06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orhan Eniç’ten ‘Sıkmabaşın Başağrısı’ Sıkmabaşın Başağrısı Orhan Erinç, ‘türban’ üzerinden yürütülen siyasetin toplumda yol açtığı sorunları konu ediniyor ‘Sıkmabaşın Başağrısı’nda. Erinç yapıtında, AKP’nin dini hassasiyetleri sömürü aracı haline getiren politikalarının, Türkiye’yi taşıdığı noktayı işaret ediyor: “‘Türbana özgürlük’ söylemiyle ve dinsel yaklaşımla başlayan ama kaosla sonuçlanan girişim, bölücülüğün tipik bir örneğini de oluşturdu. Medyadan yansıyanlar, sade yurttaşların yanı sıra, üniversitelerin, hukukçuların ve yükseköğrenim öğrencilerinin de bölündüğünü gösteriyor. Tehlikenin farkında olmayanlar yüzünden laik Türkiye Cumhuriyeti sonu karanlık bir dönemece sürüklenmiş durumda”. Ë Kerim EVREN belli çevrelerce ilk anayasamıza ilişkin olarak yapılmaya çalışılan ‘kandırmaca’ daha ayrıntılı biçimde ele alınıyor: “İlk Cumhuriyet anayasasının (1924) ‘Devletin dini İslamdır,’ kuralını vurgulamakla başlayarak laiklik ilkesinin anayasaya 5 Şubat 1937 tarihinde girdiğini söylemek, son günlerin modalarından biri oldu. Amaç, Türkiye Cumhuriyeti’nin 14 yıllık süreçte laik olmadığını söyleyerek, laikliğin Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ‘olmazsa olmazı’ sayılamayacağı görüşüne yandaş toplamak ve tartışmayı yaygınlaştırmak. Oysa ortada önemli bir yanılgı var. Laiklik ilkesi anayasaya 1937 yılında girmiş ama daha öncesinde 10 Nisan 1928 günü yapılan anayasa değişikliği var. Bu değişiklik, anayasanın 1937’de yapılan değişikliğinden de önemli. Çünkü laiklik ilkesi anayasaya Cumhuriyet Halk Partisi’nin ana ilkelerini simgeleyen 6 oktan biri olarak girmiş. Diğerlerini de anımsayalım: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Devrimcilik. Ancak tanım olarak 1937’de konmasına karşın Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olduğunu kanıtlayan değişiklik, yukarıda da belirttiğim gibi anayasadan dinle ilgili hükümlerin çıkarılması ile gerçekleştirilmiş. Nedense laiklik karşıtları bu gelişmeyi atlayıp geçiveriyorlar. Çünkü amaçlarının önünde bir engel oluşturuyor.” (sayfa 58) “50’YE YAKIN ANAYASAL ENGEL VAR” Kitaptan, Atatürkçü, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni sıkmabaşa dolaştırma niyetini sürdürenleri, bu sevdadan vazgeçmeye çağıran bir başka bölüm (sayfa 136): “Anayasayı herkesten iyi bilenlere (!) söyleyecek bir söz olmayabilir. Türbanı her kadının başına bağlama isteğini gerçekleştirebilmek için anayasada 50’ye yakın maddenin değiştirilmesi gerektiğini kendi anayasa uzmanları söylüyor. Herhalde bu maddeler arasında, anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak ve insan haklarına dayalı demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağını belirten 14’üncü madde de yer alıyordur”. (…) Eski cumhurbaşkanlarından biri, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz!” demişti. Aslında neler neler olur. Tıpkı, şu fıkradaki gibi (sayfa 152 – 153): Eski zamanlarda ahşap evlerin istenmeyen konuklarından biri de farelermiş. Ak sakallı bir dedenin, gece yatarken sakalının üzerinden fare geçivermiş. Adamın sabah kalktığında ilk işi sakalını kesmek olmuş. Pırıl pırıl tıraşlı halini görüp de yadırgayanlar, dedeye takılmışlar: Keşke sakalını kesmeseydin. Alt tarafı bir fare geçmiş, ne olur? Dede, bilgece yanıtlamış: Bir kereyle kalmaz, diğerlerine yol olur. ? [email protected] Sıkmabaşın Başağrısı/ Orhan Erinç/ Cumhuriyet Kitapları/ 260 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 969 O rhan Erinç, Türk medyasında bir ‘serinkanlı otorite’dir. Onun yazıları, kılı kırk yaran titizlikte bir araştırmacı gazeteciliğin, ‘yüzde yüz haksız’ı eleştirirken bile kullanacağı sözcükleri kendi ‘İstanbul efendisi’ imbiğinden geçirerek seçen, adalet duygusu üst düzeyde gelişmiş bir ‘kalem erbabı’nın ürünüdür. Günümüzün ‘bir kısım medya’sında; ucuz hamasetin, baştankaralığın hatta düpedüz oportünizmin nasıl at oynattığı düşünülürse Erinç ve onun gibi ‘kamu vicdanının sesi’ bir avuç yurtsever gazeteci–yazarın değeri daha iyi anlaşılır. OLMAYACAK DUAYA AMİN Erinç, Cumhuriyet’te sürdürdüğü köşe yazılarından, artık ülkemizde açıkça ‘siyasal simge’ yapılan ‘sıkmabaş’ı (türban) konu alanları bir kitapta topladı. “Sıkmabaşın Başağrısı” adlı kitap, iktidar partisi AKP’nin sıkmabaşı, özellikle bilim yuvası üniversitelere sokma serüveninin, ‘olmayacak duaya amin’ deme anlamına geldiğini gözler önüne seriyor. Anayasal kanıtları ve ulusal–uluslararası yargı kararlarıyla… Soruna tarihsel bir görüngeden (perspektif) bakan Erinç, tesettüre ve çarşafa ilk yasağı getiren kişinin , sıkmabaş yandaşlarının ne hikmetse ‘Ulu Hakan’ diyerek baş tacı ettikleri Padişah II. Abdülhamit olduğunu (Reşat Ekrem Koçu’nun Osmanlı Tarihinde Yasaklar, adlı kitabını kaynak göstererek) aktarıyor. (sayfa 57) ÇEYREK YÜZYILLIK ISRAR NEDEN? Erinç’e göre, sıkmabaşın Türkiye Müslümanlığında, Osmanlı dönemi de dahil, en fazla otuz yıllık bir geçmişi var. (sayfa 127) Hazreti Muhammet’ten sonra ortaya çıkmış pek çok yeniliği “bid’ad”, yani sonradan konulmuş diye yok sayan dinci çevreler, sıkmabaşı ikirciksiz benimsiyorlar. Günümüz Türkiye’sinde sıkmabaş tartışmalarının başlangıç tarihi, 20 Aralık 1982. Yani, bu yapay sorunun çeyrek yüzyılı aşan bir geçmişi var. Anılan tarihte yayımlanan YÖK genelgesi, üniversitelere sıkmabaşla girilmesini yasaklıyor. Ardından türlü tarihlerde alınan Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla yasak sürüyor. Bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir başvuru üzerine Danıştay’ın şu tarihsel görüşünü ‘onaylıyor’: “Başörtüsü, masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir. Davacı, yükseköğretim düzeyinde eğitim gördüğüne göre, bu ilkelerin Cumhuriyetimizi kuruluşunda da korunmasındaki önemi bilmesi gerekir.” Bilindiği gibi, son olarak da Anayasa Mahkemesi, 5 Haziran 2008 tarihinde aldığı kararla, üniversitelerde sıkmabaşı serbest bırakan anayasa değişikliğini iptal etmişti. Orhan Erinç, günümüz ‘ulema’sının “Türkiye’nin 9’uncu sıradaki sorunu” demesine karşın sıkmabaşın ısrarla ilk sıralara taşınmasının olası nedenine dikkat çekiyor: “Türkiye’de sıkmabaş konusuna ilgi gösteren yaklaşık 3 milyon oy var. 3 Kasım’da AKP, bu oyların büyük bölümünü Saadet Partisi’nin (SP) elinden, verdiği sözlerle almıştı. Yaşadıkları panik de bundan kaynaklanıyor.” (sayfa 66) İŞİNE GELİNCE ATATÜRK’E SIĞIN İktidarın, bir yandan Anadolu Aydınlanmasını sağlayan devrimlerini ‘travma’ olarak nitelendirdiği Büyük Önder’i bile işine geldiği zaman ‘kullanmaya’ yeltendiği görülüyor. İşte, bu çabalarını sıkmabaşla ilgili olarak da sürdürenlere Erinç’in yanıtı : “(…) Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ile eşi Latife Hanım’ın da başları örtülüymüş. İlk cumhurbaşkanının eşi ve Orhan Erinç, Cumhuriyet’te sürdürdüğü köşe yazılarından, artık ülkemizde açıkça ‘siyasal simge’ yapılan ‘sıkmabaş’ı (türban) konu alanları bir kitapta topladı. annesi örtülü olunca, 11’inci cumhurbaşkanının eşi de örtülüt olabilirmiş. İki yönlü bir haksızlık var. Atatürk’ün annesi ile eşinin başları örtülü ama birbirinden farklı. Zübeyde Hanım’ın örtüsü, geleneksel başörtüsü. Yemeni ya da eşarpla yapılan örtünme. Siyasal bir simge olan sıkmabaşla ya da yerleşen şekliyle türbanla da bir ilgisi yok. Latife Hanım’ınki ise kendine özgü bir şekil. Her ikisi de verilen örneğe uygun düşmüyor. Haksızlığın bir başka yönü ise Türkiye Cumhuriyeti anayasalarını birbirinden ayırmamaktan kaynaklanıyor. Latife Hanım’ın Atatürk’ün eşi olduğu dönemdeki anayasada ‘Devletin dini İslamdır,’ yazıyor. Yürürlükteki anayasada ise laiklikten söz ediliyor. Laiklik kavramı kapsamında, (hadi alışılmış şekliyle söyleyeceğim) türban konusunda da Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var. Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme, yargı erklerinin yanı sıra özel ve tüzelkişileri bağladığı da ayrı bir anayasa hükmü.” (sayfa 116) “GERİYE DÖNÜŞ ARZULARI” Kitabın bir başka bölümünde de yine SAYFA 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle