Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nail Güreli’den ‘Dünden Bugüne Babıâli’ Hey gidi Babıâli, hey! Mesleğimizin duayenlerinden Nail Güreli imzalı Dünden Bugüne Babıâli bu söyleşimizin konusu. Kitap, gazetecilerin dünyasını anlatıyor fakat sadece gazeteciler için yazılmış ve gazete eksenli bir çalışma değil. Bir basın tarihi araştırması hiç değil. Babıâli’yi yayıncıları, kitapçılarıyla da ele alan bir çalışma. Ayrıca 1950’lerden başlayarak 60 yılın Babıâli’sinin mekânları ve özellikle insanları arasında bir ufuk turu yapmayı ve gelecek kuşaklara bazı izler bırakmayı öngörüyor. Nail Güreli ile Dünden Bugüne Babıâli‘yi konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR azeteciler için yazılmış, gazetecilerin dünyasını anlatan fakat gazete merkezli değil kitap. Nasıl oluyor bu? Bu Babıâli’yi sadece gazetecileriyle değil, yayıncıları, kitapçılarıyla ele alan bir kitap. Mesela İnkılap Yayınevi’nden eski yayıncıların toplu bir resmini buldum, tarihi bir resim. Keza eskinin klişecileri var ve ilk, gümüşe asit indiren tabir ederler yani gümüş üzerine ilk yazı yazan Vartan usta, onunla konuştum. Önemli ve ilginç hizmetlerde bulunmuş yayıncılarla mesela hem gazeteci hem yayıncı olan Refik Erduran’la konuştum. İlginçtir aslında Refik yeni bir bilgiyi de ilk kez açıkladı sanıyorum. Bunlar meşhur Çağlayan Yayınları’nı kurdular, sürpriz cep kitabı 1 liraya çıkarttılar, büyük devrimdi o zaman ve tahmin edemedikleri ölçüde büyük satış yapmışlar, kitap bayileri kuyruğa girerlermiş. Valizlerle para getirirlermiş. TKP’nin tavsiyesiyle önce popüler ve ucuz fiyatlarla, filmlerle piyasaya girip sonra ciddi eserler yayımladıklarını söyledi Erduran. Çağlayan’ın ilk kitabı, Refik Halit Karay’ın Dişi Örümcek adlı eseriydi. İlk 10 binlik baskı kapış kapış gitti ve toplam 60 bin satışa ulaştı. Popüler eserlerin sonunda ciddi yayına geçilince, ilk kitap Yaşar Kemal’in İnce Memed’iydi. Çok zeki, gerçekçi bir hizmet tabii. Böyle bilgiler de aktarıyorum. Eksen olarak gazeteciliğe başladığım dönemi yani 1952 dönemini ele aldım. Grup çalışmalarını anlattım, o zamanki SAYFA 16 50 yıl kabul etsek faal olarak 35 yılı sendikacılıkta, cemiyetçilikte, örgütler içinde geçmiştir. Onları belgesel olarak daha geniş olarak anlatacağım bir kitap hazırlıyorum. 10 OCAK EYLEMİ Ama bu kitabınızda da var.. Mesela Babıâli’de gazetecilerin en büyük eylemlerinden biri olan 10 Ocak Eylemine bu kitabınızda da yer veriyorsunuz. 10 Ocak 1961’de, sonradan Türkiye Gazeteciler Sendikası’na dönüşecek olan İstanbul Gazeteciler Sendikası eliyle gerçekleştirildi o eylem. “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasında Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun” başlığıyla 1952’de çıkarılan yasa, çalışanların haklarını güvenceye alma bakımından yetersiz ve etkisiz kalıyordu. 27 Mayıs darbesiyle oluşan askeri yönetimin son günlerinde, TGS’nin çabalarıyla yasada 212 sayılı yasayla değişiklik yapılarak, çalışan gazetecilere bazı sosyal haklar ve güvenceler getirildi. Gazete sahipleri bu hakların ve güvencelerin getireceği mali yükümlülükleri karşılayamayacaklarını öne sürerek, yasayı protesto için üç gün süreyle gazetelerini çıkarmayacaklarını 10 Ocakta bir bildiriyle açıkladılar. Bildirinin altında Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul, Yeni Sabah gazetelerinin imzası vardı. Boykot yapan 9 gazeteden sekizinin yazı işleri müdürleri, gazete sahiplerinin bildirisi üzerine, bir karşı bildiri yayımladı. Bu bildiriye imza koymayan Hürriyet’in yazı işleri müdürü Necati Zincirkıran sendika üyeliğinden çıkarıldı. Bu karşı bildirinin imza sahibi yazıişleri müdürleri kimlerdi peki? Milliyet’te Abdi İpekçi, Cumhuriyet’te Vecdi Kızıldemir, Vatan’da Gökşin Sipahioğlu, Dünya’da Hikmet ÇağlayanSami Karaören, Tercüman’da Tevfik Erol, Akşam’da İhan Turalı, Yeni Sabah’ta Oğuz Akkan’dı. Sonra ne oldu? Gazete sahiplerinin üç gün gazete çıkarmama boykotuna karşılık İstanbul Gazeteciler Sendikası üç gün boyunca Basın adıyla bir gazete yayımladı. Gazetenin künyesinde sendika üyelerinden Selçuk Çandarlı sahip, Abdi İpekçi umumi neşriyat müdürü, Semih Tuğrul mesul yazı işleri müdürü, Murat Kayahanlı teknik müşavir olarak yer aldı. Bir fark yarattı mı, yani iyi okundu mu? Oooo tabii ki. Büyük ilgi gördü, üç günde 100 bin tiraj yaptı. Davul zurnalı grevler Babıâli’den hiç eksik olmamış.. Öyle… 196070’lerde grevlerde çalınırdı davul zurna. İstanbul Gazeteciler Sendikası da 1971’de Bedii Faik’in Dünya gazetesinde böyle bir grev yaptı. Sendika, toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için 17 Şubat 1971’de sabah 06.00’da grevi başlattı; gazetenin önünde davullar, zurnalar! Patronun, Anadolu Ajansı’nın bül¥ tenleriyle gazeteyi çıkarmayı dü G Babıâli’nin, muhabirlerin ve gazete sahiplerinin çalışmalarını anlatmaya çalıştım. O günkü gazete patronlarının en belirgin özellikleri neydi sorusunun yanıtı var kitapta. O zaman başyazardılar, tek işleri gazetecilikti. Sabahın karanlığında gelirler, tek sütunlu habere kadar ilgilenirlerdi, hesap sorarlardı yani. Bunun gibi “Hey gidi Babıâli, hey!” dedirten ayrıntılar var. Babıâli’ye ilk adımı komşularınızın gazeteci olan Şeref adındaki oğlu aracılığıyla Hizmet Gazetesi’nde stajyer muhabir olarak atıyorsunuz... Ve.. Evet. Sonrasında da stajyer muhabir olarak işe başlayıp, kadrosuz ve de maaşsız, sadece işe giderken harcadığımız dolmuşa 25 kuruş, tramvaya 12 kuruş gibi “masraf” aldığımız Hizmet Gazetesi’nin kapanması üzerine, 1953’te Son Posta’ya girdim. Üçdört aylık staj dönemi sonunda kadroya 80 lira maaşla geçtim. Selim Ragıp Emeç, Zekeriya Sertel, Halit Ziya Uşaklıgil ve Halil Lütfü Dördüncü, dört ortak 1928’de ya yımlarlar Son Posta’yı. Sertel başyazar, Emeç yazı işleri müdürüdür; Uşaklıgil ile Dördüncü de mali ve idari işleri üstlenirler. Özellikle Dördüncü mali işler için biçilmiş kaftandır. 1953’te girip, 1956’da ayrıldığımda maaşım 120 lira olmuştu Son Posta’da. Sonra tekrar 80 lirayla Son Telgraf‘ta iş buldum. Hürriyet ve Milliyet de var kitapta… Şöyle; Hürriyet’te çalıştım, 1994’te Bağcılar’a gittik ama orası yoktur kitapta. Aydın Doğan Babıâli’deyken satın aldı Hürriyet’i, oraları vardır. Sonra Aydın Doğan’ın Babıâli’de Milliyet’i alışı vardır. Ama ondan sonra asıl gelişmesi Bağcılar’da oldu, o kısım yoktur. Hürriyet de aynı şekilde, Sedat Simavi’nin Hürriyet’i vardır, Babıâli’deki Hürriyet vardır yani ama İkitelli’deki Hürriyet çok kısa vardır. Bir gönderme şeklinde vardır. Bir kendi yaşamım ekseninde bir de Babıâli ekseninde ilerliyor kitabım. 35 yıllık bir sendikacılık yaşamım da var biliyorsunuz. Meslek yaşamımı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1031