04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ adlı yapıtında kişinin kendisiyle çevresi arasındaki ilişkiyi fark etmesi üzerine yaptığı tartışma, Pessoa’nın yaratımlarında karşılığını bulur. Levinas’a göre, kişinin “öteki” için var olduğunu benimsemesiyle ben merkezli dünya görüşü yıkılacak, sonsuzluğa ulaşmak mümkün olacaktır. “Ben”in “öteki”ni kabul etmesi, ona yönelmesiyle “ben”in dünyayı sahiplenme arzusunun kırılması kaçınılmazdır. Başkasının varlığını kabullenmek egonun kurduğu geniş sahiplenme alanını daraltarak “öteki”ne karşı sorumluluk duygusunu güçlendirir. Pessoa, “öteki” kavramını, doğal olarak varlığa getirerek parçalamıştır. Campos imzasıyla yayımlanan metindeki Pessoa’nın “ben” ile ilgili yargıları yerle bir eden sözleri, artık okurunu şaşırtmayacaktır: “Doğrusunu söylemek gerekirse, Fernando Pessoa diye birisi yoktur.” Pessoa’nın kimlik yaratma süreci çocukluk döneminde başlar. Yazmaya başladığı ilk gençlik döneminde de farklı kişilerle, farklı üslupta eser vermiştir. (Nitekim, ilk yapıtı yayımcılar tarafından belki de sırf bu çeşitliliğin verdiği tekinsiz duruşun etkisiyle geri çevrilmiştir.) Yarattığı kişilerin kimliklerine bürünerek birbirinden farklı üslupta eserler veren Pessoa, dışkimliklerinin organik kökenini şöyle açıklar; “Çocukluğumdan beri etrafımda, beni hiç var olmamış arkadaşlar ve tanıdıklarla çevreleyen, kurmaca bir dünya yaratmaya eğilim duymuşumdur (…) Kendimi kendim olarak bildiğimden beri, benim için belki de kalabalık ederek gerçek yaşam dediklerimiz kadar görünür olan çeşitli gerçekdışı figürleri çehre, hareket, karakter ve tarih aracılığıyla zihinsel olarak sabitlediğimi hatırlıyorum.” Salinger’ın Sarsak Dayı Connecticut’ta öyküsünde çocuk kahraman Ramona’nın düşlerinde yaratıp gerçekliğini ailesine kanıtlamaya çalıştığı Jimmy gibi, Pessoa’nın karakterleri de tanımlı kişilerdir. Söz konusu öyküde, annesi Ramona’dan Jimmy’yi anlatmasını ister. “Jimmy nasıl bir çocuk, onu anlat Mary Jane’e.” “Yeşil gözleri var, saçları siyah.” “Başka?” “Ne annesi var, ne de babası.” “Başka?” “Hiç çili yok.” “Başka?” “Kılıcı var.” “Başka?” “Bilmiyorum” dedi Ramona ve yine kaşınmaya başladı” (J.D. Salinger, Dokuz Öykü, Çev.: Coşkun Yerli, YKY, İst.2007). Çocuk kahramanın yalnızlığını vurgulayan düşsel karakter imgesinin Pessoa’nın kişileriyle bağdaştırılması, onun yalnızlığıyla açıklanması, bu satırların yazarına göre, çabucak alınmış bir kararı ifade eder. Pessoa, doğum ve ölüm tarihine, yaptıkları işlerden boyuna, kilosuna hatta yükselen burçlarına kadar kişilerini tasarlamıştır. Şunları söyler Pessoa; “Alvaro de Campos uzun boylu (1,75 metre boyunda, benden iki santimetre uzun), ince ve hafif kambur durmaya eğilimli. Hepsi de tıraşlı: Caerio solgun, renksiz, mavi gözlü; Reis belli belirsiz mat esmer; Campos açık tenli ve ağız yarası, belli belirsiz bir YahudiPortekizli tipinde, demek ki saçı düz ve normalde yandan ayrılmış, tek gözlük takıyor.” (Bütün Bunlarda En Az Var Olan Bendim, Bütün Bunların Yaratıcısı, çev. Selahattin Özpalabıyıklar, Fernonda Pessoa ve Şürekası, YKY, İst. 2004) Dışkimliklerinin özyaşamöykülerini yaratıp, içinde yaşattığı bölgenin karakterinden etkilenerek inançlarından diline, politik, kültürel birikimlerine, geçmişinin ve o anının esiniyle eserlerini yazdırmış ya da yazmıştır. Caerio, doğrudan söylemenin erdemine ulaştığına inandığı için ”Ustam” der Pessoa ona. Koç burcunda, idealleştirilmiş bir çobandır; yirmi altı yaşında veremden ölmesini, onu yaratan tanrısı Pessoa, “Tanrıların sevdikleri kimseler, genç ölürler,” diyerek açıklamıştır. Pessoa, dışkimliklerinin eserlerini birbirlerine, hatta eleştirmen dışkimliğine yorumlatarak kurgulamıştır. Onun yaratımı, yalnızlığın tetiklediği duygulardan çok daha ötesinden beslenir. Farklı benlikleri bünyesinde bütünleyen Pessoa’nın bu tutumu, birbirine karşıt durumları barındırması çelişkiyle; çelişkinin dinamiklerini işaret etmesi ve aynı alanda karşıtı bir araya getirip uzlaştırmasıyla açıklanabilir. Yarattığı duyumsalcılık ekolünün dayanağıdır kimlikleri. Kurmaca eleştirmen ve çevirmeni Thomas Crosse’un şair yazar kimliklerinin temsil ettikleri duyumsalcılık türlerini birbirinden ayırıp değerlendirmiştir. Kendi gündemini belirleyip tartışan, felsefesini çoğul kimlikleriyle dünyaya kabul ettiren, postmodern edebiyatın yazarkurmaca kahraman ilişkisine kaynaklık eden bir modernisttir Pessoa. Kişilerinin eserleri incelendikçe doğayla arasındaki ilişkileri, doğayı algılama biçimi, sözü söyletme yöntemiyle evrene, kozmoza kafa tuttuğu görülecektir. Yazılarında, söyleşilerinde şair ve yazarlarını anlatıp edebiyat ve felsefe ortamlarında tartışan Pessoa, kahramanlarıyla birlikte kendisini de kurmacalaştırmıştır. Kişilerini karşı karşıya getirdiğinde, onu görünür yaparken aslında gösterdiği gölgesidir. Yarattığı duyumu bir ayindeymişçesine kutsayan bilincin tapınağı kuşku yok ki Pessoa edebiyatının ta kendisidir. Modern sanat, izleyicisinin esere katılarak onu yeniden üretmesini hedeflerken bir eserin iki yaratıcısı olduğunu söyler; Pessoa ise çok daha fazlasını. Pessoa okuru olmanın yaratacağı zenginlik bir eserde en az sekiz kişinin imgelemiyle katlanarak artar ve Pessoa, ruhun mekânına karşı direnişinin zaferinde göründüğü duyumlardır. Onun okuru olmak, en azından estetik kaygıları taşımayı gerektirir, duyumların zarafetini keşfetmek; dogmaları baştan reddetmek, toplumsal kalıpları kırarak içe doğru yolcuğa çıkmak demektir. Altı yaşında ilk dışkimliğini kurup ona mektuplar yazan, yaşı ilerledikçe oyununu kuramsallaştıran bir dehadır Pessoa ve hayalperestlerin Reis’i. ? Uzaklıklar, Eski Denizler/ Fernando Pessoa/ Çeviren: Cevat Çapan/ Can Yayınları/112 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle