Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Metin Fındıkçı ile Mahmud Derviş üzerine ‘Asla tükenmeyen umut...’ Öğrencilik yıllarında İsrailliler tarafından üç defa hapse atıldı şair Mahmud Derviş. Sonra yazdığı şiirlerle kendi topraklarında terörist ilan edildi. Uzun yıllar sürgünü yaşadı. Filistin’in sesiydi. Direniş şiirinin sesiydi. Ve barışın ve umudun sesiydi. Aşkı da muştuladı dizelerinde, sevgiyi de... Günümüzde çağdaş Filistin şiiri denilince akla gelen ilk isimdi. Kalbi 2008 yılında durdu, yola şiirleri devam ediyor. Kendisini yakından tanıyan ve yapıtlarını da Türkçeleştiren şair Metin Fındıkçı’nın da dikkat çektiği gibi, şiirinin temel kaynağı ilk önce Filistin halkıydı ancak beslendiği damar Nâzım, Ritsos, Neruda ve Lorca başta olmak üzere toplumcu, devrimci, Marksist gelenekten gelen şairlerdi. Yalnızlık Yenilemeden Kendini‘de Mahmud Derviş’in 7 şiir kitabından seçilip derlenen ve şiirleri yer alıyor. Fındıkçı ile “Yalnızlık Yenilemeden Kendini” adlı kitabı ve Mahmud Derviş’i konuştuk. nıyordu, kendi insanına aşırı derecede bağlıydı. Onca ölümü yaşayıp yazmasına karşın, özgürlüğe ve barışa susamış bir kişiliğe sahipti. Filistin halkıyla, İsrail halkının aynı emperyalist çukurda debelendiklerine inanan büyük bir şairdi. Son yazdığı şiirde de bunu söylüyordu: “Hazır senaryoyu: Başlangıçta bekleyen anları… Buradan kurtardıklarımız üstümüze yığılı kalırken Bize kurtuluş ipini uzatırlar İlk ben: diyor Hayır ilk ben: diyorum O beni itiyor ben onu itiyorum Uzun bir zaman sürüp gider bu durum, Sonunda ip ulaşıyor/… Metin Fındıkçı Senaryo der ki: Giz içinde fısıldayarak: Aranızda bir kura çekin Düşmanlıkların yıllarca sorduğu sorular gibi” Mahmud Derviş Ë Gamze AKDEMİR ugünkü Filistin’i en iyi anlatan şiirlerim demiş size 7 şiir kitabından seçilip bu kitapta derlenen şiirleri için Mahmud Derviş… Bu bağlamda Yalnızlık Yenilemeden Kendini nasıl bir payda olarak nitelenebilir? Yıllar önce Mahmud Derviş’in “Beyrut Kasidesi” ve “Düğünler” adlı iki kitabını çevirmiştim. Bu iki kitaptan önce yayımlanan ilk kitabı “Zeytin Yaprakları” ve peşinden gelen 10’a yakın kitap ki, Paris’te sürgünde yazdıkları bunlara dahil; hepsinde Filistin’i, Filistin’de yaşanan ve yaşatılan vahşeti, şiirlerinde insanca anlattığına tanık oldum. İsrail tarafından yaşatılan bu vahşeti anlatırken, aynı zamanda barışı, her müdahalede toplum olarak yaşatılan susuzluğu, karanlıkta kalışlarını, katledilen küçük öğrenci çocuklarını, çaresiz kadınları ve İsrail’in yanında sessiz kalan Arap halkına olan isyanının şiirlerini okudum. Toplumcu bir şiir anlayışıyla, slogancı, vurgulayıcı ve çarpıcı bir ahenkle yazdığı bu şiirleri 90’lı yıllara dek sürdürdü. Bu şiirlerin konusu –ana malzemesi genelde yakın geçmişte yaşanan, yaşatılan hatta günlük acılardan oluşuyordu. Zaten öğrencilik yıllarında İsrailliler tarafından üç defa hapse atıldıktan sonra yazdığı şiirlerle –kendi topraklarında terörist ilan edilmesini bir türlü içine sindiremedi ilk önce kendi halkınSAYFA 16 B da ün kazandı. Burada belirtmekte yarar var; Mahmud Derviş o dönem kendisiyle yapılan birçok söyleşide, şiirinin temel kaynağının ilk önce Filistin halkı olduğunu ancak beslendiği damarları Nâzım, Ritsos, Neruda ve Lorca başta olmak üzere toplumcu, devrimci, Marksist gelenekten gelen şairler, diye ifade etmiştir. Uluslararası Nâzım Hikmet Ödülü’nü aldığında kendisiyle ben iletişim kurmuştum. Ödül töreninde yapacağı konuşmayı –bildiriyi gönderirken, yeni şiirlerinden de örnekler göndererek ısrarla “bunları çevir” demişti. Ayrıca “ilerde şiirlerimi çevirirsen sana getireceğim çıkan son 7 kitabımdan çeviri yapmanı istiyorum” demişti. İstanbul’a gelişinde bana sözünü ettiği 7 kitabını getirdi. Eski ve yeni şiirleri hakkında uzunca konuşma fırsatı edindim. Son 7 kitabında hatta günlüklerinde ve makalelerinde benimsediği felsefe şuydu: Derviş’in şiir damarı belliydi ve en ufak bir sapma olmamıştı. Ancak İsrailFilistin arasındaki sorunun derinliklerinde din’in getirmiş olduğu ayırım yatmaktadır. Yani İsrailoğullarının gün gelecek Kenani kavmini bir şekilde bu topraklardan çıkarıp yerleşmesi olayı. Bu Tevrat’ta da geçiyor, birçok tarih kaynağı da yazıyor. Ancak 1948 savaşından sonra yaşanan bütün savaşlar ve müdahalelerde, emperyalizmin bütün dinlerin çıkış noktası olan bu coğrafyada tahakkümüne dönüştü. Filistin’i anlatan asıl son şiirlerimdir dediği noktada budur. Özellikle: “Görmek İstemediğimi Görüyorum” “Baba Atı Neden Yalnız Bıraktın” ve “Yıllar Yaptıklarından Özür Dilemesin” adlı kitaplarında Filistin ve bu toprakta tarihin derinliklerinde yaşanan çelişkileri işledi. Filistin tarihini şiirlerinde işlerken, hem Yunan mitolojisinden hem de Doğu (Mısır) mitolojisinden bolca yararlandı. “Yalnızlık Yenilemeden Kendini” seçme şiirlerini oluştururken Derviş’in bu isteğini göz önünde bulundurarak çevirdim. Her sorununun bir başlangıç nedeni vardır. Bu sorunneden ilişkisi ise tarihin derinliklerinde yatmaktadır. Ayrıca Derviş, çoktan dünya şairi olmuştu ve daha geniş ve sonsuz bakmaya hakkı vardı sanırım. İNSANŞAİR… Nasıl bir insanşairdi Mahmud Derviş? İzlenimleriniz... Mahmud Derviş, her şeyden önce insan olmayı çok iyi bilmişti. Barbarlığa ve vahşete karşı koyarken, insanın ve insanlığın bütün üstün özelliklerini taşıyordu. En azından “savaşacaksam şiirimle savaşırım” demesi bile kanıtıydı bunun. Düşmanına olan kini ve öfkesi şiirindeki çığlığından ibaretti. Belki bir çok aşk yaşadı ama ölene dek kalbindeki en büyük yer vatanı Filistin’den sonra Yahudi asıllı sevgilisinindi. İlk aşk şiirinde de onu yazdı, son aşk şiirinde de. Kendisiyle telefondaki tanışıklığımız uzun yıllara dayanıyordu. İstanbul’a Nâzım’ın ödülü için gelmesine yakın, yine telefonda bir konuşmamızda “Metin, en çok neyi merak ediyorum biliyor musun? Uzun yıllardır sesini duyup görmediğim senin yüzünü, Nâzım’ın özgürlüğe yelken açtığı Boğazı ve çok sevdiğim kahvenin yanında ikram ettiğiniz lokumu” demişti. Kendi insanını Filistinlileri çok iyi ta ‘SURLARIN ÖNÜNDE ENKİDO’ Mahmud Derviş şiirinin başat özellikleri ve ana duyguları konusunda değerlendirmelerinizi biraz daha açalım? Mahmud Derviş’in şiiri küçük bir köyden sürülen bir çocuğun şiiriyle başlayan, Marksizm’i ve Ebu Ammar’ı ve başka yoldaşları tanıdıkça ufku genişleyen, denizden okyanusa açılan ve evrenselleşen, özgürlüğün ve barışın bayrağını son nefesine dek taşıyan bir şiir. Geçirdiği ağır kalp ameliyatından sonra bile, horlanan, acı çektirilen Filistin insanının en büyük savunucusu; benim deyimimle, “Surların önünde Enkido” oldu. Son bildirilerinden birinde (FKÖ parçalandıktan, Arafat’ın sarayı kuşatılıp dağıtıldıktan sonra) söylediği gibi. “Bizler tek renkte hapsolmuş bir bayrak dilememiştik, Filistin bayrağının renkleri bellidir ve mücadelemiz Filistin’in bütün halkı için olmalı.” Şiirlerinde İsrail’i yönetenlere karşı durduğu kadar, miskin Arap yöneticilere de karşı durmuştur. Karşı dururken asla ve asla yönetilen insan ordusunu küçümsemedi, aksine her zaman yüceltmiştir. İlk şiirleri kaçınılmaz olarak siyasi ağırlıklı olmakla birlikte, yüksek sesle vurgucu bir ahenge sahipti. Ancak özellikle 90’larda yazdığı şiirlerin sesi dağın doruğuna değil, geniş bir ovaya yayılan ve tarihin derinliklerinden gelen bir sese ve biçime dönüştü. Yapıtlarında halkının iç sesini yansıtmıyor sadece, aynı zamanda geniş bir insanlık tarihi ve coğrafyasını da konu ediniyor Mahmud Derviş… Şiirlerini bu bağlamda da Yalnızlık Yenilemeden Kendini’den birkaç örnekle değerlendirir misiniz? Derviş’in şiiri, tabi ki sadece halkının iç sesini yansıtmıyor. Her şeyden önce Naziler tarafından Yahudilere yapılanlar nasıl dünyanın büyük bir kesiminde kabul edilmediyse; İsrail (sonradan kurulma) devletini yönetenlerin yaptıkları da kabul edilmemeli. Mahmud Derviş Filistin’de yapılanları şiire dökerken sadece Filistinliler için yazmıyor. Tam tersine bütün dünyaya haykırıyor, dünyanın en eski ve en derin yarasını kanatarak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen yönetimlerin ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 994