Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER ¥ dağdan koparılmış o çığlık/ söylenir yabani kekiklerin kırık mermerlerin korosu/ incecikten bir yel çıkar/ alır sözlerimi/ bir başka kente götürür.” Erdal Alova’nın “Toplu Şiirler (20081973)”i okuyucuyla buluşuyor. Eski Bir Niğde/ Adil İzci/ Heyamola Yayınları/ 280 s. ler var. Dünyanın bütün çocukları Pál Sokağı’ndandır! Frenec Molnár, “Pál Sokağı Çocukları”yla bir kez daha okuyucu karşısına çıkıyor. Avrupa Eğitim Tarihi/ Kemal Aytaç/ Doğu Batı Yayınları/ 304 s. Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi. Plutarch’a göre iyi yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi. 17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Kemal Aytaç, “Avrupa Eğitim Tarihi”nde, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetlemeyi ve eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunmayı amaçlıyor. Olayazdı/ Hüseyin G. Öklem/ Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Yayınları/ 390 s. Köy Enstitüleri kapatılmamış, ama çoğalıp gelişmelerine olanak tanınmış olsaydı Türkiye bugün nasıl bir ülke olurdu? Kuşkusuz, bunu düşlemiş olanlarınız vardır. Ama 60 yıllık bir zaman dilimi içinde somut gerçeklere dayanarak, ra Adil İzci, “Eski Bir Niğde” adlı kitabında, 16 Şubat 1954’te başlayıp 12 Ekim 1972’de biten Niğde yaşantısından bir kesit sunuyor. İzci, kendine ait Niğde’yi ele aldığı kitabının asıl amacının bilgi vermek ve şehri tanıtmak değil, anı ve izlenimlerine göre o yılların Niğde’sini anlatmak olduğunu vurguluyor. Pál Sokağı Çocukları/ Frenec Molnár/ Çev.: Tarık Demirkan/ YKY/ 242 s. Nemecsek, Boka ve Pál Sokağı’nın öbür çocukları 1907 yılında Budapeşte’nin yoksul Józsefváros semtinden yola çıktılar. Bugün artık bütün dünyada tanınıyorlar. Bugüne kadar her yaştan milyonlarca insan onların dokunaklı hikâyesini okudu; tıpkı Budapeşteli çocuklar gibi onlar da Boka’nın cesaretine hayran oldu, Nemecsek’in ürkek ama kararlı kahramanlığı karşısında gözyaşlarını tutamadı. Şimdi artık Pál Sokağı Çocukları’nın arasında kocaman çok katlı ev kamları konuşturarak, değişen ve gelişen devletlerarası ilişkileri göz önüne alarak, dahası kimi gerçek kişilerin yaşamlarını ve gerçek olayları değerlendirerek Köy Enstitülü bir toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamın bugün Türkiye’yi nereye taşımış olacağını hiç düşlediniz mi? Ya da Köy Enstitülü bir toplumda ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin, denizlerinin, ırmaklarının, eriyen karlarının, pazar artıklarının, çalı çırpının nasıl değerlendirilecek olduğunu usunuzdan hiç geçirdiniz mi? Hüseyin G. Öklem, “Olayazdı” adlı kitabıyla okuyucuyu 1950 yılından başlayarak, gerçekte yaşanması gereken ama yaşanamamış bir geleceğe zaman yolculuğuna çıkarıyor. Tahta Gözler/ Carlo Ginzburg/ Çev.: Aysun Şişik/ Metis Yayınları/ 278 s. “Şeyleri olduğu gibi görmemize olanak sağlayan mesafe tam olarak ne kadardır?” Yazara göre, bir şeye çok yakın olduğumuzda aşinalık bakış açımızı çarpıtır, çok uzak olduğumuzda ise bakış açımızdaki çarpıklığın kaynağı mesafenin ta kendisidir; dolayısıyla, içinde yaşadığımız dünyayı anlamak için uzaklıkla yakınlık arasında bir denge tutturmak gerekir. İşte Ginzburg’un “Tahta Gözler”de yaptığı da bu dengeyi tutturmaya çalışmak. Yazar, yakınlık konusunda bir defa daha ortaya çıkan YahudiHıristiyan karşıtlığını, hem içerden hem dışardan bir bakışla bir yandan baskı sonucu ortaya çıkan Yahudi kimliğinin bakışıyla, diğer yandan içinde yetiştiği Hıristiyan kültüre bakan birinin gözüyle değerlendiriyor. Aşinalık ve yadırgatıcılıktan yola çıkarak perspektif, temsil, imge ve mit kavramlarını inceliyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 995 SAYFA 29