Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T Y arın yolculuk var. Yanıma alacağım kitabı seçerken Onat Kutlar’ın “İshak”ını gördüm kitaplıkta. Yeni baskısının çıktığını okumuştum. Bendeki Milliyet Yayınları’nın 1977’de bastığı kitap. Bir kitabı yeniden okumak, tadından emin olduğunuz bir yemeği yeniden yemek gibi. Okuma zamanı zaten sınırlı. İnsan istediği kadar iyi bir okur olsun yine de okuyamayacağı çok kitap kalacak geride. Değmeyecek kitaba zaman ayırmanın âlemi yok. Üstelik ne okuyacağını bilerek okumak, tatsız sürprizlerle karşılaşma olasılığını da ortadan kaldırır. ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER 23 EYLÜL ÇARŞAMBA ürkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yerel basın seminerlerinin 53.’sü için Diyarbakır’a gidilecek, oradan Şırnak’a geçileT cek. Dönüş, Mardin’den. Bu seminerler sayesinde Türkiye’nin görmediğim pek az yeri kaldı. Ne kadar yorucu olursa olsun Anadolu’yu dolaşmak, orada yaşayan insanlarla tanışmak, onların dünyasına girmek, o havayı solumak insanı zenginleştiriyor. Türkiye’yi hatta dünyayı, İstanbul’dan, dahası kendisinden ibaret saymayı önlüyor. Diyarbakır’ı da Mardin’i de daha önce görmüştüm. Asıl merak ettiğim Şırnak… 24 EYLÜL PERŞEMBE diğinde bulduğu Şırnak’tan nasıl mutlu olduğunu anlatırken de o kadar içten. Peki, biz niye Şırnak’ı “terörün sıfır noktası” diye biliyoruz? Çünkü bize hep öyle aktarılıyor: “Şırnak’ın falan ilçesine bağlı filan köyü yakınlarında patlayan bomba…” Oysa oralar, Şırnak’tan çok, Zaho’ya yakın, sınır bölgesindeki yerlermiş. Ama “medya” Şırnak’ın yanına “terör” sözcüğünü yakıştırmış bir kez; ne olursa olsun ezberinden vazgeçmiyor. Görüştüğümüz gazeteciler, Şırnak’ta iyi şeyler de olduğunu göstermek için hangi haberi gönderirlerse göndersinler yaygın basında haberleri asla yer bulmuyormuş. Şırnak’ta tek pota basketbol turnuvasının düzenlendiği haberini defalarca geçmelerine karşın gazetelerde yer almadığını görünce haberi yine “terör” sözcüğünün eşliğinde sunmak zorunda kalmışlar: “Adı terörle anılan Şırnak’ta ilk defa tek pota basketbol turnuvası düzenlendi.” Ne mi olmuş? Şırnak’ın yanına “terör” eklenince haber gazetelerde rahatlıkla yer bulmuş. enim adımın yanına da “eşcinsel düşmanı” diye bir yafta yapıştırılmaya çalışılıyor. “Eşcinsel sevişmeleri okumaya B pek hazır değilmişim demek ki!” tümcesinden nerelere varıl 29 EYLÜL SALI söyleyenin cinsel kimliğiyle ne ilgisi olabilir? “Sabah uyandığımda duş yapmış, üzerinde kısa bir sabahlık. Önü açık. Aynadan çüküne bakıyorum. Kasıklarını tıraş etmemiş” diyenin, sözgelimi bir kadın yazar olması söylenen sözü sevimlileştirmez ki! Herhalde basınımızın eşcinsellik konusunu konuşmaya gereksinmesi vardı. Beni alet etti. Konuşulsun tabii. Madem “demokratik açılım” var, her şey konuşulsun; ama keşke bunlar, ben günah keçisi ilan edilmeden gündeme getirilseydi. Bu kargaşada Hıncal Uluç’un beni savunmasına minnet duydum. Kendisine içtenlikle teşekkür ederim. Bugünkü Haber Türk’te de Şırnak’a giden grupta yer alan Doğan Satmış’ın “Eşcinsel lobisi” başlıklı değinisi var: bir yerinde, “Feyza Hanım bu saldırıları okurken kıs kıs gülüyordu” diyor. Hayır, gülemedim. Ben, “Reklamın kötüsü olmaz” diyen kuşaktan değilim. Adımın kiminle birlikte anıldığı benim için önemlidir. 30 yıldır yazarım, 20’den fazla kitabım var, pek çok ödül kazandım; ama adımın gazete sayfalarında bu kadar çok anılması için eşcinsel sevişmeleri okumaya hazır olmadığımı söylemem gerekiyormuş. Yazık! Basınımızın neyi önemli gördüğünü, neye sayfa doluları yer ayırdığını gösteren ibretlik bir deneyim oldu bu. nceki akşam Deniz Banoğlu aradı. Yeni kitabında “hile hurda” diye geçen ikilemeyi ceza hukukçusu bir arkadaÖ şı yanlış bulmuş; doğrusunun “hile hud’a” olması gerektiğini söylemiş. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lugat’ına baktım. “Hile” sözcüğünün Arapçadaki asıl anlamı “çare” imiş. Türkçede, “oyun, aldatma, dubara” anlamlarına geliyor. Sözcüğün Arapçadaki çoğulu, İhsan Oktay Anar’ın “Kitabül Hıyel” romanına ad olmuş bir sözcük: “hıyel”. “Hud’a” sözcüğü de aynı anlamlara sahip: “aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek”. Bu durumda ikilemenin başlangıçta, “hile hud’a” diye kurulmuş olması mantıklı görünüyor. Gelgelelim öyle kalmamış. “Hurde” sözcüğünün değişerek bugünkü “hurda” haline gelmesi gibi, “hile hud’a” da zamanla “hile hurda”ya dönüşmüş. Dilin değiştirdiği, dönüştürdüğü sözcüklerde aslını aramanın anlamı da gereği de yoktur. Bugün doğru saydığımız kullanım: “hile hurda” olmalı. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. D iyarbakır ve Şırnak’taki seminerleri bitirip döndüm. Gördüğüm yerler gerçekten anlatılmaya değer; ama beni en çok etkileyen ve üzen, Şırnak adının terörle anılmasından Şırnaklıların duydukları rahatsızlık oldu. Şırnak adını duyar duymaz ardından “terör” sözcüğünün gelmesini beklemiyor muyuz gerçekten? Diyarbakır’a, hele Şırnak’a gideceğimizi duyanlar, ya “Siz deli misiniz? Ne işiniz var oralarda?” dediler ya da “Aman dikkat! Mayına falan basmayın” diye uyarılarda bulundular. Sanki herkes silahlı dolaşıyor oralarda, her an bir bomba patlayabilir. Oysa ara sokaklar çocuk sesleriyle cıvıl cıvıl, mavi önlükleriyle okula giden çocuklar, kışlık sebzelerini kurutan kadınlar, gençlerin toplaşıp söyleştiği kafeler, işinin peşinde koşuşan adamlar, tarlaya giden traktörler, yüklü kamyonlar … Yaşam kendi temposunda usul usul akıp gidiyor. 1995’ten beri şehir merkezinde hiçbir olay olmamış. Yalnız terör değil, yasalara göre suç sayılan herhangi bir şey de olmamış. Suç oranının düşüklüğü bakımından Şırnak’ın Eskişehir’le yarışabileceğini söylüyor Şırnaklılar. Vali Yardımcısı Mahmut Kaşıkçı, Şırnak’a atandığını öğrendiğinde duyduğu tedirginliği anlatırken ne kadar içtense gel 28 EYLÜL PAZARTESİ dı. Ne kitaba bir suçlamada bulundum ne de yazarına. “Ben hazır değilmişim” dedim. Eşcinsellik hakkında yorum yapmadım, kitabı bütünüyle karalamaktan kaçındım, yazarının eşcinsel olup olmadığından hiç söz etmedim. Kitabı neden sevmediğimi açıklama gereği duyduğum için hazır olmadığımı söyledim; faturayı kendime kestim. Oysa ne oldu? Söylenmedik laf kalmadı. Her söz, söyleyenini bağlar. Onları yanıtlamaya kalkıp o düzeye inmeyeceğim. Okurum Efe Atabay anımsatmasaydı belki kendime sormayacaktım; ama sordum. “Böyle bir anlatımla ‘heteroseksüel sevişmeler’ anlatılsaydı sevecek miydim kitabı?” Yanıtım kesin: Hayır. Bütün yazdıklarını severek okuduğum, takdir ettiğim, çok önemli isimlerin eşcinsel olduğunu bilmiyor muyuz? İyi edebiyatçı, cinsel tercihi ne olursa olsun iyi edebiyatçıdır; ama eşcinsel olmak, kimseyi iyi edebiyatçı yapmaz. “Eşcinsel sevişmeler” de epeyce sevimlileştirilmiş bir laftı aslında. O da anlaşılmadı. Kitabı korumaya çalışmamalıymışım. Birinin cinsel organından düşmüş “kumral kıl”ları parmaklarının ucunda yuvarlamanın, birinin “genital kokusunu” tanıdığı için kendisini ona yakın hissetmenin, eşcinsellikle de sevişmeyle ilgisi yok. “Sonra donun ön tarafını kokladım, derin derin soludum donun ön tarafı burnuma dayalı. Burnum oraya gömülü.” diyen birini hayal edince midemin bulanmasının da 30 EYLÜL ÇARŞAMBA B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Oğuz Özdem’in Piya Kitaplığı’ndan çıkan şiir kitabının adını ve yaşadığı İstanbul semtinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı güzel şiir yapıtından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 B 2 I 3 A 4 J 5 D 6 A 7 K 8 J 9 H 10 J 11 A 12 H 13 I 14 H 15 C 16 H 17 C 18 C 19 H Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 43 76 67 38 41 45 19 20 12 62 14 71 46 49 35 72 9 79 16 20 H 21 F 22 J 23 E 24 I 25 B 26 J 27 J 28 J 29 F 30 C 31 G 32 F 33 G 34 A 35 H 36 J 37 B 38 H 39 J I. Pablo Picasso’nun resim akımı. 40 A 41 H 42 E 43 H 44 G 45 H 46 H 47 I 48 F 49 H 47 13 61 24 2 64 50 D 51 G 52 K 53 J 54 D 55 B 56 A 57 C 58 C 59 F 60 E J. “... ... ... Gazeteci” (Emin Çölaşan’ın bir kitabı). Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “... Adam” (Georges Perec’in bir romanı. 61 I 62 H 63 B 64 I 65 F 66 J 67 H 68 C 69 J 10 4 73 74 70 D 71 H 72 H 73 J 74 J 75 J 76 H 77 D 78 G 79 H 80 J 53 22 66 26 36 69 27 75 8 80 39 28 3 34 6 11 40 56 K. “Yedek”in kısa yazılışı. B. Davud Peygamber’e indirilen kutsal kitap. 54 50 70 77 5 21 32 65 29 48 59 7 52 25 55 37 1 63 C. Anıtsal. E. “The ...” (Charlie Chaplin’in, “Yumurcak adıyla da gösterilen filmi). G. İnsana eyleme iten eğilim, ilgi ya da herhangi bir duygu. 1024. sayının çözümü: A. BUZ, B. 68 30 17 57 15 18 58 D. Karaciğer 23 60 42 78 31 51 44 33 F. “... ... Çıplak Günü” (Buket Uzuner’in bir öykü kitabı). H. “Büyük ... ... ... / Bizim öz musikimizin piri.” (Yahya Kemal). AMOK, C. BURÇ, D. İSTANBUL’DA, E. LEKEN, F. YEK, G. AYNEN, H. YK, I. ILGIT ILGIT, J. NİÇEVO, K. LİNK, L. ACEMCE, M. RAİNER MARİA RİLKE, N. İRİS. Metin: “bir yorgancının çuvaldızı / gecelerimi kemiren / bekletin / bekletin / uykularım / istasyonlara kaçak” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1025