Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Burhan Sönmez’den ‘Kuzey’ Kuzey, insanın ve onun zor ‘sorularının’ hesaba çekildiği yerdir. Burhan Sönmez, Kuzey adlı romanında, birçok soruyu ve hayatı iç içe anlatarak büyük bir hikâye kurar. Her hikâye kendi başına bir temaya sahipken, hepsinin toplamı, ortak bir maceraya ve ‘soru’ya dönüşür. Ë Hayati ARAL inda adlı genç bir avcının hikâyesidir bu. Ölen babasının sırlarını öğrenmek için onun gibi kuzeye gitmekten başka çare bulamayan Rinda her dönemeçte hayatın yeni bir yanıyla karşılaşır. Kitabı okuyanların, kitabın kapağındaki kurdun hikâyesini öğrenince dönüp tekrar o resme bakma ihtiyacı duyacağını, ama orada birden fazla yoruma gideceğini söyleyerek başlayayım. Kara Kurt’un Mağarası başlıklı beşinci bölüme geldiğimde zaten yeterince soru ve karakterle dolmuştu aklım. Biraz Rinda gibi olmuş, ne tarafa bakacağımı ve hangi yolu izleyeceğimi bilemez hale düşmüştüm. Bu bölümde, bir mağarada açlıktan ölen anne kurt ve yavruları anlatılır. Baba kurt da açlıktan ölmek üzereyken, bir adam onu öldürür. Ama adam sonra kurt sülalesinden geriye kalan tek yavruyu açlıktan kurtarır ve onun mağaranın arka tarafındaki dehlizden gitmesine izin verir. Bu adam, insanlara işkence eden bir askerdir. Yıllar sonra, o yavru kurda dair soru gelip kendi kalbine çöker: Yavru kurt, o mağaranın diplerinde her gün işkencecinin kokusunu duyarken, ne hisseder uzaklardan? Kendisini açlıktan kurtaran bu adama minnettar mıdır, yoksa babasını öldüren bu adamdan intikam mı alacaktır? İşkenceci bunun cevabını bulmak için, sonunda Sırların ve zamanın ‘Kuzey’i! atması gereken adımı atarken, en çok ihtiyaç duyduğu şey geyiklerin masumiyetidir aslında. Avcı bu kez av olmuştur. Rüya ve gerçek, ölüm ve hayat, Tanrı ve yokluk, acı ve aşk gibi çok sayıda ‘derdin’ labirent gibi maceraların içinde oya gibi işlendiği ve zor bir sınavın başarıyla geçildiği bir roman olmayı başarıyor Kuzey. Hem de bizde, bazı soruları daha iyi anlamak ve cevapları başka bir gözle bulmak için, kitabı yeniden okuma duygusu uyandırarak yapıyor bunu. Kitabı bitirdikten sonra kapağına tekrar baktığımda gördüğüm dünyayı tarif etmem zor. Burhan Sönmez o dünyayı anlatabilmek için üç yüz sayfalık Kuzey’i yazma ihtiyacı duymuş. Modern hayatın koşuşturma kıskacına takılan ve bir yerde uyuşturulmuş olan hallerimize müdahale eden roman, bizi kendimizce doldurabileceğimiz ve uyanık halimizde görebileceğimiz bir rüyanın eşiğine getirip bırakıyor. Çoktandır görmediğimiz, sıkıcı ve nefes darlığıyla mustarip modernist tutumlara bir tür reddiye! ‘İyi ıstırap çeker’ deyişine uygun bir edayla kötülük ve iyiliğin aynı yatakta yeşermesi, ıstırabın katmer katmer çıkması ama nihayetinde bir aşka ve umuda bağlanması. Tasavvufun (?) edebi moda olduğu günümüzde Kuzey kalbe dair felsefi dertleri yeni bir dünyada yeni bir dille kurar ve moda olanı reddeder. Özdemir Asaf’ın, ‘Her şarkının götürdüğü yer başka beni’ mısrandaki muhtevaya biat edip baktığımızda, Kuzey her şarkı gibi bizi edebiyatın başka ve yeni bir alanına götürüyor! ‘ZAMAN’INI YARATAN ROMAN Derin ve güçlü bir soluğun yükünü taşıyan Kuzey, edebiyatın bildik temlerini bir anda durduran ve yenilikçi bir söylemin berrak suyunu ağır ağır, kanırta kanırta içmenin lezzetinde duran bir yol ayrımına çeker bizi. Edebi zihinlerimizi temizler ve bize terütaze bir edebiyatla karşılaştığımızda duyulan sevinci sunar. Burhan Sönmez R Korkusuzca yazılmış, esnek anlatımıyla geniş zamanlı bir roman dilini çevreleyen titiz bir kuyumculuk... Burhan Sönmez, ‘Oku ve hayatına geri çekil’ demiyor! Aksine ‘Oku ve hayatının üstüne üstüne yürü’ diyor! Bu çağrı edebi kıvrımlarındaki narinlikle seziliyor ve sezgilerimizin tarihçesini ne ölçüde kavradığımızı anlamaya aracılık ediyor. Sadece olay geçişlerindeki geçirgenlik veya bir insanlık tablosu resmiyle değil; yeni tür iyilikle yeni tür kötülüklerin aynı anda durabildiği, psikolojik gerilimi dengeli; dramı ve komedyayı ve trajikomikliği kendinde aynı anda barındırabilen çatışmalı, içli ve kendini aşabilen insanın meydanıdır Kuzey. Sisifos’un her gün aynı kayayı yukarı taşımaya çalışması gibi, insanların modern hayatın her gün birbirini tekrar eden sıkıntısı, sıradanlığı ve bulantısı içinde, katmer katmer sisleri ve bunların aralandığı yolları, o yolların hikâyesini söylüyor. İnsanın kaderine müdahalesini işlerken, Albert Camus’nün vardığı limana demir atıyor: ‘Yazgı bir ceza değildir!’ Kuzey’in her kahramanı kendi yazgısına ceza değil ama ömür biçiyor, zamanı nakışlı bir kaftan gibi giyip, sayfalar boyu ilerliyor. Romancı bir rejisör olarak Herakleitos’un, “İnsanın karekteri kaderidir” sözüne uyarak, romandaki karekterleri kaderleriyle uyumlu bir jenerik boyunca diziyor! Kendine has bir zamandan kuvvet alan Kuzey, Platon’un “Donmuş zaman olarak sonsuzluk, hareket ettiğinde zamana dönüşür” dediği şeyde saatin zembereğini harekete geçiriyor ve sonsuzluk zaman olarak işlemeye başlıyor. Sonra tekrar sonsuzluğa geri dönüyor. Hem de görkemli bir şekilde. Kitabın en can alıcı yanlarından biri olan zaman algısı, yani Kuzey’in zamanı, bildik tarihlere sıkıştırılmış ve dar bir tarihi geçide vurulmuş değildir. Geniş zamanın hikmetinde, geçmiş ve gelecek zamanı birleştirerek, bir ‘külli zaman’ örüyor. Kulağımıza Geothe gibi fısıldıyor ve ‘benim alanım zamandır’ diyor arifane bir edayla. Selim ve aklıselim olma hevesindeki aklıevvel aklımıza karşın duygularımızı çarmıha gerip, insan dediğimiz büyük bulmacanın sırlarına maharetle el atan bir değil bin masal anlatıyor Kuzey. Mızıkçılık etmeden, afra tafra satmadan, edebiyatın dar patikalarında her adımı bilgece atılmış cesur bir roman! Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünyası’nda hayallerin bahçesinde çeşitlilik görmüşsek, Kuzey de bize uğruna savaşılacak hayallerimiz için bir cesur dünya sunuyor. Eskiyi ve yeniyi aynı anda damıtma inceliği ve becerisini gösteriyor. Büyük düşünür Ludwing Wittgenstein, “Yeniyi söylemelisin ve yine de hep eskiyi; hep yalnızca eskiyi söylemelisin ama yine de yeni bir şey” der. Burhan Sönmez de bize eski masalların, mesellerin, efsanelerin tadını, yeni bir roman dilinin güzergâhında yenileştirerek hissettiriyor! Zamanın, hayatın, neşenin, zevkin dilim dilim doğrandığı çağımızda, kuvvetli bir karşı çıkış olmak için, Yahya Kemal’in, “Son zevkin eğer aşk ise, ummana karış, tat” deyişine uyarak ummana adım atıp kalbimizdeki aşkı ve merakı diri tutabiliriz. Bunun bilgisine sahip olan Kuzey bize işimizi ve içimizi öğretiyor. İşimiz ve de içimiz aşksa, korkuya yer yok, Kuzey’e yolculuğa çıkabiliriz. ? Kuzey/ Burhan Sönmez/ İthaki Yayınları/ 296 s. Özdemir Asaf’tan ‘Kırılmadık Bir Şey Kalmadı’ ‘Benim gülmem canımın sıkıntısıdır’ Özdemir Asaf’ın kaleminden çıkma “Yalnızlık paylaşılmaz/ paylaşılsa yalnızlık olmaz” dizelerini içinden bir kez olsun geçirmiştir pek çok kimse. Yalnızlık hissini bu kadar net ve yalın bir şekilde anlatan bu dizeler, şiir sevmezlerin bile aklının bir köşeSAYFA 18 sinde bulunur. Yalnızlık üzerine yaptığı bu çok yalın ve de temel yorumdan ya da yalnızca şiirlerden ibaret değildir Özdemir Asaf külliyatı. Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Kırılmadık Bir Şey Kalmadı adlı kitap, şairin farklı eserlerini üç ayrı başlıkla bir arada toplamış ve okura şairi tanıma, okuma imkânı sunuyor. Ë Müge KARAHAN “Y uvarlağın Köşeleri” adlı ilk kitap/ başlık, şairin etikalarını içermekte. Asaf’ın etika olarak andıkları, özlü sözler, mısralar, diyaloglar olarak tarif edilebilir. “Ça” adlı ikinci başlık deneme yazılarından ve kısa anlatılardan; “Dün Yağmur Yağacak” ise öykülerden oluşuyor. Pek çok okur açısından Asaf ile özdeşleşmiş olan yalnızlık vurgusu, bu kitapta yazdıklarında da baskın. Yalnızlık, bırakılmışlık, unutulanlar, geçmiş ve anılar, her cümlenin altından aniden çıkabilir. Geride kalanlara bakar sıklıkla şair, bir çekmecede unutulanların hatırlattıklarına ya da eski bir gömlekteki kırmızı lekenin anısına odaklanır. GERİDE BIRAKILASI HÜZÜN Gömlek lekelendiği zaman boşu ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1031