Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş lkemizde daha çok ünlü Nişanlılar romanının yazarı olarak tanınan Alessandro Manzoni (17851873) şiir de yazmıştır. On iki bölüm olarak tasarladığı Inni sacri’lerden (kutsal şarkılar) yalnız beşini yazabilmiştir. Edebiyat incelemecilerine göre Ellinci Gün bunların en güzel olanıdır. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Alessandro Manzoni/ Şiirler/ Çeviren: Necdet Adabağ Ellinci Gün Ü ve siz daha mutlu günlerin kapısını açanlar, uyandırır sizi içinizde saklı tuttuğunuz ağırlığın beklenmedik tekmeleri. Yakınsınızdır, ey gelinler, çözeceksinizdir artık acı veren düğümünü karnınızın; dönük olmasın bundan böyle dualarınız sahte sağdıçlardan yana; büyür artık o Aziz varlığın yolunda karnınızda beslediğiniz yaratık. Niçin iç ağrısı çeker köle kadın öperken küçücük yavruları? ve niçin kıskanarak bakar, emziriyor olan memelere özgür olanları? bilmez mi ki zavallıların yeri, burası değil, yanıdır Tanrı’nın? bilmez mi düşündüğünü Havva’nın evlatlarını, içine düştükleri acılarından ötürü? Gökler yeni özgürlükler muştular, yeni halklar, yeni fetihler ve ün, birçok güzel savaşa bedel; dünya küçümsedi, ama baş edemedi o dehşet ve yanılsamalarla; oysa barış yıkılmadı ayakta onlara karşı. Ey Kutsal Ruh! Görkemli sunaklarının önünde diz çökmüş; balta girmemiş ormanlarda yalnızız, uçsuz bucaksız denizlerde başıboş, soğuk And’lardan Lübnan’a, Erina’dan dik yamaçlı Haiti’ye dek, sağa sola savrulmuşuz; ne ki bir bütün olduk senin yolunda. Yalvarıp yakarıyoruz Sana! barış taşımayı sürdür yüreğimize, Ey Ruh! kucağın açık olsun yanında olana ya da sana karşı; dur, herkese eşit uzaklıkta. İn ve yeniden yaşam ver; cesaret ver, sönmüş yüreklere kuşkularından ötürü, ve ilahi ödül olsun, utkulu kişi, yenik düşenlere. İn, aşka sarılı, in, yumuşat, ruhlardaki gururlu öfkeleri öyle düşünceler ver ki yüreklere, değiştiremesin hesapkitap günü olan son gün; yarasın erdemin, beslesin verdiğin armağanları tıpkı güneş gibi, ki yeşertir çiçeği, açmak istemese de tohum; ve yavaş yavaş ölür üzerinde, gösterişsiz otların, daha derlenmeden; uç vermez gene de açılmış taç yapraklarının parlak renkleri arasından dönmezse eğer ona, havayla karışık, can veren, yorulmak bilmez, ılık güneş ışığı. Azizlerin anası, aynası gökteki memleketin, koruyucusu oldun sen sonsuza dek, bozulmayacak kanın; sen ki açtın çadırlarını yüzyıllardır, acı çekip savaşarak bir denizden ötekine; savaş alanı oldun içi umut dolu olanların; Kilisesi, Tanrıyı bilenlerin, neredeydin acaba? Nereye sığınmıştın doğduğunda; tepenin üstünde sürüklenirken, hainlerce, Kral’ın, ölüme; kanıyla kızıla boyamıştı toprak parçasını, yüce sunağın üstünde yükseldiği yerde. Ve ikinci bir yaşama güçlü bir soluk verdi, karanlıklardan çıkarak gelen soylu beden; sunuyordu elleriyle bedelini, kendisine verilmiş olan armağanın, çıkarken bu toz yığınından, Babası’nın saltanat tahtına. Sen ortaktın onun iç ağrılarına, bilirdin gizlerini, sen ki kızı oldun, ölümsüz utkunun, neredeydin? bir tek yaşadığın dehşete karşı uyanık kaldın, bir tek unutulmuş olmaktan dingin, girdin saklı duvarlar arasına, o kutsal gün gelinceye dek. O gün ki yenilik muştuladı Kutsal Ruh, iniyordu senin üzerine, ve yanıyordu sağ elinde, hiç sönmeyecek olan meşale; ve seni insanlığa fener ol diye diktiğinde dağın tepesine, dudakların kaynak oluşturdu söze. Nasıl ki ışık bir bir şeyin, bir bir ötekinin üstünde ayrı ayrı renkler oluşturursa, hızlıca her indiği yerde; öyle yankılandı Kutsal Ruh çook çeşitli sesiyle: İranlısı, Suriyelisi, Arap’ı, duydu bu sesi dualarında. Ey her bir kıyıya yayılmış puta tapanlar çevirin gözlerinizi Solima’ya, duyun o kutsal çığlığı, aşağılık saygıdan yorgun toprak, dönsün artık O’na; CUMHURİYET KİTAP SAYI 1025 (*) Sana yalvarıyor, yakarıyoruz! in, solgun düşüncelerine mutsuz insanların keyif ver soluğunla, ey avuntuların rüzgârı; es, kasırga gibi zorbanın sınır tanımayan tasarımlarına, korku sal yüreğine, acımayı öğrensin diye. Senin aşkınla çevirsin bakışlarını, zavallı insan, kendi malı olan göklere; dönüştürsün sevince dertlerini düşündükçe kime benzediğini: sunsun bolluk içindeki varsıl, o utangaç sessizlik içinde armağanını güler yüzüyle; kendisine sunulduğu gibi. Okşa estikçe, yavruların yüzündeki masum gülücükleri; yay, o saf pembeliği tüm yüzüne genç kızların; gönder karanlıktaki eldeğmemişlere o saf ve eldeğmemiş mutlulukları; kutsa, utanıp da açamadıkları aşklarını utangaç gelinlerin. Yumuşat, genç delikanlılarımızın özgüvene dayalı hırçınlıklarını; yönlendir o şaşmaz hedefe erkeklerimizin beklentilerini; süsle, ak saçlıların başlarını şen ve kutsal dileklerle; ışık ver, başıboş dolaşan bakışına, destek bekleyerek ölen insanın. ? * İsa’nın dirilişinden (Paskalya’dan) sonraki ellinci günde Kutsal Ruh (Spirito Santo) havarileri göreve çağırır. Alessandro Manzoni SAYFA 23