Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkçe Günlükleri olabilir ki! Burada işsiz kaldım ya, böyle şeyler düşünmeye başladım. FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Yine 20 Haziran Cuma Maçın son dakikalarında değil, son saniyelerinde gelen zafer, herkese özlediği sevinci yaşattı. Avanos’ta yemek yediğimiz ve maçı izlediğimiz lokantanın garsonu bayrağa sarılıp bir motosikletin arkasına attı kendisini. Polis otosu korna çalarak şenliğe katıldı. Çöp arabası kutlama konvoyundaki yerini aldı. Yalnız büyük kentlerimizde mi yaşanıyor futbol coşkusu? Nevşehir’in Avanos’unun nesi eksik? K 18 Haziran Çarşamba 19 Haziran Perşembe Ne tür bir yarışma olduğunu bilmiyorum. Demet Akbağ sunuyormuş. Hamide Özdürgen izlemiş. O, haber verdi. “Yalan” anlamındaki sözcüklerin sıralanması istenmiş. Yarışmacı “safsata” demiş, “sahte” demiş. En son da “atmasyon” demiş. Bu son sözcüğe Demet Akbağ yorum getirmek zorunda hissetmiş kendini: “Fransızcadan dilimize geçen ‘atmak’ anlamında bir kelime…” Fransızcadan geçmiş demek! Fransızlar da “atmak” eylemini kullanıyorlarmış meğer. Bu açıklamaya ben yorum getirmek zorunda hissetmiyorum kendimi. Hamide’nin dikkatini çeken bir şey daha var: “Melekler gibi uyumak ister misiniz?” diye soruluyor bir reklamda. Bebekler denmek istenirken meleklerle dendiğini düşünüyor Hamide. Melekler olsa olsa uçmak söz konusu olduğunda benzetme öğesi olabilir. Uyumak dendiğinde yakışanı, “melekler gibi uyumak” değil, “bebekler gibi uyumak” olmalı. Öyle değil midir gerçekten? alın ciltli, beyaz kuşe kâğıda basılmış albenili kitaplarla çocukluğumda pek karşılaşmışlığım yoktu. Yalnız yabancı kitaplarda olurdu bu özendirici kapaklar, kalın ciltler. Türkiye’de böyle kitapların basılamıyor olması kimseyi yadırgatmazdı. Bir topluiğne bile yapamadığımızın sık sık söylendiği günlerdi. Oysa şimdi ne güzel kitaplar basılıyor. Selçuk Gür’ün kısa adı “Anadolu Uygarlıkları”, tam adı ise “İlk İnsandan Selçuklu’ya Anadolu Uygarlıkları ve Antik Şehirler” (Alfa Yayınları) olan kitabı, içindeki şemalarla, sonundaki renkli resimlerle de değer ve güzellik kazanmış, böyle bir kitap işte. Fotoğraflarını Yusuf Tuvi ve İzzet Keribar’ın çektiği, Sara Pardo’nun kaleme aldığı ve Etki Yayınları tarafından basılan “Sevgili İzmir Beni Tanı Dünden Yarına İZMİR YAHUDİLERİ” de böyle, özenilerek hazırlanmış bir kitap. Sanat yapıtı niteliğindeki fotoğraflarıyla yalnız İzmir’in belleğine değil, okuyanların gözlerine de sesleniyor İzmir Karataş Lisesi’nin, ortaokuldan liseye dönüştürüldüğü yıl oraya atanan ilk edebiyat öğretmeni olarak ilk mezunlara, “andaç” adını verdiğim yıllıklar bastırılması geleneğini başlatmıştım. Çünkü benim öyle bir andacım yoktu. İzmir Kız Lisesi eski ve köklü bir kurumdu; ama orayı bitirdiğime ilişkin, bana o yılları, arkadaşlarımı anımsatacak ne bir kayıt ne bir kitap var elimde bugün. Oysa Saadet Özen’in hazırladığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Yüz Elli Yılın Tanığı Notre Dame de Sion” kitabı kim bilir nasıl bir gurur yaşatıyordur o okulun mezunlarına. İşte bir başka albenili kitap… Ernesto Che Guevera’nın günlüklerini, öykülerini, mektuplarını ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğraflarını içeren “Bellekteki Che” (Everest Yayınları) pırıl pırıl bir baskıyla elimde. Che’yi bütün canlılığı, bütün yakışıklılığıyla yaşatan kitap, her sayfasına, her fotoğrafına merak ve heyecanla bakılacak hoş bir albüm aslında. 23 Haziran Pazartesi Okur mektuplarına özel olarak yanıt vermek yerine onları bu sayfaya taşımayı ve okurlarımın tümünü konuya katmayı yeğliyorum. Ortaklaşa düşünmenin, benim verebileceğim yanıtlardan daha iyilerini bulmaya yardımcı olacağını biliyorum. Çünkü akıl akıldan üstündür. Çünkü bu dil hepimizin. Ne var ki tarihlerine göre sıraladığım mektupları geliş hızıyla yanıtlayamadığım için yanıtlar gecikiyor, sorular güncelliğini yitiriyor. Sözgelimi yeni yapılan sitelere “Kalender Konakları” ya da buna benzer adlar verildiğini görünce konak, “Tek, büyük ailenin yaşadığı büyük, gösterişli ev demek değil miydi?” diye sorduğumda Ertuğrul Özüaydın, “Günümüzde bir arada yaşayan ya da oturan aileler kalmamıştır. Belki tek tük örnekleri vardır. Bunlar da doğal süreç içinde bu yaşam biçiminden uzaklaşıp çekirdek aile yaşamına geçecektir. Böyle olunca bu türden büyük ailelerin yaşadığı evler kalacak ama aileleri olmayacaktır. O zaman ‘konak’ sözcüğü bu tür evlerde kullanılamaz mı? Yoksa sözcüğün bire bir karşılığı değildir diye tarihin sözcük çöplüğüne mi atacağız? Kullanımdan çıkmış birçok sözcüğümüzün başına gelenler gibi.” demiş. Bu mektubu da bekletmiş, sorunun eskimesine yol açmışım. Eski konak yaşamı kalmadı diye konak sözcüğünü kullanmazlık etmeyelim elbette. Hatta konak sözcüğünü kullanmamanın seçeneği, yeni sitelere uyduruk adlar vermekse buralarda da kullanalım güzelim konak sözcüğümüzü. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. 20 Haziran Cuma Bu akşamki Türkiye Hırvatistan maçını yerel basın semineri için geldiğimiz Nevşehir’de izlemek varmış. Futbol, abartmayı ne kadar çok seviyor. “Bunun için doğdunuz” diyen duvar boyu reklamlarını İstanbul’dayken de görmüştüm. O futbolculara başka bir amaç peşinde koşmayı acımasızca yasaklayan, can yakıcı bir laf bu! Sözün başına tuttuğu takımı koyarak, “… sen bizim her şeyimizsin!” diye atılan futbol sloganını unutmayalım. Tuttuğu takımdan başka hiçbir şeyi yoksa o insanın, durumu çok acıklı değil mi aslında? “Ölmeye, ölmeye geldik”leri anımsamak bile istemiyorum. “En büyük ….., başka büyük yok” var bir de. Başka “en büyük” yok denmek isteniyorsa doğrudur. Birkaç tane “en büyük” olmaz; ama başka büyük yoksa o takım neyle / kiminle karşılaştırılarak “en büyük” B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiirkitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir şiir alıntısı ortaya çıkacaktır. 1 K 2 E 3 D 4 D 5 F 6 F 7 A 8 N 9 F 10 H 11 L 12 L 13 F 14 B 15 B 16 I 17 D 18 N Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 74 27 29 23 43 28 47 46 57 K. “bu kadını sevmiştim: Koptu gitti dünyamdan, O/ sönmüş fer. Bu kadını da: Doyamadığım / Bir de onu: Yanıbaşımda fırtına gibi yaşayan, / ... gibi ölen.” – Enis Batur. 19 G 20 E 21 E 22 D 23 J 24 C 25 M 26 F 27 J 28 J 29 J 30 D 31 D 32 F 33 K 34 I 35 D 36 L 37 F 38 L 39 C 1 65 33 40 B 41 A 42 C 43 J 44 G 45 G 46 J 47 J 48 B L. Dağcılık. 58 H 49 M 50 F 51 D 52 G 53 H 54 A 55 G 56 H 57 J 38 71 36 70 11 12 76 61 59 I 60 E 61 L 62 F 63 H 64 A 65 K 66 F 67 H 68 G Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sevinç ...” (“Zor”, “Bizim Diyar” ve “Ağustos Başağı” adlı romanları da olan yazar.) 69 H 70 L 71 L 72 N 73 D 74 J 75 A 76 L M. “Bernarda Alba’nın Evi”, “Cyrano de Bergerac” ve “Günden Geceye” adlı oyunlarda da oynamış tiyatro ve sinema sanatçımızı simgeleyen harfler. 54 41 64 75 7 B. “Arthur ...” (1975’te teklerde Wimbledon ve Dünya Şampiyonluğu kupalarını kazanan, 1993 yılında AİDS hastalığından ölen, ABD’li zenci tenisçi.) D. “Gideceksin ... çalkantısında / Balıklar çıkacak yoluna karşıcı / Sevineceksin.” O. V. Kanık. G. Çapulculuk eden, yağmacı. 25 49 N. Uluslararası Çalışma Örgütü’nü simgeleyen harfler. 44 68 52 45 19 55 30 31 35 3 51 17 4 22 73 E. “... Schneider” (Unutulmaz aktris). H. Franz Kafka’nın ünlü öyküsü. 8 18 72 958. sayının çözümü: A. MBT, B. EBRULİİİİİ, C. SÜMBÜLDAĞI, D. UY BABO, E. TÜYLÜLÜK, F. ADY, G. DİYEN KIRGIN YÜREĞİ, H. NOTOFOR, I. ARBOR, J. NORFOLK. Şiir: “Tanrıya kırgın değilim bir dostu bile yok onun bir fotoğraf albümü yürüdüğü bir yol bile yok.” SAYFA 39 67 10 69 3 58 56 63 I. En yüce yer. 15 40 14 48 C. Küçük körfez. 20 2 21 60 F. Ayla Kutlu’nun bir romanı. 59 16 34 J. Howard Fast’ın bir yapıtı. 39 24 42 32 26 37 5 6 9 62 66 50 13 CUMHURİYET KİTAP SAYI 959