27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ian Buruma ve Avishai Margalit’ten “Garbiyatçılık” Doğu’dan bakınca... Ian Buruma ve Avishai Margalit, Garbiyatçılık isimli kitapta kalıp yargılara dayanan Batı imgesine değiniyor ve bu akımı neyin yönettiğini sorguluyor. Bugünün intihar bombacılarını, mücahitlerini ve din savaşçılarını anlamanın yolunun Garbiyatçılığı anlamaktan geçtiğini savunuyor. Buruma ve Margalit, pek çok “izm” gibi Garbiyatçılığın (Oksidentalizmin) da Avrupa’da doğduğunu savunur. Bugün Garbiyatçılığın çağdaş biçimleri Amerika’ya yoğunlaştığından “antiAmerikanizmin, belirli Amerikan politikalarının, İsrail ya da çokuluslu şirketler ile IMF ve küreselleşmenin doğal sonucu olarak” algılanmakta ve nitelenmektedir (s. 14). Garbiyatçılık tüm bunlar göz önüne alındığında, tam anlamıyla antiAmerikanizm midir? Buruma ve Margalit’in bu soruya yanıtı olumsuzdur. Garbiyatçılık, kendi karşıtı olan ve kendisini savunduğu Şarkiyatçılık gibi “insancıllığın içinden insanı silmiştir”; o da Şarkiyatçılık gibi “bağnaz ve indirgemecidir.” Kısacası arı bir ötekileştirmeyi kurar ve işletir; buradan güç kazanmaya çabalar. Buruma ve Margalit’in “Garbiyatçılık damarı” dediği şey de böylece kendini açığa vurur. Bu “damar”, “köksüzlük imgesiyle (...) Şehire; bilim ve akılcılıkta kendini gösteren Batı düşüncesine, burjuvaya ve saf inanca dünyada yer açabilmek için kafası ezilmesi gereken kafirlere düşmanlık”tır (s. 16). rim”, “şehirden etkilenmemiş şehirlilerin fikri olarak şehirde doğmuştur” (s. 41). SOMBART’IN KİTABI Buruma ve Margalit, Garbiyatçılığın kökenlerini Avrupa ve Batı’da ararken, önemli bir kitabı, Alman sosyal bilimci Werner Sombart’ın, 1916’da yayımlanan Tacirler ve Kahramanlar isimli eseri kendileri için kaynak gösterir. Sombart, kitabına “savaşı varoluşsal bir değerlendirme yaparak” başlar ve savaşın “yalnızca milletler arasında değil, kültürler ve dünya görüşleri arasında sürdüğünü” ifade eder (s. 46). Sombart, hazzı, rahatlığı ve tacir mantığını eleştirir ve insanın ruhsal yanına gönderim yapar; Batılı tacirleri “para delisi” olmakla suçlar. Ona göre “tacirlerin idealleri yoktur ve tacir, her bakımdan yüzeyseldir; onlar “dünyanın yüksek ahlak anlayışının ve ideallere inanmanın dibine dinamit koyar, bireysel hazların tatmininden başka şeyle ilgilenmez” (s. 48). Sombart’ın açtığı yol, uygarlığın, özgürlük ve barışın, bir halk, devlet ya da dinin yüceliğini yok etmeye yöneleceğinin söylenmesine de kapı aralar. Bu da, savaşacak hatta ölmeye hazır kahramanların yaratılmasını hızlandırır: Irkçılar, Kamikaze pilotları, intihar eylemcileri ve özel birlikler, hep bu ve benzeri söylemlerin ürünüdür. Garbiyatçılığın buradan beslenen tehdit algılaması, dinci köktencilerin, rahip kralların, saflık ve yiğitlikle beraber kurtuluş arayanların “Batılı liberalizmin kahramanlık taşımayan, ütopik karakterlerden uzak haline karşı” düşmanlığa dönüşür (s. 61). belirtir ve bu düşüncenin varlığını yadsıma utanmazlığı ve küstahlığı içine düşmüştüğünü” söyler (s. 64). Garbiyatçılar için Batı düşüncesi “doğruyu bulmada” yetersizdir. O sadece, belli bir hedefe ulaşmanın iyi bir yolunu bilebilir. Garbiyatçıların büyük bölümü “Batı’nın burjuva düşüncesinin, bir hareketten; hiç olmazsa önem taşıyan bir eylemden kaçınma kusurlusu olduğuna dikkat çeker” (s. 75). Garbiyatçılık, “aklın üstünlüğüne dayalı Batı’nın saldırgan güç gösterisine acı bir kızgınlık ifadesini” merkezde tutar (s. 77). Garbiyatçılar bu bağlamda, yalnız Batı’yı değil, kendi toplumlarındaki Batı yanlılarını da düşman beller. TANRI’YI KIZDIRMAK Belirli bir devlet ya da ırk adına savaşanlar ile din veya politik inançlar için savaşanlar arasındaki fark, Buruma ve Margalit’e göre şudur: “İlki yabancıyı dışlar, kendini seçilmiş kişiler olarak görür. İkincisi, eylemini çoğunlukla evrensel kurtuluşla ilişkilendirir” (s. 81). İslamcı ideolojinin Batı’yı “putperest barbar” biçiminde nitelemesi; Batı ve oradan da insanlığı “kurtuluşa” götürecek savaşlar yürütme çabası, Garbiyatçılığı da güçlendiren öğelerin başında gelir. Putperestlik ve kibirlilik, Garbiyatçı mitosta “Tanrı’nın gazabı” için yeterli koşulları sağlar. Bu nedenle böyle bir “cahilliye”den sıyrılmak zorunludur. Bugünün “şer ekseni” ya da yakın geçmişin “kötülük imparatorluğu” etiketleri de, aynı sınıflama içinde pekâlâ düşünülebilir. Garbiyatçılar için “Batı maddeye tapar” ve “dini de maddiyattır” (s. 85). Bir başka deyişle “madde Batı’nın Tanrısı ve maddiyatçılık da dinidir” (s. 86). “Kötülük yayan Batı’ya” karşı savaşma fikri de aslında buradan türetilmiştir. Garbiyatçılığı temele alan dincilere göre Batı, “yalancı ve tamamen çürümüş maddiyatçılık Tanrısının kölesidir” (s. 90). Bu söylem, yıkıcı dinciliğin (örneğin Vahabiliğin) doğuşunda etkin rol üstlenmiş, Garbiyatçılığın kendi topraklarına ürkünç biçimde dönüşünü imlemiştir. VARILAN NOKTA Batı sömürgeciliğine başkaldıranların çoğu ve onların yerel temsilcileri, Batı düşüncesinden yararlanmıştır. Buruma ve Margalit’e göre “hiçbir Garbiyatçı, en ateşli kutsal savaşçı bile, Garp’tan bütünüyle azade değildir” (s. 112). Buruma ve Margalit, bir düşünsel tuzaktan kaçınılmasının önemine işaret eder: “Avrupa ve Amerika tarihleri her ne kadar kanla dolu olsa da bunun, eski kolonilerinde vahşetin egemenliğini körüklemesine kayıtsız kalınmamalıdır; diktatörlere, ABD yayılmacılığına, küreselleşmeye ve İsrail’in yaptıklarına karşı din savaşlarına ya da intihar eylemlerine karşı sessizlik bozulmalıdır”(s. 114). Gerek Şarkiyatçılık gerekse ona “panzehir” olabilmesi için ortaya atılan Garbiyatçılığın olaylara, insanlara ve kültüre bakışta ne denli dar bir açıyı tercih ettiği son derece ortada. Buruma ve Margalit’in Garbiyatçılık adlı kitabı, kimi noktalardaki eksik ve yanlış değerlendirmelerine rağmen, konuyu özetleyip tartışması bakımından önemli bir kaynak olma özelliği taşıyor. ? Garbiyatçılık/ Ian Buruma, Avishai Margalit/ Çeviren: Güven Turan/ Yapı Kredi Yayınları/ 122 s. Ë Ali BULUNMAZ arbiyatçılık, Batı’yı nasıl görüyor? Bu bakış açısında eksik, yanlış ve sakat yönler var mı? Soruları tersine çevirmek de olanaklı: Şarkiyatçılık, Doğu’ya bakarken neleri eksik bırakıyor? Oryantalist (Şarkiyatçı) bakış açısına karşı Garbiyatçı (Oksidentalist) bakış açısının geliştirilmesinin altında yatan, sözü geçen eksik ve kalıplaşmış yargılardır belki de. Ama her iki görüş de bir noktadan sonra, sadece kendi dayatmalarını geçerli kılma adına çabalamıştır. G ŞARKİYATÇILIĞA KARŞI GARBİYATÇILIK Edward Said’in eleştirileriyle gündeme oturan Oryantalizm (Şarkiyatçılık), kendince kurguladığı Doğu’yu “kurtarma”nın “meşru” zemine çekilmesine dayanır. Said’e ve belli başlı eleştirmenlere göre Batı, yarattığı Doğu üzerinden kendini tanımlamaktadır. Said, Şarkiyatçılığın nesnel bir bilgi olmadığını; Batı sömürgeciliğinin Doğu üzerinde hegemonya geliştirmek amacıyla oluşturulduğunu vurgular. “Tüm olumlu değerlerin taşıyıcısı olan Batı” Şarkiyatçılar tarafından, olumsuzluklarla boğuşan Doğu’yu kurtaracak güç biçiminde tanımlanır. Bir başka deyişle, “Doğu’yu