06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ Nesneler arasında masanın özel bir konumu var. Bir içki masası, anıları içerir. Masa, herkesi dinlemesini bilen, sabırlı bir dost ortamıdır. Artık o nesne olmaktan çıkmış, dinlemesini bilen bir tin yeteneği kazanmıştır. ‘ÇAMUR’LA BÜYÜMEK Nesneler kendimizi öğrenmeye yarar. Nasıl “İki su damlası birbirine benzemez”se, ağaçlar da birbirine benzemez. Gölgeler de değişir. Belki değişmeyen bir sessizlik vardır. Ama düşlem gücümüzle bunların hepsine bir anlam yakıştırırız. İlhan Berk dipnot düşerken de şiirin izini sürer: Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Miryana Başeva/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy “Her şey bir anlamdır oysa. Anlamsız bir şey yoktur. Ağacın tanıklığında dünyaya bakarken kendimizden usandığımızı duyumsarız: “Dünyada boş bir çuval gibiyim. Sanki ölümle pazarlıktayım.” Kendimizi öğrenirken Ferit Kam’ın kederini daha iyi anlıyoruz: ‘Belleğimde bir şey yok olsa da ne ki?’ 947 yılında Sofya’da dünyaya geldi. Rus Koleji’ni bitirdikten sonra (1965), Sofya Üniversitesi’nin İngiliz Filolojisi Bölümü’nden mezun oldu (1972). Şiir yazmaya pek de erken sayılamayacak bir yaşta (23) başladıysa da, bu durum, şiir sanatına yaklaşımındaki derin saygı, ciddiyet ve kendini hazırlama yolunda bilinçli bir seçim olarak görülmelidir. Başlangıçta Oteçestvo (Yurt) dergisinde, ardından da sırasıyla Bulgaristan Ulusal Televizyonu, “Boyana” Film Stüdyoları, Fakel (Meşale) dergisinde çalıştı. 1989’dan bu yana 24 Çasa (24 Saat) ve Sega (Şimdi) gazetelerinde redaktörlük yapmaktadır. Miryana Başeva, çağdaş Bulgar şiirinin en ünlü temsilcilerinden biridir. Şiirlerinin etkileyici gücü, öncelikle dile getirdiği özgür düşüncelerden ve söylenişin içtenliğinden kaynaklanır. Bu şiirlerin başlıca özelliği, okuyucuya çok duyarlı bir ruhun bizzat içinde yaşayageldiği metamorfozların birer yansıması olduğu izlenimini vermesidir. Bu şiirlerde dile getirilen konular bir bakıma en tanıdık ve görünüşte en sıradan şeylermiş gibi olmalarına karşın, titiz bir şiir merceğinden geçirildikleri için ilginç bir tazelik ve özgünlük taşımaktadırlar. Bu yüzden olsa gerek, şairin pek çok şiiri ünlü müzisyenlerce bestelenmiştir ve Bulgaristan’ın en ünlü ses sanatçıları tarafından şarkı olarak okunmaktadır. Birçok edebiyat ödülüne değer görülen Miryana Başeva’nın şiirleri Avrupa’nın çeşitli dillerine çevrilmiştir. Başlıca şiir kitapları şunlardır: Zor Karakter (1976), Minik Kış Müziği (1980), Yüzyıllık Aymazlık (1992), Umutsuz Bir Olayız Biz (1997). *** Bilmiyordum gelecek tren hangisi? Erkek gibi bekliyordum ha gayret. Karanlıkta sövüyordu birisi ve bir yağmur yağıyordu felaket “Şimdi kendimden usandım, en küçük derdim budur.” İlhan Berk’in nesnelere bakışında “bir şey olanlarla bir şey olmayanlar” var. “Çöp” nasıl bir nesnedir? “Bir kimlikken, bir işe yararken, birden bir kimlik olmaktan çıkan, bir işe yaramaz olan şey.” “Çöp”ü karasevdaya da benzetir İlhan Berk: (Hem çöp ile karasevda pek öyle ayrı şeyler değildir: Birbirlerine benzerler). İlhan Berk “çöp” ile “çamur”u aynı kafede tartıyor: 1 yanıma gelerek ikide birde. Yaşlı yankesici avına yakın dalmıştı yığının ceketlerine. Yağmur yağıyordu tüm soyluların ve tüm hırsızların üzerlerine. Ve ben de ısrarla burdayım yine. Beklemekle adam oldum nihayet. Çılgın, kara vagonların üstüne yağan yağmur gerçekten de felaket. Acı düdük kötülüğü atıyor duman duman ha bire gökyüzüne. Tüm tren garlarına yağmur yağıyor ve tüm gerçek erkeklerin üstüne. ZOR KARAKTER Boynumda bir kaya gibi, izi gibi bir bıçağın, bir yeldirme gibi telli, imi gibi varsıl çağın, seni bende taşıdım ben bin bir zorluk yaratsan da, atamadım yüreğimden kâh acıtıp kâh yaksan da! Sen ki büyülerin hası, kor şifası tüm dertlerin, sen, rakının daniskası, en son zarı kör feleğin ömrüm boyu bu dünyada kutsadığını tek yüz akım, iyi günler ve elveda, benim zor, benzersiz aşkım. KURT YAVRUSU Yavru kurdum, kurtçuğum, kurt oyununda annene Ölüm çıktı, hapislik sana. Belleğinde ne kır var, ne dağ tepesi ne bildiğin bir çoban, ne koyun sesi. Belleğinde bir şey yok olsa da ne ki? Unuttun mu yıldızlı, korkunç geceyi, beyaz kar üstündeki al çizileri, insan çizmelerinden kalan izleri? Yavru kurdum, kurtçuğum, kurt kapanında sana bakıp ulumam gerekir benim! Kokla beni paslanmış teller ardındaözgürlük kokusunu getirmekteyim. MAHMURLUK Mikroenfarktüs. Nevroz. Sigorta telleri naçar. Antraktik’çe içiyoruz. Kütükleşinceye kadar. Bugün bana bıçak vurdu (eski) yosmanın birisi. Votkalı, sisli, çamurlu... Sofya’nın bir pis gecesi. Bir dost (çoktan terk ettiğim) hâlâ saldırmadı bana. Doğru, pisliğin tekiyim! Ayık da olmuyor ama? “Pas tutmaz çalışan balta” sözü eder beni uyuz. Toplum psikolojisi ha? Zor bir Balkan ulusuyuz... Ekonomi krizde yine. Kültür ise boklu afet. Şaşmayın kibar dilime, bir bayanım ben nihayet. Sizi çok sevdiğim doğru... Diasepam aldınız mı? Retorik oldu bu soru. Yok zaten daha fazlası. Benim yazma tarzımdır bu. Kanla değil. Başka şeyle: votkalı, sisli, çamurlu, pis Sofya zevzekliğiyle. Pazarlanışım imkânsız... Reytingimden söz edilmez... Burası Artik’ten ıssız, ne votka, ne feryat, ne AIDS. HAÇ Bilmem yürüdün mü geceler boyu sen de tozlardan daha çiğnek ve daha küskün, çürümüş aziz kemiklerinden daha ölü caddelerde? Ama ben yürüdüm. Bilmem beyaz kâğıt önünde bulundun mu hiç, bir rahip yüzünden daha beyaz ve yorgun, batmış bir gemiden çok daha korkunç? Ama ben bulundum. Hissettin mi acep fazlalık olmak ne kadar acı en suçlu halinden daha kötü masumiyetin, okuduğun bu dörtlükten çok çok daha sıkıcı. Ama ben hissettim. Yaşamayı denedin mi kalemine taparak senin sevgilin, kardeşin, zalimin, tanrın, unutarak ne demek ekmek ve yatak? Ben hep böyle yaşadım. ? SAYFA 23 “Her şey dünyada bir şeye yarar, çamur hiçbir şeye yaramaz.” “Herkesin dünyada bir kimsesi vardır, çamurun kimsesi yoktur.” İlhan Berk, çamurun değişmeceli anlamından yola çıkarak, emek birikimini anlamayan, boş insanların durumuna üzgünlükle bakar: “Her şeyin bir dokunulmazlığı vardır Çamurun yoktur.” Çamura acınır mı? Çamur da hoş görülür mü? “Kara çalmaktan başlayıp nice kirli işlere değin uzanan” çamur, insanın gelişmesine engel olabilir mi? İlhan Berk diyor ki: “Her şey bir kişiliktir. Ben ki bir şey olanlar değin, bir şey olmayanlarla da yaşadım. Çamur benim gibi birinin yazılarına girerek büyütmüştür beni.” BİR SÖZ SİMYACISI İlhan Berk yok artık. Alışılmış sözlerin yükünü çekeceğiz. İlhan Berk’in nesnelerin tini üzerinde durması, anlamın ötesine geçen bir derinlik kazanıyor. İlhan Berk, bir dostunu, Enis Batur’u, aramış. Bir kâğıda not düşerek aradığını bildirmiş. Enis Batur o notu bile, şiirsel inceliği olan bir belge gibi saklamış. Sözcüklerin gizine eren İlhan Berk gibi bir ozanı iyi tanımazsanız, alışılmış bir şiirle oyalanır, “Önce şiir vardı” derken şiirin nasıl bir ivme kazandığını anlayamazsınız. Çamura gösterdiği hoşgörüsündeki alçakgönüllülüğe bakmayın. Serçe için söylediği sözde arayın onu: “Ama serçenin asıl güzelliği alçakgönüllülüğünden, sıradanlığından gelir.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Arasında iki denizgölcüğün minicik bir takımada örneği çift semafor yüz tarafa bütün gün savıyordu farklı farklı trenleri. Yeşil fener tedirgin ve neşesiz yanmaktaydı hep benimle birlikte. Ateş istiyordu tuhaf bir polis MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 969
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle