiz, denizden bile’ uyun, pınarların, ırmakların ve yazgıların ozanı Antonio Machado (187522 Şubat 1939) gizemli sevgilisine XV. yüzyıl İspanyol ozanı Jorge Manrique’nin sevgili karısının adını takar. Sevgilisi evli barklı bir kadın olduğundan bu ilişkinin gizli kalması gerekmektedir. XX. yüzyıl İspanyol şiirinin ustalarından Antonio Machado, gencecik yitirdiği karısının yerine koyduğu, yine bir ozan olan Pilar de Valderrama’ya duyduğu bu derin sevdayı aşağıdaki şiirlerle ve kendisinin ölümünden sonra Cartas a Pilar (Pilar’a Mektuplar) başlığıyla yayımlanan 36 sevda mektubu ile anlatır. Machado şöyle der: “Tarihin en elle tutulur yanları yiter / gider yaşamlarımızın gizleri arasında.” CLXXIII GUIOMAR’A ŞARKILAR I Bilmezdim sarı bir limon muydu o elinde tuttuğun, yoksa parlak bir günün ışınlarından sardığın, Guiomar, altın bir yumak. Ağzın bana gülümserdi Sordum işte: Ne sunuyorsun bana? Meyveye durmuş zamanı mı, bahçende olgunlaşan onca şey arasından ellerinle seçtiğin? Yoksa güzelim bir durgun akşamın amaçsız zamanını mı? Büyülü, altına bulanmış bir yokluk mu? Uyuyan sudaki bereket mi? Bir tepeden ötekine yangınlarla ışıyan gerçek gündoğumu mu? Bulanık aynalarında mı kırılır sevda, o çıldırtan çıkrık eski günbatımlarını saran? II Bir bahçede düşledim seni, yükseklerde, Guiomar, ırmağın üstünde, soğuk demir parmaklıklarla çevrili bir zamanın bahçesinde. Garip bir kuş öter karaağaçta, tatlı tatlı, yaşam dolu, kutsal suyun yanı başında, susuzluğa kesmiş ve pınar olmuş baştan sona. Bir çift yüreğin, Guiomar, birlikte yarattığı ortak bahçede, birleşir saatlerimiz bütünleyerek birbirini. Bir salkımın taneleridir ortak düşümüz –kavuşuruzsıkarız taneleri lekesiz bir kadehe, ve unuturuz o ikili öyküyü. (Biri: Kadın ile erkek, ceylan ile aslan olsa bile, birlikte gelir suyun başına. Öteki: Olamaz böylesi kısmetli sevda: bir yalnızlıkta iki tane, ne erkeğin ne de kadınınki yine de.) * Senin için deniz dalga ve köpük yapmaya kalkışır, ve gökkuşağı, dağlarda, başka renkler, ve gündoğumunda sülün, şarkılarla tüyler, ve Minerva’nın baykuşu, koskocaman gözler. Senin için, ah Guiomar!.. III Ozanın seni düşünür. Uzaklar limon ile menekşe rengine dönmüş, Kırlar yemyeşil daha. Benimle geliyorsun, Guiomar; soğuruyor bizi dağlar. Bir meşelikten ötekine geçmektedir gün yorgun argın. Tren yutmakta, yutmakta günü ve yolu. Katırtırnağına gölge düşmekte; sönmektedir altın rengi Guadarrama’nın. Çünkü bir tanrıçayla sevdalısı kaçıyor birlikte, soluk soluğa, dolunay düşmüş peşlerine. Tren yiter gözden, yankılanır sesi dev bir dağın içinde. Düzlükler çorak, gök yükselmiş. Granit dağların ardında, bazalt dağların ardında, işte oracıkta deniz ve sonsuzluk. Birlikte gidiyoruz; özgürüz birlikte. Tanrı, öyküdeki haşin kral gibi, yellerin en birinci yarış atına binse de, yeminle söylese de bize acımasız yengisini, gem vursa da düşünceye, özgürdür sevda, ulaşamaz kimse ona. * Bugün gezginim, sana hücremden yazıyorum, düşsel bir buluşma anımızda. Sağanak havayı yırtarak salıyor gökkuşağını, ve dağlara yayıyor gezegene inen hüznünü. Güneş ve çanlar eski çan kulesinde. Ah bu capcanlı ve dingin akşam Panta rhei’ye inat hiçbir şey akmaz, ozanının çok sevdiği yenidoğan akşam! Ve ergenleşen gün parlak gözlerle esmer kaslar, sevdiğini düşünürken sen, çeşmenin yanı başında, dudaklarını nasıl öptüğünü, nasıl tutsak aldığını göğüslerini! Her şey saydamlaşır bu Nisan ışığında; dünün bugününde her şey; Zaten şimdinin olgunlaşmış saatlerinde şarkılar okumakta, öyküler anlatmaktadır zaman, tek bir ezgiye kök salar, seslendirdiği akşamlarla gündoğumlarının korosudur bir ağızdan. Sanadır, Guiomar, duyduğum yurtsama. (...) (Pilar, 1936 yılında iç savaş nedeniyle toplumsal gerilimler sonunda Portekiz’e kaçar, A. Machado da aynı yıl Valencia’ya gider; daha sonra Barcelona’ya oradan da daha sürgünün başlangıcında yaşamını yitireceği Fransa’ya geçer. O günlerde yazdığı sonelerden birinde yine Guiomar’a seslenir. Belki de ona son seslenişi olur.) S Savaş girdi aramıza, bir denizden ötekine, derin ve dipsiz, denizden bile. Bahçemde, bakıyorum çevreni bir uçtan ötekine kaplayan denize. Beliriyorsun, Guiomar, dünyanın bittiği Cabo Fisterre’de, bakıyorsun başka bir denize, İspanya sularına, Camıens’in şiirindeki, o kasvetli denize. Beni sorarsan, yanıyorum tanrıçam anılarına, belki de can yoldaşı oluyor yokluğum sana. Savaş sevdaya acımasızca indi. Ve içimize ölümün tüm kaygısı sindi, hüznü, alazın güçsüz ve silik gölgesiyle geciken sevdada, düşlenen balın; ve kasveti, inen balta soğukluğunun bilinciyle olanaksız çiçeği, kesilen dalın. Poesías Completas (Ed. Manuel Alvar) SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 994