adam etmek” en önde gelen amaçtır. Garbiyatçılık ise, Şarkiyatçılığın ortaya koyduğu önyargılı bakış açısına karşı, genel anlamda Batı’yı, ama özellikle Avrupa’yı eleştiren hatta bir yerden sonra kötüleyen ve basmakalıplara dayanan görüşler toplamına verilen addır. Avrupa “eleştirisi”, rasyonalizm, bireyselcilik ve endüstrileşmeyi yermeye ve oradan da tüm bunlara karşı tavır takınmaya kadar ilerler. Batı sömürgeciliğinin çıkış noktası olarak alındığı Garbiyatçılık, hemen ardından Batı düşmanlığına dek vardırılır. BATI’YLA SAVAŞMAK Modernlik ile Batı’yı, özellikle de Avrupa’yı özdeşleştirip, bunun Doğu’nun manevi kültürünün parçalayıcısı olduğunu söylemek, Garbiyatçılığı ateşli biçimde savunan ve benimseyenlerin hemen girmeyi tercih ettiği yoldur. Buradaki tutamak “Batı pop kültürünü, küresel kapitalizmi, ABD dış politikasını, büyük şehirleri ya da cinsel serbestliği bahane ederek Batı’ya savaş açma arzusudur” (s. 12). Diğer bir deyişle, bunları kullanarak taraftar edinmek ve böylelikle kendi savaşımını güçlendirmek ana amaçtır. SAYFA 6 ŞEHİR İşte 11 Eylül saldırıları da “Garbiyatçılığın damarı”ndan beslenen bir örnek ya da eylem olarak tanımlanabilir. Buruma ve Margalit, bunun “günah şehrinin yok edilmesi mitosuna işlev kazandırdığını” belirtir (s. 19). Garbiyatçılık için Batı şehri pek de olumlu anlamlar taşımaz: “Şehir dev bir pazaryeri olarak algılandığından, her şey ve herkes satılıktır; oteller, genelevler ve büyük marketler iyi hayat düşleri satar. Para, insanlara içinde doğmuş oldukları bir hayat tarzıyla davranabilme olanağı BATI’NIN DÜNYA GÖRÜŞÜ verir. Şehirlilerin hepsi yalancı görüntüsü Buruma ve Margalit, “Batı’ya saldırmayansıtır.” Garbiyatçılar, şehir, kapitalizm nın aslında Batı’nın düşünce tarzına salve Batılı makine uygarlığını “doymak bildırmak” olduğunu vurguluyor ve Garbimez bir otomat olan ruhsuz bir orospu” yatçılığın, Batı düşüncesini “yüksek ahşeklinde tanımlar (s. 22). maklık şeklinde betimlediğini” de ekli11 Eylül’de “intikam alınan semboller yor. de “böyle” bir şehirde bulunuyordu: Garbiyatçılığa göre “Batı düşünce tar“New York, Amerikan İmparatorluzıyla, büyük başarılar sağlanabilir, yüksek ğu’nun başkentiydi; bütün ırk, millet ve teknoloji geliştirilip sunulabilir ama bu inançların bir arada olduğu küresel kapidüşünce, maneviyattan pay almamış ve talizmin hizmetinde çalışanların doluştuinsani acıları anlamaktan uzak olduğunğu İkiz Kuleler, ‘kutsal savaşçıların’ nefdan hayattaki çok önemli şeyleri kavrayaret ettiği en büyük modern İnsan Şehmaz” (s. 63). ri’nin temsilcisiydi” (s. 24). Garbiyatçılık, Batı’nın, “akılla kavranaŞehir bir bakıma ayartıcı havanın hümayan düşünceyi anlamlandıramadığını” küm sürdüğü yerdir ve iğrenç şehvetleri kolayca tetikleyebilir. Burada vurgulanan saldırganlığın doğal sonucu öç almadır ve kendisinden öç alınacak olan da şehir insanlarıdır. Şehir insanlarına insanca davranmamak gerekir, çünkü onlar ruhlarını kaybetmiştir. BuAvishai Ian ruma ve Margalit’e Buruma Margalit göre “politik ve dinsel ya da onla Buruma ve Margalit, bir düşünsel tuzaktan kaçınılmasının önemine işaret eder: “Avrupa ve Amerika tarihleri her ne kadar kanla dolu olsa da bunun, eski kolonilerinde vahşetin egemenliğini körın karışımı” pek rüklemesine kayıtsız kalınmamalıdır; diktatörlere, ABD yayılmacılığına, küreselleşmeye ve İsrail’in yaptıklarına karşı din savaşlarına ya da intihar eylemlerine karşı sessizlik bozulmalıdır” çok yıkıcı “dev CUMHURİYET KİTAP SAYI 995
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle